Yenidoğan çetesi iddianamesinde, örgüt üyelerinin faaliyet gösterdiği hastanelere yönelik yapılan eşzamanlı denetimin detayları da ortaya çıktı. Sağlık Bakanlığı, denetimi büyük bir gizlilik içinde planladı. Bilgi sızmaması için hastanelerin isimleri, denetimi yapacak kişilere, denetimin yapılacağı günün sabahı zarf içerisinde verildi.
‘KOVANIMIZA ÇOMAK SOKTULAR’
Eşzamanlı denetimlerde, şüpheliler birbirleri ile iletişim kurarak hemen hastanelerdeki eksiklikleri tamamlamaya çalıştı. İlker Gönen, epikrizlerin sürekli farklı yazılması, dosyaların uyumsuz olması nedeniyle denetim sırasında yakalanmamak için Hüseyin Günerhan, Aslan Babayiğit ve Mesut Özkan’ı arayarak, epikriz evraklarının ve dosyaların uyumlu olması için görüşmeler yaptı. Medilife Hastanesi’nde hemşire olan Ceren Hatice Kırım, arkadaşı Harun Reşit Hava ile yaptığı görüşmede, “Bakanlıktan denetime geldiler, her türlü işi, yolsuzluğu açığa çıkarttılar, bizim kovanımıza çomak soktular. Ne yaptıklarının çok bilincindeler ve ne aradıklarını çok iyi biliyorlardı. Nokta atışı yaptılar. Sonum hayrolsun” dedi.
İLAÇ ODASINA SAKLANDI
TRG Hospitalist Hastanesi’nde hemşire olarak çalışan Cansu Akyıldırım yine aynı hastanede çocuk doktoru olarak çalışan Mehmet Gürül’ü arayarak, “Denetime gelmişler hemen dışçıları göndersenize” diyerek ‘dışçılar’ olarak bahsettiği yenidoğan yoğun bakımda bulunması için gerekli donanım ve belgelere sahip olmayan, kadroları başka hastanelerde olan çalışanları göndermesini istedi. Çağla Durmuş’u arayan Tuğba Kaya, ‘dışçı’ olarak çalıştığı Medilife Hastanesi’nde denetim sırasında Dr. Mehmet’in, kendisine ‘alanda çık’ demesi üzerine ilaç odasına kaçtığını, denetim bitene kadar orada saklandığını anlattı. SGK sorgulamasında kaydı çıkmayan Tuğba Kaya’nın, Medilife sağlık hizmetlerinde çalıştığı 31 Ocak 2023’te çıkışının olduğu, denetim tarihinde usulsüz olarak hasta baktığı tespit edildi.
SAYILARI DÜZELTTİLER
Medilife Hastanesi sekreteri Sümeyye Özdemir, örgüt yöneticisi İlker Gönen’i arayarak, alanda bulunan hasta sayısı ile sistemde kayıtlı hasta sayısının uyumsuz olduğunu, denetim geldiği sırada fazla hastaları alandan çıkartıp sakladıklarını, medikal muhasebeden ekran üzerinde oynama yaparak sayıyı düzelttiğini, yoğun bakımda tedavi görmesi gereken hasta bir bebeğin denetim sırasında hastanenin sorun yaşamaması için denetim süresince yeri belli olmayan bir alana götürüldüğünü söyledi.
TRG Hastanesi’nde doktor olan Mehmet Gürül, TRG Hospitalist ve Bağcılar Şafak Hastanesi’nde hemşire olan Mehmet Halis Başli ile yaptığı görüşmede, uzun süre entübe olarak gösterilen hastaların, bebeklerin kasıtlı olarak yoğun bakımda tutulduklarının, usulsüz entübe edildiklerinin ortaya çıkmaması için akciğer filmlerinin hepsinin dijital görüntülerinin silinmesini istedi.
YENİDOĞAN Çetesi iddianamesinde Esenler’deki Güney Hastanesi’nin sahibi Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu ile Beylikdüzü’ndeki Medilife Hastanesi Başhekimi Ahmet Atilla Yılmaz, Bağcılar’daki Medilife Hastanesi Başhekimi Cafer Akdur, Avcılar Hospital Başhekimi Fetin Rüştü Yıldız, Esenyurt’taki Reyap Hastanesi Başhekimi Hıdır Yüksel, Bağcılar’daki Şafak Hastanesi Başhekimi Semiha Yavuz, yine Bağcılar’daki TRG Hospital Başhekimi Volkan Karataş da şüpheli olarak yer aldı. İddianamede, hastane sahipleri ve başhekimlerinin örgüt hiyerarşisine dahil olmamakla birlikte örgüte yardım ederek kendilerinin de maddi çıkar sağladığı iddia edildi. Şüphelilerin yaptıkları bu işlemlerle yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde elde edilen kazancı 3 - 4 kat artırdıkları, hastane yönetimlerinin Fırat Sarı liderliğindeki örgüt ile elde edilen kârı oransal olarak paylaştığı öne sürüldü.
Hastane sahibi ve başhekimlere ilişkin iddialar, iddianamede şu şekilde yer aldı:
‘GÖRÜNTÜLERİ SİLDİRDİ’
GÜNEY HASTANESİ SAHİBİ AYŞE MÜZEYYEN YURTOĞLU: 112 sistemi kullanılmaksızın hasta sevki, gerçeğe aykırı şekilde ilaçları SGK’ya fatura ettirerek nitelikli dolandırıcılık suçunu işledi. Kaya bebeğin ölümünün ardından kamera kayıtlarının alınmasını engellemek adına görüntüleri sildirerek suç delillerini gizleme ve yok etme suçunu işledi.
‘Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’, ‘örgüte bilerek isteyerek yardım etme’, ‘suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme’, ‘ihmali davranışla kasten adam öldürme’ suçlarından cezalandırılması istendi.
BEYLİKDÜZÜ MEDİLİFE HASTANESİ BAŞHEKİMİ AHMET ATİLLA YILMAZ: Hayatını kaybeden Damla bebeğe, gerekli müdahale yapılmadı. 112 sistemi kullanılmaksızın hasta sevki, gerçeğe aykırı şekilde ilaçları SGK’ya fatura ettirerek nitelikli dolandırıcılık suçunu işledi.
‘Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’, ‘örgüte bilerek isteyerek yardım etme’ suçlarından cezalandırılması istendi.
‘ÖLÜMDE İHMAL SUÇU VAR’
İstanbul’da iddiaya göre ikinci çocukları Kenan Gürhan’ın gebelik takibi esnasında Janna ve Erkan Gürhan çifti, ilk çocuklarında yaşadıkları kan uyuşmazlığı sorununu doktorlarına anlatarak antikor iğne yapılmasını istediler. Doktor, testlerin normal olduğunu, doğumdan sonra sorun olursa çocuk doktorunun müdahale edeceğini söyledi.
KANINI GEÇ DEĞİŞTİRDİLER
Gürhan çiftinin ikinci çocukları Kenan Gürhan 2 Mart 2011’de Özel Çapa Medilife Hastanesi’nde doğdu. Bebekte sarılık tespit edilmesi üzerine çocuk uzmanı doktor Demet Divrikli tarafından tedavisi yapılarak, 4 Mart 2011’de taburcu edildi. Kenan bebekte sarılık belirtisinin artması, ten renginin turuncu olması nedeniyle Gürhan çifti 7 Mart 2011’de 09.00’da hastaneye geldi, 17.00’de kan bulmaları gerektiği söylendi. Hastanede makinenin bozuk olması ve diğer nedenlerle gece 02.00’de bebeğin kanı değiştirildi. Bebeğin doğum sonrası gerekli tedavisinin zamanında yapılmaması nedeniyle beyninde kalıcı hasar oluştu. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Engelli Sağlık Kurulu Raporu ile Kenan Gürhan’a Spastik Diplejik Serebral Palsi (beyin felci) teşhisi konuldu. Başını dik tutamayan, hareket edemeyen, iletişim kuramayan Kenan Gürhan’daki engel oranı ise yüzde 96 olarak tespit edildi.
10 MİLYON TL TAZMİNAT
Gürhan ailesi, 18 Mayıs 2012’de avukatları Serhan Vatansever aracılığı ile İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tazminat davası açtı. Mahkeme, 11.5 yıl sonra 10 Kasım 2023’te davayı karara bağladı. Tazminat davasını kısmen kabul eden mahkeme, 9 milyon 932 bin TL’nin, 7 Mart 2011’den itibaren işleyecek yasal faizi ile Özel Çapa Medilife Hastanesi Çelebi Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti. ile çocuk doktoru Demet Divrikli’den alınarak Kenan Gürhan’a ödenmesine hükmetti. Gürhan’a yargılama sürecinde geçici olarak ödenen 200 bin TL’nin, 7 Mart 2011 ile 22 Aralık 2020 tarihleri arasındaki yasal faizinin de Özel Çapa Medilife Hastanesi Çelebi Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti. ile Demet Divrikli’den alınarak Gürhan’a ödenmesine karar verdi. Tarafların karara itiraz etmesi üzerine dosya İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne (BAM) gönderildi. Dosyayı inceleyen İstanbul BAM 19’uncu Hukuk Dairesi, yerel mahkemece kurulan hükmün hukuka uygun olduğunu belirterek tarafların yaptığı itirazı reddetti. Tarafların karara itiraz etmesi üzerine dosya bu kez Yargıtay’a gönderildi. Yargıtay dosyaya ilişkin kararını henüz açıklamadı.
‘YETKİLİLERE SESLENİYORUZ’
Mart 2011’de dünyaya gelen oğlunun 14 yaşına girmek üzere olduğunu belirten baba Erkan Gürhan, “Oğlum 14 yaşında, 14 yıldır adalet arayışımız sürüyor. Konuşamıyor, yürüyemiyor, kafasını tutamıyor. Tek kişi bakamıyor. Artık anne-baba beraber bakıyoruz. Dosya şu an Yargıtay’da. Yetkililere sesleniyoruz. Dosyanın bir an önce sonuçlanmasını istiyoruz, adalet bekliyoruz” dedi.
ERGENEKON KUMPASI: Örgüt üyesi hâkim ve savcıların kurduğu en büyük kumpas Ergenekon soruşturması oldu. Ümraniye’deki bir gecekonduda 12 Haziran 2007’de 27 el bombasının ele geçirilmesiyle başlayan süreçte aralarında emekli Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un da bulunduğu yüzlerce kişi Silivri Cezaevi’ne konuldu. Yıllarca süren yargılamalar sonunda Ergenekon davasının kumpas olduğu ortaya çıktı.
BALYOZ DAVASI: Türkiye, “Balyoz” adını ilk kez Taraf gazetesinin 20 Ocak 2010 tarihli haberiyle duydu. Kumpas belge, CD ve ses kayıtlarına ilişkin dosyaların 30 Ocak 2010’da savcılığa Mehmet Baransu tarafından bavulla teslim edilmesinin ardından yargı süreci başladı. 365 asker yıllarca cezaevinde kaldı.
‘KOZMİK ODA’YA GİRİLDİ: Bülent Arınç’a suikast ihbarı üzerine başlatılan soruşturmada Genelkurmay Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’nın 11 ve 16 No’lu odalarında arama yapıldı. 20 gün süren arama sonucu CD, dosya ve harddisk’lerden oluşan “gizli belgeler” FETÖ ile bağlantılı oldukları ortaya çıkan TÜBİTAK uzmanı bilirkişilere çözümletildi. ‘Kozmik oda’ davasında TSK’nın devlet sırrı niteliğindeki belgeleri ele geçirildi.
FUTBOLDA ŞİKE YALANI:
Bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden olan ve haksız kazanç elde eden “Yenidoğan Çetesi” hakkında hazırlanan iddianamede örgüt üyelerinin kan donduran yüzlerce konuşması da delil oldu.
İKİ HEMŞİRE DALGA GEÇİYOR
İddianamede, 11 hastanenin hasta takibini yapan tutuklu şüphelilerden hemşire Hasan Basri Gök ile hemşire Hakan Doğukan Taşçı arasında geçen bir konuşma örgütün pervasızlığını gözler önüne serdi. Örgüt lideri olduğu öne sürülen Dr. Fırat Sarı’nın kendilerine ödeme yapmadığından şikâyet ederek solunum tedavisinde kullanılan bir ilacı, Sarı’dan gizli olarak satıp para kazanmaya ilişkin planlar yapan iki şüpheli, aralarında konuşurken cezaevine gireceklerine, haklarında haberler yapılacağına dair şakalaşarak gülüyorlar. O konuşmalar ise iddianamede şöyle yer aldı:
YAN YANA FOTOĞRAFLARIMIZI BASARLAR
HASAN BASRİ GÖK: Doğukan, el altından satalım.
HAKAN DOĞUKAN TAŞÇI: Hocadan nasıl gizli saklı yapcan?
GÖK: Haberi olmaz ki.
İSTANBUL Beykoz’da 26 Eylül 2024’te sosyal medya üzerinden yayınlanan spor programından çıkan Serhat Akın, silahlı saldırıya uğramıştı. Akın’a, sol ayağından iki, sağ ayağından bir mermi isabet etmişti. Saldırıyı gerçekleştiren şüpheli, kendisini motosiklette bekleyen diğer şüpheli ile olay yerinden kaçarken, Akın hastaneye kaldırılmıştı. Aralarında tetikçi Ozan Dalmaz ile motosikleti süren Osman Mukan’ın arasında bulunduğu 5 şüpheli ‘tasarlayarak kasten öldürmeye teşebbüs’ suçundan tutuklanmıştı. M.A. ise yurtdışı çıkış yasağı ve imza adli kontrolü uygulanarak serbest bırakılmıştı. Dalmaz ile Mukan’ın saldırı talimatını, Gürcistan’daki akrabaları firari H.Ş.’den aldıkları ve eylemi 250 bin TL karşılığında gerçekleştirdikleri iddia edilmişti.
