Sevdim mi tam severim, çizdim mi, bir kalemde!

Kadir İnanır, salı günü Hürriyet’te yayınlanan, Adli Tıp Kurumu’nun yapmış olduğu araştırmanın sonuçlarını okumuş mudur acaba?

Ve eğer okuduysa, araştırma sonuçlarından kendine bir ‘haklılık payı’ çıkartmış mıdır, cidden merak ediyorum valla...

Hatırlayacaksınız, Emel’e (Armutçu) verdiği Albüm röportajında İnanır, kadın-erkek mevzuları üzerine yine pek enteresan beyanatlarda bulunmuş, her zamanki ‘güler misin, kızar mısın’ muallaklarında bırakan üslûbu sayesinde, Albüm’ün artanlarından Kelebek ekine de pantolon çıkmıştı: ‘Kadınlar hapishanesini ben mi yarattım?’ diye soruyordu İnanır. ‘Niye yatıyorlar diye baktınız mı?’

E.A.: Niye kesiyorlar? Çekiyor çekiyor, dayanamıyor, sonunda öldürüyorlar.

K.İ.: Kadınlar niye dayak yiyorlar peki, onu soruyor musun?

E.A.: Hak ettiklerini söylemeyeceksiniz herhalde?

K.İ.: Hak etmeyen insan dayak yer mi?

E.A.: Ay, yapmayın...

K.İ.: Bak ama olmuyor, siz şöyle bir madde koyuyorsunuz; kadınlar asla dövülemez ama erkekler kesilir!

Vaktiyle Sabah gazetesi için, ‘Adam Sen De’ başlığı altında yaptığım röportaj serisi için Kadir İnanır ile konuştuğumuzda, benzer minvalde bir muhabbet bizim aramızda da geçmişti.

İnanır, kadın-erkek ilişkilerinde süregelen şiddet olaylarına, o zaman da benzer bir şekilde değinmişti. Daha doğrusu, yalan olmasın, ben konuyu oraya getirmiştim; o, sorumu bir kontr-soruyla cevap vermişti: ‘Niye erkekler dövüyor diyorsun da kadınlardan hiç bahsetmiyorsun?’

Emel’inkine benzer bir cümleyle yanıtlamıştım: ‘Çünkü kadınların yarattığı vahşet nihai oluyor. Senelerce zulüm gören bir kadın, tahammülü tükendiğinde, canına yettiğinde, karşısındakini direkt doğruyor. Kadınların öfkesi bir kez tavana vurdu mu, karşısındakini kesinlikle sağ bırakmıyor.’

İşte Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesi’nden Adli Tıp Uzmanı Levent Ortakoylu ve Şafak Taktak ile Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Profesörü İbrahim Balcıoğlu’nun, kadınların suç işleme nedenleri ile ilgili, 160 kadın sanık üzerinde yaptığı araştırmanın sonuçları, tahminlerimizi mi desek, tespitlerimizi mi, tamamen doğruluyor:

Kadın suçlarında birinci sırada, yüzde 57.5’lik bir oran ile cinayet, ikinci sırada ise yüzde 14.4 ile adam öldürme ve yaralama bulunuyor. Ayrıca aynı araştırmada, cinayet suçu işleyen kadınların yüzde 38 gibi büyük bir çoğunluğunun, eşlerini öldürdüğü ortaya çıkıyor.

Üçüncü sayfa haberlerini takip edenler gayet iyi bilirler ki kadınların işledikleri, aynı zamanda inanılmaz derecede vahşi cinayetlerdir: Uyurken adamın kulağından içeri kızgın yağ dökmekten, kafasını çivili odunla ya da taşla ezmeye, insanın tüylerini diken diken eden hadiselerdir.

Marifet değil elbet... Kim ister eli kana bulansın?

Fakat kadınlar pek çok konuda böyledir. İlle ki kanlı sonlardan bahsetmiyorum. Başka türlü sonlar için de aynı şey geçerlidir. Öyle yani, erkekler de ayağını ona göre denk alsın: Kadınlar, meselá, bir ilişkiye girdiklerinde, genellikle adamın değişeceğine dair ebleh bir imanla uzun süre sabreder, sabreder, sabreder. Ama bir kez gidesi geldi mi, arkasına dönüp bakmadan gider...

Evelemeden, gevelemeden... Dönüşsüz bir şekilde... Bitti mi biter...

Kadınlar garip yaratıklar ve bunlar pamuk ipliğine bağlı, hassas dengeler... Yani dememiz odur ki kredilerinizi dikkatli kullanın, fazla şımarmamakta fayda var beyler...


Asparagas

Bu akşam bir manileri yoksa, Bulgaristan’a gidelim

Eurovision Yarışması’nı sunarken -Serin Duruş’çular üşenmeyip saymış ve kaydetmiş, onların yalancısıyız- en az 30 kez ‘Komşuya gidiyor’, en az 20 kez ‘E, komşu tabii’, üç kez ‘Komşu sayılır’, bir kez ‘Ne de olsa yarı komşusu’ ve ‘Bu Kuzey ülkeleri hep böyledir Didem, hep komşuya verirler’, en az 80 kez ‘Komşu’ diyen Bülend Özveren’in Eurovision’un ardından kendini toparlayamadığı, beşeri münasebetler konusunda sabite bağladığı söyleniyor. ‘Merhaba’ diyeni, ‘Ben artık bu işlerin nasıl yürüdüğünü anladım, bundan böyle selam dediğini sadece komşuma veririm ulan!’, hatırını soranı; ‘Komşu muyuz ki soruyorsun, sanane ey yabancı!’ şeklinde azarlayan ve her gün elinde kuru pasta paketleriyle çevre apartmanlardaki daireleri ziyaret edip, semtinde ikamet eden kim varsa içini bayan Özveren’in sağlığından endişe ediliyor.
Yazarın Tüm Yazıları