Ağustosta Çanakkale
Karadan ya da denizden yolların kesiştiği bir şehir Çanakkale. Truva’dan (Troya) Gelibolu’ya, Anafartalar’a uzanan büyük tarihi geçmişinde en çok göz konulan, hep ele geçirilmeye çalışılan bir toprak parçası ve denizin kilidi.
(Kilitbahir)Çanakkale, Osmanlı’nın ümüğüne çökmek isteyen emperyalizmin durdurulduğu yer. Gelibolu Yarımadası’nın her milimetrekaresi onun anılarıyla dolu. Ama bu kez benim muradım Çanakkale şehrinden dem vurmak. Sadece bu küçük, alımlı, güzeller güzeli kentten söz etmek.
Büyük bir turistik zenginliğe sahip Çanakkale. Gelibolu Yarımadası, tabyalar, şehitlikler, anıtlar dışta tutulduğu zaman da bu böyle. Şöyle kabaca güneyden giriverseniz Küçükkuyu kıyıları, deniz ve ormanın, yeşille mavinin buluşması... Ayvacık’tan batıya Assos/Behramkale, Bozcaada; başlı başına doğal bir cennet olan Kazdağları, Bayramiç’teki güzellikler, Truva, Gökçeada, Gelibolu ilçesi (ilçenin kendi güzelliği, değerleri, balığı, deniz ürünleri, Bayraklı Baba’sı, Namık Kemal’in mezarının bulunduğu Bolayır’ı,) Lapseki, kıyıları ve doğasıyla, doğal değerleriyle Biga’sı, Çan’ı ile Çanakkale bir zenginlikler coğrafyasıdır. Tarih ve doğa birbiri üstüne binerek her yerde birden fışkırmaktadır bu ilimizde.
Ne ki, ben yalnız Çanakkale şehrinden söz etmek istiyorum. Boğazın kıyısında, alçakgönüllü bir bilgelikle duran ve Gelibolu yarımadası’na bakan, fazla büyümesi engellenmiş, yatırımlardan uzak tutulmuş, bir anlamda kendi kaderine terk edilmiş; buna karşın güzelliğiyle göz almaya devam eden Çanakkale’den...
ÜÇ KOLDAN ULAŞIM
Denizi iyi kullanamadığımız malum. Daha, İzmir ve Ege kıyıları şöyle dursun, İstanbul-Çanakkale arasında vapur ya da feribot işletemiyoruz. Gökçeada, Geyikli’den Bozcaada ve Boğaz’da feribotlar Çanakkale-Eceabat, Çanakkale-Kilitbahir, Lapseki-Gelibolu çalışıyor... Karayoluyla İstanbul ya da Trakya’dan geleceklerin yolu Gelibolu’dan Lapseki’ye ya da Eceabat’tan (hatta Kilitbahir’den) Çanakkale’ye geçmek üzerine kurulmak zorunda. Gelibolu-Eceabat arasında kıvrıla büküle ilerleyen yol, İzmir-Edirne, İzmir-Kırklareli, İzmir-Tekirdağ-İstanbul yolunu karşılıklı olarak çiğneyen otobüslerle kuzeyden ya da güneyden gelip gitmek mümkün. Bursa ve cümle Güney Marmara’dan Çanakkale’ye ulaşmak için Bandırma-Biga-Çanakkale yolu, tenhalığı ve hayli rahat trafiğiyle sizi beklemekte.
Çanakkale, benim her zaman gitmekten sevinç, orada olmaktan mutluluk duyduğum şehirlerden biridir. Oysa orada çok az tanıdığım vardır. Ancak, Çanakkale sıcak ve sizi özgür bırakmakta özel dikkati olan gün görmüş insanlarıyla farklı bir şehirdir. 160 bin dolayındaki nüfusuyla küçük bir il merkezidir ve bu onu sıkış tepiş bir yer olmaktan kurtarmaktadır. Caddelerinde rahatça yürüyebilir, trafik yoğunluğunda görülen sinir bozucu ve öfke dolu sahnelerden uzak olarak şehir içinde gezebilirsiniz.
Çanakkale’de abartılmamış ve sizi esir almayan bir şehir yaşantısı vardır. Semt, mahalle ve sokaklarına da böylece sinmiştir.
Şehri derinlemesine yarıp ikiye ayıran ve öteki şehir içi ana caddelere bağlayan Cumhuriyet Bulvarı’nın başladığı ya da bittiği yer İskele Meydanı’dır. Çanakkale’nin nabzı İskele Meydanı’nda atar. Şehrin ortasında otogarı da vardır ama kentin kabul ve çıkış kapısı orasıdır. Otobüsler ve öteki taşıtlar orada feribota biner, feribottan orada iner ve insanlar en çok orada Çanakkale’ye ayak basarlar.
Şehrin en önemli otelleri İskele civarında, limana bakan kesimde ya da Cumhuriyet Bulvarı’ndadır. Keza, lokantaların en seçkinleri de... Sabah kahvaltısından akşam yemeğine, yemekte alacağınız iki yudum içkiye.. Bir keyifli vakittir ki, sularla birlikte akar.