‘AMACIM GÖZDAĞI VERMEKTİ’
Soruşturma kapsamında tutuklanan şüphelilerin ifadelerinin detayları ortaya çıktı. Üzerlerine atılan suçlamaları kabul etmediklerini belirten şüpheliler ifadelerinde özetle şunları söyledi:
- Ozan Dalmaz: Amacım Serhat Akın’ı öldürmek değil, sadece gözdağı vermekti. Bu eylemi uzaktan akrabam olan şu an yurtdışında olduğunu bildiğim H.Ş.’nin, beni arayıp tehdit etmesi nedeniyle gerçekleştirdim. Olayın sebebini H.Ş.’ye sorduğumda bana çıkıştı. Herhangi bir sebep söylemedi. Bu işi para karşılığında da yapmadım. Parayı teslim alan Osman Mukan’dır. Osman’ın parayı kimden teslim aldığını da bilmiyorum. Osman Mukan’ın aleyhime ifadelerini kabul etmiyorum. Osman, H.Ş.’den korktuğu için böyle bir beyanda bulunmuştur. Henüz Beykoz’a gelmeden önce ben ve Osman, H.Ş. ile görüşmüştük. H.Ş., Beykoz’daki konumun bilgisini hem bana hem Osman’a atmıştı. Parayı getiren Yunus Görecek’i tanımıyorum.
- Osman Mukan: Ozan Dalmaz’ın hakkımdaki aleyhe beyanlarını kabul etmiyorum. H.Ş. ile sadece Ozan görüştü. Olay yerinin konum bilgisini H.Ş. bana değil yine Ozan’a atmıştı. Bu olayda, motosiklet kullanmak dışında hiçbir eylemde bulunmadım. Ayrıca olaydan bir gün sonra benim H.Ş. ile görüşüp, bu görüşme üzerine evden çıkıp parayı teslim aldığım doğru değildir. Parayı aldım ancak Ozan’ın bana söylemesi üzerine aldım. H.Ş. ile ben görüşmedim. Ozan, parayı getiren kişi ile de konuşuyordu. Kişinin isminin Yunus Görecek olduğunu ifadelerden öğrendim. Ozan’ın, H.Ş. tarafından tehdit edildiğini söylemesi de doğru değildir. Kesinlikle Ozan, bu eylemi tehdit altında yapmadı.
PARAYI SORGUSUZ TESLİM ETMİŞ
Engin ve Dilan Polat çiftinin de arasında bulunduğu 28 şüpheli, “kara para aklama” iddiasıyla yargılanıyor. Hakkında hazırlanan iddianamede başka bir soruşturma kapsamında cezaevinde bulunan Erkan Şahin’in tanık olarak verdiği ifade yer aldı. Şahin’in ifadesi, şüpheli Engin Polat’ın yasadışı bahis organizasyonlarından para akışı sağladığına ilişkin iddiaların delili olarak iddianamede yer aldı. Kendisinin de fenomen olduğunu belirten Erkan Şahin, ifadesinde anlattıkları ile “Fenomenler dünyası”ndaki ilişkileri de gözler önüne serdi.
Erkan Şahin iddianamede yer alan ifadesinde özetle şunları anlattı: “Soruşturmanızda bulunan Engin Polat ve Dilan Polat çiftini de Seyhan Soylu’nun çalışanı Ahmet Selim Yazıcı vasıtasıyla tanıdım. 2021’de Ahmet Selim’in bana bir fenomen yapılanması olduğundan bahsetmesi üzerine Dilan ve Engin ile tanıştım.
‘LİNÇ PAYLAŞIMLARI YAPTI’
16 Mart 2021’de, ben, Ahmet Selim, Dilan, Engin ve takma ismi ‘Mıstık’ (örgüt yöneticisi Mustafa Özalp) olan Mustafa isimli şahısla Ortaköy’de buluştuk, sohbet ettik. 16 Mart 2021’de başlayan süreç, 2022 Şubat ayına kadar gerçekleştirdiğimiz birçok işbirliği, tanıtım filmi ve sosyal medya etkileşimleri ile gelişerek devam etti. 2022 Şubat ayına geldiğimizde çok yakın bir arkadaşımın o dönem sevgilisi olan Ece Taylan Ronay ile tanıştık. Sonrasında Ece Ronay ile bir video çektim ve paylaştım. Bu videoyu ‘Mıstık’ gördü ve benim Instagram hesabımı kapattırdı. Durumu Dilan Polat öğrenince benim hakkımda linç edici ve saldırgan paylaşımlar yapmaya başladı.
Dilan Polat ile Ece Ronay’ın arasında o dönem güzellik merkezlerinin açılacağı ilçeler ve semtler kapsamında bir anlaşmazlık varmış. Ticari rekabet halinde olduklarından birbirlerine antipati duyuyorlardı. Bu olayları yaşadıktan sonra ‘Mıstık’ bana açık açık, ya sadece onlarla çalışmam gerektiğini ya da beni sosyal medyada bitireceklerini, barındırmayacaklarını söyledi. Sinirlendim ve bu kızgınlıkla onların cep telefonlarına ve bilgisayarlarına uzaktan erişim sağlayıp içeriklerini görmek istedim. Biz buna bilişim dünyasında ‘rat atma’ deriz. Bir kişinin telefonuna ya da bilgisayarına rat atıldığında bütün veriler görülebilir. Kişi telefonuna rat atıldığının farkında bile değildir.
KRİPTO PARA DETAYI
Kızgınlıkla 2022 Ekim ayında Engin Polat’ın telefonuna, 2023 Şubat ayında Dilan Polat ve Engin Polat’ın telefonuna 2023 Ağustos ayında ‘Mıstık’ın telefonuna rat attım. Engin Polat’ın telefonunu takip ettiğim dönem içerisinde ICQ üzerinden yaptığın yazışma içeriklerinden yasadışı bahis ile alakalı konuşmalar yaptıklarını gördüm. Konuşmalardan anladığım kadarıyla Engin Polat, kurulan sitelere koyduğu anaparasının yüzde 40 kadarını kâr payı olarak günlük şekilde kripto para olarak geri alıyordu. Engin Polat’ın telefonuna uzaktan erişim sağladığım dönemde konuşma içeriklerinde Kenan Özkan, İlayda Topal ve Nez Demir’in kripto para transferinde yer aldıklarına dair gözlemlerim oldu.
BİLGİLERİ CİMER’E GÖNDERDİ
SOSYAL medyada “Rey” kullanıcı adlı kadının, X’de yaptığı paylaşım yıllardır yaşanan bir taciz skandalını ortaya çıkardı. Birkaç gündür böbrekleri ve kasıklarında ağrı yaşayan “Rey” hastaneye gitti. Doktorun talebi üzerine ultrason çektirdi. Ultrason sonuçlarına bakan doktor, böbreklerinde bir sorun olmadığını ancak yumurtalıklarında kist olduğunu söyledi. İddiaya göre, doktor ne iş yaptığını sordu. “Rey”in antrenör olduğunu söylemesi üzerine doktor, “Voleybol antrenörü müsün, bu boyunuzun güzelliği ondan mı geliyor?” dedi. Doktor daha sonra kadını, oturduğu konumu değiştirmek adı altında kalçasından cinsel organına doğru okşayarak aşağı doğru çekti. Kadın, doktorun bu hareketinden rahatsız oldu ancak “Galiba yanlış anladım. Sadece konumumu düzeltti” diye içinden geçirdi.
ŞİKÂYETÇİ OLDU
Doktor sonrasında “Tüylenme var mı? Bakayım” diyerek kadının boynunu okşadı. Daha sonra tişörtünü kaldırıp büstiyerinin altından elini sokup saniyeler içinde memelerini sıkarak “Bu ciciklerin ileride böyle güzel kalması için böyle sutyen kullanmamalısın” dedi. Hızla muayene masasından kalkan kadın sesini yükselterek sert bir şekilde tepki verdi. Doktor ise “Tamam, otur, dokunmayacağım artık” diye yanıt verdi. Genç kadın üstünü giyinirken, “Taciz ediyorsun” diye bağırmaya devam etti. Odadan çıkan kadın, hastane yönetimine ve karakola giderek şikâyetçi oldu.
SOSYAL MEDYADA PAYLAŞTI
Yaşadıklarını sosyal medya platformu X’te anlatan “Rey” paylaşımlarında şunlara yer verdi: “Ellerim ayaklarım titreyerek odadan çıkmaya çalışırken hâlâ ‘Gel muayeneye devam edelim’ demeye devam etti. Kapıyı açıp çıktım, tam çıkarken de kapının arkasındaki hastaları görünce ‘Kardeşim yanlış anladın’ cümleleri kurmaya devam ediyordu. Hasta haklarına, daha sonra da başhekime gittim. Her ikisi de yanlış anlamış olacağımı ima edip üzerine de ‘Şikâyet etseniz ispatınız yok. O yaşlı bir doktor, bazen onun yaşlı hastaları geliyor onlara “cicik” gibi cümleler kurabiliyor’ gibi abuk sabuk savunmalar yaptılar. Durumu yumuşatıp yıldırma politikası. Biraz sakinleyince doktor ve avukat arkadaşlarla görüştüm. Şimdilik olayın bana dönmemesi adına hastane ve doktor adı veremiyorum. Konuştuğum bir doktor arkadaşım, ‘baştan sona tüm davranışları kusurlu ve çok profesyonel, muhtemelen ilk değilsin’ dedi. Sessiz kalmak istemiyorum.”
‘ELİMDEN GELENİ YAPACAĞIM’
ELİNDEN geleni yapacağını söyleyen “Rey” şöyle devam etti: “Hasta gizliliği adı altında sizi doktor alenen taciz edebilir ama şahidiniz olmadığı için bu yanına kar kalır. Yanına bırakmamak için elimden geleni yapacağım. Muayene odasında asistan vardı ama muayene perde arkasında gerçekleşti. Hasta gizliliği için böyle olmalıymış. Yani şahidim yok. Asistan benim verdiğim tepkiyi ve sesimi yükseltmemi duymuştur ama ne faydası olur bilmiyorum. Tacizi ispatlayabileceğim başka da bir şey yok. Adam dün beni taciz etmiş, ifade verip suç duyurusunda bulunmuşum, gece saat 12.00’de ifadeye gitmiş. Bugün sabah mesaiye başlayıp aynı şeyleri yapmaya devam etmiş. Adamdaki ve hastanedeki rahatlığa bakar mısınız?”
YÜKSEK getirili fon vaadi altında aralarında futbol dünyasının ünlü isimleri Arda Turan, Fernando Muslera, Emre Belözoğlu ve Selçuk İnan’ın da olduğu 21 kişiyi dolandırdığı iddiasıyla yargılanan banka müdürü Seçil Erzan davasında, 5 müştekinin şikâyetleri üzerine hazırlanan iki yeni iddianame, İstanbul 41’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ana dava dosyasıyla birleştirildi. Erzan’dan şikâyetçi olanların sayısı 26 olurken hakkında istenen hapis cezası ise 275 yıla yükseldi.
Hazırlanan iddianamede, Çorlu’da pazarcılık yaptıkları belirtilen Hacer Çorbacı ve Hasan Çorbacı’nın Seçil Erzan ile babasının pazarcı olması nedeniyle tanıştıkları anlatıldı. İddianamede Erzan’ın, Çorbacı çiftinden 82 bin lira aldığı, üzerine de 43 bin lira kredi çektirerek sanık Hüseyin Eligül’ün hesabına gönderttiği belirtildi.
ISLAK İMZALI YAZI
Hazırlanan diğer iddianamede ise Kaan Sinih, annesi Sevgil Sinih ve babası Tursun Sinih’in kendilerine yüksek getiri vaat eden Erzan’a 2 milyon 250 bin lira ve 150 bin dolar verdikleri, müştekilerin bu paranın 1 milyon 550 bin lirasını geri aldığı ifade edildi. İddianamede, Kaan Sinih’in ifadesi de yer aldı. Kaan Sinih şunları anlattı:
“1 Nisan 2022’de fondaki paramdan çekmek için Seçil Erzan’a mesaj attım, ‘250 bin TL para lazım’ dedim. 13 Mayıs’ta, ‘Birazdan hesabına para yatacak’ diye mesaj attı. Nazlı Can’ın hesabından, Denizbank hesabıma 250 bin TL yattı. Annem 31 Mayıs 2022’de şubeye gitmiş, Seçil Erzan’a ‘Bize hiç bilgi vermiyorsun, paramız ne kadar oldu? Bana bir evrak ver’ demiş. Seçil Erzan da anneme nominal bakiye 8 milyon 750 bin TL yazılı şube müdürü kaşeli ıslak imzalı bir yazı vermiştir. Nisan 2023’te medyaya yansıyan haberlerden dolandırıldığımızı anladık.”
İMZALADIĞI BELGEYİ HATIRLAYAMADI
SEÇİL Erzan, soruşturma aşamasında verdiği ifadesinde şunları söyledi: “Müştekilere fonlardan bahsetmiştim. Olay tarihinde sadece Kaan’dan 150 bin USD para almıştım. Özel fon olarak belirttiğim aile fonumuza yatırmıştım. Hesap müştekilere ait bir hesap değildir. Bu hesap, benim hisse senedi, döviz ve fon işlemleri olan hesabımdır. Bu hesapta parayı işlettikten sonra fazlasıyla Kaan’a parayı iade ettim. Kimseyi dolandırmadım. İmzam ve yazım olduğu iddia edilen belgeyi hatırlayamadım. Suçlamaları kabul etmiyorum.”
İSTANBUL Sancaktepe’de 20 Ekim 2023’te, iddiaya göre, uyuşturucu madde etkisi altındaki Sezgin Açık (23), Paşaköy TIR garajında bulunan babasına ait lojistik şirketinin içerisinde, firma adına kayıtlı hafriyat kamyonuna bindi. Anne ve babasını arayarak kendisini almalarını istedi. Garaja gelen baba İbrahim Halil Açık, dorse imdat frenini çekmeye çalışırken oğlunun sergilediği agresif tavır nedeniyle yere düştü. Sezgin Açık, hafriyat kamyonu ile anne ve babasının geldiği otomobile çarparak hızla garajdan ayrıldı. Baba, oğlunu ihbar etti.
