Ova mı zirve mi?

Önce ısınma turuyla başlayacağız bu yolculuğa.

Haberin Devamı

Gözlerden kalbe yürüyeceğiz yavaş yavaş.

 

Geride bıraktığımız hayatı konuşarak devam ederken yola; yaşananları, akları, karaları, yaraları, geride kalanları, iz bırakanları…

Durup biraz nefes aldıktan sonra yürüyeceğimiz yolda; sevgi fısıltıları eşliğinde, karşımıza çıkacak olan hayatın sunduklarını, bizim hayata sunacaklarımızı, bizi yüceltecek olanları, tökezlemeye çalışanları kısacası hayatın içindeki her şeyi konuşarak devam…

Hayatın içindeki her şeyi konuşma safhasında ruhlarımız birbiriyle bütünleşecek kadar iç içe geçtiğinde asıl yolculuk o zaman başlayacak işte.

Bir koku çağıracak önce bizi.

Yüzün derinliğini keşfetmeyle başlayan… Görünenin ardındaki görünmeyeni de keşfederek…

O anda gördüğümüz elmaların, kirazların da tadına vararak…

Ardından kulak arkası edilmeyecek levhalara yöneldiğimizde karşımıza çıkan gizli kuytulardaki gördüklerimizi de dağarcığımıza katarak...

İnce boğazlardan geçerek vadiye, oradan iki tepe arasından geçerek ovaya ulaştığımızda gördüklerimiz ve yaşadıklarımız bize heyecan olarak hatırlatacak kendini. “Niye daha keşfetmedim, niye daha önceden gelmedim buraya” yankıları çarpacak kalbimizin duvarlarına.

O heyecanla bozkırları keşfettikten sonra yolun kenarındaki bariyerlere, şeritlere yaslanıp nefes alacağız. Ama çok az soluklanacağız bu kez.

Bir süre sonra hızlandıracağız tempoyu. İşte o zaman heyecan tutkuya dönüşecek. Çünkü çıkmaz sokaklara hatta çıkmak istemeyeceğimiz sokaklara gireceğiz. O sokaklarda kalmayı, kaybolmayı gönüllü isteyeceğiz.

Sonra zirvesi gözümüzü alan bir ulaşılmazlık manzarasıyla karşılaşacağız.

O muhteşem manzara bizi çağıracak tüm ihtişamıyla!

Kalbimizi, ruhumuzu daha da coşturacak, yenileyecek o görüntüye ulaşmak için biraz cesareti göze alarak o zirveye bakacağız ve adımlar sıklaşacak heyecana bulanarak. O zirveye ulaşma süreci başlayacak.

Sevmek ve sevilmek durumlarının iç içe geçtiğini görüp yaşamak için bu tırmanış sırasında çamura batıp çıkacağımızı, ellerimizin çizileceğini, tırmandığımız taşlara tutunmaya çalışırken kalbimizin, dizlerimizin kanayacağını biliriz. Bu yolculuğun meçhul ama bir o kadar da heyecan verici olduğunu ve sonunda doruğa ulaştığımızdaki o muhteşem hazzı yaşadığımız anın her şeye değeceğini de düşüneceğiz.

Zirveye varmanın başlarında, bulunduğumuz bu hâlin ve tırmanışın derin sessizliğinde; kalp ve doruktaki aşktan başka hiçbir şey göze görünmeyecek o anlarda.

Sadece âşık olan o ruh ve kalpteki o coşkulu duygular… Ama o duygularla zirveye tırmanırken hep bir uçuruma düşme ihtimali hayatımızın kaçınılmaz noktalarındandır.

Ah o uçurumlar…

Bizi çağıran o zirve ne kadar büyülü, ne kadar çekici olursa; o yolda an olur keskin kayalar dikilir önümüze, an olur derin uçurumlar çıkar.

O uçurumun kenarında başımız dönüp bir ara dengemizi kaybediyor gibi olsak da bir anlık cesaret ve çeviklikle âdeta ince bir çizgide yürürcesine yaşadığımız o tehlikeyi atlattığımızda zirvedeki o duygunun anlatılmaz hazzı daha bir istekle çağıracak bizi.

İlahî gücün varlığını aşkla daha da hissedip benimsedikten sonra tırmanışta belli bir mesafe alıp da dönüp geriye baktığımızda aşkın ve tırmanışın başladığı o noktayı görebilmemiz mümkün.

O başlangıçta kalpte açan tomurcuklar, çocukluğumuzun bahçesinde kalmış olan o hoş gülümseme yüze yeniden tüm saflığı ve içtenliğiyle yerleşip daha da canlandıracak ruhumuzu.

Yolu tamamlamaya az kalmış olsa da bir ara vazgeçmek de isteyebilir insan. Hatta bu vazgeçişle, kendini daha iyi tanıyacağını da düşünür. Ve hayata bambaşka bir gözle bakmaya başlayacağını da ekler düşüncelerine. Yani insan kendi istediği zaman… Ama o coşku, o nahiflik, o heyecan aşkı hoş, istenir ve daha da vazgeçilmez kılar.

Tırmanışın sonlarına doğru, dağın eteklerinde durduğumuzda, kalbi uyuşturan aşk adını verdiğimiz duyguların karmaşası sarar ruhu. O anlarda göz, aşktan başka bir şey görmediğinden tutkuyla bütünleşen karmaşanın inadına, kalp başımızda hareler eşliğinde heyecan ve mutluluğa bürünür.

Haberin Devamı

 

Haberin Devamı

Ve bir adım sonra…

Tutkular…

O muhteşem an…

Yıldızlar…

Ve zirve!

Ya siz?

 

Aşina olduğunuz ovanın tanıdık topraklarında kök salmak mı yoksa biraz çaba ve heyecanla çıkıp ulaştığınızda başka dorukları görmeye yarayan zirve mi?

Yazarın Tüm Yazıları