GeriSeyahat 23 bin metrekarede binlerce yıl
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
23 bin metrekarede binlerce yıl

23 bin metrekarede binlerce yıl

Bu yıl 120. yılını kutlamaya hazırlanan İstanbul Arkeoloji Müzesi, alanında dünyanın en büyük ve zengin müzeleri arasında yer alıyor. Aynı zamanda Türkiye’nin müze olarak kullanılmak üzere inşa edilmiş en eski yapısı. Bu hafta gezi sayfamızı tek bir yapıya ayırdık. Çünkü bir milyonu aşkın esere sahip müzeyi gezmek, orta büyüklükte bir kasabayı gezmekten daha uzun sürüyor. Gülhane Parkı’nın yeşillikleri arasından geçerek gitmek en keyifli yol. Yüzyıllık ağaçların gölgesindeki bahçesinde soluklanmayı ihmal etmeyin.

Aslında ondan bahsederken İstanbul Arkeoloji Müzesi değil, müzeleri demek gerekiyor. Çünkü Eski Şark Eserleri Müzesi, Çinili Köşk ve Arkeoloji Müzesi olmak üzere üç ana birimden oluşuyor. Eminönü’deki Gülhane Parkı’nın yeşilliği ve ferahlığı içinden geçilerek gidilen ve 120. yılını kutlamaya hazırlanan müze, Topkapı Sarayı ile aynı bahçede.
Arkeoloji Müzesi bölümü, 1881 yılında ressam, arkeolog ve müzeci Osman Hamdi Bey’in uğraşları sonucunda yapıldı. Bir milyondan fazla eseri bünyesinde bulunduran müze, dünyanın en büyüklerinden biri. Bugün bu eserlerin yaklaşık 10 bini ziyaretçiler tarafından görülebiliyor. Balkanlar’dan Afrika’ya, Anadolu ve Mezopotamya’dan Arap Yarımadası’na ve Afganistan’a kadar, Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içinde yer alan medeniyetlere ait eserler bulunuyor.

HUZUR DOLU BAHÇEDEKİ KOMPLEKS

Neo-klasik mimarinin en güzel örneklerden biri olan iki katlı binanın, geniş merdivenlerle ulaşılan ve büyük sütunlarla çevrili girişi, tapınağı andırıyor. Mimarı Alexander Vallaury, yapılış amacı ise Osman Hamdi Bey ile ekibinin, Sidon Kral Nekropolü kazısından çıkardığı buluntuları sergileyecek yer ihtiyacıydı. Buluntular arasında İskender lahdi de vardı. Ortaya çıkan yapı, Türkiye’nin ilk dünyanın ender müze olarak inşa edilen binalardan biriydi.
Girişte Osman Hamdi Bey’in büstü sizi karşılıyor. Girişin sağındaki 12-20. salonlarda arkaik dönemden Roama Dönemi’ne heykel sanatının gelişimini gösteren eserler sıralı. Solda kalan salonlarda ise Sidon Kral Nekropolü, Küçük Asya tipi lahitler, Anadolu’da antik çağ mimarlığı, Likya tipi lahit eserler sergileniyor. Ağlayan Kadınlar Lahdi ile mumyalar da bu bölümde.
Arkeoloji müzesinin birinci katı şu anda kullanılmıyor. Ek binanın birinci katındaki 3 salonda, arkaik, Roma ve Bizans dönemlerinden eserler var. İkinci kattaki 4 salon ise kütüphane, geçici müsaderelik salonu ve pişmiş heykeller bölümü olarak kullanılıyor. Buradan Troya, Troya çağdaşı Anadolu kültürleri ile Frig eserlerinin bulunduğu bölüme geçebilirsiniz. Ek binanın 3. ve son katında bulunan 2 salonda ise Suriye, Filistin ile Kıbrıs’tan çıkarılan tarihi eserlere yer veriliyor.
Çinili Köşk müze kompleksinin en eski yapısı. 1472 yılında yapılan ve sadece giriş katı kullanılan binanın içerisinde 6 salon yer alıyor. Ancak salonlara geçmeden önce, yapının kubbeli mimarisi ile girişteki 14 sütunlu mermer revak, sizi göreceklerinize hazırlıyor. Boydan boya çinilerle süslü bina ismini bu çinilerin güzelliğinden alıyor.
Bu salonların biri Selçuklu Dönemi eselerine, diğerleri Osmanlı Dönemi Türk çini ve seramik sanatına ayrılmış. Kronolojik sıraya göre yerleştirilen eserleri takip ederken tarih de sizinle birlikte akıyor ve dönemler arası değişimi rahatlıkla gözlemleyebiliyorsunuz.