PATLAK LASTİK BİLE DURDURUMADI
Sezgin Açık, uygulama alanında Maltepe Devriye Ekipler Amirliği’ne bağlı ekip amiri Lütfü Baykar (53) ile aynı ekipte bulunan 6 bekçi tarafından durdurulmak istendi. Kullandığı aracın hızını kesmeyerek uygulama alanına doğru süren Sezgin Açık, bir vatandaşın aracına çarpıp önüne katarak orada bulunan emniyet aracı ile aracın dışında bulunan Lütfü Baykar ve bekçi Kerem Atay’a çarptı. Uygulama alanında ekip otomobili içinde bulunan bekçiler Eren Saydık, Doğan Can Külünk de kaza nedeniyle yaralandı. Açık, polis memuru Lütfü Baykar ve bekçilere çarptıktan sonra hız kesmeden kaçmaya devam etti. 6 resmi ve çakarlı polis aracının takip ettiği Açık, orta refüj üzerine çıkıp hızla ters şeride geçerek, defalarca dur ihtarı yapılmasına rağmen kaçmaya devam etti. Polis ekipleri durdurmak için hafriyat kamyonunun lastiklerine ateş etti ancak Açık, kamyonun lastikleri patlak bir şekilde kilometrelerce ilerlerken önüne çıkan otomobillere de çarparak zarar vermeye devam etti. 4 otomobile ve bir taksiye çarpan Sezgin Açık, Ataşehir’de de 3 otomobile daha çarparak ilerleyemez hale gelince yakalanarak gözaltına alındı. Kanında uyuşturucu ve uyarıcı madde tespit edilen Açık, sevk edildiği nöbetçi hâkimlik tarafından tutuklandı.
Lütfü Baykar
22 GÜN SONRA YAŞAM SAVAŞINI KAYBETTİ
Kazada yaralanan polis memuru Lütfü Baykar, 12 Kasım 2023’de tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Açık’ın çarptığı bir bekçi ağır yaralanırken 5 bekçi ise hafif yaralandı. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Sezgin Açık’ın, ‘kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle bir suçu veya başka bir suç delilini gizleme, yakalanmamak amacıyla öldürme-öldürmeye teşebbüs’, ‘silahla ve kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle yaralama-yaralamaya teşebbüs’, ‘kamu malına zarar verme’ suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ile 17 yıldan 39.5 yıla kadar hapis ile cezalandırılması istendi.
İstanbul’da bayramın ikinci günü özellikle toplu taşıma istasyonlarında yaşanan yoğunluk bayramın son günü de devam etti. Ulaşımın ücretsiz olması nedeniyle başta Marmaray olmak üzere toplu taşıma istasyonlarında yine yoğunluk yaşandı. Bazı vatandaşlar Eminönü, Gülhane Parkı, Sarayburnu ve Beşiktaş sahillerinde yürüyüş yapıp fotoğraf çektirdi, bazıları ise balık tutarak güzel havanın tadını çıkardı. Başta Sultanahmet olmak üzere tarihi yarımadadaki tarihi ve turistik yerleri gezme fırsatını değerlendiren vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği diğer adresler ise Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesi oldu. Vatandaşlar parklarda da aileleriyle vakit geçirdi.
SAHİLDE DE YOĞUNLUK YAŞANDI
Vatandaşların İstanbul Boğazı sahilindeki semtlere ilgi göstermesi nedeniyle de sahil yollarında trafik yoğunluğu yaşandı. Vatandaşların bir kısmı ise ormanlık alanlardaki piknik ve mesire alanlarını tercih etti. Bu güzergâhlardaki yollarda da uzun araç kuyrukları oluştu.
ADALAR’A YOĞUN İLGİ
İSTANBUL’da bayram tatilini ve sıcak havayı fırsat bilerek Büyükada’ya gidenler yoğunluk oluşturdu. Ücretsiz yapılan Şehir Hatları vapur seferlerinde bazı yolcular yerde ve ayakta yolculuk etti. Büyükada’ya gelenlerin kimi bisiklet kiralayarak kimi ise elektrikli araçlarla adayı gezdi. Elektrikli araçların yer aldığı duraklarda uzun kuyruklar oluştu. Kafe ve restoranlar, gün boyu adayı ziyaret edenlerle doldu.
Ramazan Bayramı tatilinde megakent İstanbul’da kalmayı tercih eden vatandaşlar, havanın güneşli ve güzel olmasıyla birlikte sahilleri ve meydanları doldurdu. İstanbullular dün sabah saatlerinde bayramlaşmalarını yaptıktan sonra İstanbul Boğazı kıyısındaki semtlerde yürüyüş yaptı.
Bazı vatandaşlar da sahilde oltalarıyla balık tutarken, turistlerin yoğun olarak gittikleri yerlerin başında Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesi oldu. Taksim Meydanı’nda bulunan güvercinlere de büyük ilgi gösteren turistler, hatıra fotoğrafı çektirerek güvercinlere yem atmayı da ihmal etmediler.
Bayramın ilk günü kent genelinde trafik yoğunluğu yaşanmadı. Deniz kenarında vakit geçirmek isteyenler nedeniyle sahil yollarında zaman zaman yoğunluk oluştu.
PANDEMİDEKİ GİBİ ANA ARTERLER BOŞ KALDI
İstanbul’un ana arterleri ve köprülerde yaşanan trafik yoğunluğu bayramın ilk gününde yerini sakinliğe bıraktı. Vatandaşların tatillerini İstanbul dışında geçirmesiyle araç trafiğinden eser kalmadı. D-100 Karayolu, TEM Otoyolu, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nde trafik akışı rahat bir şekilde sağlandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) verilerine göre dün saat 09.00 sıralarında trafik yoğunluğunun yüzde 1 olduğu görüldü. Akşam saatlerinde ise bayramlaşma dönüşü trafik artttı, yoğunluk yüzde 70’i geçti.
İSTANBUL Gayrettepe’deki Yıldız Posta Caddesi Gündoğdu Sokak’taki Masquarade Club, kentin en eski eğlence mekânlarından biri. 60 daireli, 12 katlı binanın eksi 1 ve eksi 2. katlarında yer alıyordu. Girişi de adeta labirenti andırıyordu. Gece kulübü ramazan ayının başında tadilata alındı. Her iki katına da yeni localar eklenip, duvarları yenileniyor ve ses izolasyonu yapılıyordu. İddiaya göre, Beşiktaş Belediyesi’nden tadilatla ilgili izin de alınmamıştı.
OKSİJEN TÜPÜ PATLADI
Dün saat 12.47’de içerideki çalışmalar sürüyordu. Bayrama kadar bitirilecekti. Loca yapımında çalışan işçilerin kaynak yapmak için kullandığı oksijen tüplerinden biri patladı. Alevler yalıtım malzemelerine de sıçradı. Uzmanlara göre, gece kulübünün kapısı adeta baca görevi yaparak alevleri körükledi ve tek çıkışı da kapattı. İtfaiye birkaç dakika içerisinde müdahale etti ve alevleri söndürdü. Ancak içeri girdiklerinde tam bir facia ile karşılaştı. İtfaiye erleri kendi canlarını hiçe sayarak işçileri dışarı çıkartmaya çalıştı. Ancak 29 işçiden kimi yanarak, kimi dumandan zehirlenerek hayatını kaybetmişti. İki kişi ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Kimliği belirlenen 24 çalışanın DJ Gökay Tevlek, tadilat işçisi Kadir Orhanoğlu, Emrah Demiroğlu, Alparslan Salih Derelioğlu, Ahmet Sever, asansör ustaları Fahrettin Korkut ve Musa Korkut, Özkan Baş, Gökhan Yıldırım, Sinan Yılmaz, Barış Güngör, Mehmet Okumuş, aşçı Atanur Aladağ, kaynak ustaları Yılmaz Kıhrı, Akın Kıhrı ve Rıdvan Özyer, Muhammet Ali Yıldırım, Binali Çayır, Sinan Yılmaz, Mehmet Okumuş, Muhammet Ali Yıldırım, Adem Özçelik, Rıdvan Özyer, Şivan Bolu olduğu açıklandı.
8 GÖZALTI
İstanbul Emniyeti, gece kulübünün işletmecileri ‘kasten yaralama’dan kaydı olan Şahzade Ş., (50) Mehmet Menduh C. (45) ve ‘kasten yaralama’dan suç kaydı olan mesul müdür İsmet Ş., (65) ‘uyuşturucu kullanmak, 6136 sayılı ateşli silahlar kanununa muhalefet ve kasten yaralama’dan suç kaydı olan işletme müdürü Arda Arman P. (26), ‘cinsel taciz’den suç kaydı olan muhasebeci Salim A. (39) ve tadilatla ilgili metal işleri sorumlusu Kahraman E. ile 2 kişiyi gözaltına aldı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “3 Cumhuriyet savcısı görevlendirilmiştir. İş güvenliği ve yangın konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi ekibi de çalışmalarını sürdürmektedir” dedi.
İstanbul Valisi Davut Gül, “Gece kulübünün 1987 yılında aldığı bir ruhsat var. Bu ruhsat 2018 yılında yenilenmiş” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, İçişleri Bakanı Yerlikaya’yı telefonla arayarak bilgi aldı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “Yangınla ilgili 2 mülkiye müfettişimiz görevlendirilmiştir” açıklaması yaptı.
Cinayeti işleyen Erkan Baykut (24) Beyoğlu’nda gözaltına alınmış sonrasında tutuklanmıştı. Pişkin’in öldürülmesine ilişkin soruşturmayı tamamlayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Erkan Baykut’un ‘Kasten öldürme’ suçundan müebbet hapis ile cezalandırılmasını istedi. Öte yandan Baykut ifadesinde “Ramazan Pişkin’i tanımıyorum. Kendisini Saboor Muradi isimli Afgan uyruklu kişi zannettim” demişti.
Hüseyin Keskin, 2003’de 15 aylık bebeği Armağan’ı kablo ile başına vurarak, tekme ve yumruklayarak, eşarpla boğazını sıkarak, duvara fırlatarak korkunç şekilde öldürdü. Keskin, bebeği tek başına kefenleyip, cenaze namazını da kıldıktan sonra bir arkadaşı ile Arnavutköy mezarlığına giderek gizlice başka bir bebeğe ait mezara gömdü. Korkunç cinayet, çocukları V. K., E. E. ve H. G. A.’nın 2016’da Arnavutköy İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne yaptıkları ihbar ile ortaya çıktı. Soruşturma kapsamında 9 Haziran 2022’de baba Hüseyin Keskin’in gösterdiği yerdeki mezar açıldı. Açılan mezarda 2 farklı bebeğe ait kemikler bulundu. Yapılan incelemede bebeklerden birinin DNA’sının Hüseyin Keskin ile uyumlu olduğu tespit edildi.
DURUŞMADA TUTUKLANDI
Olaydan 20 yıl sonra 2023’de hazırlanan iddianamede Keskin’in “Olası kastla nitelikli kasten öldürme” suçundan müebbet hapisle cezalandırılması istendi. Keskin, İstanbul 36’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi’nce 13 Şubat 2024’de görülen duruşmada, bebeğin defnedilmesi ile ilgili şüpheli durumların olması, atılı suçun vasfı ve istenen ceza miktarı dikkate alınarak tutuklandı. İstanbul 36’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde önceki gün görülen duruşmaya tutuklu sanık Hüseyin Keskin cezaevinden SEGBİS ile katıldı. Babasından şikâyetçi olan V. K. ise duruşma salonunda hazır bulundu.
DELİL YOK DİYEREK TAHLİYE İSTEDİ
Son savunmasını yapan Hüseyin Keskin, “Hiçbir delil yok. Sadece yorum yapılıyor. Çocuklarımın anneleri, çocuğumuz öldüğünde ilk benimle paylaştı. Kurumda kalan çocuklarım bu olayı bir araya gelerek uydurmuşlardır. Eşimi seviyorum ve 5 tane pırlanta gibi evladım var. Öcü gibi bekliyorum. Müştekiler harici diğer aile üyelerinin tanık olarak dinlenmesini istiyorum. Beraatımı ve tahliyemi talep ediyorum” dedi. Kararını açıklayan mahkeme, Hüseyin Keskin’i takdir indirimi uygulayarak “kendini beden bakımından savunamayacak durumda bulunan çocuğunu kasten öldürme” suçundan müebbet hapis cezasına çarptırdı.
‘ŞİDDETTEN KAÇIP YURDA SIĞINMIŞLAR’
- Babalarından şikâyetçi olan kardeşlerin avukatı Ronay Akay Kaya ise “Kayıt dışı çocuk olup ölenler de var. Çocukları nüfusa kaydetmediğinden dolayı çocukların ölüm kaydı yoktur. Çocukların annesi kaç çocuk doğurduğunu bilmiyor. Annenin bugüne kadar 13 çocuğu olduğu ve 9’unun yaşadığına dair ifadesi var. Müvekkillerim şiddetten kaçıp yurda yerleşmişlerdir. Ölen çocuğun saatler önce sanık tarafından şiddete uğradığını kanıtlamış bulunmaktayız. Sanığın kasten öldürmekten cezalandırılmasını talep ediyoruz” diye konuştu.
Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na düzenlenen anmaya, şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın babası Hakkı Kiraz, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Şaban Yılmaz, İstanbul Adalet Komisyonu Başkanı Bekir Altun, İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş ile meslektaşları ve baro temsilcileri katıldı. Şehit Savcı Kiraz’ın makam odası ziyaret edilerek karanfil bırakıldı ve Kuran’ı Kerim okundu. Törende konuşma yapan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç özetle şunları söyledi: “Ülkemizi, milletimizi, adalet teşkilatımızı hedef alan terör örgütü mensupları, hangi kılığa bürünürse bürünsün adı, sanı, cismi, cürmü ne olursa olsun önünde sonunda adalet karşısında hesap vermekten kurtulamaz, adaletten kaçamaz. Kim bu suçu işlerse bedelini en ağır şekilde ödemeye mahkûmdur. Masum bir insanın yaşam hakkını elinden almak bu dünyada en aşağılık, en büyük suçlardan biridir. Her nerede ve her ne şekilde olursa olsun terör bir insanlık suçudur. Bu suçu işleyenler insanlığın ortak düşmanıdır.”
‘ALIŞAMIYORUZ’
Şehit Savcı’nın babası Hakkı Kiraz, “2015’ten bu yana acımız taze. Yokluğuna bir türlü alışamıyoruz” diye gözyaşı döktü.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) yargılama aşamasında ortaya çıkan yeni deliller doğrultusunda mahkemeye yazı gönderdi. BDDK, Erzan’ın suç tarihinde çalıştığı bankanın görevlileriyle yaptığı iletişim başta olmak üzere tüm yazışmalarının, varsa telefon tapelerinin dökümünün, görevlendirilen bankalar yeminli başmurakıbına gönderilerek incelenmelerinin sağlanmasını istedi.
- İSTANBUL’U KAZANMAK MURAT’A YAKIŞIR: Burada, Başkent Millet Bahçesi’nde bir araya gelen sizler, sadece Ankara’ya, sadece ülkemize değil tüm dünyaya mesaj veriyorsunuz. Bu millet bahçesini Murat Kurum kardeşimiz bakanken yaptı. Şimdi İstanbul’u kazanmak Murat kardeşimize yakışır. Keçiören’de de Turgut Altınok kardeşimiz birçok eserleriyle oraya damgasını vurdu.
- BUNLARDAN KURTULALIM ARTIK: Asıl mühim olan, Ankara’yı tüm vasıflarına uygun eser ve hizmetlerle donatmaktır. Mevcut Ankara Belediye Başkanı şu 5 yılda Allah aşkına ne yaptı ya? Yollarımızın hali ortada. Çöp, çukur, çamur... Bu CHP’nin pratiğidir. Bundan başkasını bunlar yapamaz. İstanbul’da da öyleydi. Çöp, çukur, çamur... Onlardan devraldık. Ankara da öyle. Bunlardan artık kurtulalım. 5 yıl boşuna geçti. Onun için 31 Mart çok önemli. Ankara’yı başkentlik sıfatına uygun hizmet veremeyenlerden kurtarmanın vakti çoktan gelmiştir.
- NEDİR BU YAVAŞLARDAN ÇEKTİĞİMİZ: Bunca yılın Ankaralısı olarak, şehrin nereden nereye geldiğini de nerede durduğunu ve hatta gerilediğini de bizzat görüyoruz, biliyoruz. Ankara daha fazla yavaşlamayı, daha fazla ataleti kaldıramaz. Nedir bu yavaşlardan çektiğimiz? Ankara’yı içine düştüğü bu sıkışmışlık, çaresizlik, dayatma halinden bir an önce kurtarmak gerekiyor. Ulaşımda çektiğimiz sıkıntı hepinizin malumu, trafikte çektiğimiz sıkıntı hepinizin malumu.
Başkentimizi içinde oturanlarının ve çalışanlarının huzurla ‘İşte benim şehrim’ diyeceği konuma getirmek arzusundayız. Caddeleriyle, parklarıyla, ulaşımıyla, altyapısıyla, sosyal ve kültürel donatılarıyla hep birlikte gurur duyacağımız bir Ankara’nın peşindeyiz. Çok mu şey istiyoruz? Hayır, hepsi mümkün.
- HAVALİMANI METROSUNU 2028’DE TAMAMLAYACAĞIZ: Ankara’ya son 21 yılda 1 trilyon 91 milyar lira tutarında kamu yatırımı yaptık. Başkentray’ı Yenikent’e kadar uzatıyoruz. Toplam 7 istasyonlu Keçiören Kuyubaşı-Esenboğa Havalimanı-Yıldırım Beyazıt Üniversitesi metro hattını yatırım programına aldık, yakında ihalesine çıkacağız. Esenboğa Havalimanı ile Kızılay’ı birbirine bağlayacak olan bu metro hattını inşallah 2028 yılında tamamlamayı hedefliyoruz. Ankara YHT Garı-Etlik Şehir Hastanesi-Ovacık metro hattının etüt projesini hazırlamaya başlıyoruz. Sincan metrosuyla Çayyolu metrosunu birleştirmeyi planlıyoruz.
PARA KULELERİNİ İZAH EDEMEDİLER
Erdoğan, konuşmasında muhalefete de sert eleştirilerde bulundu: “CHP geçen seçimlerde o zamanki ismiyle HDP’yle gizli-saklı işbirliği yapmıştı. Bu seçimlerde yine utana sıkıla, adını koyamadıkları ama altta belediye başkanlıklarını, belediye meclis üyeliklerini, belediye bürokrasisini paylaştıkları kirli bir pazarlığa giriştiler. Ortada, kapağını kaldırdıkça sürekli yeni şeyler çıkan bir ‘matruşka ittifakı’ var ve bundan seçmenin haberi yok. Onlar da ne olup bittiğini anlamaya çalışıyor. Ortaya bir de deste deste ne çıktı? Dolarlar, Euro’lar. Şimdi mahkemelerde hesap veriyorlar. CHP’den hiçbir Allah’ın kulu çıkıp da para kulelerinin doğru dürüst izahını yapamadı. Öyle ya birine para gönderecekseniz, internet bankacılığı duruyorken; valize, çantaya ve bunları taşımak için 6-7 kişiye ne gerek var? Son derece makul bu soruları cevaplamak yerine, suçu AK Parti’ye yüklemeye kalktılar. Parayı getiren CHP belediyesinin bürokratı, parayı toplayan CHP Belediye Başkanı’nın müdürü, parayı aldığı söylenen kişinin beyan ettiği rakamlarla, ortadaki meblağın ilgisi yok. Ama suçlu AK Parti. Türk siyaseti çok yüzsüzlük, çok utanmazlık, çok pişkinlik gördü fakat böylesiyle ilk defa karşılaşıyoruz.”
CHP İstanbul İl Başkanlığı’nda çekildiği öne sürülen ‘para sayma’ görüntülerine ilişkin soruşturmada, CHP İstanbul eski İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun şüpheli olarak ifadesi alındı. Kaftancıoğlu yaklaşık 2.5 saat süren ifadesinde il binasının alınış sürecini detaylı olarak anlattı. Binayı almak amacıyla ‘Bir tuğla da sen koy’ kampanyası başlattıklarını ifade eden Kaftancıoğlu şunları kaydetti: (Binayı) Bizzat gördüm ve çok beğendim. Ancak Avukat bey mal sahibinin binanın gerçek değerini tapuda resmi olarak gösterilmesini kabul etmeyeceğini söyledi. Siyasi partiler taşınmaz satın alımlarında herhangi bir vergi ödemedikleri için ben özellikle satın alınan gerçek değerin tapuda resmi olarak gösterilmesi konusunda ısrarcı oldum.
SORUMLULUK BANA AİT
O tarihlerde uzun süredir bina arayışı içerisinde olmamız ve binanın CHP il örgüte çok yakışacağını düşündüğümden dolayı, satıcının bize ilettiği tapuda rayicin üzerindeki bedel olan tapu bedeli ile geriye kalan kısmın elden verilmesini kabul ederek binayı satın alma konusunda anlaştım. Bu konuda bütün sorumluluk bana aittir.
Kaftancıoğlu “Ali Rıza Braka’ya elden ödenen 17 milyon TL parti gideri olarak veya herhangi bir kayıt altında resmi bir belgede yer almakta mıdır?” sorusuna da “Bu 17 milyon TL’nin parti gideri olarak kaydedilip kaydedilmediğini bilmem mümkün değildir. Bu konuda gider kaydı tutmak benim yetkim ve görev alanımda olan bir şey değildir.”
Kaftancıoğlu CHP olarak hiç kimseye komisyon vermediklerini de ifade etti.
İstanbul Beyoğlu’nda 26 Eylül 2010 günü apartman boşluğunda cesedi bulunan Boston Üniversitesi mezunu 24 yaşındaki Nazlı Sinem Erköseoğlu’nun ölümüne ilişkin üçüncü kez yargılanan Can Paksoy, bir kez daha hâkim karşısına çıktı. Yargıtay’ın bozma kararına ilişkin görüşü sorulan Can Paksoy, “Karşı tarafın acısını anlıyorum ama ben suçsuzum. 14 yıldır üzerime yapışan bu leke ile yaşıyorum. İş hayatımda da normal hayatımda da herkes bana ‘Acaba yaptı mı?” diye şüphe ile yaklaşıyor. Adaletin er ya da geç ortaya çıkacağını biliyorum” dedi.
MÜEBBET HAPSİ İSTENDİ
Duruşma savcısı, sanık Paksoy’un müebbet hapisle cezalandırılmasını istedi.
Yargıtay’ın bozma kararına uymayarak eski kararında direnen mahkeme heyeti, Paksoy’un mahkumiyetine inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatına karar verdi. Paksoy hakkındaki yurtdışına çıkış yasağını da kaldırdı.
İSTANBUL Kağıthane’de oturan Anahit Khachatryan, 10 Mart günü ördeği ‘Pamuk’la birlikte alışverişe gitti. Yolda yürüdükleri sırada ‘Pamuk’a bir taksi çarptı. Khachatryan’ın hemen veterinere götürdüğü Pamuk aynı gece öldü. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunan Khachatryan, ördeğine çarparak öldüren şahsın tespit edilerek cezalandırılmasını istedi.
‘HİÇBİR HAYVAN BÖYLE ÖLMEMELİ’
19 yıl önce Ermenistan’dan Türkiye’ye gelerek burada yaşamaya başladığını belirten Anahit Khachatryan, gözyaşlarına boğularak yaşadıklarını şöyle anlattı: “Pamuk’a 2 yıldır ben bakıyordum. Çocuğum gibiydi. O gün akşam üzeri dışarı çıktık. Taksi ona vurdu. Şoförden Pamuk’u veterinere götürmesini istedim. Bana hakaret ve küfür etti. Adalet istiyorum. Hiçbir hayvan bu şekilde ölmeyi hak etmiyor. İster sokak hayvanı ister evcil hayvan... Ördek olsa, kedi olsa, köpek olsa, inek olsa önemli değil. Pamuk’u ezerek öldüren araç sürücüsünden davacı ve şikâyetçiyim.”
İSTANBUL Arnavutköy’de yaşayan ilahiyat fakültesi mezunu Hüseyin Keskin’in çocukları V.K., E.E. ve H.G.A. 2016 yılında polise başvurarak, babalarının 2003 yılında kardeşleri Armağan’ı öldürdüğünü ve olayı gizlediğini ihbar etti. Polis ekipleri yaptıkları araştırmada, 2003’te öldürüldüğü iddia edilen Armağan bebekle ilgili 2010 yılında ölüm kaydı tutulduğunu tespit etti. Savcılığın koordinasyonunda yapılan soruşturma tam 6 yıl sürdü. Hüseyin Keskin, 9 Haziran 2022’de gözaltına alındı. Oğlunu öldürmediği ancak kendisinin gömdüğünü söyledi.
Hüseyin Keskin oğlunu başka bir bebeğin mezarının üzerine defnettiğini anlattı. Polisler mezarda yaptıkları kazıda iki bebeğe ait kemikler buldu. Çocuklardan biri DNA testine göre Hüseyin Keskin’in oğlu Armağan’dı. Hüseyin Keskin bu tespitin ardından tutuklanarak cezaevine gönderildi. Hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle dava açıldı. İstanbul 36’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde önceki gün görülen duruşmada savcı mütalaasını açıkladı ve Hüseyin Keskin’in çocuğunu kasten öldürdüğünü iddia etti. Hüseyin Keskin’in olayı gizlemek için bebeği kendisinin kefenlediğini, cenaze namazını tek başına kıldığını ve bir arkadaşıyla birlikte mezarlığa giderek başka bir bebeğin mezarına defnettiğini anlatan savcı, müebbet hapis cezası verilmesini talep etti.
15 aylık Armağan bebeğin cesedi, başka bir bebek mezarına gömülü halde bulunmuştu. Hüseyin Keskin’in işlediği iddia edilen cinayet, 3 çocuğunun 8 yıl önce yaptığı ihbar üzerine ortaya çıkmıştı.
‘BUNLARIN HEPSİ İFTİRA’
Savcının ardından söz alan Hüseyin Keskin, “Söyledikleri gibi vahim bir durum varsa niye 2016 yılına kadar beklemişler, anlamakta zorlanıyorum. Bir insanın evlatları tarafından lağım çukuruna atılması tarihte görülmüş bir şey değil. Bunların hepsi iftira, kumpas, tiyatro oyunudur” dedi.
Mahkeme heyeti Hüseyin Keskin’in tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.
İSTANBUL Kemerburgaz’da Oğuz Murat Aci’nin ölümüyle sonuçlanan kaza sonrası annesi Eylem Tok tarafından önce Mısır’a ardından ABD’ye kaçırılan 17 yaşındaki Timur Cihantimur’un estetik doktoru babası Bülent Cihantimur’a İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yurtdışına çıkış yasağı koyulmuş ve ifadeye davet edilmişti. Bülent Cihantimur dün, kazadan 14 gün sonra İstanbul Adalet Sarayı’na geldi. Sakallarını uzatmış, kalın çerçeveli bir gözlük ve şapka takmış, uzun bir pardösü giymişti. Tanınmamak için başını öne eğerek yürüyordu.
