Organını ver, bir hayat kurtar

Çok sevdiğiniz bir insanı kurtaramadığınız gün, hiç değilse bir başkasına yeni bir hayat vermek istemez misiniz? Hayata kavuşan o kişi, sevdiğinizi de adeta yaşatır. Ancak, bütün bunları son dakikaya bırakmayın, şimdiden düşünün ve 0212.6358585’i arayın.

Geçenlerde POSTA’da son derece güzel bir haber vardı. Organ bağışlamanın, insanları nasıl kurtardığı anlatılıyor ve bunun nasıl yapılabilineceği anlatılıyordu.

Çoğumuz için, organ bağışlamak çok yabancı bir şeydir. Ölüm halinde kendimizin veya çok sevdiğimiz bir kişiyi kaybettikten sonra, onun gözünün, karaciğerinin veya böbreğinin alınmasını yadırgarız. Sanki ona ait bir mal çalınıyormuş, sökülüp alınıyormuş gibi hissederiz.

Oysa, artık kaybettiğimiz kişi gitmiştir ve onu bir daha geri getirmemiz imkansızdır. Toprağa verdiğimiz zaman da, onunla birlikte sapasağlam organlarını da çürümeye terkederiz. Fakat belki de hemen yanıbaşımızda gencecik bir insan, böbrek veya kornea veya kalp kapakçığı bulamadığından dolayı ya ölüme mahkum olmuş , belki de kör kalmıştır. Siz ise, sapasağlam böbrek,kornea veya karaciğerinizle birlikte gömülür gidersiniz.

Başkasına bir hayat vermek istemez misiniz ?

Ölümümüzden sonra, hiç değilse sağlam organlarımızın genç bir insanı hayata döndürmesini düşünmez misiniz ?

İnsanlar ölümlerinden sonra anılmayı isterler. Sırf bunun için, kimilerimiz cami veya okul yaptırır, anıt diktirir vs... Bir başka insana hayat vermenin huzuru ve güzelliği diğerlerinde yoktur.

Bu kararı verebilmek için de, son dakikayı beklemek gerekmez.

“Organ ve Doku alınması, saklanması ve nakli konusundaki kanun” çerçevesinde, 18 yaşını doldurmuş, akli dengesi yerindeki herkes organ bağışında bulunabilir.

Eğer merak ediyorsanız, 0212.635 85 85 nolu telefonu arayın.

Bilgi isteyin.

Kendinizden sonra, bir başkasına hayat verin.

Bunun mutluluğunu, yaşarken hissedin.
* * *

ORGAN BAĞIŞI NASIL OLUYOR ?

Bir kişinin organının alınabilmesi için, o kişinin daha önceden Organ Nakli Kuruluşları Koordinasyon Derneğine veya bu konuda yetkili kuruluşlara başvurması gerekiyor. İki tanıkla birlikte, belgeleri dolduran kişiye “Organ Bağış Kartı” veriliyor. Ölüm halinde, en yakını kişinin de onayı aranıyor.

Nakil için, beyin ölümünün gerçekleşmesi gerekiyor. Dört hekim beyin ölümünün gerçekleştiğine karar verdikten sonra da, hangi organının alınabileceğini saptıyorlar. Örneğin, böbrek bağışlanmışsa kan ve doku testleri yapılıyor. Ardından da, organ bekleyenlerle temas ediliyor.

* * *

EKÜMENİK STATÜSÜ TÜRKİYE’YE YARAR SAĞLAR

Ertuğrul Özkök ile aynı fikirdeyim.

Perşembe günkü yazısında, Başbakanlığın bir davete kamu görevlilerinin katılmasanı yasaklama genelgesine değinmiş ve şu soruyu sormuştu: “Patrik’e Ekümenik denmesi neden bizi rahatsız ediyor?”

Benim de anlayamadığım konulardan biridir.

Neden?

Üstelik bu ünvanı Türkiye vermiyor. Bu sıfat uzun yıllardır vardır ve Uluslararası camia tarafından tanınmıştır. Biz istediğimiz kadar “Patrik Eyüp Kaymakamına bağlı bir din adamı “ diyelim. Patrik Ekamüniktir.

Ayrıca, bir Türk vatandaşı olan Patriğe verilen böylesine bir Uluslararası sıfatın kabul edilmesi, Türkiye’ye yarar sağlar. Türkiye’nin ağırlığını attırır. Patrik Barthalomeos’da bugüne kadar ki tutumuyla kendini ispatlamıştır. Türkiye’ye sadece destek vermiş, daima uyumlu davranmıştır. Ekümeniklik sıfatı da bu yaklaşımı değiştirmez.

Ekümeniklik sıfatını elde etmek isteyen, Barthalomeos’un statüsünü elde etmek isteyen, Türkiye’ye düşmanca yaklaşımıyla ünlü Atina kilisesidir.

Lütfen, bana birileri Ankara’nın bu politikasının mantığını anlatabilir mi?

RESMİ DAİRELERDE FOTOĞRAF YASAĞI ÇOK DOĞRU

Gazetelerde okudum, Başbakan resmi dairelere asılan eski müdür, baş müdür, Bakan, Vali, Kaymakam vs.. fotoğraflarının kaldırılmasını ve sadece Devlet büyüklerinin, tarihe geçmiş kişilerin resimleriyle yetinilmesini istemiş.

