Son Güncelleme:
Azteklerin yüzen bahçeleri
İsmi “çiçekli yer” anlamına gelen Xochimilco, Venedik gibi kanallar üstüne kurulmuş bir yerleşim. 14’üncü yüzyılda bölgeye gelen Aztekler, adacıklar arasına köprüler yapmış, bahçeler kurmuş, tarlalar oluşturmuş. Bugün gölün üstündeki tarlalarda çiçek yetiştiriliyor, kanallarda çiçekle süslü teknelerde turistik turlar yapılıyor. Tiyatrocu Filiz Kutlar, UNESCO Dünya Mirası ilan edilen Mexico’nun tarihi bölgesini ve Xochimilco’yu gezdi, fotoğrafladı, izlenimlerini yazdı.
İki arkadaş çıktığımız Meksika ve Guatemala gezimizin ilk durağı Mexico. Meksika’nın başkenti Mexico, gerçekten çok zengin kültüre sahip koca bir metropol; gezmeye nereden başlayacağımızı şaşırdık. Görülecek o kadar çok yer var ki.. Ne yazık ki Azteklerin yurdu olarak bilinen bu bölgede günümüze onlardan çok az şey kalmış. Kent içindeki tek Aztek kalıntısı Zocalo’da, katedralin arkasındaki tapınak. Kentin dışında ise çok önemli iki Aztek yerleşim yeri var: Teotihuacan ve Xochimilco (Soçimilko okunuyor). Kent merkezinin 28 kilometre güneyindeki Xochimilco’da suyun içinde yapılmış tarım alanları ve kanallar herkes gibi bizim de çok ilgimizi çekti. Burası sadece bizim için değil Meksikalılar için de farklı bir gezi alanı, çoluk çocuk nehre piknik yapmaya, eğlenmeye geliyorlar.
KARTALLA YILANIN BULUŞTUĞU NOKTA
Mexico kentinin kuruluş öyküsü çok ilginç. 2240 metre yükseklikteki volkanik Texcoco Gölü üzerinde, bataklık bir adanın üzerine kurulmuş. Efsanelerin birinde Aztekler’in kahinleri Tenoch, gördüğü rüyada “kartalla yılanın birleştiği yere gidin” emrini almış. Güneye doğru ilerleyen Aztekler buraya vardıklarında kaktüsün üstünde, ağzında yılan tutan bir kartal görüp aradıkları bölgeye vardıklarına karar vermişler. 1325 yılında kurdukları yerleşime kahinin isminden türeyen Tenochtitlan adını vermişler. Ama buranın ilk kurucuları, ilk halkı, nereden geldikleri bilinmeyen Toltekler. Aztekler kentlerini onların kalıntıları üzerine kurmuş.
Tolteklerin yaşam felsefesini öğrendikten sonra Xochimilco’ya bir an önce gitmek için sabırsızlanıyorum. Nasıl gidileceğini otelimizin yaşlı resepsiyonistine sordum, zaten ona nereyi sorsam bana hemen seve seve tarif ediyor. “Senora boşuna taksiye ya da tura çok para vermeyin, oraya gitmek çok kolay, kendiniz gidin” dedi. Tavsiyesiyle önce iki peso ödeyerek Zocalo’dan metroyla Tasquena’ya gittik, bir üst katta metrodan hiç dışarı çıkmadan hemen sağa dönünce Xochimilco’ya giden troleybüslere geldik. Herkesin 50 dolara turla gittiği yere biz üç, dört dolara gidip geldik; üstelik son derece zevkli bir yolculuk yaptık.
NEHRİN ÜSTÜNDEKİ ÇİÇEK BAHÇELERİ
Kentin güneyine doğru ilerlediğimiz yol yeşillikler ve çiçekler içinde. Kasabaya varınca hangi yöne gideceğimizi anlamaya çalışırken hemen yanımıza bir tekne sahibi yaklaştı, kanallarda gezdirebileceğini söyledi. İstediği ücret yüksekti ama kabul ettik, sonra baktık kollektif gezilen tekneler de var. Biz 250 pesoya iki saatliğine anlaştık. Kanalın kıyısına üç beş dakika kadar yürüdükten sonra kocaman güvertesi olan süslü püslü kırmızı renge boyalı teknemize atladık, geniş güverteye kurulduk. Kanallar arasında yavaş yavaş süzülmeye başladık. Ağaçların suya sarkmış ince dalları arasından güneş ışınları ince kılıçlar gibi süzülüyordu, öyle hoş bir görüntü oluştu ki anlatamam. Nehrin suyu ağaçlardan dolayı yemyeşil görünüyor. Nehirde yan taraflara açılan bir çok kanal var. Bir tanesinden sapıp Azteklerin tarım yaptıkları bahçelere ulaştık. Azteklerin suyun içinde tarım yapmaları inanılmaz bir buluş. Yaşadıkları alanı genişletmek amacıyla suyun içinde çeşitli sebzeler, çiçekler yetiştirmişler, yüzen bahçeler yaratmışlar. Üstelik bu tarım alanlarından çok da kazanç sağlamışlar. Günümüze kadar muhafaza edilmiş o yüzen bahçelerde gezinmek gerçekten müthiş bir duygu veriyor insana. İnsanların çoğu yaşadığı verimli toprakları değerlendiremezken onlar suyun içinde tarım yapmış.
