Mustafa Topaloğlu bile Boys Anılar’ın yanında acayip dünyalı kalıyor

Hürriyet Cumartesi’deki şahsi tarihim açısından bir ilke imza atmış bulunuyorum. (Hastası olduğum bu klişeyi bir kez daha kullanmayı nasip eden Allah’ıma bin şükür!)

Pişti olma tehlikesini savuşturmak üzere nihayet köşe komşum Tolga Akyıldız Beyefendi’nin ne yazmış olduğunu önceden kontrol etmeyi akıl ettim.

Gelin görün ki onun yazısının başlığını görünce ‘Hiii! Hay bin kunduz!!! Yine mi!!!’ şeklinde bir tertip hezeyana gelmedim mi, geldim.

Zira bu hafta Boys Anılar grubunun kanat adalesinin ve-

cek /-cak edebiyatının şahikasında gezinen klibinden dem vurmak gibi bir arzum vardı ve Tolga’nın yazısının ‘Bir boyband’in vakti gelmedi mi?’ şeklinde soru soran başlığını görünce yine aynı bulamaca kaşık, pardon, aynı malzemeye kalem daldırdık zannettim...

Benim açımdan asayiş berkemálmış oysa... Hani arkadaş arkadaşa bunu yapmaz ama bir yandan da gazeteci gazetecinin kurdudur ya: ‘Aaa, niye öyle diyorsun Tolga’cığım, memleketin çiçek gibi, hatta çiçek buketi, hatta çiçek modelli pandantif çelengi gibi bir boyband’i var. Nurtopu da ne, havan topu gibi bir boyband’imiz oldu’ deyip (teşbihlere doyamadım), üzerine sahtekárca kikirdeyip, müthiş bir haber atlatmış olmanın gururuyla gef gef gerinebilirim.

Tolga gerçi, Boys Anılar’ın Yabadaba Du adlı albümünü özellikle incelemeye almamış, hatta albümü değerlendirecek kadar ciddiye almamış olabilir. Ki açıkçası ben buna ancak ve sadece hak verebilirim...

Fakat neticede benim köşe aynı zamanda

-ehem!- görsel ‘yara’lara da parmak basıyor. Ve Mustafa Topaloğlu’nun en uzaylı klibini bile yaya ve en dünyalısından yaya bırakan klibi görmezden gelmek mümkün görünmüyor.

Tugay, Uğur, Minto ve Tano (Hayır, fıkra ya da çizgi bant olsaydı belki ama bu konunun içinden Temel ya da Pikaçu geçmiyor) isimli dört gurbetçi genç adamdan oluşan Boys Anılar’ı Televizyon Makinesi’ne konuk olduklarında izlemek nasip olmamıştı.

Ben ki soyağacında birkaç yarasa bulunduğundan emin, sabah güneşini doğurmadan uyumaya muvaffak olamayan bir insanım, ne hikmetse o gece, Televizyon Makinesi’nin sonlarına doğru kanepede uyuyakalmışım. Ertesi gün programla ilgili laflanırken bu arkadaşların methini duydum fakat...

Allah’ın sevgili kuluymuşum diye düşünürdüm ama Allah’ın o kadar da sevgili bir kulu olmasam gerek ki, bana böyle sadistik eğilimleri olan dostları reva görmüş. Bir sabah, telefonum acı acı çaldı. Telefondaki ses, sanki kim olduğunu bilmiyormuşum gibi; ‘Hemen Kral TV’yi aç. Mustafa Topaloğlu seni aldatıyor. Esas uzaylılar başkalarıymış. Kandırıldın. Bu telefonu açan: Bir dost. Dinleyen: Yesin muhitimizin güzide büfe zinciri Bambi’den dilli-kaşarlı bir tost!’ dedi ve telefonu çaaat diye suratıma kapattı.

Açtım ki ne göreyim... Evet efendim: Boys Anılar grubu, Tıpış Tıpış isimli şarkısını icra etmekte...

AMAN TANRIM  YETMEZ OH MEIN GOTT!

İlk etapta, uykuyla uyanıklık arasındaki o yerde olmanın gafletiyle, Kral TV’nin logosunu da görmüş olmama rağmen, Eurosport’ta bir vücut geliştirme yarışmasının kıyafetli bölümüne denk geldiğimi zannedip zaplıyordum gerçi. Neden sonra uyandım: Bir kere vücut güzeli yarışmalarında kıyafetli geçit olmuyor. O, bildiğiniz güzellik yarışmalarında oluyor.

