10 TL’nin milyar dolara dönüşme yolculuğu
Her yıl Kurban Bayramı öncesi kurban derilerinin kim tarafından ve nasıl toplanacağı konusunda hararetli tartışmalar yaşanır. Başta Türk Hava Kurumu olmak üzere dernek, vakıf, kuran kursları, cemaatler ve tarikatlar da canla başla bu yarışa katılırlar. Peki, kurban etinin paylaşımı gayet dostaneyken ve aşırı bir anlaşmazlık yaşanmazken, ne oluyor da kurban derisi toplayanlar, 10 TL’lik bir deri için savaşa girer gibi kavgaya tutuşuyorlar?
Deri toplama işi öylesine çekişmeli geçer ki, bazen çok büyük kavgalar yaşanır. Hele bir de deriyi bağışlayanlar da kavgaya dahil olunca, savaşa mı yoksa bayrama mı girildiği pek ayırt edilemez! Kurban eti parayla satılmıyor ama deri bağışlandıktan sonra satılıyor. Sadece Kurban Bayramı’nda toplanan derilerin 100 milyon TL’lik bir pazar değeri olduğu ifade ediliyor. 100 milyon TL!
Belirtilen rakam, derinin işlenmemiş ham halinin değeridir. Deri işlendikten sonra ise TL yerine artık milyar dolarlık rakamlar konuşulmaya başlıyor. Çünkü pazar genişleyerek büyüyor. Ayakkabıdan çantaya, ceketten cüzdana, aksesuar ve hediyelik eşyalara kadar günlük hayatta kullandığımız birçok şey deriden yapılıyor.
‘’Çocukken, hayvan derisinden sadece namazlık yapıldığını sanıyordum’’
Çocukluğumda hayvan derisinden bu kadar çok şey yapıldığını bilmiyordum. Çünkü çok küçük ve çok çocuktum. Sadece namazlık yapıldığını sanıyordum. Evimizin misafir odası duvarında, bembeyaz, yumuşacık, uzun tüylü bir koyun postu asılıydı. Eve gelen misafir, namaz vakti o postu yere serer, üzerinde namaz kılardı. Annem ve babam ise ‘’bez’’ namazlık kullanırdı. Misafirler en iyi şekilde ağırlanıp onlara en iyi şeyler ikram edildiğinden duvardaki namazlığın ne kadar kıymetli ve özel olduğunu anlardım…
Ama bir gün ağabeyimin Michael Jackson tarzı siyah ceketinin hayvan derisinden yapıldığını öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Deri dediğin tüylü olmalıydı. Bunda tüy yoktu ayrıca siyahtı. Oysa duvardaki post, tüylüydü ve deri kısmı da beyazdı. Hayretler içerisinde kalmıştım… Büyüyüp kocaman adam olmama rağmen hayvan derisinin cekete nasıl dönüştüğünü bir türlü göremedim. Benim gibi milyonlarca insan da günlük hayatta kullandıkları deri eşyaların hangi işlemlerden geçtiğini görmediler ve bilmiyorlar.
Bildiğimiz tek şey; hayvan derilerinin organize sanayi bölgelerindeki tabakhanelerde, modern makinelerle işlendikten sonra kullanıma sunulmasıdır. Ne var ki, tarihin en eski çağlarından beri insanlar dericilikle uğraşmışlar. O dönemlerde modern makineler ve kimyasal boyalar yoktu, endüstri gelişmemişti fakat buna rağmen dericilik nasıl yapılıyordu?
‘’11. yüzyıldan beri aynı yöntemlerle deri tabaklanan yer!’’
İşte bütün bu yolculuğu öğrenebilmek ve eski yöntemlerle ham derinin nasıl tabaklandığını görmek için Fas’ın Fez şehrinde, Chouara adlı dünyanın en eski tabakhanesine gittim. Burada, 11. yüzyıldan beri aynı yöntemlerle deri tabaklanıyor. Dünyanın en önemli markaları da bu tabakhaneden deri temin ediyor. Yaklaşık 40 derecelik dayanılmaz sıcaklıkta çalışan işçiler, modern makinelere gerek kalmadan bütün işlemleri elle ve ayakla yapıyorlar.
