GeriSeyahat Alacakaranlıkta Turku
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Alacakaranlıkta Turku

Alacakaranlıkta Turku

İstanbul’dan sonra 2011 Avrupa Kültür Başkenti ilan edilen Turku, Finlandiya’nın en büyük üniversite kenti. Yaz boyunca uluslararası müzik festivalleri birbirini izliyor. Turku dünyanın dört bir yanından rock ve caz yıldızlarını, dinleyicilerini ağırlıyor. Kışın, güneşin pek ortaya çıkmadığı aylarda ise gerçek kimliğine dönüyor. İzmirli okurumuz Havva Gezgin, 10 gün geçirdiği şehrin kışını yazdı.

Turku, yalnızca adıyla ilgimi çeken bir şehirdi. Tâ ki doktoram kapsamında uluslararası bir projeye katılana kadar. Tesadüfen gittiğim Finlandiya’dan bir şehri sahiplenip her yaz gitme arzusuyla döndüm. İsmi Türk sözcüğüne benzese de, anlamının herhangi bir ilgisi yok. Rusça pazaryeri anlamındaki Türgü’den geliyor. Finlandiya’nın Pazarı (Suomen Turku) da denilen şehirde Fince ve İsveççe konuşulmakta.

Ülkenin ilk şehrinde kışın eksi 20 derecede yaşamak biraz zor olsa da Finler bu havada bile bisikletsiz sokağa çıkmıyor, köpek gezdirmeyi, açıkhavada sporu ihmal etmiyor. Bunu görünce anlıyorum ki Turku’da kış boyunca kar var. İrili ufaklı binlerce adanın çevrelediği doğal bir limana kurulan şehir, Kuzey Kutbu’na yakın. Kışın alacakaranlık bir atmosfere bürünüyor.

NEHÄ°R Ä°KÄ°YE BÖLÃœYOR          Â

İstanbul’dan masmavi bir gökyüzünde havalanıp, pamuk bulutlara, dolunaya komşu yolculuğun ardından Helsinki’ye indiğimde her yer kar kaplıydı. Sıcaklık eksi 10 dereceye düşmüştü. Turku’ya otobüsle ulaşmam iki saat sürdü. (Diğer alternatif Airbaltic ile Riga üstünden Turku’ya uçmak.) Turku, başkentten 5 derece daha soğuktu. Kampustaki öğrenci evinin görevlisi yaşlı çift, İzmirliler gibi sıcaktı. Bana, evimdeymişim gibi sıcak bir ortam hazırlamışlardı.

Ertesi gün alacakaranlık bir sabaha uyanıyorum. Uudenmaankatu, şehrin merkezinde Aura Nehri’nin hemen üstündeki en işlek caddelerden biri. Fast food zincirlerinin şubeleri, Türk kafeleri bu caddede. İlk sabahımda peynirli tostla kahvaltının ardından okulun yolunu tutuyorum.

Şehri ikiye bölen Aura Nehri’ni arkama alıp okula yürüyorum. Kentte ulaşım için araca binmeye gerek yok. Tarihi yapılar, merak ettiğim yerler yürüyüş mesafesinde. Ülkenin en köklü eğitim kurumları Turku’da. Öğrencilerin şevkine, öğretmenlerin adanmışlıklarına bakılırsa Finlandiya’nın eğitim seviyesi, gelişmişliği tesadüf değil. Devlet, eğitimi tüm gücüyle destekliyor. Eğitim ücretsiz, üstelik her öğrenciye karşılıksız burs veriliyor.

EÄžLENMEYÄ° BÄ°LÄ°YORLAR

10 gün boyunca Turku’da vaktin nasıl etkin kullanıldığına şahit oluyorum. Okulda laboratuvarlar, kütüphaneler hınca hınç dolu. Eğlence cuma akşamı başlıyor. Gençler iki gece sabaha kadar alkol alıyor, dans edip karların üzerinde oturup sohbet ediyor.