KARISINA BÜYÜ YAPTIRAN ADAM

Sanayi-i nefise mektebi (güzel sanatlar akademisi) olarak yine Osman Hamdi Bey tarafından kurulan, daha sonra müzeye çevrilen Eski Şark Eserleri müze binası, bahçenin ana kapısından girişte hemen solda. Dokuz salondan oluşan binanın 4 salonu Mezopotamya eserlerine, 3 salonu Anadolu eserlerine ayrılmış durumda. Diğer iki salonda ise Mısır eserleri ile İslamiyet öncesi Arabistan eserlerine yer veriliyor. Burada çivi yazısıyla yazılmış tabletlere özellikle dikkat etmenizi tavsiye ederiz.
Bir adamın karısına büyü yapması karşılığında büyücüğe verdiği keçi, koyun gibi malların belgelenmesi ve Hamurabi Kanunları’na kadar pek çok tablet var.
Bu üç binayı ve sayısı 10 bine yaklaşan eserleri gezmek kolay olmadığından, arada soluklanabilmek için müze bahçesindeki huzur dolu kafeteryayı kullanabilirsiniz. Geliri müze ihtiyaçları için kullanılıyor. Giriş ücreti 10 lira, 18 yaş altı için ücretsiz. Pazartesi hariç 9.00-19.00 arası gezebilirsiniz.

İMPARATORLAR İSTANBUL’DA SERGİSİ HALA GÖRÜLEBİLİR

11 Mayıs’ta açılan İmparatorlar İstanbul’da sergisinde Kadeş Antlaşması’nı görebilirsiniz. Sergide ayrıca ünlü Roma İmparatoru August’un büstü, Kanuni Sultan Süleyman’ın portresi de var. 1 Ağustos’a kadar açık kalacak.

MÜZENİN TOP 10’U

1- İskender Lahdi: Bu mermer mezar, Osman Hamdi Bey’in kazı çalışmalarıyla bulundu. Üzerinde Sidon Kralı’nı Büyük İskender ile gösteren kabartmalar var. 1887-1888 yılları arasında müzeye getirildi.
2- Ağlayan Kadınlar Lahdi: İskender Lahdi ile beraber müzeye getirildi. Üzerinde savaşa giden eşlerinin arkasından ağıt yakan kadınların kabartmaları bulunuyor.
3- Kadeş Antlaşması: Önemle muhafaza edilen, tarihin ilk yazılı antlaşması. Günümüze sadece üst kısmı ve sağ kısmının ufak bir parçası ulaşmış.
4- Troya buluntuları: Troya kentinden çıkan, hazine değeri olmayan taş ve seramik eserler.
5- Yenikapı eserleri: İstanbul’da metro kazısı sırasında bulunan Eski Liman’daki 30 batık teknenin kalıntıları. Şu anda koruma ve restorasyon çalışmaları devam ediyor. Teşhiri 5-10 yılı bulacak.
6- Antik çağ heykelleri: Antik dönemden Bizans’a kadar heykel ve büstler
7- En eski aşk şiiri: Eski Babil döneminde M.Ö. 18’nci yüzyılda, Kral Şusin için seçilmiş bir gelinin kralına söylediği aşk şiirinin tableti.
8- Bereket Tanrıçası: Bolu’da bulunan Bereket Tanrıçası Tykhe Heykeli’nin başının üzerinde zeytin yapraklarıyla süslü bir taç var. Sol kolunda ise meyvelerle dolu bir bereket boynuzu ile Plutos isimli çocuğu taşıyor.
9- Epheb Heykeli: Genç bir sporcu olan Epheb’in heykeli, heybetli pozuyla en çok ilgi çeken eserlerden.
10- Sultan Süleymanın portresi: Bu ara müzede yerli turistin en çok ilgisini çeken eser denebilir.