Tabaklama süreci, at ve eşek sırtlarında taşınarak getirilen ham hayvan derilerinin ayrıştırılmasıyla başlıyor. Çoğunlukla koyun, keçi, deve ve inek derileri geliyor. Bunların en kalitelisi ise keçi ve deve derisidir.
Dabbaklar öncelikle ham derileri tabakhanenin yanından geçen derede yıkayarak kaba kirini alıyorlar. Daha sonra bu derileri, inek idrarı, kireç, su ve tuz karışımı içeren özel ve büyük kuyulara koyarak iki veya üç gün bekletiyorlar. Bu karışım, derinin üzerindeki yağı, eti, ve tüyü gevşeterek daha kolay temizlenmesini sağlıyor. Tabi etrafa yayılan koku, insanın başını döndürüyor. Daha önce hiç bu kadar kötü bir koku solumamıştım…
Maharetli ve bir o kadar kokuya alışkın dabbaklar, büyük bir incelikle deriyi temizlendikten sonra güneşte kuruması için çevredeki teraslara ve duvarlara seriyorlar. İki gün güneş altında kuruyarak sertleşen derinin tekrar yumuşatılması gerekiyor.
Bunun için de güvercin pisliği ve su dolu kuyularda yıkanıyor. Evet, yanlış duymadınız inek idrarından sonra güvercin pisliği de işin içine karışıyor. Çünkü amonyak içerdiğinden yumuşatıcı bir özellik taşıyor. Yani anlayacağınız ‘’tabakhaneye b.k yetiştirme’’ mevzusu…
Aslında bu deyim, Osmanlı döneminde deri tekeli olan Safranbolu’da ortaya çıkmış. Taze köpek dışkısı da tıpkı güvercin pisliği gibi içerdiği enzimlerden dolayı deriyi yumuşatabiliyor. Bu yüzden tabakhanelerin olduğu yerleşim yerlerinde, çoluk çocuk ellerinde teneke maşrapalarla, dumanı tüten taze dışkı toplayıp koşa koşa tabakhaneye yetiştirilermiş. Çünkü bayatlarsa para etmezmiş. Sonraları İstanbul Kazlıçeşme’de kurulan deri fabrikaları da aynı yöntemi yıllarca kullanmışlar. O zamanlar hızlı koşanlara, bugün ise acelesi olanlara ‘’Tabakhaneye b.k yetiştiriyor’’ denilmesinin sebebi budur. Belki de içinde b.k kelimesi geçtiğinden, bu deyim günümüze kadar gelebilmiş…
Bitkilerle elde edilen rengârenk boyalar
Neyse, güvercin pisliğiyle yıkanan deri, dabbakların çıplak ayakları altında, üç saat boyunca bir güzel yoğruluyor. İstenen yumuşaklık elde edilince de artık boyama aşamasına geçiliyor.
Buraya kadar nasıl her şey doğal yöntemlerle yapıldıysa, kullanılan boyalar da bitkilerden elde ediliyor. Örneğin haşhaş çiçeği (kırmızı), çivit (mavi), kına (turuncu), sedir ağacı (kahverengi), nane (yeşil) ve safran (sarı) rengini veriyor. Boyamada kullanılan diğer malzemeler ise nar tozu ve zeytinyağıdır. Onlar da derinin üzerine sürülerek parlamasını sağlıyor.
Rengârenk kuyularda, deri rengini tam emsin diye yaklaşık bir hafta boyunca bekletiliyor. Ardından tabakhane içerisinde başka bir bölgeye taşınarak kurumaya bırakılıyor. Sadece boyama süreci 20 günü buluyor. Deri, tamamen kuruduktan sonra artık ceket, cüzdan, kemer, ayakkabı vs. yapılmak üzere tedarikçilere satılıyor…
Fotoğraflarda da görüldüğü üzere, bu işi yapanların hepsi erkek, çoğu tabakhanenin çevresinde yaşıyor ve baba mesleğini devam ettiriyor. Hatta bazıları 35 nesildir bu işi yapıyor. Dabbaklık, dünyanın en zor ve en kirli mesleklerinden biri olarak kabul edilir, aynı zamanda inanılmaz bir emek gerektirir. Günde 10 saat çalışan bir dabbak, bu emeğinin karşılığında 2 veya 5 dolar kazanabiliyor, ömrünce ter döktüğü deri ise milyar dolarlık bir ekonomiye hayat veriyor…