Boğaz, geçen gemiler, dev tankerler, balıkçı tekneleri, Kilitbahir’e el veren ve bu kıyıdan rahatça okunan, “Dur yolcu...” diye yamaçta ağaran yazı...
HER MEVSİM BALIK
Çanakkale’de her mevsim balığın türlüsünü doyum tokum yiyebilirsiniz. Çünkü Boğaz, balıkların geçiş yerlerinden biridir ve o trafik, farklı boyutlarda da olsa yıl boyu sürer. Balıkçılar boş durmaz; kayıklarıyla, motorlarıyla kıyıya balık çeker dururlar.
Kıyıdaki lokantalarda balığın türlüsünü bulursunuz. (Gelibolu ilçe merkezindeki kıyı lokantalarını da unutmayalım...) Deniz ürünlerinin en güzellerini ve zeytinyağlıların en has olanlarını sunarlar size. Çanakkale’den ve Gelibolu’dan ton ve sardalya başta olmak üzere çeşitli balık konservesi alabilir ve gereksinim duydukça açıp yiyebilirsiniz.
MERHABA GENÇLİK
Kendi nüfusu da genç sayılır ama Çanakkale’yi asıl gençleştiren 18 Mart Üniversitesi’dir (ÇOMÜ). Üniversite öğrencileri, Çanakkale’ye pek yakışan, gençliğin ışıltılı görüntüleriyle şehri farklılaştırıyorlar.
Çanakkale’de yürürken, adım başı gençlere rastlıyorsunuz. El ele, kol kola girmiş gençlerin caddeleri, sokakları doldurması gerçekten hoş. En önemlisi özellikle de kıyıda, İskele civarındaki kahvelerde masaların etrafında toplanmış, söyleşen, tartışan, konuşan gençlerin oluşturduğu haleler...
Hele o kıpkızıl akşam saatleri... Sevdaların kıyıdan denize, denizden kıyıya vurduğu anlar... Oralarda olmak var ya, yaşamın ta içinde olmak demek!
Çanakkale, mütevazı ama görkemli bir güzellikle, orada sizi bekliyor. İşte yazın sonuna yaklaştık. Bu güzel günlerde Küçükkuyu’dan Biga kıyılarına; Gelibolu yarımadası’ndan (Hele Saros!) Bozcaada’ya, Gökçeada’ya... Denize girebileceğiniz; küçük balıkçılık ve dalma zevklerini tadabileceğiniz müstesna kıyılar... Ve o berrak, aydınlık, açık kimliğiyle; size sunduğu güzelliğiyle Çanakkale!
Yaz için apayrı bir tat olabilir.
ATIN OLTANIZI DENİZE DERİNLERE DALIN
Boğaz’da olta ya da küçük teknelerle avlanmak mümkün. Eğer tam bir avareyseniz, ne bileyim, emekli falansanız, rıhtımdan Boğaz sularına sarkıtacağınız bir olta, boğaz yolcularından bir balığı yukarı almanızı sağlayabilir.
Çanakkale, amatör ya da profesyonel dalgıçların itibar ettiği, ilgi gösterdiği en önemli yerlerden biridir. Zorlayıcı deniz koşullarına karşın, ciddi oranda amatör ve profesyonel dalgıç yetiştirmiştir. Bugün orada birçok usta dalgıç bulunmaktadır ve gençler de bu işe yoğun ilgi göstermektedirler.
Dalmayı sevenlere, Çanakkale kıyıları, ilginç sualtı zenginliklerini ve av bereketini sunmaya hazırdır.
ÇEPEÇEVRE TARİH
Tarih derseniz, Çanakkale şehir merkezi de sizi âlâ-y-ı vâlâ ile karşılayacaktır. (Derin tarih: Dardanelles, Hellespontos!.. 3 bin yılllık bir geçmiş. Onu bir kalem geçelim.) İskelenin güneyine doğru uzanan Yalı Caddesi ve civarı Aşağı Çarşı olarak da anılmaktadır. Aşağı Çarşı, Çanakkkale’nin birçok tarihi yapısını bağrında barındırmaktadır. Ünlü saat kulesi, Yalı Camii, Fatih Camii, Yalı Hamamı, daha niceleri... Yalı Caddesi ile sahilden güneye doğru yürüdüğünüzde önce Çanakkale Deniz Müzesi, az ötesinde Çimenlik Kalesi, bu sokakların derinliklerinde ise ünlü Aynalı Çarşı... Birçok tarihi yapı da (ev, dükkân) bu eski mahallede yer almaktadır. Çanakkale Arkeoloji Müzesi’nden Cumhuriyet Meydanı’ndaki tarihi topa, rıhtımda, balıkçı barınağına bakan yerdeki (film çekiminde kullanılmış) eski, ahşap Truva Atına, kuzeyde şehir içindeki harabelere kadar pek çok tarihi birikim şehrin ziynetleri gibi dizilmiştir... Bana kalırsa Çanakkale’de siz şehri yaşamaya bakın; tarihi aramayın; o sizi bulur.