Ne oldu da dokuzdan dörde düştü

SOFULAR Alaattin Camii ve Çevre Koruma Derneği, İlim Yayma Cemiyeti Konya Şubesi, Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Türkiye İlahiyat Tedrisatına Yardım Eden Dernekler Federasyonu.

Bu dernekler, aziz milletimize yardım ve dayanışma konusunda ellerinden geleni yapıyor. Derneklerin isimleri bunun kanıtı.

Üç dernek ve bir federasyon CHP Konya milletvekili Atilla Kart’ın soru önergesi üzerine, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in yanıtında yer alıyor.

Kart, Almanya’daki Deniz Feneri’nin Türkiye’de kimlere, ne kadar yardım ettiğine ilişkin iki soru önergesi veriyor. Biri geçen yıl, diğeri yeni.

ŞAHİN-ERGİN ÇELİŞKİSİ

Kart’ın sorusunu Aralık 2008’de, dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin yanıtlıyor:

"Dokuz derneğe yardım edildiği anlaşılmıştır."

Derneklerin adı verilmiyor, yardım miktarı da, yanıtsız kalıyor. Ama, dokuz dernek.

Kart’ın aynı konudaki yeni sorusunu şimdiki Adalet Bakanı Sadullah Ergin yanıtlıyor:

"Sehven dokuz dernek denilmiştir. Almanya’daki Deniz Feneri Türkiye’de üç dernek ve bir federasyona yardım etmiştir."

Sehven, yani yanlışlıkla. Bakan Ergin yanlışı düzeltiyor, dokuz derneği, yukarıda aktardığım üç dernek ile bir federasyona indirgiyor.

Dokuz dernek nasıl oluyor da, dörde düşüyor? Nasıl bir yanlışlık yapılıyor? Dokuz, o tarihte yanlış ise şimdi dört, ne kadar doğru?

Atilla Kart da, aynı soruları soruyor ve bunların incelenmesi için savcılığa başvuruyor.

Ya yardım miktarı? Şahin gibi, Sadullah Ergin de bunu açıklamıyor.

MASAK BİLMECESİ

Hem Şahin’in, hem Ergin’in verdiği yanıtta dikkat çeken başka bir nokta var.

Deniz Feneri olayını savcılık dışında, bir de kısa adı MASAK olan, Mali Suçları Araştırma Kurulu inceliyor. Kart inceleme sonucunu soruyor.

Aralık 2008’de Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin:

"MASAK yapılan çalışmaları değerlendirmektedir."

Haziran 2009’da Adalet Bakanı Sadullah Ergin:

"MASAK inceleme aşamasındadır."

Bu nasıl inceleme? Aralıkta inceleme, aylar geçiyor, hálá inceleme. Kaç derneğe, ne kadar ve hangi amaçla yardım edildiğini bulmak, atla deve mi.

Atilla Kart, bakanların yanıtlarından tatmin olmuyor, delillerin karartılabileceği kaygısıyla, elindeki belgeleri savcılığa sunuyor.

Deniz Feneri belki de, bir dönemin feneri.

Tepelerdeki kanı: Belge gerçek

SİYASETTE etkili ve yetkili, yönetim iradesine sahip insanlarla sohbet ediyorum.

İlk konu, vazgeçilmez olarak, günlerdir tartışılan darbe planı belgesi.

O önemli kişilerden aldığım tek yanıt var, herhangi bir kuşkuya yer vermeyecek kadar kesin:

"O belge gerçek."

Belge gerçek, ya kanıtı? Kanıtı yok. Belgenin gerçekliği sadece bir kanı. O insanlara ulaşan bilgilerden geriye kalan izlenim.

Aynı çevrelerden yine kesine yakın bir kanı (izlenim):

"Ama, bir sonuç çıkması zor."

İkide bir ortaya çıkan, yok darbe planı, yok andıç, yok bilmem ne belgesi ile laf uzuyor. Oysa, bunlara nokta koymanın temel yolu var.

1982 Anayasası’nın geçici maddesini kaldırarak, 12 Eylül darbecilerine yargılanma yolunu açmak.

Geçiyorum fiilen yargılamayı, o maddeyi kaldırarak, yargı yolunu açmak bile, belgeler, planlar, andıçlar dizisinde son perde yerine geçer.
Yazarın Tüm Yazıları