Bu gün lagünün bir bölümünde hâlâ Nahua yerlileri yaşıyor, nehrin bir bölümünde onlar da çiçekler yetiştirip satıyor.
Yanımızdan geçen çiçeklerle süslü teknelerde herkes neşe içinde Mariachi’lerle şarkılar söylüyor. Kanallarda yiyecek, içecek, ne isterseniz var. Bir ara yanımızdan geçen elma şekercinin tezgahındaki akşam güneşinin vurduğu elma şekerlerinin pırıltısından gözümü alamadım. Çok güzel, neşeli bir gün geçirdik burada. Gitmeye görmeye fazlasıyla değer bir yer.
FRİDA KAHLO’NUN ACIKLI MESAJI
Dönüşte yeniden trene binip La Naria’daki Dolores Müzesi’ne gittik. Varlıklı bir kadın olan Dolores, ünlü Meksika’lı ressam Frida Kahlo’nun Coyoacan’da komşusu ve yakın arkadaşıymış. Görkemli beyaz villası şimdi müze. Eve güzel düzenlenmiş büyük bir bahçeden giriliyor. Frida’nın Coyoacan’daki evi Casa Azul’da bulunan resimlerin bir çoğu bir süre sergilenmek üzere buraya getirilmiş. Buna çok sevindim, çünkü daha önce gittiğim Frida’nın evinde çok az sayıda resim vardı. Sergilenenler arasında Frida’nın içinde bir çok fotoğrafının olduğu albümü ve günlüğü de vardı. Günlüğünün yazılı olduğu defteri tuhaf bir duyguyla elime aldım, sayfalarını şöyle bir karıştırdım, bazılarını okudum. Günlüklerindeki yazıların çoğu kocası, büyük aşkı, ünlü duvar ressamı Diego Riviera ile ilgiliydi. Bir cümlesi beni derinden sarstı. Tek sayfaya büyük harflerle, adeta bir çığlık gibi “ESTOY SOLA DİEGO” yazmış! Yalnızım Diego!
Buradan biraz hüzünlü ayrıldım doğrusu... Ama her şeyiyle çok özel bir gündü... Eğer bir gün Mexico kentine yolunuz düşerse bizim gittiğimiz yoldan Xochimilco ve La Naria’ya kolayca ulaşabilirsiniz. Gerçekten kaçırılmayacak iki yer.
TOLTEKLERİN YAŞAM FELSEFESİ
Milattan önce yaşamış oldukları varsayılan Tolteklerin yaşam felsefesi çok hoşuma gitti. Bugün onlarla ilgili çok fazla bilgi yok ama nasıl olmuşsa bir çok kişiye ışık tutan yaşam felsefeleri “Dört Anlaşma” günümüze kadar gelmiş: Hayat bir rüyadır, rüyayı sen yaratırsın. Tolteklerin hayata böyle bakmaları ne kadar güzel. Dört anlaşmanın başlıkları da şöyle; 1) Söz büyüdür 2) Hiçbir şeyi kişisel almamak 3) Varsayımda bulunmamak 4) Yapabildiğinin en iyisini yapmak.
KARTALLA YILANIN BULUŞTUĞU NOKTA
Mexico kentinin kuruluş öyküsü çok ilginç. 2240 metre yükseklikteki volkanik Texcoco Gölü üzerinde, bataklık bir adanın üzerine kurulmuş. Efsanelerin birinde Aztekler’in kahinleri Tenoch, gördüğü rüyada “kartalla yılanın birleştiği yere gidin” emrini almış. Güneye doğru ilerleyen Aztekler buraya vardıklarında kaktüsün üstünde, ağzında yılan tutan bir kartal görüp aradıkları bölgeye vardıklarına karar vermişler. 1325 yılında kurdukları yerleşime kahinin isminden türeyen Tenochtitlan adını vermişler. Ama buranın ilk kurucuları, ilk halkı, nereden geldikleri bilinmeyen Toltekler. Aztekler kentlerini onların kalıntıları üzerine kurmuş.
Tolteklerin yaşam felsefesini öğrendikten sonra Xochimilco’ya bir an önce gitmek için sabırsızlanıyorum. Nasıl gidileceğini otelimizin yaşlı resepsiyonistine sordum, zaten ona nereyi sorsam bana hemen seve seve tarif ediyor. “Senora boşuna taksiye ya da tura çok para vermeyin, oraya gitmek çok kolay, kendiniz gidin” dedi. Tavsiyesiyle önce iki peso ödeyerek Zocalo’dan metroyla Tasquena’ya gittik, bir üst katta metrodan hiç dışarı çıkmadan hemen sağa dönünce Xochimilco’ya giden troleybüslere geldik. Herkesin 50 dolara turla gittiği yere biz üç, dört dolara gidip geldik; üstelik son derece zevkli bir yolculuk yaptık.
