Anadolu'nun çatısında...
Bugünlerde Ağrı Dağı’nın eteklerinde ılık bir bahar havası esiyor. Tarih boyunca aşklara ve inançlara kucak açmış bir medeniyetler şehri olan Ağrı, pandemi sonrası turizmde Kars’a rakip çıkmaya hazırlanıyor.
Bir dağı görmek için dünyanın öteki ucuna gidilebilir mi? Bölgede karşılaştığım Patagonyalı turistlerin söylediğine bakılırsa söz konusu Ağrı Dağı ise gidilir. 5.137 metrelik yüksekliğiyle Türkiye’nin en yükseği ve Avrupa’nın en yüksek iki dağından biri olan Ağrı’ya bir kez bakmak bile insanı etkilemeye yetiyor. 1829’da eteklerine kadar geldiği Ağrı Dağı’na hayranlıkla bakan ünlü Rus şair Puşkin’in sözleri bu gerçeği doğruluyor sanki: “Efsanevi dağa var gücümle baktım!”
Pandemi izin verir de bu yıl onunla tanışmaya karar verirseniz bu görkemli dağ, dört mevsim erimeyen beyaz takkesiyle sizi de selamlayacak. Nuh’un ve nice peygamberlerin nefes aldığı, halk ozanlarının söylenceler
düzdüğü dağ, ‘insanlığın beşiği’ sözünü fazlasıyla hak ediyor. Çünkü burası Yaşar Kemal’in ‘Ağrı Dağı Efsanesi’ kitabında anlattığı gibi aşka ve inanca en çok konu olan yerlerden biri. Mem ile Zin, Kerem ile Aslı, Siyabend ile Hace ve diğerleri... Şehrin turizm yöneticilerinden Muhsin Bulut’un sözleriyse Ağrılıların dağa bakışını özetliyor: “Ağrı Dağı elmastan değerlidir.”
Balık Gölü, 2 bin 300 metre rakımıyla Anadolu’nun en yüksek göllerinden biri (üstte).
Gerçekten dünyanın en meşhur dağlarından biri olan Ağrı, yıl boyu yeryüzünün dört bir yanından gelen dağcıların akınına uğruyor. Marko Polo’nun ‘zirvesine hiçbir zaman çıkılamayacak’ dediği dağa ilk tırmanış, 1929’da gerçekleştirilmiş. Temmuz ve ağustosta amatörlerin katılabileceği tırmanış turları düzenleniyor. Doğubayazıtlı gazeteci Erol Yiğit, tam beş ülkeden görülebilen dağı nazlı bir geline benzetmekte haklı. Çoğu zaman başı bulutlarda olan dağın zirvesini görebilmek için biraz sabırlı olmak gerekiyor. Açıkası bölgeye son gidişimde beşinci günde çok kısa süre büyüleyici zirvesini gösterdi. Ağrı’da kaldığım bir hafta, zirve hep yoğun sis ve bulut tabakasının arkasına gizlendi.
116 odalı İshak Paşa Sarayı’nda türbe, cami, surlar, iç ve dış avlular, divan ve harem salonları var.
99 YILDA YAPILAN SARAY
Issızlığın ortasında Ağrı, Tendürek ve Kösedağ gibi Anadolu’nun en yüksek volkanik kütleleriyle çevrelenen şehrin konuklarına sunduğu bir diğer hazine, İshak Paşa Sarayı. Issızlığın ortasında masalsı bir zarafetle yükselen sarayı görebilmek için Doğubayazıt’a uzanmalısınız. İnşasına 1685’te başlanan sarayın tamamlanması 99 yıl sürmüş. Bir zamanlar çeşmelerinden süt aktığı rivayet edilen saray, Osmanlı ve Selçuklu mimarisinin eşsiz bir sentezini yansıtıyor. Yakın çevre bir açık hava müzesi gibi... Saraydan başlayarak Urartu Kalesi, Eski Bayazıt Camisi, Ahmedi Hani Türbesi ve Keşişin Bahçesi’ni içine alan çok güzel bir rota sizi bekliyor. Doğubayazıt’ta hayat erken başlıyor. Pasajlar besmeleyle açılıyor, sıcak sohbetlere demli çaylar eşlik ediyor. Yörenin doğal güzelliklerini tanımak isteyenler Balık Göl’ün yolunu tutuyor.
İlçeye 60 kilometre uzaklıktaki bu alan, 2 bin 300 metreye ulaşan rakımıyla Anadolu’nun en yüksek göllerinden. İlçenin deneyimli turizmcilerinden Metin Eryılmaz’ın söylediğine bakılırsa gölün çevresi kelebek türleri açısından çok zengin bir gözlem alanı. Pandemi öncesinde bir yayla şenliğine ev sahipliği yapan gölün çevresi çadır ve karavan kampı için de çok uygun. Asıl ününü yetiştirdiği kırmızı benekli alabalıktan alan gölün kuzeyinde bir de ada var. Adanın üzerinde de tarihi kalıntılar...
İlçenin görülmeye değer yerlerinden biri olan Meteor Çukuru ise İran’a açılan Gürbulak Sınır Kapısı’na çok yakın. Doğubayazıt’tan Diyadin’e giderken yolunuza pastoral tabloları anımsatan kır manzaraları eşlik edecek. Şifalı Diyadin Kaplıcaları, turkuvaz renkli termal havuzları ve konforlu otelleriyle sağlık turizmi için önemli bir merkez. İlçedeki Meya Vadisi ise 3 bin yıllık kaya evleri ve doğal tünellerle dikkat çekiyor.
PATNOS’UN PAZARLARI
Sönmüş bir yanardağ olan Süphan’ın gölgesinde kurulu Patnos ise renkli pazarlarıyla tanınıyor. Ayrıca Eleşkirt’teki Toprakkale ile Hamur Kümbeti şehrin köklü tarihini gözler önüne seriyor. Ağrı kültür turizminin yanı sıra eğitim ve spor şehri olarak da hızlı bir gelişim gösteriyor. Henüz 2007’de açılmasına rağmen öğrenci sayısını gittikçe arttıran Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, çiftlik yöneticiliği ve engelli bakımı gibi Türkiye’de az bulunan bölümlere sahip. Lütfi Yiğenoğlu Stadyumu’nun bitişiğindeki modern spor kompleksinde yetişen genç sporcularsa tenisten yüzmeye, atletizmden futbola pek çok başarı elde ediyor. Ağrı’da bahar çiçekleri açarken güneş bir kez daha doğudan yükselmeye hazırlanıyor.
COĞRAFYANIN HEDİYESİ BOL
KUŞLARI İZLEYİN
Ağrı Dağı ile Doğubayazıt arasındaki sulak alanlar, kuş gözlemcileri için bir hazine. Bölgede 276 civarında kuş türünü gözlemlemek mümkün.
ABDİGÖR KÖFTESİ YİYİN
Geniş ve binbir çiçekli meralarda yetişen hayvanlar sayesinde yörenin et yemekleri çok lezzetli. Abdigör köftesi, tava kebabı, çirişotu çorbası ve cevizli murtuğa helvası tadın.
BEYAZ BAL ALIN
Beyaza çalan açık rengiyle tanınan Ağrı Aladağ çiçek balı 2 binli metrelerde elde ediliyor. Az şekerli ve yoğun kıvamlı bu bal, kekik kokularını da hissettiriyor.