Rüya seyahatimi, Bahar Birinci gerçekleştirdiKaravanla Yeni Zelanda’yı gezdi

Dubai-İstanbul uçağına binerken?

Bir de ne göreyim?

Haberin Devamı

Bahar?
Bahar Birinci?
Emirates Havayolu, Türkiye, Romanya, Bulgaristan bölge müdürü?
Dünyanın en çılgın, en orijinal kadınlarından biri?
Zazie lokantaları var ya, oğlu Aktuğ onların ortağı, Bahar da manevi annesi o lokantaların?
Oraya da yetişiyor yani?
Baktım kafasında kocaman bir şapka?
Elinde şık bir çanta?
Şahane görünüyor?
Bir gezgin gibi?/images/100/0x0/55ea63b0f018fbb8f87cc614
“Hayrola, nereden?” dedim.
Söyleyince de kıskançlıktan geberdim.
“Yeni Zelanda” dedi.
Benim rüya ülkem.
Avustralya yaptım ama henüz Yeni Zelanda kısmet olmadı.
Hasretle gitmeyi bekliyorum.
Üstelik karavanla dolaşmış Bahar.
Daha da sinir oldum.
Ben de sevgilimi karavana atmak istiyorum, onunla yol yapmak istiyorum, kafamın estiği yerde durup, gündüzleri trekking yapıp, o uçsuz bucaksız gökyüzünün altında şarap içmek istiyorum?
Sevgilime açtım bu dahiyane fikirlerimi, “Her gün yeni bir icat çıkarıyorsun, nereden aklına geliyor bu cinlikler” dedi.
Ve bana, benim Alya’ya çektiğim numarayı çekti?
- Ne diyorsun? Yapar mıyız, gider miyiz
bu seyahate?
- Dur bakalım!

Sen benim hayatımın seyahatini gerçekleştirdin! Hadi anlat şimdi. En küçük ayrıntısına kadar. Yeni Zelanda nereden çıktı?
- Ben Üsküdar Amerikan mezunuyum. Gülçin de yatakhane arkadaşım, hayattaki en yakın arkadaşım. Avustralya’da yaşamasına rağmen 40 yıldır bozulmayan bir dostluğumuz var. İşte bu Yeni Zelanda seyahati, biz iki hınzırın aklından çıktı. Kocaları da dahil ettik, onunki gelebildi, benimki maalesef gelemedi. Ama karavanımızın plakasındaki EB benimkinin baş harfleri, her sabah selam çakıyorduk?
/images/100/0x0/55ea63b0f018fbb8f87cc616
Nasıl bir yer?
- Uzaaak, çok uzaaak. Bağlantılar hariç, toplam uçuş süresi 21,5 saat. Dolayısıyla indiğinde, “Allah’ım bu kadar yolu teptiğime beni pişman etme!” diyorsun...

Pişman oldun mu?
- Hayır ne münasebet. Bayıldım bayıldım!

Peki nesi çarptı seni?
- Doğası. Muhteşem! “Yeni Zelanda’da insandan çok koyun var” lafı doğru. Her yer koyun dolu. Sakin, huzurlu. Hayat, basit ve yavaş. Radyoda, barlarda, publarda çalan en yeni şarkı, 60’lardan kalma. Sanki zaman tünelindesin. Bir anda karşına çok sevdiğin ama nuh nebiden kalma bir parça çıkabiliyor mesela.

Nesi başka hiçbir yere benzemiyor?
- Doğasındaki çeşitlilik. İnsanı büyülüyor. Bitki örtüsü, çiçekler, dağlar, turkuvaz buzul göller. İnsanda sonsuzluk duygusu uyandıran o geniş topraklar. Göz alabildiğince yeşillik, Heidi’nin tepeleri gibi. Yüzölçümü, Türkiye’nin üçte biri kadar. Ama içinde ne ararsan var: Kara dağlar, çiçekli dağlar, buzullar, şelaleler, fiyordlar, vahşi okyanus sahilleri, sakin plajlar, kanyonlar, balta girmemiş ormanlar, hepsi peş peşe önünden akıp gidiyor. Şair olursun yani!