Bülent Cihantimur’un şüpheli olarak alınan ifadesi sırasında yapılan kimlik tespitinde aylık kazancının 1 milyon TL olduğunu söyledi. Eylem Tok’la 2011 yılında ayrıldıklarını anlatan Bülent Cihantimur ifadesinde özetle şunları söyledi: “Saat 00.30 sıralarında Eylem beni aradı. ‘Hemen gel, Timur kaza yapmış’ dedi. Taksi çağırdım. Eve girdiğimde Timur’u şok halinde gördüm. Eylem ise panik halde birileriyle konuşuyordu. Ben Eylem’e ‘Çocuğu bana ver, bir hastaneye götüreyim belki kafasını çarpmıştır. Ona göre bakalım’ dedim.
Ünlü estetik doktoru Bülent Cihantimur, sakallarını uzatmış, kalın çerçeveli bir gözlük ve şapka takmış haliyle adliyeye geldi.
‘BAVULU GÖRMEDİM’
Ayşe Ceren’in ifadesinde belirttiği şekilde ben bavul görmedim. Kliniğe gitmek üzere anlaştık. Ben de yolda Timur’a olayı anlattırmaya başlamıştım. ‘Yaralı var mı, ambulans arandı mı’ diye sordum. Kendisi bana ‘Bir-iki kişinin kafasında kan vardı ancak bir kişi yerde yatıyordu’ diye cevap verdi. Aracın şarjı bitince Timur’u diğer araca yolladım. Sonra Ayşe gelip benim aracımın arkasında Timur’un valizi olduğunu söyledi ve valizi aldı. Benim tanıdığım çalışanım Ayşe Ceren havaalanına gidileceğini bilseydi beni bu konuda uyarırdı.”
‘GELDİLER, NE İSTEDİĞİMİ SORUP GİTTİLER’
- BÜLENT Cihantimur yazılı olarak yaptığı açıklamasında, “Kaza sonrasında vefat eden Oğuz Murat Aci’nin ailesi ile temasa geçtim. Olanlar için çok üzgünüm. Kazazede aile için elimden gelen ne varsa ömrümün sonuna kadar yapacağım. Oğlumun Türkiye’ye gelmesi ve adalet önünde hesap vermesi için elimden geleni yapacağım” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Spor Kulübü Başkanı Fatih Keleş’in para sayma görüntüleriyle ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturmada, CHP İstanbul eski İl Başkan Yardımcısı Özgür Nas ve CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın eski basın danışmanı Can Poyraz şüpheli olarak ifade verdi. Fatih Keleş’in ise bugün savcılığa gelerek ifade vermesi bekleniyor.
İBB Spor Kulübü Başkanı Fatih Keleş’in para sayma görüntüleri, CHP İstanbul il binasında çekildiği iddiasıyla sosyal medyada paylaşılmıştı. Bunun üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, para sayma görüntülerine ilişkin re’sen soruşturma başlatmıştı. Soruşturma kapsamında, Fatih Keleş ile CHP İstanbul eski İl Başkan Yardımcısı Özgür Nas ve CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın eski basın danışmanı Can Poyraz ifade vermek üzere savcılığa çağrılmıştı.
Olayla ilgili dosyanın durumuyla ilgili bilgi almak için İstanbul Adalet Sarayı’na giden acılı baba Özer Aci, Cihantimur Ailesi ile bağlantılı olduğunu tahmin ettiği bir kişinin kendileriyle iletişime geçtiğini belirterek, “Maddi ve manevi yanımda olduğu söylendi. Maddi kısmını kenara bırakıp ‘Buyurun gelin’ dedik fakat şu ana kadar benimle iletişime geçen olmadı. Tam o mu onun elemanı mı bilmiyorum. Aile dostumuz aranmış, böyle konuşulmuş. Ben yine aynı sözümü tekrarladım. Anne ile çocuk gelir teslim olur, sonra gelsinler taziyeye. Git gide daha zor oluyor, ayakta durmakta güçlük çekiyorum. Farklı bir bilgi yok, sadece dosyanın tamamlanma aşamasında olduğu söyleniyor’’ dedi.
Eylem Tok, oğlu ile birlikte önce Mısır’a kaçmış, ardından da ABD’ye geçmişti.
Kazada Oğuz Murat Aci hayatını kaybetmişti, 4 kişi de yaralanmıştı. Kazanın ardından Timur Cihantimur, yazar annesi Eylem Tok ile birlikte İstanbul Havalimanı’ndan Mısır’a kaçmıştı. Tok ve oğlu, daha sonra buradan da ABD’ye geçmişti.
BABAYA DA YURTDIŞI YASAĞI
Kazanın ardından Eylem Tok, eski eşi Bülent Cihantimur’un şirketinde reklam-pazarlama bölümünde çalışan Ayşe Ceren Sataoğlu ile olay yerine gitti. Eylem Tok, oğlu Timur Cihantimur ve birkaç arkadaşını Sataoğlu’nun kullandığı araç ile olay yerinden kaçırdı. Tok daha sonra Sataoğlu’ndan kendilerini İstanbul Havalimanı’na bırakmasını istedi. Eylem Tok ve oğlu Timur Cihantimur’u otomobili ile havalimanına götüren kişinin de Ayşe Ceren Sataoğlu olduğu tespit edildi. Sataoğlu’nun, 4 Mart’ta Eyüpsultan Emniyet Müdürlüğü’nde şüpheli olarak ifadesi alındı. Emniyette verdiği ifadeden bir hafta sonra gözaltına alınan Ayşe Ceren Sataoğlu sevk edildiği adliyede tutuklandı. Olaya ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma kapsamında Timur Cihantimur’un babası Bülent Cihantimur hakkında yurtdışına çıkış yasağı koyulduğu, olayda yaralanan bir kişinin telefonunu emniyete teslim eden Cihantimur Ailesi’nin şoförünün ise gözaltında olduğu iddia edildi.
BAKAN: ABD EK BELGE İSTEDİ
Adalet Bakanlığı, Timur Cihantimur ve onu yurtdışına kaçıran annesi Tok’un, ABD’den iadesi için talepname hazırladı. Konuyla ilgili açıklama yapan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “ABD Adalet Bakanlığı’ndan beklenen cevap geldi. Bazı belgeler istendi. Bu belgeleri tamamladık. Umut ediyoruz ki ABD talebimizi olumlu karşılasın” dedi.
İSTANBUL Beyoğlu’nda Tarlabaşı Bulvarı üzerindeki börekçide çalışan Derviş Karadağ (22), 10 Kasım 2023 günü dışarıdan gürültü gelince börekçi dükkânından çıktı. Çalıştığı yere ait araca şişe fırlattığını öne sürdüğü Engin Yalçın’a (43) doğru yürüyerek elindeki sipariş kalemiyle başına vurdu. Engin Yalçın tedavi gördüğü hastanede bir hafta sonra hayatını kaybetti. Derviş Karadağ ise tutuklandı. İddianamede, sipariş kalemi silah sayılarak ‘silahla kasten yaralama neticesinde ölüme sebep olma’ suçundan 18 yıldan 27 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.
‘BİR HAFTA SONRA ÖLDÜĞÜNÜ ÖĞRENDİM’
İstanbul 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Karadağ, savunmasında özetle şunları söyledi: “Yoldan bir bayan geçiyordu. İçeri girecekken maktul ve arkadaşları bu bayanın önünü kestiler, taciz ettiler. Bayan içeri girdi ve bizim dükkândan yardım istedi, Maktul ve arkadaşları dışarıdaydı. Ellerinde alkol şişesi vardı, bağırarak kavga ediyorlardı. Ellerindeki şişeyi yolda duran iş sahibine ait arabaya attılar. Yanlarına gittim. Elimde sadece sipariş aldığım kağıt ve tükenmez kalem vardı. ‘Arabaya kim fırlattı?’ diye sordum. Arkadaşı, maktulü işaret etti. ‘Niye fırlattın?’ diye maktule sor-dum. ‘Sana ne’ deyip küfür etti. Küfür edince tahrik oldum. Bir kez yumruk attığımı hatırlıyorum. Neresine vurduğumu hatırlamıyorum. Tam olarak elimde kalem olup olmadığını, ona saplayıp saplamadığımı hatırlamıyorum. Anlık öfkeme denk geldi.”
‘TACİZ İDDİASI DOĞRU DEĞİL’
Engin Yalçın’ın ablası Aysel Yalçın, “Taciz edildiği iddia edilen kız kardeşimin 4 yıllık kız arkadaşıdır. Onu taciz etmesi söz konusu olamaz. Bu kız evimize gelip gider. Sanıktan şikâyetçiyiz” dedi. Derviş Karadağ’ın tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme heyeti, emniyete yazı yazıla-rak olayda şişe atan şahsın kimliğinin tespit edilerek mahkemeye bildirilmesine karar verdi. Tanıkların dinlenmesi için duruşma ertelendi.
MİT ve İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince düzenlenen operasyonla yakalanan 7 şüpheliden 6’sı “devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme” suçundan tutuklanırken, bir kişiye ise adli kontrol şartı uygulandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı mahkemeye sevk yazısında, soruşturmayla ilgili bilgiler de yer aldı.
VICTORIA 9 FARKLI NUMARADAN ARAMIŞ
Buna göre, Hamza Turan Ayberk’le 2019’da bağlantı kuran Victoria kod adlı ajan, Eylül 2020’de Ayberk’i Robert ve Andrea kod adlı 2 MOSSAD ajanı ile tanıştırdı. Victoria, Ayberk’i test etmek için deneme görevleri verdi. İlerleyen süreçte Andrea ve Robert, İsrail dış politikasına ve ulusal çıkarlarına tehdit olarak gördükleri kişi ve şirketlerle ilgili bilgi toplattı. 2019 yılında Slovakya ve Güney Afrika GSM’lerine ait 9 farklı numara üzerinden temas kuran Victoria, Temmuz 2022’de Hamza Turan Ayberk’i Marc kod adlı başka bir MOSSAD ajanına devretti.
MİLYONLARCA TL PARA GİRİŞ-ÇIKIŞI
Hamza Turhan Ayberk’in 63’ü aktif 35’i kapatılmış banka hesabı tespit edildi. MOSSAD ajanı Victoria ile Ayberk bir süre banka hesapları üzerinden yürüttükleri para alışverişini daha sonra Bitcoin üzerinden yapmak için anlaştı. Ayberk’e ait şirketin kayıtlarında yaklaşık 1 milyon TL para çıkışı, 4 milyon TL ise para girişi olduğu belirlendi. Şüphelilerden İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nda memur olan Mehmet Yetimova’nın 24’ü aktif, 12’si kapatılmış banka hesabının bulunduğu, Ayberk’in Yetimova’nın hesaplarına 59 bin 501 lira, kripto hesabına ise 38 bin lira para gönderildiği belirlendi. Sevk yazısına göre polis memuruyken istifa eden ve birçok adli suçtan kaydı bulunan Ömer Burak Gezer’in 45’i aktif, 30’u kapatılmış olmak üzere 75 banka hesabının bulunduğu belirlendi. FETÖ’den ihraç olmuş eski polis İsmail Kaya’nın 36, yine ihraç polis Özkan Şahin’in de 70 banka hesabının olduğu, diğer şüphelilerle ortak baz kaydının olduğu dile getirildi.
TUTUKLU SAYISI 63’E YÜKSELDİ
- Adalet Bakanı Yılmaz Tunç soruşturmayla ilgili sosyal medya hesabından, “2021 Ekim ayından itibaren farklı tarihlerde açılarak devam eden soruşturma ve kovuşturmalar kapsamında 57 şüpheli ve sanığın tutukluluğu halen devam etmekte olup, aynı suçtan tutuklu sayısı 63’e yükselmiştir” bilgisini paylaştı.
HER ŞEYİ İTİRAF ETTİLER
Arkadaşlarından 3’ü Porshce’ye, diğer 7’si ise yine ehliyetsiz olan Orhan Ö.’nün kullandığı Volvo marka cipe bindiler. Arkadaşlarının iddialarına göre otomobili süratli kullanan Timur Cihantimur bir anda önünde gördüğü ATV’lere çarpmaktan kurtulamadı. Kazada Oğuz Murat Aci hayatını kaybetti. Cihantimur ile bazı arkadaşlarını annesi Eylem Tok olay yerinden kaçırdı. Çocuklardan bazıları da kendileri oradan ayrıldı. Polis o geceye tanık olanları tek tek tespit ederek ifadelerini aldı. Olayla ilgili en kritik ifadelerden biri de, Eylem Tok’la birlikte olay yerine giderek çocukları kaçıran çalışanı Ayşe Ceren Sataoğlu’na aitti. Sataoğlu o gece Eylem Tok ve oğlunu İstanbul Havalimanı’na bırakan isimdi. Sataoğlu ve çocuklar o gece yaşadıklarını şöyle anlattı:
‘TEKRAR OLAY YERİNE GİTTİLER’
“Eylem Hanım’la, Timur’u olay yerinden aldık ve eve geldik. Evlerine gidince Eylem Hanım bana, ‘Sen Timur’u yalnız bırakma, şoför ile kaza yerine gidip kontrol edeceğim’ demesi üzerine, Eylem Hanım ve şoförü Adem ile siteden ayrıldılar. Bir müddet sonra Timur’un babası Bülent Cihantimur, Eylem Hanım ve şoför Adem eve geldiler. Ben dışarıda bekledim. Çıktıklarında Bülent Bey, ‘Timur biraz iyi değil. Bir doktora götürelim’ dedi ve Timur’u kendi aracına aldı. Yolda Timur bizim arabaya binince Eylem Hanım, ‘Havaalanına doğru git’ dedi.”
‘TİMUR VİRAJLARA ÇOK SERT GİRİYORDU’
- Timur Cihantimur’un otomobilinde olan Alp K.: “Kazadan sonra Timur’un annesi bir kadın ile eski model bir araçla olay yerine geldi. Beni, T. ve D.’yi gelmiş oldukları araca bindirdiler ve olay yerinden uzaklaştık.”
