Seçim zamanı denetim menetim olmaz

HER sefer itiraz etmeden, "tamam yapacağız" diye söz veriliyor. Aradan dört yılı aşkın süre geçiyor. Verilen söz henüz tutulmuş değil. El oğlu hálá bekliyor.

2004 belleklerimize AB yılı olarak kazılıyor.

Tam üyelik görüşmelerine kabul edildiğimiz yıl. Tam üyelik heyecanını yaşadığımız yıl. Batı ölçülerinde reformlara imza atıldığı yıl.

Daha o tarihte ve sonradan ve her görüşmede AB’nin üzerinde durduğu reformlardan biri de, tüm harcamaların Sayıştay denetimine alınması.

Öyle ya, devletin hangi harcaması varsa, denetlenmesi gerek. Ama, bazı harcamalar halen bu denetimin dışında.

İKİ TEMEL HARCAMA

Hangi harcamalar Sayıştay denetimi dışında?

1-Askeri harcamalar,

2-Belediye şirketleri.

AB tam üyelik görüşmelerine geçildiğinden bu yana, dört yıldır, bu iki harcama türünün Sayıştay denetimine alınması için bastırıyor.

AKP her sefer söz veriyor, ama çözüm için harekete geçmiyor.

AB neden Sayıştay denetimi için bastırıyor? Yolsuzluk kaynağını kesmek için. Her iki harcama kaleminde.

AKP’nin ayak sürçmesi hem kendinden kaynaklanıyor, hem kendi iradesi dışından.

EGEMEN KURUMLAR

Sayıştay denetimine yerel yönetim harcamaları dahil. Yerel yönetimlere bağlı kuruluşların harcamaları dahil.

Ama, belediye şirketleri dahil değil. Belediyelerde yolsuzluk kaynağı olan belediye şirketleri.

Şimdi yerel seçimlere gidiyoruz. AKP iktidarında geçen altı yıl içinde, yolsuzluk iddiaları en çok belediye şirketlerinde ortaya çıkıyor. Tam seçime giderken, Sayıştay denetiminin zamanı mı? AKP mantığında, elbette hayır. Onun için yan çiziyor.

Askeri harcamaların denetimi? Onu istemeyen egemen kurumlar var.

Mangalda kül bırakmayan AKP, o kurumların karşısında hazır ola geçiyor.

2004’ten 2009’a AB yolculuğu kesintilerle ve duraklarla dolu.

Sayıştay denetimi bunların en tipik örneği.

Kesintinin simgesi var. Yurtdışına çok sık gitme alışkanlığına sahip Tayyip Erdoğan’ın aklına Brüksel’e gitmek dört yıl sonra geliyor.

Ayşe Şan şana kavuştu

YASA aynı, yasada değişiklik yok, ama aynı yasayla TRT 6 Kürtçe yayına geçiyor. Demek istenirse, olabiliyor ve şimdi gerçekten iyi oluyor.

Dün Kürtçe yayına başlayan TRT 6’da ilginç gözlemler var. Örneğin, Kürt sanatçı Ayşe Şan. Şan sekiz yıl önce yoksulluk içinde ölüyor. Şarkılarına kimse itibar etmiyor.

Aradan geçen zamanda Ayşe Şan aniden Kürt sanatçılarının önüne geçiyor. Şimdi Kürt cephesinde onun şarkıları ve klipleri.

Diyarbakır’da bir parka onun adı veriliyor. Son olarak TRT 6 yayınlarında yine Ayşe Şan. Yoksulluk için hayata veda eden Şan, ölümünden sonra büyük itibar kazanıyor.

Kürtçe yayın iyi, Kürt sanatçıların itibar kazanması iyi, ancak Kürtçe yayınla, kendisine alternatif olan ROJ TV’nin bozgunculuğu kötü.

ROJ TV ve çevresi TRT 6 ile anlaşma yapan Kürt sanatçılara hain damgası vurmaya çalışıyor.

TRT 6’nın bu gibi provokasyonlara kapılmayarak, yolunda gitmesi gerek.

Alttan alta Türk milliyetçiliğini pompalamadan.

Ve önemli bir ayrıntı. TRT 6’nın muhabiri sokakta Kürtlere soruyor, "Halkımız nasıl program istiyor?"

Garip ama, sorudaki "halkımız" sözcüğü Kürtlere çok sıcak geliyor. Bazen böyle oluyor. Sıradan tek bir sözcük, tek bir mimik, bir anda pek çok şeyi değiştiriyor.

Karayalçın şimdi daha şanslı

İNANDIRICILIĞI yerle bir. Nezaket, siyasal etik, güvenirlik çoktan kayboluyor. Her türlü demagoji ve şirretliğin daniskası onda.

Onunla iki kelime konuşmaya kalksanız, aman bana sıçramasın kaygısına kapılmamak mümkün değil. Üstelik, doğalgaz, hava kirliliği ve su gibi hayati sorunlarda yaya kalıyor.

Buna rağmen, Melih Gökçek AKP’nin yeniden Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı. Yıpranan, tel tel dökülen, daha kendi partisinde bile güvenden yoksun Gökçek karşısında, CHP adayı Murat Karayalçın’ın şansı artıyor.

Tayyip Erdoğan Gökçek’in adaylığını günlerdir öyle yoğuruyor ki, onu eze eze sesini soluğunu kesiyor. Tırnakları alınmış kediye çeviriyor.

Ankara’ya yeni eklenen beldeler, seçimde Gökçek’in şansı. Ancak, Gökçek’in adaylığı da, Karayalçın’ın şansını arttırıyor.

Yazarın Tüm Yazıları