Müşteri odaklılık lafta kalıyor

ÖNÜNE gelen ‘müşteri odaklıyım’ deyip duruyor. Müşteri odaklı olmak her koşulda müşteri mutluluğu için çalışmak ve müşteri mutluluğu için gerekirse para kaybetmeyi göze almaktır.

Müşteri odaklıyım’ demekle, ‘müşteri odaklı’ olunmaz. Gelin bir okurun mektubuna kulak verelim ve niye Türk firmalarının gerçekten müşteri odaklı olmadaıklarını bir kez daha düşünelim:

‘Köşenizi sürekli takip ederim. Başıma gelen birşeyi sizle paylaşmaya karar verdim. Doğal ve ekolojik ürünlerle beslenmeye çalışan biriyim. Sabah kahvaltılarında katkı maddesi içermeyen müslileri tercih ediyorum. Şeker, yağ, tuz ve koruyucu madde içermeyen ürünleri tercih ediyorum. Yerli markalar arasında Doğa’yı tercih ediyorum. Moda Tansaş’tan aldığım Doğa müslinin aşırı şekilde yulaf kabuğu içerdiğini, yenmeyecek şekilde ağız ve boğaza battığını gördüm. Bir atın dahi önüne dökülemeyecek bu ürünün sebebini anlamak için Doğa’yı arayarak şikayetimi ilettim. İnanmayacaksınız ama bana verdikleri yanıt aynen şöyle idi: ‘Yulafı ithal ediyorduk, kendimiz üretmeye karar verip makine aldık. Ancak aldığımız makine kabukları belli bir oranda ayıklıyor. Bu aldığımız altıncı şikayet. Herhalde üretimi durduracağız.’ Piyasaya sunulan ürünleri toplatmayı düşünüp düşünmediklerini sordum. Benden kuru bir özür dileyerek, mağduriyetimi telafi etmek için adresimi dahi almaya gerek görmediler. Yabancı standartlarda üretim yaptığını iddia eden firmalar müşteri şikayetleri karşısında niye bu kadar duyarsızlar? (Av. Yeşim Gülekli).’

Eleştiri hakkına saygı ama.

GEÇEN
Pazartesi yaptığım Pusula reklamı eleştirisi için Koçbank’tan aradılar ve dediler ki: ‘Pusula lansman reklamımızın girişini, ‘Kurtlar Vadisi’ dizisine benzetmeniz ve yazınızda Kurtlar Vadisi görseli kullanıp Koçbank’la bu dizi arasında çağrışımlar oluşturmanız bizi üzdü. Üstelik o gün Hürriyet’in ön sayfasındaki Kurtlar Vadisi haberi de söz konusu çağrışımlara tuz biber ekti. Eleştiri hakkınıza tabii ki saygı duyuyoruz ama bu gibi istenmeyen etkilere özen gösterirseniz seviniriz. Reklama yönelik ‘saçmalık’ tanımlamanızı da ‘absürd’ reklam stratejisinin Türkçesi olarak algılıyoruz doğru mu?

Biz de diyoruz ki: İstemeden çevreye verdiğimiz zarar için özür dileriz. ‘Absürd’ doğrudur.

O’nun hikmeti

BİRŞEYE
dikkat ettim. Sonu ‘O’ ile biten markalar oldukça başarılı oluyor. Örnek vereyim: Volvo, Lego, Omo, alo, Vakko, arko, Rinso, Marlboro, Sanino, Tesco, Metro, makro, Pedo, Cipso, Kenzo... Biraz daha düşünsem daha fazlasını da bulurum ama sanırım ne demek istediğimi anlatmak için bu kadar örnek yeter. Sizce haklı mıyım? Yoksa bu ‘O’ işi tamamen tesadüf mü? Değil galiba.. Hanzo bile bu kadar çok yaygın olduğuna göre bu ‘O’ ile bitmenin bir hikmeti olmalı. Öyle değil mi?

ÇEKİRGELİK

Birçok insanın hayatının büyük bir bölümünü olduğundan farklı görünebilmek için feda eder.

(Richard Wilkins)
Yazarın Tüm Yazıları