Orhan Pamuk basılmaktan nasıl kurtulur

Önceki gün hurriyet.com.tr’de bir baskının videosu vardı.

Haberin Devamı

Bu baskın başka bir baskın tabii!
Karolin Fişekçi’nin Orhan Pamuk’a olan baskını...
Olay şöyle gelişmiş: Orhan Pamuk Cihan-gir’deki Doğa Balık’ta yabancı arkadaşlarıyla sakin bir gece geçiriyormuş.
Tam hesabı ödeyip kalkmak üzereyken restorana Karolin Fişekçi girmiş.
Ve son sürat Orhan Pamuk’un masasına yönelip oturmuş Fişekçi.
Bu noktadan sonrası mekandaki müşteri tarafından çekilen videoda zaten var.
Fişekçi konuşmaya çalışsa da, durmadan “Cevap ver” dese de Pamuk oralı olmuyor ve kalkıp gidiyor.
Anlaşılan o ki Pamuk, bir dönem beraber görüntülediği, ama daha sonra herhangi bir ilişkisi olmadığını açıkladığı ressam Fişekçi magazininden kurtulamayacak gibi!
Kurtuluşu ancak şöyle olabilir:
Cihangir mekanlarına adım attığı anda Fişekçi’nin hiçbir şekilde içeri alınmamasını sağlamak. Mekan müdürlerine bu hususu sıkı sıkı tembihlemek...
Çünkü Fişekçi o civarda oturuyor ve Pamuk semte adımını atar atmaz yine ünlü yazarın dibinde alacaktır soluğu. Sonuçta Fişekçi olay yaratmayı seviyor.

Haberin Devamı

Yerli işi Şanzelize

Bir ara Bodrum için biçilen rol model şuydu:
Fransızlar’ın Saint-Tropez’i gibi olsun isteniyordu ya da Yunanlılar’ın Mykonos’u gibi.
İkisi de olmadı tabii. Ne oldu?
Kendine has bir yer olmaya devam etti Bodrum: Beton beton otelleri, bin bir çeşit nefis koyu, bohemi ve şatafatlı zengin marinasıyla...
Zaten niye benzesin ki başkalarına?
Ama bu “onlarınki gibi olsun, olmalı” hevesimiz/hava atmamız bitmez, bitmiyor da...
Bakınız şimdi de yeni bir Okmeydanı planlanıyormuş ve bu yeni Okmeydanı içinde İstiklal Caddesi’ne alternatif, Fransızlar’ın Şanzelize’si ile yarışacak caddeler olacakmış!
Cadde bile değil, caddeler yani. İddianın böylesi.
Daha İstiklal Caddesi’ndeki taşların ne olacağına bir türlü karar verilemiyor, senede bir değiştiriliyor, caddenin arka sokaklarındaki taşlar sürekli yapıp bozuluyor; ne Şanzelize’si yahu?

En son neler oldu

-YEMEK Marie Clarie dergisi farklı mesleklere mensup insanları bir araya getiren yemekler düzenlemeye başladı. İlk yemekte Taner Ceylan, Mine Kalpakçıoğlu, Seyhan Özdemir, Sefer Çağlar, Derin Sarıyer, Tolga Sezgin, Tamer Yılmaz, Saffet Emre Tonguç gibi isimler vardı.
Bu yemekte neler öğrendim?
Taner Ceylan şu sıra karakalem desen çalışmalarına ağırlık vermiş, onlarla uğraşıyor...
Seyhan Özdemir ve Sefer Çağlar, yani Autoban’cılar, Bakü Havalimanı için yaptıkları tasarımın son aşamasındaymış, birkaç haftaya kadar bitiyor projeleri...
Yaptıkları işin fotoğrafını gördüm, çok şık görünüyordu.
Derin Sarıyer, babalığın tadını çıkarıyor, arada böyle yemekler için dışarı çıktığında bile tek düşündüğü şey, “Hemen eve dönmeliyim” oluyor.
Saffet Emre Tonguç ise popüler olmayan, ama mutfağı kuvvetli ilginç restoranlar keşfetmeye devam ediyor.
Birkaç tüyo aldım kendisinden, en kısa zamanda deneyeceğim söylediği yerleri...
-PARTİ New York’taki Red Bull Music Academy etkinlikleri sırasında çekilen müzik belgeseli “What Difference Does It Make”in !f İstanbul’daki gösteriminin şerefine İstanbul Modern’de bir pazartesi partisi yapıldı. Partinin esas adamı Todd Edwards’tı tabii. Daft Punk’ın prodüktörü Edwards bir ara DJ kabinine geçti ve çoğunluğu yabancılardan oluşan kalabalığı dans ettirdi. Böyle gecelerde iki şey akla geliyor hep:
-İstanbul’daki bu alternatif kitle daha çok günyüzüne çıkmalı. Sadece belli mekanlara tıkılıp kalmamalı.
-Hatta öyle ki hiç hazzetmediği mekanlarda da boy gösterip İstanbul eğlence dinamiğinin değişmesine/sentezlenmesine katkıda bulunmalı...

Yazarın Tüm Yazıları