Son Güncelleme:
2005’in rotaları
Yaptığım gezi listesine bakılırsa bu yıl zamanımın çoğu dünyanın en uzak noktalarında geçecek. Çünkü gidip görmediğim yerler hep uzaklarda kalmış. Listede bir de daha önce gidip de tadına doyamadığım mekanlar var. Bu liste belki sizin de işinize yarayabilir.Bu yazı zahmetsiz bir yazıdır. Yani bir yere gitmeden, masa başında kotarılmıştır. Bunun nedeni tembellik değil de, 2005 yılının gezi programını sizlerle paylaşmak, katkılarınızı istemek, geçen yıl gezilerimi kolaylaştıranlara teşekkür etmektir. Onun için bu yazıda yorgunluk, koşuşturma, ter ve heyecan yer almamaktadır.Yeni yılın ilk günlerinden birinde -sisli ve sakin bir gündü- haritamı açıp, bu yıl nerelere gidebileceğimi düşlemeye koyuldum. Bir de baktım ki, yakın coğrafyalarda pek yer kalmamış. İlginç adresler çok uzaklarda sıralanmış. Bu yıl için, hem yurtiçinde hem de yurtdışında ikili liste oluşturmaya çalıştım. Gidip de bir acele görüp geçtiğim ilginç adresler bir listede, hep gitmek isteyip de gidemediklerim diğer listede. Bir de yurtiçi geziler var. Yani bana bu yıl dur durak yok anlaşılan.Görmediklerim listesinin başına Moğolistan’ı yerleştirdim. Bu ülkenin yüksek ve sonsuz yaylalarında, yabancı olmayan yaşantılarla kucaklaşmak, yıllardan beri hep düşlerimi süsledi. O, yelelerini uçura uçura dört nala koşuşturan atlar, bir saray odasını andıran çadırlar, bıyığı sigaradan sararmış fötr şapkalı kır adamları, kırmızı yanaklı, güler yüzlü tokalaç çocuklar, uçsuz bucaksız yeşillikler, bir masaldan fırlamış gibi duran görkemli dağlar... Moğolistan dosyamda o kadar çok yazı birikti ki, artık tüm bildiklerimi görmenin vakti geldi. Oralara kadar gitmişken, Gobi Çölü’nün yalnızlığına da bir göz atmak gerekmez mi?.. Anlayacağınız uzun bir gezi olacak. Ne zaman giderim, ne kadar dayanırım, nereden dönerim bilemiyorum.UZAK VE SOĞUKListemdeki ikinci uzak ve zor adres Kamçatka Yarımadası. Sibirya’nın sona erdiği bu soğuk ve yalnız topraklar da, uzun yıllardan beri düşlerimi süslüyor. Kamçatka’nın en ucuna gidip, oradan Bering Boğazı’nı geçmek en arzuladığım gezilerin başında geliyor. Bu yalnız topraklara kadar gitmişken Kuril adalarına da uğramak gerek. Rus yazar Liyudmila Ulitskaya’nın öykülerinden öğrendiğim bu sürgün adalarında, yok olup gitmiş yaşamların izlerini aramak da düşlerimin baş köşesinde duruyor. Soğuktan donmamak için bu gezinin karşısına yaz aylarını not düştüm.Gezgin olup yollara düştüğüm günden beri en çok gitmek istediğim bir adres de, Büyük Okyanus’taki küçük ‘Ütopya Adaları’ oldu. Haritayı ne zaman açsam, bir nokta büyüklüğündeki bu adalara gözüm dalıp gider. Ne hayaller üretirim bir bilseniz. Örneğin güneşin dünyaya ilk göründüğü Kiribati Adası’ndaki tan yerinin kızıllığını düşünürüm. Vanuatu Adası’ndaki ilkel yaşamların arasına karışırım. Marshall adalarında, Mikronezya’da, Yeni Kaledonya’da, Samoa’da kaybolup giderim. Bu yıl zaman ve olanak bulursam, düşlerimin bir bölümünü gerçekleştirmeye çalışacağım.‘Yüzüklerin Efendisi’ filmi ile tanıdığım Yeni Zelanda’yı da listeye yerleştirdim. Görenlerin ‘cennet’ diye tanımladıkları bu ada devlet de, arada bir rüyalarıma konuk olan adreslerden biri. Doğanın uyanışını izlemek, baharı koklayabilmek için, Yeni Zelanda’nın karşısına da bizim yarı kürenin sonbahar aylarını yazdım.Kuzeyin soğuğu ve ıssızlığı nedense hep ilgimi çekmiştir. Norveç’in en kuzeyinde, İzlanda’da, Alaska’da bu güzellikleri seyrettim ama doyamadım. Şimdi aklımı kuzeyin diğer en uzak noktasına, Grönland’a taktım. Bu beyaz ve kimsesiz toprakları da gezi listemin orta sıralarına yazdım.GÖRÜP DE UNUTAMADIKLARIMAtlas gezgini Hakan Öge’nin küçücük yelkenli teknesi ile dünya turuna çıktığını belki basından izlemişsinizdir. Bu yılki gezi programımda onunla buluşmak da var. Hakan ile uydu telefonu aracılığı ile arada bir konuşuyoruz. Nisan sonuna doğru ya Panama’da ya da