Obama’nın etekleri mi tutuştu?

AMERİKA bu ay sonunda Irak’tan 15 ile 18 bin arasında asker çekecek.

Bu öyle sıradan bir iş değil.
Uzmanlar İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra en büyük operasyon diyorlar.
Her büyük savaştan sonra, işin en kritik kısmı o ülkeden çekilme dönemidir. Binlerce insan, bilgisayarlar, silahlar, 41 bin araç vesaire Irak’ı terk edecek.
En büyük yük Kuveyt’te ama ABD’nin bu süreçte Ürdün ve Türkiye’ye de ihtiyacı var.
Bu süreç, sanıldığından daha karmaşık. Eş zamanlı kararlar gerekiyor. Irak’tan kalkan bir uçağın ya da bir kamyonun Türkiye’ye girişinde sorun çıkmaması, koordinasyonun tam olması gerekiyor.
İncirlik üssü bu yükün hemen tümünü taşıyacak.
Silahlı Kuvvetleri’ne genelkurmay başkanı atayamayan bir ülke ile bu süreci sorunsuz atlatmak kolay olmayabilir.
Türkiye’nin hükümet ile asker arasında krize neden olan çekişmesi, Washington’un planlarını etkileme riski taşımasaydı, ABD Başkanı Barack Obama’nın telefonu, önceki akşam, bütün ülkenin heyecanla sonuç beklediği Erdoğan-Başbuğ buluşmasına bu kadar mı denk gelirdi? Obama, birkaç saat bekleyemez miydi?
ABD Başkanı’nın telefonu ne zaman olursa olsun haber değeri taşır, hele böyle bir ortamda bu telefon, o gün Başbakan’ın Putin’e geçmiş olsun telefonu ile harmanlanarak verilse bile dikkat çeker. Bunu telefon saatini belirleyenler de bilirler.
Bunun, sürecin dikkatle izlendiği mesajını taşıyacağını da. 
* * * 
BUGÜN yaşanan kriz, sadece sivil otoritenin asker üzerinde hakimiyet mücadelesi değil.
Türkiye demokrasisini askeri vesayetten kurtarmanın yolu, iktidar partisinin “ben varsam demokrasi var, ben gidersem mahvolursunuz” yaklaşımı ile mümkün değil.
Demokrasi, kurumları ve kuralları ile var olabilir.
Silahlı Kuvvetler’e yönelik eleştirilerde tek geçerli kıstas AKP karşıtı olup olmamak mı, yoksa demokratikleşmeye direnip direnmemek mi?
Balyoz Davası ile ilgili tutuklama kararları kadar, onların kaldırılması da buram buram “müdahale”, “etkileme” kokarken, kimse demokrasinin tarafı olduğunu iddia edemez.
Kimse, bu yalana katılmadığı için karşısındakini darbeci marbeci diye suçlayamaz.
Askeri şura toplanmadan aylar önce atamaların ne yönde olacağı hiç mi bilinmiyordu? Kimin genelkurmay başkanlığına geleceği, kimin Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nı devr alacağı bir sır değildi.
Sorunu, bilek güreşine dönüştürmeden, demokratik kanallardan aşmak çok mu zordu?
Bu ülkede hükümet ile Silahlı Kuvvetler arasında diyalog kanalları bu kadar mı kapalı? Bu ürkütücü değil mi?
* * *
SİVİL-asker dengesini demokratik bir çerçeve içine oturtmanın yolu sadece kitlesel tutuklamalar, aşağılama ve kavga mı?
Yasaları değiştirerek ve onları uygulama kararlılığıyla (gölge savunma bakanlarıyla değil) bu denge sağlanır.
Avrupa Birliği sürecinde çoktan Türkiye’nin yapması gereken yükümlülüklerdi bunlar.  Bir eli siyasette olduğu için hatalar yapan ordunun bu zaafını, siyasi çıkar amaçlı mağduriyet taktiklerine alet etmenin “sivilleşme”ye ne faydası olabilir?
Bunun sonucu, demokrasinin daha da fazla aşınmasıdır.
Böyle bir Türkiye’nin ne kendisine, ne de bölgesine yararı olur.
ABD Başkanı da bunun farkında anlaşılan.
Yazarın Tüm Yazıları