5 sonbahar yürüyüÅŸü
Sonbaharda doğada yürümenin tadı başkadır. Sizin için Türkiye’nin farklı bölgelerinden beş yürüyüş rotası seçtik. Bazı rotalar kolay olsa da bilmeyenler için ormanda kaybolma riski içerebilir. Yakınlardaki yerleşimlerden rehber almakta fayda var.
ABANT GÖLÜ / BOLU
Çevresi yedi kilometre
Abant Gölü, Bolu’ya yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta. Abant Dağları üzerindeki kaymalarla oluşmuş. Deniz seviyesinden 1328 metre yüksekte, yüzeyi 1.2 kilometrekare. Küçük akarsularla besleniyor. Çevresindeki tepeler çam, göknar ve kayın ağaçlarıyla kaplı. Gölü çevreleyen yürüyüş yolu yaklaşık 7 kilometre. Burada 1,5 saatlik yürüyüş yapabilirsiniz. Kendi keşfedeceğiniz orman yollarını da güzergahınıza ekleyebilirsiniz. Göl çevresi ile yetinmeyip daha sıkı bir yürüyüş isterseniz Abant civarındaki yaylalar, sizin için iyi bir alternatif. Yayla yürüyüşlerinin sonunda göl manzarasını yukarıdan seyredebilirsiniz. Abant civarı özellikle sonbahar ve kar yürüyüşü için
tercih ediliyor. Göl kıyısındaki üç tesiste konaklamak mümkün.
LÄ°KYA YOLU / MUÄžLA-ANTALYA
Tüm dünyadan yürüyüşçü çekiyor
Likya Yolu, Türkiye’de ortaya çıkarılan en eski, en uzun yürüyüş yolu; dünyadaki en popüler 10 uzun yürüyüş rotası arasında. Üç bin yıl önce Likya uygarlığının kurulduğu Teke Yarımadası’ndaki patikaların bir kısmı 1999’da Kate Clow ve Terry Richardson tarafından işaretlendi, haritalandı. Kitap olarak yayımlandı. Fethiye’den Antalya’ya uzanan rotanın tümü 509 kilometre. Fethiye’den başlayıp Akdeniz’in en bakir koylarını, Toros Dağları’nın zirvelerini, Xantos, Patara, Olympos ve Phaselis gibi Likya’nın en önemli antik kentlerini geçerek Antalya’ya ulaşıyor. İlkbahar ve sonbalarda bu rotada dünyanın dört bir yanından gelen yürüyüşçülere rastalabilirsiniz. İstediğiniz etabı seçip, günübirlik yürüyüşler yapabilirsiniz. Örneğin Kaş’taki ya da Oympos’taki etaplardan başlayabilirsiniz. Parkurun tamamı kırmızı, beyaz işaretli. Likya Yolu’nun birinci bölümünde Faralya, Dodurga köyü, Sdyma, Pınara - Letoon - Xanthos kentleri ve incecik kumlarıyla eski bir liman bölgesi olan Patara yer alıyor. İkinci bölümünde Antiphellos, Apollonia, Simena, Myra, Limyra, Olympos ve Phaselis var.
KÃœRE DAÄžLARI / KASTAMONU
Sonbaharın tüm renkleri Küre’de
Batı Karadeniz kıyısında, Bartın’dan Sinop’a uzanan Küre Dağları’nda en popüler yürüyüş merkezi Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesi. İstanbul’a uzaklığı yaklaşık 470 kilometre. Kanyon, mağara ve şelale görme imkanı sunan bu muhteşem bölgeye gitmek için sonbahar en güzel mevsim. Yapraklar bu dönemde kızarmaya başlıyor, 20 Ekim’den itibaren de muhteşem yaprak dökümü manzarasında yürüyebiliyorsunuz. Küre Dağları’nın çekirdek bölgesi olarak tanımlanan bölümü, 2000 yılında milli park, ardından Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nca (WWF) Avrupa’nın öncelikli korunması gereken orman alanı ilan edildi. Küre Dağları Milli Parkı’nda yer alan bitki, memeli ve kuş türlerinin bir çoğu endemik. Mağaralar, dev kanyonlar, dolin ve çukurların gür ormanlarla birleşmesiyle oluşan doğal yapısıyla eşsiz bir alan. Küre Dağları’nda 3-4 saatlik birçok yürüyüş rotası var. Örneğin 1 saatte Ilıca Şelalesi’ne ulaşabilir, 1300 metreyi bulan derinliği ve 12 kilometre uzunluğuyla dünyanın en büyük kanyonlarından
Valla’yı görebilirsiniz. Ilgarini Mağarası da uğramanız
gereken yerlerden.
