Pera Palace’dan Ankara Palas’a...

1800’lerin ortaları... Yüzyıllara ev sahipliği yapan İstanbul, Sinan’ın eserleri, mor-pembe erguvanları ve her köşesinden tarih yansıyan silüetiyle kendisini ziyarete gelen konuklarını ağırlıyor...

Haberin Devamı

Bu büyülü şehri görmeye gelenleri misafir etmek için küçük ve mütevazi pansiyonlar varmış önce. Ardından 1895 yılında muhteşem bir balo ile açılışı yapılan Tepebaşı’ndaki Pera Palace Hotel açılmış. Tavandan sarkan ihtişamlı avizeler, son derece kibar duruşu ile piyano, antika masa sandalyeler, dolaplar. O dönemin oryantalist, art nouveau ve neo-klasik tarzların bir arada kullanıldığı mimarisiyle, yıllarca konuklarına hizmet vermiş bu muhteşem yapı.
Pera Palace, maalesef son yıllarda eski ihtişamını ve hak ettiği değeri kaybetmişti. İstanbul için bu kadar önemi olan, tarihe tanıklık etmiş bir yerin göz göre göre çürüdüğünü görmek çok üzücüydü. Neyse ki 2008 yılında, eski ihtişamını kazandırmak için restorasyon ve renovasyon çalışmalarına başlandı ve geçenlerde Pera Palace İstanbul’a yeniden “Merhaba” dedi. Tabii ki durur muyum, derhal gittim...
Hemingway, Christie ve Garbo’nun odaları
Pera Palace’tan içeri girer girmez tüylerim diken diken oldu! Kendinizi Osmanlı Dönemi’nde bir saraydan içeri girmiş gibi hissediyorsunuz ama Cumhuriyet Dönemi’ne ait detayları da unutmamak lazım. Otelin orijinal antikaları zaten beni benden aldı. Murano camından ihtişamlı avizeler, beyaz Carrara mermerler, tümü el dokuması Uşak halıları... Odalara ve suitlere, bir zamanlar bu odalarda kalanların adı verilmiş. Greta Garbo, Ernest Hemingway, İnönü&Bayar...
Atatürk’ün ülke için önemli kararlar aldığı ve üst düzey misafirlerini ağırladığı 101 numaralı odası, doğumunun 100. yılı olan 1981’de, Ata’nın şahsi eşyalarının da sergilendiği bir müze oda haline getirilmiş! 411 numaralı oda Agatha Christie’nin! Hatta geçen çarşamba, Christie’nin doğum günü kutlanmış otelde! Ne hoş değil mi? Gururla karışık keyif içinde ayrıldım Pera Palace’tan.
Cumhuriyet mekanı
İstanbul’un Pera Palace’ı gibi, canım Ankaramın sosyal yaşamına yön veren Ankara Palas’ı düşündüm sonra. Odakule’den İstikal Caddesi’ne çıktım ve hemen Nil’i aradım. Bilen bilir, Nil Turagay’ı. Ankara Palas’a 20 yıl boyunca emek vermiş ve emekliliğinden sonra İstanbul’a taşınmış bir Ankaralı. Nil bu satırları okurken kızacak bana, o şen şakrak ses tonu ile “Ah şekerim, neler yazmışsın öyle!” diyecek ama ben 1983 yılından 2002’nin Mayıs ayına kadar (Sadece Rahmetli Özal’ın cumhurbaşkanlığı döneminde Köşk’de ziyafet müdürlüğü yapan) Nil’in Ankara Palas üzerindeki emeğinden bahsetmeden edemeyeceğim! Gelen heyetleri birer birer ağırlayan, jazz gecelerinden defilelere kadar aklınıza gelebilecek her türlü organizasyonda gece gündüz demeden çalışan, Ankara’ya yemek  ve davet gustosu öğreten kadından bahsediyorum! Ankara Palas’ı Dışişleri Bakanlığı heyetleri dışında, Ankara cemiyet hayatına da kazandıran Nil oldu. Artık öyle yerler yok güzel Ankaramda... Ankara mı büyüdü biz mi değiştik bilmiyorum ama ben o günleri özlüyorum.
Mebusan Kulübü
Atatürk ne ileri görüşlü    adammış! Başkent’e gelen yerli-yabancı konukların ağırlanması     için ‘Mebusan Kulübü’ olarak yaptırmış Ankara Palas’ı! Bana göre, nefis bir mimarisi var. Şimdi bir gözünüzün önüne getirin. O devasa kemerli giriş kapısı ve üzerindeki Rumi motifler, ön cephenin iki yanındaki kuleler! 1930’lar   Ankarası işte! O  dönemin asil hanımları ve şık beyleri!  Balolar, davetler, beş çayları... Ankaralı   olup da hatırlamayan yoktur o meşhur baloları... Erkekler jilet gibi fraklarıyla, kadınlar en güzel tuvaletleriyle arz-ı endam ederlermiş... Balo nedir, hepimiz Ankara Palas’ta öğrendik desem abartmış olmam herhalde!

Haberin Devamı

Zanotti Ankara’daydı

Haberin Devamı

YİNE İstanbul’daydım, gidemedim ama seksi ayakkabıları ile tanınan ünlü tasarımcı Giuseppe Zanotti, Beymen’in davetlisi olarak Ankara’mızı şereflendirdi. Baş müvaminleri arasında Jennifer Lopez, Shakira, Fergie, Whitney Huston, Eva Herzigova var. Onları bilemem ama gidenler anlattı, Ankaralı kadınlar şıklıktan yıkılıyormuş. Kime en şık kimdi diye sorsam, herkes ağız birliği etmişcesine Ankara cemiyet hayatının genç temsilcileri Başak Ceylan, Akya Gençler, Beril Akçay ve Zeynep Babacan’ı söylediler... Çoğu davetli Zanotti ayakkabılarıyla davete katılmış. Hatta Zeynep Babacan ayakkabılarının tabanını Zanotti’ye imzalatmış. Ne hoş bir anı olmuştur! Ben olsam artık giymem o ayakkabıları, saklarım dolabın en güzel köşesinde.
Bu arada elimize doğan kızlarımız da büyümüşler, davetlere katılır olmuşlar. Bu sene Koç Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni kazanan Sevgili Aylin Erbilgin’in kızı Eda, Zanotti’nin davetine annesiyle katılarak Ankara’ya veda etmiş. Duyduğuma göre Eda çok şıkmış. Artık İstanbul’da da Ankara’dan gelen en şık genç kız olarak göreceğiz onu! Bu arada, merak edenler için birkaç tüyo, Zanotti, 2010-2011 Sonbahar-Kış sezonunda siyahın hakim olduğu “rocker” bir tarz yaratmış.


 

Yazarın Tüm Yazıları