Punto Finale

50 idam. 171 işkencede ölüm. 650 bin gözaltı. 230 bin yargılama. 3 bin 854 öğretmen, 120 üniversite öğretim üyesi, 47 yargıcın görevine son.

937 filme yasak. Gazetelere toplam 300 gün yayın yasağı. Gazetecilere toplam 3 bin 315 yıl hapis cezası.

Bu olaylar ve rakamlar bir dönemin kaba ve fakat acı dökümü. 12 Eylül 1980 ile 20 Aralık 1983 arasında yaşanan askeri darbe dönemine ilişkin ürkütücü bir döküm.

Dünyanın herhangi bir demokratik ülkesinde görülmesi mümkün olmayan bir döküm. Pek çok filme ve romana konu olan, fiilen yaşanmış acılarla dolu, hayatları parçalayan dönemin ürünü.

EN KÖTÜ OLAN

12 Eylül askeri darbe dönemini ben iyi biliyorum. O sırada Cumhuriyet Ankara Temsilcisiyim. Pek çok olayın birebir görgü tanığıyım.

İşkencede ölen insanlar var ki, bazıları arkadaşlarım. O arkadaşlarımın ölümüne yol açan kişilerin hak ettikleri cezayı almayışları var.

Bütün devlet yönetiminin, her alanda, emir-komuta zinciri içinde yürütüldüğünü biliyorum.

Emir-komuta zinciri içinde, belki yasalar ve talimnameler de kenarda duruyor ama, asıl olan emir veren kişinin iradesi her şeyin üstünde geçerli. En kötü olan bu. Çünkü, subjektif ve o kişinin değer yargılarıyla, duygularıyla sınırlı.

Küçük toplumlardan başlayarak, kademe kademe toplumun tümüne yaygınlaşan o irade ve iradeler, nihai olarak müthiş bir korkuya dönüşüyor. Ne zaman, kimin başına, ne geleceği belli olmayan bir süreç.

O nedenle, bana göre, en kötü demokrasi, en iyi darbe döneminden daha iyi.

Zaten bu koşullarda, en iyi darbe, diye bir tanım da olamaz.

ÖNCESİ VE SONRASI

12 Eylül öncesi Türkiye tam bir faciayı yaşıyor. O zaman da, kimin başına, ne geleceği belli değil.

12 Eylül darbesiyle birlikte, ardı arkası kesilmeyen cinayetler sona eriyor. Bu doğru.

Ne var ki, bu sefer darbe döneminde, yukarıda rakamlarla özetlemeye çalıştığım korkunç bir dönem geliyor.

En kötü demokraside bile, en küçük insan hakları ihlalinin peşine düşmek mümkün, o hak elde edilmese bile mümkün, ama darbeler döneminde ses çıkarmak bile akla gelmiyor.

Darbe öncesinde can güvenliği dahil, hiçbir güvenlik yok. Darbe sonrasında sınırsız bir boşluk, güvensizlik ve belirsizlik var.

BAYKAL VE DİĞER ÖRNEKLER

Deniz Baykal 12 Eylül darbecilerine yargılanma yolunun açılmasını istiyor. Bana göre, doğru.

Türkiye darbecileriyle hesaplaşmalı. Eğer, bir kez hesaplaşırsa, günlerdir uğraştığımız belge mi, kağıt parçası mı, Ergenekon mu, başka bir şey mi, bunlarla uğraşmaya gerek kalmaz. Çünkü, bunlara artık son nokta konulmuş olur.

Darbeleri yaşayan ülkelerde farklı uygulamalar var. Örneğin, Yunanistan Albaylar Cuntası ile hesaplaşıyor ve darbecileri hapse atıyor.

Şili’de darbeci Pinochet yargılanıyor, ama yaş ve sağlık nedenleriyle öyle kalıp gidiyor.

Portekiz ve İspanya, kendi diktatörleri Salazar ve Franco ile hesaplaşmıyor. Yaşanan acılar yaşanmış olarak insanların hanesine yazılıyor. Ama, o dönemden edindiği deneyleri demokrasiye taşımasını biliyor.

Pek çok darbenin yaşandığı Arjantin en ilginç örneklerden biri. Diktatör Videla sonrasında Arjantin’de bir tartışma başlıyor. "Darbecileri yargılayalım, hayır yargılamayalım" tartışması.

Sonuçta, bir yasa çıkıyor. Punto Finale deniyor yasaya. Yani, tartışmalara son noktayı koyan bir yasa.

Punto Finale yasası, cuntacılar yargılanmasın, kuralıyla son nokta konuyor. Her ülke kendi tarihine, özelliklerine göre karar veriyor.

Türkiye bir kez hesaplaşırsa, en azından kavram ve kural olarak hesaplaşırsa, bugünkü gibi, belge mi, kağıt parçası mı, bunlar sona erer.
Yazarın Tüm Yazıları