Müzik/müzikçi eşliğinde gezmek

Dünyanın müzik başkentlerini iyi bir piyanist ve yazarla dolaşmanın bir müziksever için zevkli bir yolculuk olduğu kanısındayım. Yoldaşımız başta Filiz Ali, müzik ve müzisyenler olunca tadına doyum olmuyor!

Haberin Devamı

Kentleri, ülkeleri, yazarların satırları ve şiirleri, bestecilerin ezgilerinin eşliğinde gezerim. Sık sık yinelerim, rehberim sanatçılardır gezilerimde.
Filiz Ali’nin Müzikli Geziler kitabı da hiç kuşkunuz olmasın, başta bu özelliğiyle benim severek, öğrenerek okuduğum kitapların arasında ilk sıralarda yer aldı.
Önsöz’de yazarlık yaşamından söz ediyor, burada adlar veriyor.
Her zaman yazarlığının tarihinde benim adımı ön sıraya koyar, vefa duygusuna yan çizmeyerek.
O cümleyi buraya aktarayım, iyi bir müzikçiyi iyi yazar yapma girişimini başlattığım için müsaadenizle biraz övüneyim: “Beni bu işe itekleyen aslında Doğan Hızlan’dır.”
Müzikli Geziler’de müzik şenlikleri ve müzik festivalleri bölümünde, birçok besteyi, besteciyi, icracıyı tanıyacaksınız.
Kimler yer alıyor bu yazılarda?
Açıklaması şöyle: “Yazılarda adları geçen müzisyenlerin çoğu yeni milenyuma giremeden bu dünyadan ayrılan 20. yüzyıl müzisyenleri. Müzikle iç içe geçen hayatım boyunca yazılarda adları geçen John Cage, Luigi Nono, Luciano Berio, György Ligeti, Ahmet Adnan Saygun, Leyla Gencer, Krzystof Penderecki ve Cengiz Tanç gibi ve 20. yüzyılın müziğinde iz bırakmış daha pek çok müzisyeni şahsen tanımış olduğum için kendimi şanslı sayıyorum.”
Edinburgh Şenliği, Münih Opera Festivali, Bayreuth Wagner Festivali, kitabın festivaller bölümünü oluşturuyor.
Geziler, sadece birer gezi günlüğü değil. Gidilen yerlerde dinlenilen müzikçiler, festivallerde çalınanlar bu yazıların özelliği, çoğunu birer eleştiri olarak da okuyabilirsiniz. Çünkü hakkında yazdıkları, o bestecilerin yapıtları, icracılar üzerine yapılan değerlendirmeler, zaman zaman başvuracağınız birer müzik rehberi niteliği de taşıyor.
Stradivarius kemanlarının mükemmelliğini, efsane serüvenini müziğe meraklı herkes bilir. Filiz Ali, bir müzayede haberinden yola çıkıp, deneme tadında bir yazı çıkarmış ortaya: “Pek çok kemancının ağzını sulandıran bu çalgıların çoğu yüzyıllar boyunca eski eser koleksiyoncularının elinde saklı kalmış. ‘Lady Blunt’ Stradivarius’u diye adlandırılan kemanın, çok iyi durumda olması, tüm yüzyıl kutusundan hiç çıkarılmamasına bağlanıyor. Oysa ‘Kırmızı Pırlanta’ diye adlandırılan ve bu mezatta alıcı bulan bir başka Stradivarius, Los Angeles Filarmoni Orkestrası’nın o zamanki baş kemancısı Sacha Jacobsen ile birlikte sel sularına kapılıp denize sürükleniyor. Jacobsen, kendi canının derdine düştüğünden kemanını kurtaramıyor. Yıl 1953. Fakat sular çekildiğinde büyük bir şans eseri keman kıyıya vuruyor. Uzun süren onarımdan sonra eski güzelliğine kavuşan ‘Kırmızı Pırlanta’ için şimdi Sotheby’s’te istenen fiyet 300-400 bin İngiliz Sterlini arasında.”

Haberin Devamı

PİYANİSTTEN DÖNME ŞEFLER

Haberin Devamı

Büyük Şef Rozhdestvensky ve Piyanistten Dönme Şefler Enflasyonunda Üç Kişi, yazısı sanırım bugün de tartışılırlığını koruyor.
Piyanistten dönme şefler sözüyle kimi kastediyor? Vladimir Ashkenazy, Daniel Barenboim, Stephen Bishop-Kovacevich.
Yazıyı eleştirmenlerle ilgili bir yargıyla bitiriyor: “Müzisyenler birbirlerine karşı acımasız olurlar bazen. Derler ki, ‘Çalgıcılığı beceremeyen, şef; hem çalgıcılığı hem şefliği beceremeyen de eleştirmen olur.’ Stephen Bishop-Kovacevich için çalgıcılığı beceremedi diyemeyiz ama piyanistlikle ulaşması gereken yere ulaşamayınca şefliğe el attığına inanası geliyor insanın.”
Ne Kadar Konser O kadar Para, ironik bir mukayese yazısı:
Olay gayet açık, yalın ve basit aslında. Biz Türkler, biteviyelikten sıkılıyoruz besbelli. Konsere gittik mi de her an, her şey olabilir heyecanını müzik dinlemenin serüvenciliğine bayılıyoruz. ‘Bakalım klarnet solo zamanında girecek mi, kornolar cümleye iyi başladılar ama sonunu acaba getirecekler mi, kemanlarda az biraz karışıklık var, birazdan yakalarlar herhalde’ gibi insanın içini kıpır kıpır ettiren, heyecandan tırnaklarını kemirten konserler yanında Londra’nın kesinlikle vukuatsız, baştan sona tıkır tıkır işleyen konserlerini dinlemek elbette sıkıcı oluyor.”
Pekinel’lerle Köln, Hamburg, Frankfurt başlıklı yazıda, Pekinel’lerin konser öncesi çalışma anlarını anlatıyor.
Bulutlar Nereye Gider Duygu yazısını okuyun, aramızdan ayrılan bu sanatçıyı anmış olursunuz.
Hamburg Steinway Piyano Fabrikası da ünlü piyanonun tarihini, yapılış serüvenini içeriyor.

Haberin Devamı

(Müzikli Geziler, Filiz Ali, YKY)

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

A.M. Homes / Yangın Müziği / Sel Yayıncılık
Mustafa Kara / Buhara Bursa Bosna Şehirler - Sûfîler - Tekkeler / Dergâh Yayınları
Stefan Zweig / Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Dr. Akif Poroy / Türklerde Felsefe var mı? / Dharma Yayınları
Francesco Petrarca / Dîvan / Efil Yayınları

Yazarın Tüm Yazıları