Timur Cihantimur’un otomobilinde olan Arda A.: “Timur sürekli aracı hızlı kullanıp virajlara sert giriyordu. Yol kenarında ATV tarzı araçlar vardı. Kazadan sonra araçtan indik. Timur etrafa baktı ve ‘Hayatım bitti’ dedi. Bizi ise Can A. gelip aldı.”
‘YARALI TELEFONUNU KENDİSİ VERDİ’
ÖNCEKİ gün 4. kez hâkim karşısına çıkan Seçil Erzan, mağdur ifadelerinin ardından mahkeme başkanının sorularını yanıtladı. Bugüne kadar çıktığı her duruşmada farklı şeyler söyleyen Seçil Erzan, bu kez şu yanıtları verdi:
ARDA’DAN NE ALDI NE VERDİ
“Arda bana 10 milyon 736 bin dolar verdi. 7 milyon 920 bin dolar geri verdim. 2 milyon 816 bin dolar alacağı var. Benim hatırladığım bu. İspat edilebilecek bir şey değil. Emre Belözoğlu’ndan 4 milyon 298 bin dolar aldım. Hiç geri ödeme yapmadım. Selçuk İnan’ın 1 milyon 350 bin dolar, Muslera’nın 500 bin dolar alacağı var. Daha önce yaptığım listede bazı hatalar mevcut. Bugün açıkladığım rakamlar doğrudur.”
Emre Belözoğlu, Erzan’a toplamda 4.3 milyon dolar verdiğini, hiç geri almadığını söyledi.
LİSTEYİ NASIL HAZIRLADI
O tarihte adımı bile sorsanız söyleyemeyecek durumdaydım. 9 Nisan tarihli bu listeyi asla kabul etmiyorum. Gecenin bir yarısı hazırlanmış, ‘Buna şu kadar yaz, buna bu kadar yaz. Pazartesi günü Hakan Bey’den, Denizbank’tan bu parayı alacağız’ denildi. Ben o akşam ölmeyi başaramadım. Bana bu listeyi hazırlattılar. O akşam bana 1 milyon dolar yaz deseler yazacaktım. En büyük korkum işten atılmaktı.
FATİH TERİM FONU DEDİ Mİ
Hoca bir dönem özel bankacılıkta zarar etmişti. Bankayı değiştirmek de istiyordu. Bana 300 bin dolar elden teslim etti ve ‘Ne is-tersen yap, değerlendir bu parayı’ dedi. 300 bin dolarla o an ne yaptığımı tam hatırlamıyorum ama bir yatırım yapmadım. Sonra da 1 milyon dolar verdi. Özellikle 2022 Ocak ayından itibaren 2023 Nisan ayına kadar yatırılan tüm tutarları Fatih Terim’e ben verdim. ‘Fatih Terim fonu’ demedim, asla kabul etmiyorum. Bu Fatih Terim fonu kendilerinden çıkan bir şey oldu. Birkaç kişiye söylediğim oldu sadece zor dönemdeyken. Hatta ‘Fatih Terim fonzedeleri’ diye gruplar kurulmuş. Ben Hoca’ya bir fon kuracaktım, öyle bir planım vardı ama kurulamadı.
SEÇİL Erzan dün dördüncü kez hâkim karşısına çıktı. Dolandırdığı futbolcular Nestor Fernando Muslera, Arda Turan ve Emre Belözoğlu ise ilk kez duruşma salonundaydı. Üçü de milyon dolarlarını götüren Seçil Erzan’la 11 ay sonra yüz yüze geldi.
<iframe src='//www.hurriyet.com.tr/video/embed/?vid=42419381&resizable=1&autostart=true&playsinline=true&v_utm_source=haber_detay' width='580' height='326' frameborder='0' scrolling='no' allow='autoplay; fullscreen' allowfullscreen></iframe>
ÖNCE MUSLERA İFADE VERDİ
Mahkeme heyeti ilk olarak Fernando Muslera’ya söz verdi. Tercüman aracılığıyla konuşan Muslera ifadesine “Günaydın” diyerek başladı. Seçil Erzan’a toplamda 1 milyon 200 bin dolar verdiğini anlatan Muslera, bu paradan 700 bin dolarını geri aldığını söyledi. Seçil Erzan’ın kendisini yatırım ve fon hesapları için aradığını anlatan Muslera, “Herhangi bir kazancım olmadı” diye konuştu.
‘SEÇİL’E DEĞİL BANKAYA GÜVENDİM’
Muslera kendisine sorulan, “Seçil banka müdürü değil de özel hayatında görüştüğün arkadaşın olsa para verir miydin” sorusuna, “Asla ver-mezdim. Bankaya güvendim. Seçil Hanım’ın da o bankanın müdürü olması önemli bir etkendi” diye yanıt verdi. Muslera, “Paranı kurtarmak için Seçil Erzan’a, ‘Bu durumu, Fatih Terim’e, Hakan Ateş ve Mehmet Aydoğdu’ya söyleyeceğim, şikâyette bulunacağım’ diye bir şey söyledin mi?” sorusuna ise, “Sadece Musa Mert Çetin’e, ‘Eğer parayı geri alamazsak, bankanın üst düzey yetkililerine şikâyet edeceğim’ dedim” diye yanıt verdi.
‘FATİH TERİM’LE HİÇ GÖRÜŞMEDİM’
Emre Belözoğlu ise nasıl dolandırıldığını şöyle anlattı: “Bizim adımıza süreç aslında kuzenimin bana söylemesiyle başladı. Volkan’la konuşma-ma binaen toplamda 4 milyon 290 bin dolar verdim. Olaylar olduktan sonra Seçil Hanım’a ulaşamayınca bana verilen belgelerle birlikte bankaya gittiğimde Seçil Erzan yoktu. Müfettişlerin gelmesini istedim. Ben hiç para almadım. Volkan’a değil Seçil Hanım’a ve bankaya güvendim. Fatih Terim ile hiçbir şekilde bu konu hakkında görüşmedim. Hiçbir şahsa güvenerek bu yatırımı yapmadım. Bu olayda kimin adı geçiyorsa ondan şikâyetçiyim.”
Spor dünyasının ünlü isimlerinin de arasında bulunduğu çok sayıda kişiyi yüksek getiri vaadiyle dolandırdığı iddiasıyla 7 Nisan 2023’te gözaltına alınan Denizbank’ın eski şube müdürü Seçil Erzan 11 Nisan 2023’te tutuklanmıştı. Denizbank, dolandırıldıklarını iddia eden Selçuk İnan, Nur Erkasap, Mert Zeydanlı, Musa Mert Çetin ile bazı müştekilerin avukatlığını yapan Rezan Epözdemir hakkında suç duyurusunda bulundu. Denizbank avukatları tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurusunda, Nur Erkasap, Mert Zeydanlı, “Dolandırıcılık”, Musa Mert Çetin, “Dolandırıcılık”, “Özel belgede sahtecilik”, Selçuk İnan “Nitelikli dolandırıcılık”, “Özel belgede sahtecilik” suçlarından Av. Özdemir hakkında ise “Özel belgede sahtecilik”, “Nitelikli dolandırıcılık, “Görevi kötüye kullanma” suçlarından dava açılması talep edildi. Nur Erkasap hakkında savcılığa verilen suç duyurusu dilekçesinde, Seçil Erzan ile fikir ve eylem birliği içinde hareket ettiği, Mert Zeydanlı’nın parasını “hile” kullanmak suretiyle alarak, Erzan tarafından kurulan sisteme dahil ettiği öne sürüldü. Müşteki Ömer Kahraman’ın paraları Nur Erkasap’ın hesabına yatırdığı, Erkasap’ın, Kahraman’a yönelik eylemde de Erzan ile fikir ve eylem birliği içinde olduğu kaydedildi.
‘SAHTE BELGEYLE HACİZ TALEBİNDE BULUNDU’
Av. Rezan Epözdemir hakkında savcılığa verilen suç duyurusu dilekçesinde özetle şunlara yer verildi: “Şüpheli, halen İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesinde “özel belgede sahtecilik” suçundan yargılanmakta olan Seçil Erzan tarafından Selçuk İnan ve Emrah Çolak’a verilen belgelerin sahte olduğunu iddia ederek Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunmuş, akabinde sahte olduğunu bildiği belgelere dayanarak vekil sıfatıyla Tüketici Mahkemesi’ne başvurarak müvekkil banka aleyhine ihtiyati haciz talebinde bulunmuştur. Müvekkili Selçuk İnan yönünden ihtiyati haciz kararı almış ve akabinde ihtiyati haciz kararının uygulanması için icra dairesine başvurmuş, bankamıza gelen haciz işlemi, bankamız tarafından teminat mektubu verilmek suretiyle durdurulabilmiştir. Gerek şüpheli gerekse müvekkilleri Selçuk İnan ve Emrah Çolak, ihtiyati haciz kararına dayanak yaptıkları belgelerin Seçil Erzan tarafından sahte olarak düzenlendiğini bilmektedirler. İhtiyati haczin amacının bir avukat olarak kendisi tarafından bilindiği konusunda hiç kuşkumuzun olamadığı şüpheli, bu eylemleri bile isteyerek yapmıştır. Bu eylemlerin 1136 sayılı Kanun’un (Avukatlık Kanunu) 36’ıncı maddesinde belirtilen ‘bu görevin kutsallığına yakışır şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak’ olarak nitelendirilemeyeceği çok açıktır. Kamu davası açılmasının sağlanabilmesi amacıyla Adalet Bakanlığı’ndan izin alınmasını talep ederiz.”
İstanbul Suadiye’deki evinin önünde 7 Mart 1990 günü uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden Çetin Emeç için düzenlenen törene eşi Bilge Emeç, oğlu Mehmet Emeç, gelini Lale Emeç, kızı Mehveş Emeç Birol, damadı Özalp Birol, torunu Selin Birol’un yanı sıra Hürriyet Gazetesi Yayın Danışmanı Doğan Hızlan, Hürriyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Arif Dizdaroğlu, Hürriyet Gazetesi Yazarı Sedat Ergin, Demirören Haber Ajansı Genel Müdürü Celal Korkut, CHP eski milletvekili gazeteci Oktay Ekşi, Basın Konseyi Başkanı Pınar Turenç, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş ile gazeteciler Ertuğ Karakullukçu, Abbas Güçlü, Şekip Gümüşkanatlı ve Namık Koçak katıldı.
Çetin Emeç
Törenin başında Çetin Emeç için Kuran’ı Kerim okunarak dua edildi.
BASIN TARİHİ ONU UNUTMAYACAK
- Hürriyet Gazetesi Yayın Danışmanı Doğan Hızlan şunları söyledi: “Çetin, dürüst her şeyi doğrulayan, her şeyin doğrusunu bilmek için her fedakârlığıyapan ve kendini de bu fedakârlığın içine gözünü kırpmadan atan biriydi. Dostları da basın tarihi de onu unutmayacak.”
Spor dünyasının ünlü isimlerinin de arasında bulunduğu çok sayıda kişiyi ‘yüksek getirili fon’ vaadiyle milyonlarca dolar dolandırdığı iddia edilen bankacı Seçil Erzan, yarın 4’üncü kez hâkim karşısına çıkacak. Müşteki olarak ifadeye çağırılan Arda Turan, Emre Belözoğlu, Selçuk İnan ve Fernando Muslera, dolandırıldıklarını, ne kadar para kaybettiklerini mahkeme heyetine anlatacak.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve davanın görüldüğü mahkemede birleşen 3 ayrı iddianamede, Erzan’ın 76 yıldan 249 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi. Diğer sanıkların ise 3 yıl ile 65 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılması talep edildi.
İLK DURUŞMA 14 SAAT SÜRDÜ
İstanbul 41’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde 20 Kasım 2023’de görülen davanın ilk duruşması yaklaşık 14 saat sürdü. İlk duruşmada Seçil Erzan’ın da arasında bulunduğu 7 sanık savunma yaptı. Erzan tarafından dolandırıldıklarını iddia eden 11 kişinin ise müşteki olarak ifadesi alındı. İlk duruşmanın sonunda mahkeme heyeti davanın tutuklu sanıklarından Atilla Yörük ve Nazlı Can’ı yurtdışına çıkış yasağı koyarak tahliye etti. Seçil Erzan ve Ali Yörük’ün tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Seçil Erzan’ın kırık telefonunda bilirkişi incelemesi yapıldı. Silinen verilerin yeniden geri getirilmesi sonucu hazırlanan 553 sayfalık bilirkişi raporu dava dosyasına girdi. Raporun dava dosyasına girmesi ile Erzan’ın yüksek getirili fon vaadiyle kandırdığı iddia edilen insanlarla yazışmaları da gözler önüne serildi.
12 Ocak 2024 Cuma günü görülen 2’inci duruşmada Seçil Erzan’ın yeniden ifadesi alındı. Erzan, 4’üncü kez verdiği ifadesinde kendisini cezaevine götüren süreci bütün detayları ile yeniden anlatırken gözyaşlarını tutamadı. Yaklaşık 12 saat süren duruşma, bazı müşteki ve tanıkların dinlenememesi nedeniyle 15 Ocak 2024 Pazartesi gününe ertelendi.
‘MAĞDURLAR İÇİN ÇOK ÜZGÜNÜM’
Her ifadesinde farklı beyanlarda bulunan Seçil Erzan, 15 Ocak Pazartesi görülen 3’üncü duruşmada, “Ben banka müdürü Seçil Erzan olarak aldım bu parayı, gerçek bu. Bir saat önce işten ayrılmış olsaydım, Selçuk İnan o parayı vermezdi bana. Ben arabanın bagajını açtığımda kapışılıyordu. Ama kim ne aldığını söylemezse biz gerçeği ortaya çıkaramayız. Fonu ben ilk önce Semih Kaya’ya söyledim. Bu para bende değil. Akıl tutulması yaşadım. Çok korkuyordum. Emre Belözoğlu’nun parasını aldık ve 10 kişi paylaştı. Gerçek mağdurlar adına çok üzgünüm” dedi.