Tarihinde ne numaralar var?
- 130 milyon yıl önce Avustralya’dan kopmuş. Maorilerin ülkesi. Polinezya Adaları’ndan gelmişler. ‘Uzun Beyaz Bulutun Ülkesi’ adını vermişler Yeni Zelanda’ya. 1642’de Abel Tasman, ilk Avrupalı olarak ayak basmış, 100 yıl sonra da James Cook keşfetmiş. İlk beyaz Avrupalı çocuk 1815’te doğmuş. Sonra da İngiliz kolonisi olmuş. 1947’de bağımsızlığını kazanmış. Ama bence hala Victoria döneminden kalmış gibi. Nüfusu da 4 milyon?

Ne kadar medeni?/images/100/0x0/55ea63b0f018fbb8f87cc618
- Çooook. Kadınlara 1883’te oy hakkı verilmiş. Birlikte yaşayan eşcinsellerin evli çiftlerle aynı kanuni haklara sahip olmasıysa 2005. Gelibolu’ya asker yolladıklarını biliyoruz, Vietnam’a da yollamışlar?

Ortada Maori görüyor musun?
- Yok şekerim, herkes karışmış. Göçmenler ülkesi orası?

Gelelim nasıl gezdiğinize?
- Sekiz günümüz vardı, mümkün olduğu kadar çok yer görmek istedik. Karavanda karar kıldık, daha doğrusu ‘Campervan’. Başka türlü ülkeyi adam gibi göremiyorsun. İnternetten kiralıyorsun. Bir tür ev karavan. Kamyon şasisi üzerinde yapılandırılmış, sempatik bir şey. Tuvaletli, mutfaklı, bol dolaplı, dört kişilik yürüyen ev.

Nasıl bir rota izlediniz?
- Uçakla Christchurch’e gittik. Oradan karavanla Lake Tekapo ve civarını gezdik. Sonra kuzeybatıya, en yüksek dağ ve buzul Mount Cook’a ulaştık. Oradan rotayı güneye çevirdik: Queenstown ve civarına. Derken fiyordlar bölgesinde Milford Sound. Sonra ver elini güney sahili. Neredeyse bütün koyları dolaştık. Yine sahilden kuzeydoğuya; Dunedin ve Otago Peninsula üzerinden Christchurch’e geri döndük.

Toplam kaç kilometre yol yaptınız?
- Fazla değil, sekiz günde toplam 2 bin 271 kilometre. Ama çok gezdik. Konaklaya konaklaya dolaştık ülkeyi. Yollar ıssız, trafik yok, otoban değil gidiş geliş ve doğanın içindesin. GPS filan kullanmadık, sadece harita. Yol tabelaları yeterli ve çok iyi. Görülmesi gereken her nokta, kahverengi bir tabelayla, mesafesi verilerek belirtiliyor. Bu açılardan çok gelişmiş. Ama gezdiğimiz Güney Adası’na bir hafta değil de 15 gün ayırmak çok daha iyi olur. Bazı yerlerde insan daha fazla yayılmak istiyor. Hele trekking ve sportif faaliyetler de yapmak istiyorsan iyice uzatmalı?

Akşamları n’apıyordunuz?
- Kampinglerde kaldık. Her gece farklı bir yerde. Uzun zamandır bir karavanda umumi banyo, tuvalet ve mutfak kullanarak yaşamamıştım. Ama iyi geliyor. Eski sırt çantalı hippi günlerine dönüp, gençleşiyorsun. Ve en önemlisi, antikonformist yaşıyorsun. Daha doğrusu, bu yaşta bile daha iptidai şartlarda yaşayabileceğini görüyorsun. Bir de o kamp yerlerinde bir sürü insanla tanışıyorsun, karavan kardeşliği oluşuyor.

Pahalı mı?
- Deli misin, hiç değil.

Bu seyahat sana kaç paraya mal oldu?
- Uçak bileti hariç, adam başı bin dolar ödedik. Sekiz gün kamping ücreti, karavan kirası, benzin, yeme ve içme, aklına ne gelirse. Uçak bileti de İstanbul’dan gidiş dönüş bin 300 dolar civarında.

E süpermiş!
- Öyle oldu valla, biz de şaşırdık.

Emniyetli mi peki? Gece biri gelecek, soyacak korkusu?
- Kamping dışında, doğanın ortasında tek başına kalınca, insan biraz ürküyor tabii. Fakat başımıza bir şey gelmedi, geleni de duymadık. Kampinglere gelince, çok çok emniyetli.