E bu arkadaşlar o yarışmalar için biraz fazla kaslı; ayrıca o yarışmaların kıyafetli bölümlerinde de böylesi bir gardırop politikası izlenmiyor. Yani ne bileyim, yakışıklıların takım elbiseyi, smokini filan nasıl taşıdığına bakılıyor.

Buradaysa yok yok: Kapüşonlu, ön fermuarı açık kolsuz yelekler, komando desenli frapan kargo pantolonları (Vallahi var öyle bir şey. Görülmüştür yani. ‘Peki nasıl bir şey o?’ diye soracak olursanız, ‘Anlatılmaz yaşanır’ der ve konudan ikilerim. Kelimeler kifayetsiz azizim.), 80’ler rüzgárına salınmış saçlar...

Ve o dans... Oh mein Gott!!! Ahhh o dans...

O her türlü bisepsin, trisepsin, kanat adalesinin ahenkle raksettiği dans...

‘Dens, dens, dens, zebbaha gadder dens!..’ diye giden bir DJ anonsu vardı bizim ilk gençliğimizde, yani 80’lerde... İşte bu klip de o günlere dair nostaljik bir huzur saldı içime... Biz gerçi her türlü rüküşlüğü bir şıklık tufanı olarak algıladığımız o dönemde bile o anonsla dalga geçerdik. Yani herkes geçerdi; zira sanırım zaten dalga geçilsin diye düşünülmüş bir şeydi ama?..

GÜNDEM DEDİĞİN BÖYLE YAKALANIR

Neyse işte... Grubun resmi internet sitesinde, ‘müziği ve fiziğiyle beğeni toplayan’ grubun elemanları teker teker şöyle tanıtılıyor:

TUGAY: Grubun solisti olup aynı zamanda bağlama ustası. Küçük yaşta babasından aldığı müzik eğitimini konservatuvar eğitimiyle pekiştirdi, gece rüyasında gördüğü şarkıları gece kalkıp not edecek kadar müzik sevdalısı.

UĞUR: Grupta basgitar çalıyor, ayrıca davudi sesiyle yaptığı vokallerle şarkılara ayrı bir renk katıyor. Espritüel ve sempatik bir kişiliğe sahip. Doğulu oluşu sesinin yanıklığının belki de tek açıklaması.

MİNTO: Grubun en enteresan siması; ismini hálá söylemiyor ve asla söylememeye de kararlı.

TANO: Grupta keyboard çalıyor, müzikteki teknik konuların gün ve gün takipçisi olup grubun gündemi yakalamasındaki en önemli birey.

Şimdi Tıpış Tıpış’ın klibinden yola çıkıp, gündemi yakalamaya gayret edelim dilerseniz:

Dört Fabio (Yine 80’lerin meşhur, sarışın yeleli, ABD’li erkek top modeli, ki Allah sahibine bağışlasın: Meselá, 20 yıl evvel bir okyanus ötedeki kıtada yaşayan hayranlarına...) görünümlü adam, sabit duran kırmızı bir motosikletin etrafında ‘Gitçek, gelcek, ah çekecek, tıpış tıpış geri dönüverecek’ filan diyerek ve meydan okurcasına kaslarını şişirerek şarkı söylüyor.

O ‘gitçek-gelcek’ler, aynen bu şekilde, imlá hatalarıyla yazılmış şekliyle, ekranın muhtelif yerlerinde, ‘baloncuksuz çiklet karikatürü baloncuğu’ modelinde belirmek suretiyle, özellikle vurgulanıyor.

Gitçek, ah çekecek ve tıpış tıpış dönüvercek eleman olduğunu tahmin ettiğimiz sarışın, kırmızı elbiseli bir hanımefendi de kalça kıvırtıyor.

Ve nedir yani? Tolga’mız Akyıldız’ımız, hálá memlekette bir boyband olmadığını iddia ediyor!!!

Müzik gündemi deseniz en cıstak ve cek-cak şekliyle yakalanmış, gardırop deseniz, 80’lerden buraya doğru üfleyen bir retro tufanı...

Hem Taş Devri, Fred Çakmaktaş’ın adaleli bedeni ve ‘Yabadaba duuuu!’ nidası sağolsun, zamanı aşmıştır. Zaman, derim, günümüzde yakalanırsa, ancak böyle yakalanır...
Yazarın Tüm Yazıları