Ademle Havva’nın kovulduğu cennet
Efsaneler içinde istisnasız en kabul göreni, Şanlıurfa’nın Balıklı Göl’ü. Putpereset Kral Nemrut, Hz. İbrahim’i mancınıkla ateşe attırır. Ateş göle, odunlar balığa dönüşür. Bu nedenle Balıklı Göl kutsaldır. Her gün, her mevsim binlerce ziyaretçisi vardır. Ancak Şanlıurfa’yı, Balıklı Göl’den ibaret sanmak büyük haksızlık. Kentin zengin tarihine, kültür ve sanat hazinesine eklenen Göbekli Tepe ve Amazon Kraliçeleri mozaikleri, bir an önce gidilip görülmesi gereken çok önemli iki yeni adres.
Şanlıurfa’yı nasıl anlatmalı? Gazelhanların piri Kazancı Bedih’in memleketi. Uçsuz bucaksız topraklarıyla GAP’ın başkenti. Dinler, Balıklı Göl’de buluşuyor; kent kültürü tarihi çarşılarda olanca haşmetiyle yaşanıyor. Kadını erkeği mor neçekli, gözleri Allah vergisi sürmeli. İsotuna ölümüne sadık, tamburası rebap, ciğeri kebap... Şanlıurfa, bu nostaljik tanımlamalara sığmıyor artık. Uluslararası yeni havaalanıyla, planlı sulu tarım yöntemlerinin yaygınlaşmasıyla son yıllarda büyük gelişme gösterdi. Kente hakim Arap kültürüyle modernliği çok güzel harmanladı. Geleneksel mimarisinin yanında onlarca yeni uydu kent yükseliyor. Sağlık turizminde de iddialı. Hastanelerinde Suriye ve İranlı hastalar tedavi oluyor. Siirt, Sakarya ve Trabzon’da valilik yaptığı dönemlerde hayata geçirdiği projeleriyle ünlü Nuri Okutan, 2009 Haziranı’nda atanmasıyla Şanlıurfa, kadın, çocuk ve eğitim alanında atağa kalktı. Kentin kaderinin değişmesinde turizmin rolünü çok iyi bilen Okutan, Göbekli Tepe ve Amazon Kraliçeleri Mozaikleri’nin de turizm rehberlerinde yer almasını sağladı. Birkaç sene öncesine kadar iki turistik otel bulunurken şimdi birbiri ardına beş yıldızlı oteller açılıyor. Tarihi çarşıları canlı, temiz lokantalarında yerel mutfağın lezzetleri çekici. Turistler için geleneksel Urfa konaklarında sıra geceleri yapılıyor. Urfalı sanatçıların türküleri eşliğinde coşuyor, mekanın ortasında yoğrulan meşhur çiğköfte iştahla seyrediliyor. Kentte asayiş sorunu yok. Gece geç saatte kadınlı erkekli gruplar gönül rahatlığıyla dolaşıyor.
İNCİL VE TEVRAT’TAKİ CENNET BAHÇESİ
Şanlıurfa’ya 15 kilometre uzaklıkta, Örencik Köyü yakınlarındaki Göbekli Tepe, tam 12 bin yıl önce inşa edilmiş. Neolitik Dönem’de (MÖ 9600-7300) yapılan bu tapınaklardan altısını, 1995’te, Alman arkeolog Prof. Klaus Schmidt ortaya çıkardı. Vali Okutan’ın kazı alanının bulunduğu tepeye çıkan yolu yaptırmasıyla ziyaretçi akınına uğradı. Dümdüz ovanın ortasında yükselen Göbekli Tepe, çevreye 365 derece hakim. Tepenin tam ortasında yaşı henüz tespit edilmemiş, sanki tapınakla yaşıt bir dut ağacı. Eteklerinden ovaya yayılan ve göz alabildiğine uzanan zeytinlikler... Manzara öyle bir duygu veriyor ki, sanki burası dünyanın merkezi, insanlık tarihinin başladığı yer. Yekpare kayalardan yapılan, herbiri 60 tonluk “T” biçimli anıtlar, tarih bilgilerimizi sarsacak türden. İlkel aletlerle sütunların nasıl taşındığı, dikildiği muamma. Binlerce yıl önce henüz yerleşik hayata geçmemiş avcı-toplayıcı insanoğlunun matematik ve mimari dehası önünde saygıyla eğilmekten başka yapacak şey kalmıyor. İlk insanların mağara resimlerinde gördüğümüz naif hayvan tasvirleri, Göbekli Tepe’de freskleşiyor. Taptıkları kutsal hayvanları sütunlara işlemişler: Boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, kelaynak, kertenkele, yaban ördeği, akrep... Sütunun birinde ise başaşağı kabartması yapılan aslan figürü, mükemmel ve çok çarpıcı. Arkeologlara göre bu tapınağın zamanın yok ediciliğinden hiç zarar görmeden günümüze gelmesinin nedeni, yapıldıktan bin yıl sonra tonlarca toprak ve çakmaktaşlarıyla örtülmesi. Arkeologlar tapınağın gömülme nedeninin, savaşlar ya da kuraklık nedeniyle terkedilmeden önce kutsal alanı saklamak için olabileceğini tahmin ediyor. Alman arkeolog Prof. Klaus Schmidt’e göre Piramitler’den 7 bin 500 yıl önce inşa edilen Göbekli Tepe aslında kutsal kitaplarda geçen Cennet Bahçesi. Yani Adem’le Havva’nın yasak elma yedikleri için kovuldukları yer. İncil’in Yaradılış Bölümü’nde Cennet Bahçesi, Göbekli Tepe gibi Asur’un batısında. Çevreleyen dört nehrin ikisi yani Fırat ve Dicle burada. Tevrat’a göre de Cennet Bahçesi, Göbekli Tepe gibi Suriye’nin kuzeyinde.