Aralarında ünlü futbolcuların da olduğu çok sayıda kişiyi yüksek getirili fon vaadiyle dolandıran Seçil Erzan 11 Nisan 2023 günü tutuklandığında, telefon ve simkartlarına da el konulmuştu. Telefon ve simkartlarla ilgili çeşitli tarihlerde hazırlanan bilirkişi raporları da dava dosyasına girdi. Seçil Erzan’dan ele geçirilen bir simkartta inceleme yapılırken, ikincisinin şifresini yanlış verdiği için inceleme yapılamamıştı.
Seçil Erzan’ı yargılayan İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi avukatı aracılığıyla Seçil Erzan’dan ikinci simkartın şifresini istedi. Seçil Erzan şifreyi ikinci kez verdi ancak bu şifre de yanlış çıktı. Mahkeme dosyasına yeni giren 200 sayfalık bilirkişi raporunda, Sanığın daha önce belirttiği “2501” ve “9999” şifreleri sim kartta denenmiş, sim kartın açılmadığı görülmüş, PIN kodu bilinmediğinden ve adli bilişim programı UFED 4PC ile PIN kodu geçilemediğinden içeriğine ulaşılamamıştır” denildi.
TELEFON DEĞİŞTİRDİLER
Raporda davanın sanıklarından Atilla Yörük ve Ali Yörük’ün Seçil Erzan gözaltına alındıktan 2 gün sonra 9 Nisan 2023’de yeni telefon kullanmaya başladıkları belirtildi. Atilla ve Ali Yörük’ün telefonlarına yüklü uygulamalar incelendiğinde WhatsApp uygulamasının ve diğerlerinin 9 Nisan 2023’den itibaren yüklendiği, arama kayıtlarının 9 Nisan 2023’den itibaren olduğu belirtildi.
SPOR dünyasının ünlü isimlerinin de arasında bulunduğu çok sayıda kişiyi yüksek getirili fon vaadiyle dolandırdığı iddiasıyla 7 Nisan 2023’te gözaltına alınan ve 11 Nisan 2023’te tutuklanan Seçil Erzan’dan ele geçirilen telefona ve sim kartlara ilişkin bilirkişi raporu İstanbul 41’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava dosyasına girdi. Seçil Erzan’dan ele geçirilen telefonda yer alan 117 bin 334 mesaj, fotoğraflar, videolar, notlar, ses kayıtlarının incelendiği 200 sayfalık bilirkişi raporunda, Erzan’ın internet üzerinden yaptığı aramalar da yer aldı.
İNTİHARI MI DÜŞÜNDÜ
Seçil Erzan’ın, 15 Mart 2023 ile 7 Nisan 2023 arasında “Hangi ilaç öldürür”, “Türkiye’ye suçlu iadesi olmayan ülkeler 2023”, “İsviçre suçlu iadesi”, “Suçlu iade etmeyen ülkeler”, “İntihar çeşitleri”, “Fare zehri insanı kaç saatte öldürür”, “Nasıl intihar edilir”, “Kendini asma”, “Bad cat fare zehri insana zarar verir mi”, “Bilekleri kesmek” gibi aramalar yaptığı belirtildi.
Raporda ayrıca, telefon içerisinde yer alan dava ile alakalı olabileceği değerlendirilen bazı fotoğrafların silindiği, silinen fotoğrafların geri getirildiği ifade edildi. Fotoğraflar incelendiğinde ajanda üzerinde “Atilla”, “Ali”, “Nur”, “Nazlı”, “Hoca”, “F.T.”, “Umut”, “Tanın”, “Merve”, “Hüseyin”, “Moci”, “Nuray”, “Enişte”, “Teyze”, “Deras”, “Süleyman”, “Erkan” gibi ibareler ve bu ibarelerin yanında da alınan-verilen paraların, bazen tarih ve notların yazdığı kaydedildi. Ayrıca Arda Turan, Ayhan Akman, Nazlı Can, Merve Özer Yılmaz vs ile yapılan mesajlaşmaların ekran görüntülerinin de telefonda yer aldığı ifade edildi.
YANITSIZ MESAJLAR
Raporda Seçil Erzan’ın gözaltına alındığı tarih olan 7 Nisan 2023 ve sonrasında 10 Nisan 2023’e kadar Erzan’a gönderilen mesajlar yer aldı. Bu mesajlardan bir kısmının silinmiş olduğu gözlenirken çoğunun ise Erzan tarafından yanıtlanmadığı görüldü.
- İÇERİDE TERÖRİST KALMADI: “Son 40 yıldır birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize kasteden, bölücü terör örgütüne karşı mücadele yürütüyoruz. Çektiğimiz acıların, maruz kaldığımız ihanetlerin ödediğimiz bedellerin haddi, hesabı yok. Ama hamdolsun her karışı şehit kanlarıyla sulanmış bu cennet vatanı, işgalcilere, hainlere, emperyalistlerin tetikçiliğini yapan teröristlere teslim etmedik. Bildiğiniz gibi artık içeride terör örgütleri kalmadı. Hepsi de terk ettiler. Son olarak güney sınırımız boyunca bir teröristan kurmaya teşebbüs ettiler. Gerçekleştirdiğimiz sınır ötesi harekâtlarla bu senaryoyu da yırtıp attık.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Sakarya adaylarıyla sahne çıktı.
- GÜÇLÜ ORDU GÜÇLÜ SAVUNMA: Tüm bu sürecin bize öğrettiği en önemli hakikat nedir biliyor musunuz? ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulhu salah.’ Yani barış ve huzur istiyorsan savaşa hazır olmalısın. Türkiye ve Türk milleti olarak şayet bu topraklarda huzur ve güven içinde yaşamak istiyorsak yapacağımız iş bellidir. Güçlü bir orduya, güçlü bir savunma sanayisine sahip olacağız. Diğer türlü bize bu coğrafyada nefes bile aldırmazlar.
- KAAN BEKA MESELESİDİR: KAAN savaş uçağına, Anadolu Gemisi’ne, Akıncı’ya, Kızılelma’ya, Anka’ya, Fırtına obüslerine, Altay tankına çeşit çeşit füze sistemlerine sahip olmak bizim için bir beka meselesidir. Şimdi dünya bizden istiyor. Dünyada 5’inci nesil savaş uçağı yapabilen 4 ülke arasına girmemizin gururunu yaşayamayanlar dönüp kalplerindeki ülke ve millet sevgisini bir sorgulasın.
- KARŞILIĞINI İHRACATIMIZLA ALIYORUZ: Son 21 yılda savunma sektörüne yaptığımız yatırımların karşılığını hem güvenliğimizde hem ihracatımızla almaya başladık. Kendimizle beraber dost ve kardeş ülkelerin ihtiyaçlarını da karşılayan bir ülke haline geldi. Geçtiğimiz yıl 185 ülkeye 230 çeşit ürün ihraç ederek 5.5 milyar dolarlık rekor ihraç tutarı yakaladık. Savunma sanayisinde sürekli yükselttiğimiz hedeflerimiz doğrultusunda azim ve kararlılıkla çalışmayı sürdürüyoruz.”
CHP SAÇ SAÇA BAŞ BAŞA KAVGA EDİYOR
Beyoğlu’nda sıkışan gaspçılar polisten kaçtı. Bu sırada polis memurlarından Alper D. de durdurmak için peşlerinden ateş açtı. Seken kurşunlardan biri o sırada sokaktan geçen Zuhal Ebrar Yıldız’a (18) isabet etti ve ölümüne neden oldu. Polis Alper D. tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Alper D. hakkında, ‘bilinçli taksirle ölüme neden olmak’ suçundan 9 yıl hapis istemiyle dava açıldı. İstanbul 45. Asliye Ceza Mahkemesi dava aşamasında Alper D.’nin tahliyesine karar verdi.
‘DURDURMAK İSTEDİ’
Davaya ilişkin görüşünü açıklayan duruşma savcısı, polis Alper D.’nin kastının kaçan şüphelileri vurmak değil durdurmaya çalışmak olduğunu belirterek, “Ancak netice öngörülebilirdi” dedi.
Mahkeme, tarafların mütalaaya ilişkin beyan ve savunmalarını hazırlaması için süre vererek duruşmayı erteledi.
İSTANBUL’da Fatih Camisi çevresinde hayvanseverlerin besledikleri kediler bir bir ortadan kaybolmaya başlamıştı. Dedektif gibi iz süren hayvanseverler, Mehmet Fatih Öztürk’ü kedilerden birini çantaya koyarken görüntüledi. Öztürk, polis ekiplerince gözaltına alındı. İzmit’teki işyerinde yapılan aramada 9 ölü kedi bulundu. Adliyeye sevk edilen Mehmet Fatih Öztürk 14 Kasım 2023’te tutuklandı.
Mehmet Fatih Öztürk, Fatih Camisi etrafından bulunan bir kediyi çantasına koyarken görüntülenmişti.
TUTUKSUZ YARGILANACAK
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma sonunda Mehmet Fatih Öztürk’e ‘ev hayvanı veya evcil hayvanı kasten öldürme’ suçundan 6 yıl hapis istemiyle dava açtı. İstanbul 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 19 Aralık 2023 günü ilk kez hâkim karşısına çıkan Mehmet Fatih Öztürk hakkındaki suçmaları reddetti. Mahkeme, Mehmet Fatih Öztürk’ün akıl hastası olup olmadığı yönünde rapor alınmasına karar vererek duruşmayı erteledi.
Mahkeme, 21 Şubat 2024’te tutukluluk incelemesi için dosyayı ele aldı ve Mehmet Fatih Öztürk’ün tutuksuz yargılanmak üzere cezaevinden tahliye edilmesine karar verdi.
Adnan Oktar silahlı suç örgütüne yönelik 72 sanık hakkında hazırlanan iddianamede, Adnan Oktar’ın, örgütün kadın üyelerine yaptığı baskı ve eziyetlere ilişkin ifadeler de yer aldı. Müşteki E. A. 22 Mayıs 2018’de verdiği ifadesinde Oktar’ın müritlerine şiddet uyguladığını belirterek, “1997-98 yıllarında Adnan Oktar artık cemaatteki müritleri dövmeye, aşağılamaya, sokağa çıkma yasakları, saç kesmelere, herkesin önünde soyup cinsel organlara peçete sokmaya başladı. Ayrıca bana tecavüz etti” diye konuştu.
EZİYET YÖNTEMLERİ GELİŞTİRMİŞ
Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen B. K. de 5 Ocak 2019’da verdiği ifadesinde, “Adnan Oktar A9 TV canlı yayınlarında kendisine istediği gibi bakmayan kızlar için adeta bir eziyet yöntemi geliştirdi. Yayın bittikten sonra stüdyodan Dragos’a geçtiğimizde, yayın esnasında bakışını beğenmediği kızları yanına çağırtırdı. Yanına gelen kıza ise sabaha kadar küfür içerikli hakaretlerde bulunur, uyutmaz ve adeta işkence ederdi. Bu işkenceyi bana o kadar çok yaptı ki sayısını bile hatırlayamam” dedi.
KİTABI SATSIN DİYE DEĞİŞMİŞ
Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyen M. A. ise 1 Mayıs 2019’da verdiği ifadesinde, “Adnan Oktar müstear (takma) isimlerinden Harun Yahya’yı kullanırdı. Cavit Yalçın müstear ismi ise Harun Yahya müstear ismiyle yazılmış kitapların Adnan Oktar’a ait olduğu için Kadıköy gibi daha çok sol görüşlü semtlerde kitapçılardaki tepki çekip satılmadığı için farklı mahlaslar seçilmişti. Bu da onlardan hatırladığımdır” ifadelerini kullandı.
İstanbul Eyüpsultan’da 20 kedinin üzerine asit döktüğü gerekçesiyle gözaltına alınan Murat Özdemir 7 Ağustos 2023’te tutuklanmış, 6 Eylül 2023’te görülen ilk duruşmada da tahliye edilmişti. İstanbul 60. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya Murat Özdemir gelmedi.
SUÇUNU KABUL ETMİŞTİ
Duruşmada söz alan İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi avukatlarından Umut Yıldız, “Saldırıların farklı zamanlarda ve tasarlayarak yapıldığı sabit olduğundan üst hadden cezalandırılmasını ve zarar gören her bir can için ayrı ayrı ceza verilmesini talep ediyoruz” dedi.
Üzerlerine kezzap ve asit dökülen kediler, İstanbul Büyükşehir Belediye ekipleri tarafından tedavi altına alınmıştı.
Davaya ilişkin görüşünü açıklayan duruşma savcısı, Murat Özdemir’in 17 Temmuz 2023-6 Ağustos 2023 arasında 3 farklı seferde satın almış olduğu yakıcı sülfürik asidi sokak kedilerinin üzerine döktüğünü öne sürdü. Eylemlerinin kamera görüntülerinden tespit edildiğini, sanık Murat Özdemir’in de soruşturma ve yargılama aşamasında suçunu açıkça söylediğini belirtti. Özdemir’in ‘zincirleme olarak bir ev hayvanını veya evcil hayvanları kasten öldürme’ suçundan 10.5 aydan 7 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep etti.
Mahkeme, savunmasını yapması için Murat Özdemir’in zorla getirilmesine karar vererek duruşmayı erteledi.
ADNAN Oktar silahlı suç örgütüne yönelik 72 sanık hakkında hazırlanan iddianamede dikkat çekici ifadeler yer aldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca infak adı altında örgüte finans sağlanmasına yönelik hazırlanan bin sayfalık iddianamede, şüpheli, müşteki ve etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen örgüt üyelerinin ifadelerine de yer verildi.
Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyen Mustafa Arular, 1 Mayıs 2019’da verdiği iddianamede de yer alan ifadesinde, örgüt lideri Adnan Oktar‘ın, örgüte kadın üye kazandırabilecek yakışıklı örgüt üyeleriyle alışverişe gittiğini öne sürdü.