Venezüella’da buluşup birlikte dolaşacağız. Henüz yer konusunda kesin karar vermedim. Bir yanda ilginç bir ülke, diğer yanda vahşi Amazon ormanı var. Siz olsanız oyunuzu hangisi için kullanırdınız?..Yukarıdaki liste bugüne kadar hiç gitmediğim mekanlar. Bir de gidip de unutamadığım ülkeleri, kentleri sıraladım. Örneğin Patagonya’nın en güney ucundaki Tierra del Fuego -Ateş Toprakları- bu listenin en başında yer alıyor. Bence orası dünyanın bittiği bir yer. Oraya kadar gitmişken bir gemiye binip karşıdaki Güney Kutbu’na gidebilmek de, gezgin ruhumu en çok tahrik eden düşlerden biri.Ben gittiğim zaman komünist rejimin hüküm sürdüğü Vietnam’ın bugünkü halini de çok merak ediyorum. İnsanlar hálá çok saf, çok güler yüzlü, çok dost mu?.. Globalleşen dünyanın bu ülke üstündeki etkileri ne oldu acaba?.. Bir de Miami’den bir araba tutup, ince uzun otoyoldan, Karayip Denizi’ne doğru uzanan adaları geçip, bir kez daha Key West’e gitmek istiyorum.Planlarımın içinde, kış bitmeden tekrar en kuzeye gitmek ve sürekli karanlıkta yaşamanın ne demek olduğunu anlamak isteği de var. Gitmişken Kutup Işıkları’nın gökyüzündeki sihirli yansımalarını da doya doya seyretmek istiyorum. Tabii bir iki kadeh Aquavit eşliğinde!.. Alaska’nın sonsuz yalnızlığında bir kez daha kaybolmak, vahşi nehirlerinde Kral Somon balığına olta sallamak arzusu da yakama yapışmış duruyor. Buna da fırsat yaratmak istiyorum.Bir de yurtiçi geziler var. Bu yıl bir kitap çalışması nedeniyle Karadeniz ağırlıkta olacak. Kıyı kıyı, yayla yayla dolaşıp duracağım. Bir de fırsat bulabilirsem Datça Yarımadası’na gideceğim. Burada aklımı çelen bir iki mekan var. Eğer düş kırıklığına uğramazsam bu güzellikleri de sizinle paylaşacağım.Gördüğünüz gibi 2005 gezi programım oldukça dolu. Ben bu programı her yıl yapıyorum. İş uygulamaya gelince evdeki hesap çarşıya pek uymuyor. Bazen sağlık sorunları, bazen zamansızlık, bazen sürpriz nedenler yüzünden programdan sapmalar oluyor. Bu yıl programa uymaya çok niyetliyim, bakalım önümüzdeki günler neler gösterecek. Tüm bu gezi programını size de öneririm.Bir de teşekkür borçlarım var; Alman havayolu Lufthansa, yeniden ayaklanan Swiss Air Lines ve Emirates, geçen yıl beni dünyanın en uzak noktalarına, en konforlu şekilde uçurdular. Son dakika iptallerime, çeşitli kaprislerime hep göz yumdular. Dünyanın en büyük otel zinciri Hilton da, konaklama konusunda bana olağanüstü yardımcı oldu. Gezginliğimi kolaylaştıran bu kıymetli kuruluşlara da teşekkür ederim.Dil bilmeyen gezginler içinDilini bilmediğim ülkelerde, özellikle adres sorarken veya yemek ısmarlarken oldukça zorlanıyorum. Her kentte, hele hele taşra kentlerinde, İngilizce bilene rastlamak her zaman mümkün olmadığı için bazen ne yapacağımı şaşırıp kalıyorum. O zaman ya işaret diliyle ya da resim çizerek anlaşmaya çalışıyorum. Resmim pek iyi olmadığı için, ortaya çok komik ve anlaşılmaz çizgiler çıkıyor. Doğal olarak karşımdaki ne istediğimi anlamakta epey zorlanıyor.Geçenlerde Referans Gazetesi’nde okuduğum bir habere pek sevindim. Koç Bilgi Grubu şirketlerinden biri olan GVZ’nin geliştirdiği bir program, dil bilmeyen gezginlere tercümanlık yapacakmış. Bu programa göre, siz cep telefonu büyüklüğündeki cihaza sorunuzu Türkçe soracaksınız, cihaz bu soruyu anında sesli olarak istenilen dile çevirecek. Şirket yetkilileri ilk aşamada 300-400 kalıp cümle ile işe başlayacaklarını, ancak yazılımın yükleneceği cihazların işlemci hızının artması ile kapasitenin 30 bin cümleye kadar çıkabileceğini belirtiyorlar.Program konuşmayı Rusça, İngilizce, Almanca, İspanyolca ve Fransızca gibi birçok dile çevirebilecek. Bence bu cihaz, en çok dil bilmeyen gezginlerin işine yarayacak. Hatta bu cihazın geliştirilmesi halinde, dış gezilere olan rağbet katlanarak artacak. Turizm şirketleri belki de, kendileriyle yolculuk edecek olan müşterilerine birer tane bu aletten verecekler!..