6 adımda ‘Port’un dışındaki Galata...
Galataport; Karaköy Vapur İskelesi’yle Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fındıklı Kampüsü’ne ait bina arasındaki sahil şeridine uygulanmış bir güzergâh projesi. Boğaziçi’ne pek havalı restoranlar, kafeler, butik mağazalar inşa edilmiş, yanlarına biraz da sanat müzesi eklenmiş. Gelin biz bu seçkin, ışıltılı destinasyonun kıyısında kalmış yerlere bakalım, yüzlerce yıldan yıkılmadan çıkmış yapılara. Galataport’un sınırları Galata’yı aştığı için biz de biraz hudut dışına çıkacağız, baştan haber verelim...
1. Herkes yolcu, Kurşunlu ‘Han’cı
Karaköy’de Perşembe Pazarı’nın olduğu yol üstünde, tam anlamıyla şehrin kıyısında kalmış bir yer var: Kurşunlu Han. Hemen herkes Ceneviz, Bizans ve Osmanlı eseri dendiğinde gözlerini doğal olarak Galata Kulesi’ne diker. Ama Kurşunlu Han da böylesi bir haritanın karmaşık bir bütünü aslında. Aynı dönemden kalma horasan bir yapı... Mimar Sinan, Muhteşem Süleyman’ın ‘başbakanı’ ve damadı Rüstem Paşa’nın emriyle, 1544’te tahrip olan bu yeri kervansaray olarak yeniden tasarlar. Metruk, kırık dökük hatıralarıyla nedense hâlâ cazip bir yanı var buranın…
2. ‘Yeraltı’nda bir cami
Kurşunlu Han’dan çıkın ve Karaköy İskelesi’ne doğru yürüyün. Şehrin bir illüzyonuyla karşı karşıya kalacaksınız. Çünkü arka arkaya iki minare göreceksiniz. Ama bu yapıların her biri başka bir camiye ait. Yeraltı Camisi, eskinin Kastellion mahzeni. 1453 İstanbul kuşatması esnasında, Türk gemilerinin Haliç’e girmesini önlemek için gerilen zincirin bağlandığı kule. Cami bu yapıdan bozma. 24’üncü Osmanlı padişahı I. Mahmut devrinde, Köse Bahir Mustafa Paşa’nın sponsorluğunda bir İslam mabedine dönüşmüş caminin içinde, üç sahabenin, yani Hazreti Peygamber’in arkadaşlarının kabirleri mevcut: Amr bin As, Vehb bin Huşeyre, Süfyan bin Uyeyne.
Not: Yanılsamanın diğer adresi, hemen arka sokaktaki Kemankeş Kara Mustafa Camisi, not düşelim.
3. En eski Ermeni kilisesi
Sadece İstanbul’da değil, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde Surp Krikor Lusavoriç adına yapılmış kiliseler mevcut. Kim bu kişi derseniz, pratik cevap şöyle: 301 yılında, Hıristiyanlığın Ermeniler arasında yayılmasına neden olan aziz. Onun bu hatırası Ermeni cemaati arasında hâlâ tazimle anılıyor. İstanbul’da aynı adda dini mabetler var ama Galata Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, (inşa tarihi 1431 baz alınırsa) şehirdeki en eski Ermeni kilisesi. İmar planından (katliamından mı deseydim?) kaçamayan yerlerden biri de burası. Arazisinin bir kısmı yola katılan kilise, 1962’de yeniden yapılır. İçerideki nefis sanatsal malzemeyi görebilmeniz için evvela zangocu yerinde bulun. Çünkü kapıyı açmazsa içeri giremezsiniz…
4. Vedanın adresi Nusretiye Camisi
İtalyan asıllı deniz amirali Kılıç Ali Paşa’nın 1580 senesinde Mimar Sinan’a yaptırdığı camiye uzaktan bir selam verip Nusretiye Camisi’ne geçelim. Malum 1826 tarihi, Osmanlı devletinin kırılma anlarından. II. Mahmut’un Yeniçeri Ocağı’nı lağvetmesi sonrası Tophane olan caminin adı Nusret, yani Allah’ın yardımıyla gelen zafere dönüşür. Yapının mimarı Balyan ailesinden Krikor Amira Kalfa. Ermeni ustanın elinden çıkan cami, barok üslubun güzel örneklerinden. Semavi Eyice’nin tarifiyle bu camide Türk geleneklerini yaşatan eserler, Hattat Mustafa Râkım, Mehmed Haşim, Recai Şakir efendilerin duvarları süsleyen yazıları... Ha, unutmadan caminin güneybatısında ve camiyle aynı isimle anılan; II. Mahmut’un oğlu Abdülmecit’in inşa ettirdiği saat kulesini de mutlaka görün.
5. Türbeler, camiler, bahçeler...
Şayet yorulmadıysanız ve yokuş çıkacak takat kaldıysa dizlerinizde, sizi eski İstanbul’dan günümüze gelen Kadirihane Tekkesi’nin kapısına götüreyim. Anlatı şu: 1611’de İstanbul’a gelen İsmail Rumi bir süre Sofular Camisi’nde kalır. Daha sonra Tophane’de Hacı Piri adlı bir kişiye ait arsa üzerinde bir tekke inşa ettirir. Onun Anadolu ve Rumeli’nin değişik şehirlerinde 40 kadar dergâh yaptırdığı kayıtlı. Kadiriyye tarikatı, bu tekkenin kurulmasından sonra İstanbul’da yayılmaya başlar, 15’inci yüzyılda Bursa’da kurulan Eşrefiyye koluyla birlikte bu yolun Osmanlı topraklarında yaygınlık kazanmasında önemli rol oynar. Bu tesirden ötürü de İsmail Rumi ‘piri sani, yani ikinci kurucu unvanıyla anılıyor. Tanpınar mekânlarından biri de burada saklı: Türbeler, camiler, eski bahçeler…
6. Gördüklerimizle kalacağız
Bayırdan aşağı inerken şimdi karşımızda silüeti kapatan İstanbul Modern ve komşusu Galataport duruyor. Yandaki fotoğrafta Nusretiye Camisi ve Saat Kulesi’nin denizden bağı koparılmadan önceki halini görüyorsunuz... Tophane-i Amire’nin arkasından bakarken Yahya Kemal’in Süheyl Ünver’e söylediğini üstüme alıyorum: “Doktor, üzülme. Ben de mütareke devrinde bir yıkık duvarı kaldırdılar diye kederimden günlerce hasta yattım, ağladım. Şimdi Süleymaniye’yi yıksalar umurumda olmaz. Bak daha beş yüz sene olmadı. Bizans Sarayı nasıldı diye temellerini kazıp mana çıkarmaya uğraşıyorlar. Beş yüz sene sonra da Süleymaniye acaba nasıldı diye temellerinden hüküm vermeye çalışacaklar. Sen ve ben göreceğimiz ve gördüklerimizle kalacağız.”