ŞANLIURFA’NIN DÖRT AMAZON KRALİÇESİ
Balıklı Göl’e birkaç yüz metre uzaklıktaki Halepli Bahçe’de 2007’de yapılan kazılarda mozaik resimler bulundu. 3 bin yıl önce yapıldığı tahmin edilen bu mozaiklerin içinde, o dönem Anadolu’da erkek egemenliğine karşı savaşan Amazon kadınların av sahnesi de yer alıyor. Arkeologlara göre Halepli Bahçe mozaikleri, savaşçı Amazon kraliçelerinin mozaikle resmedilmiş ilk örneği. Dört amazon kraliçesi Hippolyte, Antiope, Melanipe ve Penthesileia savaşçı amazon kadınlarına özgü giysileriyle, tek göğüslü olarak at üstündeki av sahnelerinde tasvir ediliyor. Resimlerin tümü, Fırat Nehri’nden toplanmış, doğal renkli, 4x2 milimetrelik taşlardan yapılmış. Büyük İskender’in istilasından sonra komutanlarından Birinci Seleukos Nichator tarafından Urfa’da MÖ 312-132 arasında Seleukos Hanedanlığı kurulmuş, İskender’in doğduğu Edessa kentinin adı verilmişti. O döneme ait bu mozaik resimlerle ilgili yapılan kazılarda, şimdiye kadar 100 metrekarelik kısım ortaya çıkarıldı. Bir sarayın zemini olduğu tahmin edilen bu bölümde güvercin, kanatsız Eros, sincap, ördek, kaplan, keklik, ceylan ve tazı resimleri var. Zebra ve zenci figürü, mozaiklerin etkileyici ve hiç bozulmamış figürlerinden. Mozaiği çevreleyen bordürün köşelerinde Edessa Güzeli adı verilen genç kız maskı da yer alıyor. Yağmur ve rüzgardan korunması için brandayla örtülen mozaikler, kazı tamamlandıktan sonra müzeye dönüştürülecek. Ziyarete açık olan kazı alanının karşısındaki eğreti yapılar ise kentsel dönüşüm projesi için kamulaştırılıyor. Şanlıurfa Valisi Nuri Okutan, yıkım sonrası bu alanın yeşillendirilerek arkeolojik alanın hak ettiği özene kavuşacağını söylüyor.
HARRAN İLGİ BEKLİYOR
Şanlıurfa’ya 50 kilometre uzaklıktaki tarihi Harran ilçesi, konik kerpiç evleriyle ünlü. Bu evlerden bir bölümü restore edilerek turizme açılmış. Mutfak gereçlerinden geleneksel giysilere, yaşayan bir ev görüntüsünde. Bahçesinde Harran yemekleri sunuluyor. Yeni Harran ise rastgele yapılan özensiz binalarıyla dikkat çekiyor. Tarihi Harran surları ve kalesi restore edilmeyi bekliyor. Hangi yılda, kimler tarafından yapıldığını belirten tabela bile yok. İlçenin hemen dışında, 8’inci Yüzyıl’da yapılan ve her dinden bilginin yaşayıp araştırma yaptığı tarihi Harran Üniversitesi de çok bakımsız. Rasat Kulesi yıkılmak üzere. Ören yerini çevreleyen dikenli teller, keçileri engellemeye yetmiyor.