Şehirdeki tüm caddelerden Aura Nehri’ne çıkabiliyorum. Nehrin her iki tarafında sayısız tarihi bina, müze, kafe ve restoran dikkat çekiyor. Elsanatları ve eczacılık müzeleri, tiyatro, katedral kentin önemli yapıları. Nehrin başlangıcındaki 1300’lü yıllardan kalma, sivri kuleli Turku Kathedrali’ni nehre inen tüm caddelerden görmek mümkün. Ülkenin en eski mabetleriden biri. Karşısındaki tarihi meydanın ismi Vanha Suurtori.

Nehrin sonuna kadar gidince konservatuvar binası ve 1280’de yapılan kalın duvarlı Turku Kalesi karşılıyor beni. Kale 17’inci yüzyılda İsveç Kralı’nca restore ettirilmiş. Dehlizlerinde şehrin geçmişiyle ilgili bilgiler aktarılıyor. Kaleden sonra marina başlıyor. Kentin en önemli gelir kaynağı tersane ve limanı. Marinada beni İsveç’e götürecek Finnlines gemisi bekliyor. Ancak o günlerde İtalya’daki kruvaziyer kazası bu hayalimi ertelememde etkili oluyor...

Şehir meydanının etrafındaki alışveriş merkezleri küçük de olsa cazip. Koleksiyonum için magnet arıyorum. Bulamıyorum. Ama almadan döner miyim hiç, havaalanında buluyorum koleksiyonuma en yakışanını.

Şehir merkezinden sadece birkaç sokak ötedeki ahşap evler, Turku’nun diğer simgesi. Akşam tek katlı, bahçeli, modern ahşap evlerin şamdanlarından yansıyan ışıklar sokaklara taşıyor. Bunların fotoğrafını çekmekle kalmayıp, durup dakikalarca orda yaşayanların ne kadar huzurlu olabileceklerini hayal ediyorum...
Finlandiya deyince, saunayı unutmak olmaz. Şehirde halkın kullandığı saunalar yetmeyince, herkes kendi apartmanında sağlamış bu ortamı. Soğuğa karşı böyle enerji depoluyorlar. Saunadan çıkanların buzlu suya atlayıp yüzdüğünü görünce gözüme inanamadım.
Turku, Avrupalı olmanın hakkını verdiği için bu kadar güzel bir şehir bence. Tüm dünya gezginlerinin mutlaka yaşaması gereken bir atmosfer... Hatta bir değil, birkaç kez görmeye değer...

NEHÄ°R GEMÄ°LERÄ°NDE SICAK ÅžARAP, KAFELERDE MUSTIKKA

Nehirdeki restoran gemilerde akşam yemeği yemeden Turku’dan dönmek olmaz. 19’uncu yüzyıldan kalma Majland, İsveç ile Finlandiya arasında yolcu taşırmış, tabanı metal olan ilk gemilerden. Şimdi sahibi bir Türk. Gemide Glögi içmek alışkanlık oldu benim için, her gün gidip farklı çeşitlerini denedim. Glögi; içinde üzüm, erik, böğürtlen ve tarçın bulunan sıcak şarap. Alkolsüzü de var. Yazın soğuk içiliyor. İçine badem, kuru üzüm eklendiğinde tadını buluyor.
Bir başka Turku lezzeti turtaya benzeyen kek (mustikka). Üzerine yaban mersini ve peynir koyuyorlar. Kahve eşlinde tadına doyulmuyor. Çilek marmelatlılarını çok sevdim. Fakat sadece bir kez rastladım. Akşam yemeğinde çoğunlukla somon tercih ettim. Turku’da haşlanmış patatesle servis edilen somonun yanında rakı bulmak çok zor tabii. Finler rakıyı aratmayacak zengin bir içki kültürüne sahip. Şarap seçeneği çok. Köpüklü şarapları mutlaka denenmeli. En popüler yemekleri çavdar ekmeği içine balık ve domuz eti doldurularak yapılan Kalakukko.

 

False