SÜLÜKLÜGÖL / SAKARYA
İki göl arası dört saat
Sülüklügöl, Akyazı’ya bağlı Dokurcun yakınlarındaki Akyokuşkavağı Köyü’nde. İstanbul’dan otomobille yaklaşık üç saat uzaklıkta. Milli park statüsündeki Sülüklügöl, 1200 irtifadaki bir set gölü. Üç asır önce, heyelanla meydana gelmiş. Göle düşen göknar, meşe gövdeleri yüzeyden seçilebiliyor. Çoğu yürüyüşçü aracını parkın girişine bırakıyor. Patika ya da dere boyundan dokuz kilometre yürüyerek, göle ulaşıyor. Dileyen, gölün kıyısına kadar aracıyla gidebiliyor. İçine alabalık bırakıldıktan sonra, gölde sülük kalmamış. Samanlı Dağları’yla Köroğlu Dağları’nın birleştiği ormanlarla kaplı bölge, doğaseverlere farklı alternatifler de sunuyor. Dağın diğer tarafında Çubuk Gölü var. Eğer bu iki gölü birden görmek istiyorsanız arada uzanan Samanlı Dağı’nı aşmanız gerekir. Yaklaşık dört saatlik bir yürüyüş diğer göle ulaşmanız için yeterli. Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerini dar sokaklarında barındıran, Taraklı ve Göynük üzerinden Çubuk Köyü’ne ulaşabilirsiniz. Bu tarihi mekanlardan geçerken fotoğraf çekebilir alışveriş yapabilirsiniz.
ERÄ°KLÄ° YAYLASI / YALOVA
Yolda kestane toplayın şelalenin suyunu tadın
Ä°stanbullu yürüyüşçülerin olaÄŸanüstü bir ÅŸansı var: Marmara’nın karşı kıyısındaki Samanlı DaÄŸları. Yaylaları, ÅŸelalesi ve ormanlarıyla Armutlu Yarımadası’ndan baÅŸlayıp Yalova, Gölcük ve Ä°zmit’ten Abant bölgesine kadar gidiyor bu daÄŸ silsilesi. Dağın aÅŸağılarında ıhlamur, meÅŸe, çınar aÄŸaçları, 1000’li rakımlarda çamlar görülüyor. Yalova’nın Çınarcık ilçesi yakınlarındaki Erikli, doÄŸa turizminin ilk yöneldiÄŸi bölgelerden. Zaman içinde Erikli ve yukarısındaki Delmece Yaylası, Samanlı DaÄŸları’nın en popüler yürüyüş parkuruna dönüştü. Bu yayla uzun patikaları, ÅŸelalesiyle yürüyüşçülere çok ÅŸey sunuyor. Parkur, TeÅŸvikiye Köyü’nden baÅŸlıyor. Ormaniçinden geçen eÄŸimli bir patikadan tırmanıp, Erikli’ye ulaşılıyor. Yaylanın geniÅŸ, düzlük alanı yazın mesire yeri olarak kullanılıyor. Yürüyüş sırasında bol bol kestane, ceviz aÄŸacı göreceksiniz. Åžu anda kestane mevsimi. Yere dökülmüş kuzu kestanelerini toplamak istiyorsanız, yanınızda küçük bir torba bulundurmanızda yarar var. Parkurun sonunda dere kenarından yapacağınız yürüyüşle şelaleye ulaÅŸabilirsiniz. Ä°ki katlı ÅŸelalede mola verip dönüşe geçebilirsiniz.Â