Önümüzdeki haftasonu nereye? (2-3 Temmuz)

İSTANBUL’DAN...

Gökçeada’ya: 1 Temmuz 23.30’da hareket, sabah saatlerinde Kabatepe İskelesi’ne varış. Feribotla Gökçeada’ya geçip adanın güneyindeki Aydıncık Plajı’nda serbest zaman. Dileyenler plaja çok yakın mesafedeki Tuz Gölü’nün şifalı çamuruyla çamur banyosu yapabilir. Akşamüstü koruma altındaki Rum köylerinden Tepeköy ziyareti ve Semadirek Adası’na karşı manzara keyfi. Akşam balık, meze ve salatayla yemek. Pazar kahvaltı sonrası ada gezisi. İlk durak olarak adanın en büyük bağlarından birinde gezinti ve şarap tadımı. Ardından Bademli Köyü ve Zeytinli Köyü ziyaretleri. Zeytinli Köyü’nde Madam’ın meşhur dibek kahvesi yudumladıktan sonra bir diğer Rum köyü olan Dereköy gezisi. Neredeyse tamamı terk edilmiş, içinde bir sineması ve iki kilisesi olan köy gezisinden sonra Kuzulimanı Plajı’nda serbest zaman ve ardından feribotla dönüş yolculuğu. Saat 23.00 civarı İstanbul’a varış. Fiyatı 229 lira (Ulaşım, konaklama, feribot ücreti, akşam yemeği, kahvaltı, rehberlik, seyahat sigortası) Tel: (212) 243 68 85 www.deepnature.com
Melen’de raftinge: 2 Temmuz saat 07.00’de hareket. Yolda kahvaltı sonrası merkeze varış ve rafting için hazırlık. Rafting kıyafetlerinizi giyip ekipmanları kuşandıktan sonra takımlar oluşturuluyor. Rafting esnasında uyulması gereken kurallarla ilgili kısa bir bilgilendirmeden sonra botlarla Melen Çayı’nda 11 kilometre boyunca rafting. İki saat sonunda finiş noktasında duş ve kıyafet değişimi. Araçla tesise geçtikten sonra öğle yemeği ve saat 16.30 civarı İstanbul’a dönüş. Fiyatı 152 lira (Ulaşım, rafting, rafting malzemeleri, kahvaltı, öğle yemeği, rehberlik, sigorta) Tel: (212) 238 51 07 www.geziciyak.com

ANKARA’DAN...

Ağva’ya: 2 Temmuz saat 07.30’da hareket. İlk durak Kartepe eteğindeki doğasıyla ünlü Maşukiye. Burada kısa bir çevre turu ve öğle yemeği Ardından Şile’ye hareket. Denizi, ormanı, tertemiz kumsalını ve dünyanın ikinci büyük deniz fenerini gördükten sonra akşam yemeği ve konaklama. Pazar kahvaltı sonrası Ağva gezisi. İki derenin ortasında, bir tarafı deniz bir tarafı orman olan kasabada gezinti. Göksü Nehri kenarında öğle yemeği molası ve serbest zaman. İsteyenlerle Göksü Nehri’nde ekstra tekne turu. Serbest zaman bitiminde Kerpe ziyareti. Muhteşem manzarasıyla Heykel Kayaları gördükten sonra serbest zaman ve Ankara dönüş yolculuğu. Fiyatı 230 lira (Ulaşım, konaklama, Milli Park ve ören yeri giriş ücretleri, rehberlik, seyahat sigortası) Tel: (312) 235 55 44 www.ayder.com.tr

Gül Pınar ZEREN
False