Avrupa’nın kuzeyinde küçükbir kır kaçamağı
Hollanda sadece Amsterdam ve gece hayatından ibaret değil. Doğa olağanüstü güzel. Mimari de doğaya ihanet etmiyor. Yel değirmenleri, kanallar, tekne evler, tekneler, rengârenk tarlalarıyla tablolardan fırlamış gibi…
Yurtdışı seyahat anlayışımız henüz büyük kentler etrafında şekilleniyor. Ama bir kente birkaç kez gittiyseniz, görülecek yerleri de keşfettiyseniz, amacınız alışveriş değilse yapacak pek fazla bir şey de olmuyor.
Oysa dünyanın dört bir yanında alternatif yolları takip ederek, turistik olmayan köy ve kasabalarda konaklayarak muhteşem bir tatil yapma imkânı var. Amsterdam ve çevresine ailece yaptığımız kısa tatil belki kentlerde fazla vakit geçirmek istemeyenlere bir alternatif olabilir.
İLK DURAK BİR ÇİFTLİK EVİ
Amsterdam Schiphol Havaalanı’nda kiraladığımız arabayı teslim alıp yola koyuluyoruz. İlk durak, gitmeden önce Amsterdam dışında makul fiyatlı kalınacak yerler araması yaparken bulduğum ve yer ayırttığımız “De Nieuwe Tijd”.
Amsterdam’ın kuzeybatısında denize yakın Slootdorp denilen bölgede yer alan Bad & Breakfast’ın adresini hem arabadaki hem de Ipad’in navigasyon sistemine yazmış olsak da bulmak kolay olmuyor. Önünde birkaç kez tur attıktan sonra nihayet minicik oku görüp dar patika yoluna sapıyoruz. Bizi atların, tavukların, ördeklerin, kazların köpeklerin ortada dolandığı bir çiftlik evi karşılıyor.
Burası altı odalı bir aile pansiyonu. Odalar basit ama her ihtiyaç düşünülerek döşenmiş. Valizleri bırakıp yorgunluk kahvelerimizi içerken pansiyonun sahibi öyküsünü anlatıyor. Uzun yıllar kanal gemilerinde çalışan Gustave Krüse emekli olunca çiftçilik yapmaya başlamış ama damadı traktörü bozunca onun da kafası atmış ve evi, odaları yenileyerek pansiyona dönüştürmüş.
Akşam “Nerede yemek yiyebiliriz?” diye soruyoruz, çevrede gidilecek yerleri sayıyor. “Ama isterseniz ben de hazırlarım uzun yıllar kanal gemilerinde yemek yaptım” diyor. Hayalim deniz kıyısında bir yerde deniz ürünleri yemek ama “Ne pişireceksiniz?” diye sormadan duramıyorum. Ve hazırlayacağı mönüyü heyecanla anlatmaya başlıyor. Hayalimi ertesi güne bırakarak orada yemeğe
karar veriyoruz.
ŞEHRİN DIŞI DAHA UCUZ
O yemekleri hazırlamaya başladığında biz de Alkmaar ve Kolhorn’u keşfe çıkıyoruz. Doğa harika. Mimari de doğayla uyumlu. Hollandalı ressamların doğa aşkı boşuna değil. Yel değirmenleri, kanallar, denizle nehirlerin kesişme noktaları, tekneler, ağaçlar derken Restaurant Anter’de içtiğimiz akşamüstü çayına, elmalı krepli dondurma
eşlik ediyor.
Akşam yemeği mönümüz çıtır pastırmalı portoya yatırılmış kavun, ekşi maya ekmek, peynir, hardal soslu somon karnı, sorbe yerine karpuz ve portakal soslu ördek göğsü ve makarna. Yemeklerin bugüne dek yediğim en lezzetli yemekler listesine gireceğini söyleyemem. Ama makarna hariç hepsi keyifle yenen bu akşam yemeğinin fiyatı kişi başı sadece 20 euro. İki kişilik oda fiyatıysa
kahvaltı dahil 60 euro.
Cuma sabahı tekrar Amsterdam’a dönüyoruz. Kızımız Gay Pride kutlamalarını, kentin tarihi ve turistik yerlerini, ünlü kahvelerini görmek biraz da alışveriş yapmak istiyor. Havaalanına yakın Schippol kasabasında basit, modern oteller var. Holiday Inn Express de bunlardan biri. İki kişi 78 euro’ya kahvaltı dahil kalınıyor. Wi-fi ve park yeri de ücretsiz. Yani biraz dışına çıkınca kente pahalı ününü kazandıran sorunlardan da kurtuluyorsunuz.
NEHİR KIYISINDA ZİYAFET
Amsterdam’a birkaç kez gittim. Deniz ürünleri ağırlıklı ve Uzakdoğu esintili mutfaklarını seviyorum. Ama bu kez tesadüfen keşfettiğimiz iki restoranda gerçekten çok lezzetli, tadı damağımda kalan yemekler yedim. Bunlardan ilki, Schippol ile Haarlem arasında nehir kıyısında sayfiye evlerinin arasında Meerzicht adlı harika bir restoran. Bu kadar güzel manzarada ne olsa yenir desek de, ısmarladığımız tereyağında nar gibi kızarmış pisi balığı, ton balığı ızgara ve tavuk satay gibi yemekler birbirinden lezzetli çıkıyor. Yemeklere eşlik eden kızarmış patateslerin, taze salataların ve koca bir tabakta gelen çeşit çeşit yerel peynirlerin tadı da muhteşem. Müşterilerin bizim dışımızda olanları mahallenin sakinleri olmalı, herkes birbiriyle konuşuyor. Uzun masalar kurulmuş, aile yemekleri yeniyor. Üç kişi yiyeceklere ve içeceklere ödediğimiz hesapsa sadece 78 euro (Meerzicht Nieuwemeerdi jk 326, 1171 NT Badhoevedorp).