O başvuruya itirazım var

Olimpiyat Oyunları’nın ev sahipliğini kaybettikten sonra ‘Teselli ikramiyesi’ tadındaki 3 maçlık Euro 2020 hamlesi bize ne kazandıracak?

Haberin Devamı

Olimpiyat yarışı boyunca gerekçelerimizden biri “Alırsak futbol geriye çekilir, fena mı olur” diyorduk, Buenos Aires’teki maceranın iki gün sonrasında yaptığımız başvuruyla tekrar futbolun sularına dalmayı deniyoruz.

ÖNEMLİ olan katılmak...’ ‘Citius, Altius, Fortius’la (Daha hızlı, daha yükseğe, daha güçlü) birlikte en bilinen ‘Motto’sudur bu ifade, Olimpiyat Oyunları’nın... İtalyan kökenli aristokrat bir Fransız ailenin çocuğu olarak Paris’te doğan Pierre de Courbertin (büyüdü ve sonradan ‘Baron’ da oldu!) pedagogdu ve çalışmaları esnasında İngiliz ve Amerikan eğitim sistemleri üzerine araştırmalar yaptı.
Evet, sonuçta bu kimliğin görünen kapıları Batı’ya çıkıyordu ama yelpazesini geniş tutması, her dilden, her dinden, her kültürden ortaklaşa bir spor şenliğinin düzenlemesi fikrini onda yeşertti ve nihayetinde kendisi ‘Modern olimpiyatların fikir babası’ olarak tarihteki müstesna yerini aldı. ‘Katılım’ fikri işte bu yüzden önemliydi belki de. Evet, yarıştığın dallarda dereceye girmek, mümkünse rekor kırmak da önemliydi ve asıl olarak yarınlara bu ‘unvanlarla’ kalabiliyordun ama orada bulunmak şenliğin bir parçası olmak da yabana atılmayacak bir deneyimdi.
Hele hele bu organizasyonu düzenlemek, galiba ilginç ve hatırası derin olan yan da buydu...

Haberin Devamı

DE COUBERTIN’İ ANLAMAMAK

BİZ bu yöndeki 5. adımımızdan da istediğimiz soncu alamadık. Lakin cumartesi gecesi ‘2020 Olimpiyat Oyunları’nı düzenleme fırsatını Tokyo’ya kaptıran İstanbul, heyecan verici bir yarışın deneyimleriyle kaplı hüzünlü bir sayfayı birikimleri arasına katarken bu yarışın öncesinde ve sonrasında aramızdaki en güçlü örgüt olan ‘Ayrımcı Yol’ yine sahnedeki yerini aldı.
Bu örgütü kim yarattı, kim besledi, kim kollarının bu denli geniş olmasını sağladı... Bunları artık tartışmanın yararı yok. ‘En belirgin şiarlarından biri ‘Katılmak’ olan bir heyecanın ardından durumu ‘Kına stokları tükenmiş’le açıklamayı yeğleyen bir Spor Bakanımız var. Ve bu bakan, Coubertin’in 23 Haziran 1894’te Sorbonne’daki kongrede, “Tıpkı eski Yunan’da olduğu gibi düzenleyelim, bu organizasyon yeniden başlasın” diyerek kastettiğini hiç anlamadığını gösterdi...
Neyse bu onun sorunu. Spor kültürümüzü politikacılar yaratmadı. Eğitimimiz, görgümüz, sevdamız, çocukken TRT’de izlediğimiz onca Olimpiyat, zamanın spor basını, donanımlı yazar-çizer ağabeylerimiz sayesinde oluştu. Bu bizim ‘iç sorunumuz’ ve bir şekilde hallolur. Ama içimizi acıtan bir başka iç sorunumuz daha var; kargadan başka kuş, futboldan başka spor tanımamamız.
Olimpiyatları düzenlemekten kim gurur duymaz. Ama meselenin sportif değil ‘İnşaatçılık’ düzleminde ele alındığı, İstanbul’un yeni imar düzeni için 2020’nin en önemli hamle olarak görüldüğü o kadar açıktı ki; bırakın IOC’yi, benim gibi sıradan bir sporseveri bile ikna edemedi.

Haberin Devamı

PLATINI DE BOŞ DURMADI

Gelelim ‘ayak topu’ sevdamıza... İşin kötüsü en çok tanıdığımızı iddia ettiğimiz futbolu da yanlış tanıyoruz. İngilizlerin deyimiyle ‘Güzel oyun’u ne kadar çirkinleştirdiğimiz yönündeki onca örneği tekrarlamanın anlamı yok, zaten asıl gelmek istediğim yer de şurası: Son dönemde bizim iki hedefimiz vardı, hem 2020 Olimpiyat Oyunları’nı, hem de Euro 2020’yi düzenlemek.
IOC işin futbol kısmına dair bize bir uyarıda bulunmadı ama Euro 2020’yi verecek olan kurumun (UEFA) başkanı Michel Platini dedi ki, “Sergen’le Tümer aynı anda oynamaz, birini tercih edin.” Biz bu durumda pek bir refleks geliştirmedik ama işin Olimpiyat kısmına daha fazla eğildik, Amma velakin baktık Olimpiyat olmuyor, hemen 2. seçeneğe uzandık.
TFF önceki gece apar topar Euro 2020 için başvurusunu yaptı. Hoş Platini de bu süreçte boş durmadı, organizasyonun formatını değiştirtti, şimdi ‘İhale’yi alırsak sadece iki yarı final ve final düşecek payımıza. Ben spor konusunda ‘Zeki, çevik ve ahlaklı’ olmak kadar gururu ve onuru da elden bırakmamak gerektiği kanısındayım.
Dolayısıyla son başvuruyu onaylamıyorum. Bizi zaten önceden uyarmışlar, hakkımızı ‘Olimpiyat yarışı’ içinde kullanmışız, yani kararımızı baştan vermişiz, şimdi ‘Teselli ikramiyesi’ tadındaki bu hamleye niye gerek duyuyoruz ki? Ayrıca üç maçlık heyecan bize ne kazandıracak?

Haberin Devamı

KIRMAYIN FİDANLARI

FUTBOLUN en önemli organizasyonu olan Şampiyonlar Ligi finalini 2005’de düzenledik de ne oldu, futbol kültürümüz mü değişti? Devler Ligi tarihinin en güzel finallerinden birine ev sahipliği yapmak ve tarihe böyle geçmek dışında meseleye kaldığımız yerden devam ettik.
Yine birbirimizin boğazını sarıldık, yine her dem suyu kirlettik, yine Burak Yıldırım gibi gençlerin ölümünü engelleyemedik, yine Çakıcı’ya pasaport sağlayanlardan futbol yorumcusu yaratmanın önüne geçemedik. Ama asıl dert şu: Olimpiyat yarışı boyunca gerekçelerimizden biri “Alırsak futbol geriye çekilir, fena mı olur” diyorduk, Buenos Aires’teki maceranın iki gün sonrasında yaptığımız başvuruyla tekrar futbolun sularına dalmayı deniyoruz. Neyse, bir temenniyle bitireyim: Önceki gece yine bir fidanı kırdı devlet-i azam. Ahmet Atakan 22 yaşında ayrıldı gitti aradan. İktidar genç sporcular yetiştireceğini söylüyor, öyle bir noktadayız ki artık gençlerin bırakın sporcu olmasını, hayatta kalması bile daha önemli görünüyor.

Yazarın Tüm Yazıları