GeriSeyahat Allah ile aldatmayı tanımanın önemi: Deniz Feneri örneği
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Allah ile aldatmayı tanımanın önemi: Deniz Feneri örneği

Allah ile aldatmayı tanımanın önemi: Deniz Feneri örneği

Hürriyet yazarı Tufan Türenç, 5 Eylül 2008 tarihli yazısında, Deniz Feneri soygunu münasebetiyle müthiş bir soru soruyor ama cevabını veremiyor. Soru şu:

 

Bu kadar ahlaksız, tıynetsiz, vicdansız nasıl olabiliyorlar?”

 

Pekala olabiliyorlar, beyefendi.

 

Bundan çok daha vicdansız da olabilirler ve olacaklar.

 

Göreceksiniz.

 

Olabileceklerini bu ülkeye otuz yıldan beri söyledik. Tarihten örnekler göstererek şöyle uyardık:

 

“Bunlar, siyasal ve parasal çıkarları için öz peygamberinin evladını acımadan katleden Emevî damarının uzantılarıdır. Zaten İslam diye taşıdıkları ve bize dayattıkları, Emevî’nin ‘din’ diye önümüze koyduğudur.”

 

Bu uyarının dikkat çektiği tarihsel gerçekleri görerek bunların neler yapabileceğini, nelere tenezzül edebileceklerini aklı ve vicdanı sağlam olanlar çoktan düşünmüş ve tedbirini almış olmalıydılar.

 

Kimse ne düşündü ne de tedbir aldı.

 

Biz söyledik, biz dinledik.

 

Ta Allah ile Aldatmak kitabının, bunların irin damarını çatlattığı güne kadar. Ne yazık ki, Allah ile Aldatmak kitabı o hain damarı parçaladığında iş işten geçmiş, Türkiye maddeten ve manen karanlığa teslim olmuştu.

 

İslam’ın bin yıllık düşmanı haçlılarla işbirliği yapmış bir karanlıktır bu. Bu karanlığı geçmiştekilerin hiçbiriyle kıyaslayamazsınız.

 

‘Allah ile Aldatmak’ kitabı çıkalı üç bucuk ay oldu. Kitap bu süre içinde 55 baskı yaptı. Ve basılmaya devam ediyor.

 

Kitabın çıktığı günden beri izlediğimiz gelişmeler, o kitabın ne derece hayatî olduğunu, her geçen gün Türk halkının vicdanına iletiyor.

 

Kitabın deşifre ettiği riyakâr zihniyetlerin hemen her gün yeni bir kokuşmuşluğu basın tarafından gündeme taşınıyor. Kur’an kurslarındaki cinsel-homoseksüel sapıklıklar, kaçak Kur’an kurslarındaki ölümle biten facialar ve nihayet, tarihin en büyük ‘Allah ile aldatma’ namertliklerinden biri ve din adına korkunç bir soygun olan Deniz Feneri faciası peş peşe gündem oldu..

 

Deniz Feneri vurgun ve soygunu sadece Türk basının değil, Alman basının da ana gündemi.

 

Deniz Feneri faciasının dehşetini, ifade ettiği tehdidi, ürünü olduğu zihniyetin hedeflerini, yapısını iyi anlamak ve bu korkunç soygun olayını layıkıyla değerlendirmek için ‘Allah ile Aldatmak’ kitabının özellikle ‘Allah ile Aldatmanın Ticaret Meydanı’ bölümünün (4. Bölüm) okunmasını öneriyorum.

 

Deniz Feneri olayı, o Dördüncü Bölüm’de nasıl bir dehşetin altını çizdiğimizi bir ibret tablosu halinde önümüze koymuştur. Umarım gereken ders alınır.

 

Biz, insanlık tarihinin en büyük ve en namert zulmü olan Allah ile aldatmayı tanıtmaya devam edeceğiz. Ama bu arada, bu milletten, daha doğrusu Müslüman ümmetten saklanan bir Kur’ansal gerçeği bütün açıklığıyla ve bu ‘Fenerli soygun’ münasebetiyle bir kez daha tarihin ve halkın önüne koyacağız.

 

Gelecek yazılarımızda vicdanlarınıza ileteceğimiz o gerçek şu sorunun cevabı olacaktır:

 

“Kamunun Haklarını Yiyenlerin Yahut Yedirenlerin Kur’an Açısından Durumu Nedir?”

 

Soruların sorusudur bu. Olmak ya da olmamak noktasını belirleyen sorudur bu. Türk milletinin, cevabını aramakta birkaç asır geciktiği bir sorudur bu. Müslüman halklardan asırlardır saklanan bir sorudur bu. Kur’an’daki cevabının üstü örtülen bir sorudur bu.

 

Bu soruya cevap vereceğiz.

 

Her şeye rağmen, bir kere daha cevap vereceğiz.

 

False