NEHRİN ÜSTÜNDEKİ ÇİÇEK BAHÇELERİ
Kentin güneyine doğru ilerlediğimiz yol yeşillikler ve çiçekler içinde. Kasabaya varınca hangi yöne gideceğimizi anlamaya çalışırken hemen yanımıza bir tekne sahibi yaklaştı, kanallarda gezdirebileceğini söyledi. İstediği ücret yüksekti ama kabul ettik, sonra baktık kollektif gezilen tekneler de var. Biz 250 pesoya iki saatliğine anlaştık. Kanalın kıyısına üç beş dakika kadar yürüdükten sonra kocaman güvertesi olan süslü püslü kırmızı renge boyalı teknemize atladık, geniş güverteye kurulduk. Kanallar arasında yavaş yavaş süzülmeye başladık. Ağaçların suya sarkmış ince dalları arasından güneş ışınları ince kılıçlar gibi süzülüyordu, öyle hoş bir görüntü oluştu ki anlatamam. Nehrin suyu ağaçlardan dolayı yemyeşil görünüyor. Nehirde yan taraflara açılan bir çok kanal var. Bir tanesinden sapıp Azteklerin tarım yaptıkları bahçelere ulaştık. Azteklerin suyun içinde tarım yapmaları inanılmaz bir buluş. Yaşadıkları alanı genişletmek amacıyla suyun içinde çeşitli sebzeler, çiçekler yetiştirmişler, yüzen bahçeler yaratmışlar. Üstelik bu tarım alanlarından çok da kazanç sağlamışlar. Günümüze kadar muhafaza edilmiş o yüzen bahçelerde gezinmek gerçekten müthiş bir duygu veriyor insana. İnsanların çoğu yaşadığı verimli toprakları değerlendiremezken onlar suyun içinde tarım yapmış.
Bu gün lagünün bir bölümünde hâlâ Nahua yerlileri yaşıyor, nehrin bir bölümünde onlar da çiçekler yetiştirip satıyor.
Yanımızdan geçen çiçeklerle süslü teknelerde herkes neşe içinde Mariachi’lerle şarkılar söylüyor. Kanallarda yiyecek, içecek, ne isterseniz var. Bir ara yanımızdan geçen elma şekercinin tezgahındaki akşam güneşinin vurduğu elma şekerlerinin pırıltısından gözümü alamadım. Çok güzel, neşeli bir gün geçirdik burada. Gitmeye görmeye fazlasıyla değer bir yer.
FRİDA KAHLO’NUN ACIKLI MESAJI
Dönüşte yeniden trene binip La Naria’daki Dolores Müzesi’ne gittik. Varlıklı bir kadın olan Dolores, ünlü Meksika’lı ressam Frida Kahlo’nun Coyoacan’da komşusu ve yakın arkadaşıymış. Görkemli beyaz villası şimdi müze. Eve güzel düzenlenmiş büyük bir bahçeden giriliyor. Frida’nın Coyoacan’daki evi Casa Azul’da bulunan resimlerin bir çoğu bir süre sergilenmek üzere buraya getirilmiş. Buna çok sevindim, çünkü daha önce gittiğim Frida’nın evinde çok az sayıda resim vardı. Sergilenenler arasında Frida’nın içinde bir çok fotoğrafının olduğu albümü ve günlüğü de vardı. Günlüğünün yazılı olduğu defteri tuhaf bir duyguyla elime aldım, sayfalarını şöyle bir karıştırdım, bazılarını okudum. Günlüklerindeki yazıların çoğu kocası, büyük aşkı, ünlü duvar ressamı Diego Riviera ile ilgiliydi. Bir cümlesi beni derinden sarstı. Tek sayfaya büyük harflerle, adeta bir çığlık gibi “ESTOY SOLA DİEGO” yazmış! Yalnızım Diego!
Buradan biraz hüzünlü ayrıldım doğrusu... Ama her şeyiyle çok özel bir gündü... Eğer bir gün Mexico kentine yolunuz düşerse bizim gittiğimiz yoldan Xochimilco ve La Naria’ya kolayca ulaşabilirsiniz. Gerçekten kaçırılmayacak iki yer.
TOLTEKLERİN YAŞAM FELSEFESİ
Milattan önce yaşamış oldukları varsayılan Tolteklerin yaşam felsefesi çok hoşuma gitti. Bugün onlarla ilgili çok fazla bilgi yok ama nasıl olmuşsa bir çok kişiye ışık tutan yaşam felsefeleri “Dört Anlaşma” günümüze kadar gelmiş: Hayat bir rüyadır, rüyayı sen yaratırsın. Tolteklerin hayata böyle bakmaları ne kadar güzel. Dört anlaşmanın başlıkları da şöyle; 1) Söz büyüdür 2) Hiçbir şeyi kişisel almamak 3) Varsayımda bulunmamak 4) Yapabildiğinin en iyisini yapmak.