Okul bitti

İŞTE okullar bitti. Tatil artık çocuklarımızın hakkıdır. Güneş dolu olsun.

Aslına bakarsanız, o okulların bitmekte olduğunu mayıs ortalarından itibaren fark etmeye başlamıştım.

Gördüm ki, gazetelerimi almak ve kahveye tünemek için evden çıktığımda her sabah rasladığım ve yıllar geçtikçe nasıl büyüdüklerine uzaktan tanık olduğum kızlar ve oğlanlar, otobüs veya servis arabalarını eskisi kadar şen şakrak beklemiyorlar.

Ağırbaşlılık demeyeyim de, üzerlerine belirli bir endişe inmiş.

Ellerinde kitaplar, notlar, müsveddeler, hep bir şeyler okuyorlar.

Bazıları da tükenmez kalemle avuç içlerine, kollarına bir şeyler karalıyor.

Belli ki, yazılı yahut sözlü, o gün imtihana girecekler.

Herhalde, coğrafyada Nil Nehri’nin debisini, geometride üçgen teoreminin formülünü, tarihte de Kartaca Savaşı komutanlarını falan ezberliyorlardır.

İçimden Allah zihin açıklığı versin deyip, gazete müvezziine yürürdüm.

*

EH, bir vakitler ben de öyleydim.

Mayıs geldi miydi, Selamiçeşme durağında önceleri tramvayı, hat kalktıktan sonra da otobüsü beklerken, baharla tam ters orantılı olarak, eski halimden eser kalmamış olurdu.

Artık ne Dame de Sion’lu veya Üsküdar Amerikan Kolej’li kızların köşe dönüşlerine heyecanlanırdım, ne de kranta otomobillerin markasını umursardım.

İşte birazdan ‘aziz birader’ stensille çoğaltılmış ve ispirto kokan soruları dağıtarak, ‘kampana çalmadan kağıtları toplayacağım’ uyarısını yapacak.

Sonra da, ‘Yanındakine fısıldayan ve kopya çekmeye yeltenen olursa derhal sıfır! Mösyö Eylül’de tekrar teşrif buyurur’ diye kinayeli ihtarını ekleyecek.

Yandı gülüm keten helva ve otobüs, bu sabah biraz geç kal!

Şu fiil çekiminin edilgen üçüncü çoğul şahsı nasıl yazılıyordu?

‘Düşünüyorum o halde varım’ lafını Descartes mı yumurtlamıştı, yoksa Pascal mı?

‘Fransa’nın küçük bir korusuydum / Mavi yaban gelinciklerim vardı’dan sonra hangi dizeler geliyordu ?

Hadi hafızla oğlum, hafızla ama artık çok geç... Şansın yaver gitmediği takdirde bu dersten de ikmale kalman, hatta sınıfta çakman ihtimali çok yüksektir!

Eh, La Fontaine’nin ‘Karıncayla Ağustos Böceği’ fablında bunun böyle olacağını zaten öğrenmemiş miydik?

*

ASLINDA, eğer sınav yazılıysa o şansın yaver gitmesi ihtimali hálá biraz var.

‘Karınca’ öğrencilerden biri sayesinde belki ‘Ağustos Böceği’ haylazlığımı bir nebzecik giderebilirim.

Yani, sağımdaki David, solumdaki Haluk, ön sıradaki Aydın, geri teğetlemedeki Manuk fısıldamalarla yardım ederlerse, durumu kurtarabilirim.

Zaten, daha tá ders yılı başında ‘uyanık davranıp’ ve ‘aziz birader’e allem edip kallem edip kasten ‘stratejik yere’ oturmamış mıydım?

Oysa o bana, her ikisi de gayet ‘hafız’ (!) Yaşar’la Stefo’nun arasını göstermişti ama, neye yarardı ki?

Geçen senelerden biliyorum, ‘birader’ şirretinden dolayı tek kelime çıtlatmazlar ve kendileri sınav kağıtlarını yarım saatte tamıtamına doldurduktan sonra, bencil bencil derhal teneffüs avlusuna çıkıverirler.

Halbuki, belki onlar kadar ‘parlak öğrenci’ değiller ama, arkadaş dediğin onlar gibi olmalı, Haluk ve Manuk son derece yardımsever davranırlar.

Alçak sesle, imládaki aksanlar dahil bildikleri cevapları iletmekten çekinmezler.

Fakat her halükarda, ben kopya işinde yokum!

*

YOKUM çünkü bir, rizikosu gerçekten çok büyük!

Velek ki görmedi de sadece sezinledi, bulana kadar, alimallah papaz insanı donuna kadar sınıfın ortasında soyuverir.

Sonra da aynen dediği gibi, sıfırı bile az görüp eylül için pasaport damgalar.

Ayrıca, ben bu işi zaten beceremiyorum.

Habip’le Cem’in pek usta biçimde yaptığı gibi, öyle alengirli pelür kağıtlara milimetrik harfle sayfa sayfa formül yazmak; bunu ceket kolundan mokasen ökçesine, gizli yerlere elastiki mekanizmayla sotalamak; ‘aziz birader’ baktığında da çok soğukkanlı şekilde derin derin düşünüyormuş havasına girmek, benim harcım değil.

Elim ayağıma dolaşır ve yüzümü gözüme bulaştırım.

Hah, zaten işte otobüs Çiftehavuzlar tarafından gözüktü ve hadi Hadi efendi, Allah zihin açıklığı ve de bilhassa şans ve talih versin.

*

NEYSE, o yılların şarkısında Sheila’nın da söylediği gibi, işte ‘okul bitti’!

Çocuklar, hepinize güneşli, güpgüneşli tatiller!

Bir de şunu hatırlatayım:

Bugün ‘okul bitti’ diye sevinmek aslında bitmesi istenmeyen şeylerin de bittiği anlamına geliyor ki, heyhat, bu gerçek insana çok geç dank ediyor.

Neyse, şimdi bunun sırası değil ve tatiliniz tekrar tekrar güneşli olsun!
Yazarın Tüm Yazıları