Son derece doğru bir karar.

Hizmet vermiş insanlarımızı unutmamamız gerekir. Onları hiç değilse resimleriyle anmak son derece yerinde bir uygulama, ancak devlet daireleri yüzyıllar boyunca görev yapar. Sonuçta, öyle manzaralarla karşı karşıya kalınıyor ki, kimi dairelerinin tüm duvarları birbirinden farklı formatlarda, bakımsız, çarpık çurpuk resimlerle doluyor.

Doğrusu, eğer yerleri varsa, eski yönetici resimlerinin müze gibi kullanılabilecek odalarda sergilenmesidir. Eğer bir düzenleme yapılamazsa, ilerde Kaymakamlık, Belediye veya Bakanlıkların tüm korudorları resimlerle dolacak. Şimdiden önlem alınması yerinde olur.

BELEDİYELER BÜYÜK MENDERES’İ ÖLÜM NEHRİNE ÇEVİRDİ

Vurdumduymaz belediyeler Ege ovalarına hayat veren Büyük Menderes Nehri’ni ölüm nehrine dönüştürdüler. Son olarak İncirliova Belediyesi’nin vidanjörü nehre zehir boşaltırken gazatecilerin objektiflerine yakalandı.

Menderes Havzası’nda bulunan birçok ilçe ve belde belediyeleri ile sanayi işletmeleri bünyelerinde atıksu arıtma tesisi oluşturmadıkları için evsel ve sanayi atıklarını Menderes Nehri’ne boşaltıyor... Yani suya can vermesi gereken belediyeler nehri simsiyah akan sularıyla ölüm nehrine çevirdiler.

CHP’li İncirliova Belediye Başkanı Ümit Yahya Orbay, üç ay önce;

“Ben henüz 4 aylık belediye başkanıyım. Alt yapımız yeterli değil, hızla oluşuyor. Arıtma tesisi için de kolları sıvayacağız. “ demişti.

Bu yazıyı hazırlamadan önce Başkan Orbay’ı aradım, artık atıksu boşaltmadıklarını ve konu ile ilgili açıklayıcı bilgi göndereceğini söyledi. Yazının hazırlandığı saate kadar hiçbir bilgi elimize ulaşmadı.

KİTAP KÖŞESİ

AGONİ... “Atatürk’ün Ölümündeki Sır perdesi...”

Gazeteci Ogün Dereli, belge, fotoğraflarla bezeli bir kitap yazmış, Agoni, “Atatürk’ün Ölümündeki Sır Perdesi” Ataktürk’ün seceresiyle başlıyor... Hastalığı ve ölüm nedeni konusunda saklananları açıklıyor. Yazdıklarını da raporlarla destekliyor... Dereli, Atatürk’ün bilinenin aksine sirozdan ölmediğini anlatıyor... Atatürk’ün ölüm nedeni kitapta... Bu arada, merak edenler için bir parantez açalım. Agoni, tıbbi bir terim olup, can çekişme anlamına geliyormuş. (Lazer Yayınları: 0 312 341 23 70/www. Lazerofset.com.tr)

ANARŞİST BİR KADININ AŞKLARI...

Yıllarca televizyondan izlediğimiz Güler Kazmacı ikinci kitabını yazmış... “Anarşist Bir Kadının Aşkları”...

Ölüm gibi “kalleş” olan aşkın, insanı nerede ve nasıl vuracağını kim bilebilir? Çoğunluğun sorgulamadan yaşadığı bütün kalıpları kırmayı isteyen ve aşkın her türlü kuralını ve oyununu bildiğini sanan bir anarşist olsanız bile aşk aniden gelip sizi kıskıvrak bağlayabiliyor.

Çok okuduk, çok dinledik... Şimdi bir de anarşist bir kadının aşklarına kulak verin... (Nokta Kitap: 0 212 243 43 03/ www.noktakitap.com)

* * *

AĞLAYAYIM MI GÜLEYİM Mİ?

Ergun Göknel… Kamuoyu O’nu İSKİ Skandalı’nın başkahramanı olarak tanıyor. Ama o, skandal kelimesini kabul etmiyor. Medyanın bütünlemeye kaldığı İSKİ Sınavı demeyi tercih ediyor. Göknel, “İSKİ Olayı’yla ilgili buzdağının görünmeyen kısmını” kitaplaştırmış. “Ağlayayım mı Güleyim mi? Medya, Yargı ve Politikanın İSKİ Sınavı” Ergun Göknel’in son kitabı. Göknel, İSKİ Genel Müdürlüğü görevinden alınması ve bu olayı izleyen basın-yargı- siyaset üçgenini konu alan kitabında toplumun İSKİ Sınavı'nı belgelerle kamuoyuna sunuyor. 1996-1998 yıllarında binlerce gazete kupürü ve gene binlerce sayfalık soruşturma ve mahkeme zaptı taranarak meydana getirilen bu kitap, 2004 yılında baskıya verilmeden önce güncelleştirildi ve bu süre içerisinde edinilen bilgiler ve meydana gelen olaylar da eklenerek geliştirildi, son şekline getirildi. Ergun Göknel’e göre, “Kesinlikle bir savunma değil, tek amaç var, gerçeklerin bilinmesi”


(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır
Yazarın Tüm Yazıları