Koylar nasıldı?
- Sahil şeridi, çoğunlukla vahşi ve dalgalı. Ama sakin plaj kıvamında yerler de var. Güneyde Bluff’da, ‘Stirling Point’ diye bir nokta var. Dünyanın birçok bölgesine mesafeleri gösteriyor. İnsan, Antarktika’ya kendi ülkesinden çok daha yakın bir mesafede durduğunu görünce bir tuhaf oluyor. Bu arada Yeni Zelanda’da bir sürü penguen görüyorsun, çok sevimli bir hayvan, insan izlemeye doyamıyor. Oamaru’da ufak penguenler, geceleri karaya gelip sokak aralarında dolaşıyor. Neredeyse her koyda bir deniz feneri var. En keyiflisi de ortada insan yok ama vahşi deniz kıyılarına bile masa koymuşlar; oturup biz bize piknik yaptık; şarabımızı içtik.

Ülkeye hakim olan o boşluk duygusu insanı hüzünlendiriyor mu?
- Aksine huzur veriyor. Dünya üzerinde halen böyle bir yerin var olduğunu bilmek insana çok iyi geliyor. “İnşallah bozulmaz!” diyorsun. Ama dünyanın geri kalanından o kadar uzak ve o kadar başka bir boyutta ki, kolay kolay bozulacağını sanmam. Oradaki insanlar da kendi farklı alemlerinde yaşıyor.

Şehirler?
- En büyük sayılabilecek şehir Queenstown. Orada da şehir merkezi dedikleri yer, sadece yayalara açık iki sokak. Bir de göl kıyısında çok güzel bir restoran, bar, kafe kompleksi var; orası da hepsini toplasan bizim bir Reina eder!

Hadi söyle, Yeni Zelanda’da da yaşanır mı?
- Ayşeciğim, ben bir şehir böceğiyim. Yeni Zelanda benim için bir kaçış noktası olabilir ama çok uzun yaşayabileceğimi sanmam. Lobotomi ameliyatı olmuş gibi hissederim çok uzun kalırsam.

İnsanları nasıl?
- Sakin ve yardımsever. Tabii ortada görebilirsen. Koyunları da çok şeker; yanlarından geçerken otlamayı bırakıp dikkatli dikkatli bakıyorlar. Memlekette Doll denen bir sistem var. Devlet hiç çalışmasa bile vatandaşına belirli bir maaş bağlamış, üstelik süresiz. O nedenle bir sürü çalışmayan insan olduğunu söylüyorlar.

Sen ne deli bir kadınsın! Hem Emirates’te bu kadar sorumluluk sahibi bir iş yap, hem oğlunun Zazie lokantalarına yetiş, hem torununla ilgilen, hem de böyle müthiş seyahatler çıkar aradan?
- Vallahi bu kadar uzağa gitmek bana çok iyi geldi. Sanırım sorumluluk çoğaldıkça, insanın kendini özgür hissedebilmesi için daha da uzaklara gitmesi gerekiyor...

Yeni Zelanda’yı en az kelimeyle nasıl anlatırsın?
- Oraya ‘Tanrı’nın bölgesi’ deniyor. Ufkuna selam etmek isteyeceğin bir ülke?.

Yemekler bizi açar mı?
- Hayatımın en güzel elmasını orada yedim ve sırf onun için tekrar gidebilirim. Kuzu eti şahaneydi. Somon çiftliğinden somon füme ve sashimi aldık; yediklerimin en lezzetlisiydi. Ama burası bir ada, “Yiyeyim şöyle ızgara bir balık” dersen çok zor; hemen her yerde İngiliz usulü fish and chips var.

Sevgili tatili mi, aile tatili mi?
- Sevgili, aile, yakın arkadaş, her türlü tatile uygun. İnsan balayı bile yapabilir. Ancak bu tip bir ‘yol’ seyahati yapabilmek için yanındaki insanların çok uyumlu olması gerekiyor. En azından daha önce bir seyahati birlikte yapmış olmak şart?

Son olarak erkekleri yakışıklı mı?
- Öyle pek dikkat çekici değiller. Zaten ortada insan yoktu ama koyunlar hakkında daha belirgin şeyler söyleyebilirim!

Haberin Devamı

Rüya seyahatimi, Bahar Birinci gerçekleştirdiKaravanla Yeni Zelanda’yı gezdi

Yazarın Tüm Yazıları