KÂĞIT ÜZERİNDE EVLİLİKLER
Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyen Altuğ Revnak Eti ise 3 Ocak 2019’da verdiği ifadesinde, “1992’den sonra örgütte yapılan evlilikler kâğıt üzerindedir. Bu evliliklerin yapılma nedeni öncelikle toplum nezdinde normal bir aile kuran müritlerin olduğu bir cemaat imajı uyandırmak, yeni katılanları korkutmamak, ürkütmemek amaçlıdır” dedi.
‘POLİGONDA ATIŞ YAPILIRDI’
Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen Emre Kutlu da 16 Ekim 2018’de verdiği ifadesinde, “Adnan Oktar yıllardır kemik olan koruma ekibine özel silah dersleri aldırır. Bunların organizasyonunu Tarkan Yavaş yapardı. Geriye kalan silahlı olanlar ise poligona giderdi. Adnan Oktar bu gruba sürekli riskli bir durum veya bize karşı bir hareket olursa kim olduğuna bakmadan ateş etmelerine söylerdi. Bu söylem bir talimattı. Bana hiçbir zaman silah almam teklif edilmedi. Çünkü Adnan Oktar sadece güvendiklerine silah aldırırdı. Bu kişiler yayında ve alışverişler başta olmak üzere Adnan Oktar her dışarı çıktığında korumalık görevi yaparlardı” diye konuştu.
ADNAN Oktar silahlı suç örgütünün güncel yapılanmasına ilişkin iddianamede, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen Fatih Kılıç’ın 31 Ağustos 2022’de verdiği ifadesi de yer aldı. Adnan Oktar’ın cezaevinden avukatlar aracılığıyla tüm örgütü yönettiğini anlatan Fatih Kılıç ifadesinde şunları söyledi:
AVUKATLARDAN VARDİYALI ZİYARET
“Adnan Oktar’ı ziyaretine giden avukatlar mesaj ve talimatları, not olarak alırlar. Bu notları Eda Babuna, Meltem Daban ve ismini bilmediğim Feraye kod adlı kişilere iletirler. Bu kişiler kendilerine gelen notları ilk zamanlar çeşitli WhatsApp gruplarından ve örgütün kullandığı haberleşme sistemlerinden yazılı olarak iletmişler ise de özellikle bu yılın başlarından itibaren yazılı şekilde iletmeyi bırakıp sözlü olarak aktarmaya başlamışlardır. Bunun sebebi ise Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yeni bir gizli soruşturma dosyası olduğunun ve bu dosya üzerinden yeni araştırmalar yapıldığının öğrenilmesinden kaynaklıdır.
Avukatlar ilk günden bu yana aralıksız bir şekilde hafta sonu veya bayram tatili olmaksızın vardiyalı bir şekilde Adnan Oktar’ın ziyaretine giderler. Bu görüşmelerde avukatlar hiçbir zaman tek olmaz. Mutlaka en az 2 kişi şeklinde ve uzun süren aralıklarla öğleden önce ve öğleden sonra olmak üzere görüşmeler yaparlar. O günün şartlarında acil olarak iletilmesi gereken durum olursa birisi çıkar, onu Eda Babuna, Meltem Daban ve Feraye kod isimli kişiye iletir ve tekrar geri döner.
‘LÜKS YAŞANTISINA DEVAM EDİYOR’
Adnan Oktar’ın ilk günlerde ‘Kadın avukat bulalım, bana görüşmeye gelsin. Ayrıca hukuk bürosuna avukat alınacağı zaman kadın avukat alalım, hem daha çalışkan oluyorlar. Görüşmeye bana Edirne’ye cezaevine gelsinler. Ben seçerim’ şeklinde talimatlar verdiğini biliyorum. Adnan Oktar hiçbir geliri olmamasına rağmen cezaevinde de lüks yaşantısına devam etmektedir. İstediği marka, model ve renkte kıyafetler, ayakkabılar giyiyor. Kişisel taleplerinin tamamı örgüt tarafından karşılanmaktadır.”
ADNAN Oktar silahlı suç örgütünün güncel yapılanmasına ilişkin iddianameden Oktar’ın cezaevinden gönderdiği talimatlar da çıktı. Adnan Oktar’ın avukatları aracılığıyla örgüt üyelerine ilettiği talimatlarda, örgütün propaganda faaliyetlerine yön verdiği görülüyor.
‘CEMAATİN ÜÇTE BİRİ BİLE ÇIKSA...’
Adnan Oktar hukukçulardan kendisini değil diğer örgüt üyelerini dışarı çıkartmalarını isteyerek, “Hukukçu gözüyle bakmayı bırakın. Cemaatin 3’te 1’i bile çıksa akıl almaz bir güç anlamına gelir. Beni çıkartmak için uğraşmayın. Dışarıda da olsam aynı şeyleri yaparım. İnternet paylaşımları önemli” diyerek talimat vermiş. Raporda yer alan bir başka mail’de ise Adnan Oktar’dan şikâyetçi olanların kandırıldıkları yönünde internetten yayın yapılması isteniyor. Elektronik postanın içeriğinde 21 kişiye ait belgeler bulunuyor. Örgüt bu talimat üzerine içerik hazırlayarak şikâyetçilerin kandırıldığı yönünde yoğun paylaşımlar yapıyor.
İnceleme raporunda 2341 numarası verilen elektronik postada ise Adnan Oktar’ın verdiği, “Çok önemli. Hiçbir konuyu hiçbir zaman benim notum olarak iletmeyin” talimatı var. Adnan Oktar bu yolla örgütü içeriden yönetmeye devam ettiğinin anlaşılmasının önüne geçmeye çalışıyor. Bir başka Adnan Oktar notunda ise sosyal medya üzerinden mehdilik hususunda gündem yapılması isteniyor. Bu notun ardından örgüt üyeleri yoğun biçimde mehdilikle ilgili paylaşımlar yapıyor.
‘BEN YORULDUM HAYATI MUTLUYUM DİYE DEĞİŞTİRİN’
Adnan Oktar’ın verdiği en ilginç talimat ise şarkı ve şiirlerin sözlerinin değiştirilmesi yönünde. Adnan Oktar örgüt üyelerine moral olması için “Ben yoruldum hayat” şarkısının sözlerinin “Ben sevindim hayat” veya “Ben mutluyum hayat” diye değiştirilmesini, tüm şarkı ve şiirlerin gözden geçirilerek uygun hale getirilmesini istiyor. Ayrıca kendi fotoğraflarının grafik tablo gibi yapılarak milyonlarca kişiye ulaştırılması talimatını veriyor.
HAYVANLARININ İSİMLERİNİ BİLE SORUYORLAR
- İddianamede, örgüt davasından aranırken teslim olan ve etkin pişmanlıktan faydalanmak için itirafçı olan Fatih Kılıç’ın ifadeleri de yer aldı. Örgütün halen ve mutlak tek liderinin Adnan Oktar olduğunu anlatan Fatih Kılıç, “Halen herkes her konuyu, kendi savunmalarını, verecekleri dilekçeleri, kiminle hangi evde kalacaklarını, aileleriyle görüşüp görüşmeyeceklerini, alacakları maaşı, hatta evlerinde besledikleri kedi ve köpeklere verecekleri isimleri bile Adnan Oktar’a soruyor ve ondan onay almadan hareket etmiyor” dedi.
Oktar’ın yanı sıra aralarında avukatların da olduğu toplam 19 kişinin 43.5’er yıl hapisleri istendi.
CEZAEVİNDE DE BOŞ DURMADI
Başsavcılık 352 sayfalık iddianamede, 15 gün gibi kısa bir sürede yaklaşık 200 avukat görüşmesi yaptığı belirtilen Adnan Oktar’ın cezaevinde olmasına rağmen örgütsel faaliyetlerini sürdürdüğünü, avukatları ve diğer örgüt yöneticileri Meltem Daban ve Ferhunde Eda Babuna aracılığıyla örgütü diri tutmaya çalıştığını öne sürdü. İddianamede her sanığın hem Adnan Oktar’a hem de birbirlerine mektup yazmaya teşvik ve telkin edildiği, mektup yazmayanların takip edildiği, bu mektupların ileride delil olarak kullanılmak amacıyla saklandığı kaydedildi. İçlerinden etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen şahısların olması durumunda kendi tabirleriyle, “sevgi dolu” mektupların delil olarak sunulup “bu kişi bizi çok sever, korkutulduğu için etkin pişman olmuştur” denilmesi için yapıldığı öne sürüldü. Örgütün kumpasa uğradıkları yönünde algı oluşturmaya çalışmak adına yargı ve emniyeti şikâyet dilekçeleri vererek baskı altına almaya ve yıldırmaya çalıştıkları da ifade edildi.
Can Atay ise eşinin intihara teşebbüs ettiğini öne sürmüştü. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma sonunda Can Atay’a 20 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.
İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde önceki gün görülen karar duruşmasında Polen Atay’ın avukatı, “Olayın intihar olmadığı sabittir. Ancak sanık tarafından gerçekleştirilmiş olabilir” dedi.
‘BANA İFTİRA ATTILAR’
Son savunması ve son sözü sorulan Can Atay ise “Böyle bir suç işlemedim. 12 aylık evliliğimiz boyunca eşim bunu hep denedi. Bana iftira attılar. Bu iftirayı da aile mahkemesinde devam eden davadan haksız menfaat elde etmek için yaptılar. Eşime karşı hiçbir şiddetim olmamıştır. Eşim kendini asmaya teşebbüs etmiştir. Güvenlik görevlileri ve benim çabalarım sayesinde yeniden hayata gelmiştir” diye konuştu.
Mahkeme heyeti, Can Atay hakkında eşi Polen Atay’ı öldürmeye teşebbüs suçunu işlediği sabit olmadığı gerekçesi ile beraat kararı verdi. Can Atay duruşma sonrası yaptığı açıklamada, “Bu eziyet bitti” dedi.
Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na, 6 Şubat günü DHKP-C’li teröristler Pınar Birkoç (23) ve Emrah Yayla (43) silahlı saldırı düzenledi. Saldırıda yoldan geçen Dilfiraz Karataş adlı vatandaş hayatını kaybetti. 3’ü polis 6 kişi de yaralandı. 2 terörist ise saldırıda yaralanan eski özel harekâtçı polis tarafından vurularak öldürüldü. Saldırının ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturmada gözaltına alınan 48 kişi tutuklanırken, 48 kişi de adli kontrolle serbest kaldı. Başsavcılık koordinesinde İstihbarat ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri saldırının talimatını örgütün sözde merkez komite üyeleri firari şüpheliler Sabancı suikastı tetikçisi Fehriye Erdal ile Zerrin Sarı, Seher Demir ve Musa Aşoğlu’nun verdiğini tespit etti. 4 terörist hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
REHİN ALACAKLARDI
Soruşturma kapsamında tutuklanan şüphelilerin hâkimlik sevk yazısında ise örgüt şemasına yer verildi. Silahlı terör örgütü DHKP-C’nin elebaşıları tarafından verilen talimat doğrultusunda Emrah Yayla ve Pınar Birkoç’un adliyeye silahla girerek yanlarında getirdikleri malzemelerle daha önce duruşma gerekçesiyle içeri giren ve eylem için hazır bekleyen Elif Ersoy, Diyar Ersoy, Necla Birkoç ve Ercan Güneş’in yardımıyla bazı görevlileri rehin almak istedikleri belirtildi. Teröristlerin, terör örgütünden hükümlü Ali Osman Köse ile Ercan Kartal’ın serbest bırakılmasını isteyecekleri öğrenildi.
ŞEHİT SAVCI KİRAZ’IN FAİLLERİ
- Hakkında yakalama kararı çıkartılan Zerrin Sarı, Seher Demir ve Musa Aşoğlu’nun isimleri ise 31 Mart 2015’de İstanbul Adalet Sarayı’ndaki odasında DHKP-C terör örgütü üyesi 2 terörist tarafından şehit edilen Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’a yönelik soruşturmada geçti. Saldırı talimatı verdikleri öne sürülen 9 örgüt yöneticisi arasında yer alan Seher Demir, Zerrin Sarı, Musa Aşoğlu hakkında Mart 2016’da tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarıldı.
BELÇİKA İADE ETMEDİ
DEAŞ’a yönelik 11 kişinin tutuklandığı, 5 kişinin de adli kontrolle serbest kaldığı operasyonda ele geçirilen bir harddiskten; kendisini DEAŞ’ın Türkiye emiri ilan eden Ebu Hanzala kod isimli Halis Bayuncuk’un fotoğrafı, Gürcistan Konsolosluğu’nun konum bilgisi, kiliseye saldıran iki teröristin fotoğrafları, saldırının ardından internetteki haberlerde yer alan bilgiler ve kimlik bilgileri çıktı. DEAŞ’lı teröristler Tacikistan uyruklu Amirjon Kholikov ve Rusya uyruklu David Tanduev’in 28 Ocak 2024’te kiliseye düzenlediği saldırının ardından örgüte yönelik operasyonlar genişletilmişti.
TÜRKİYE’DE MESCİTLERİ VAR
- Soruşturma kapsamında gözaltına alınan Fazlullah Muhammad itirafçı oldu. DEAŞ’a katılmak üzere Suriye’ye gittiğini, burada El-Nusra cephesi tarafından yakalandığını ve Abu Salah Ketibesine (asker bölüğü) teslim edildiğini söyleyen Muhammad, “Daha sonra kaçak yollarda Türkiye’ye geldim. DEAŞ’ın Horasan Vilayeti bünyesinde faaliyet gösteren mescit ve medreselere gittim” dedi. Mahkeme verdiği bilgilerin yeterli olmadığını ve etkin pişmanlık olarak değerlendirilemeyeceğini belirterek Fazlullah Muhammad’in tutuklanmasına karar verdi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma sonunda Seçil Erzan’a 249 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. Seçil Erzan’ın dün tutukluluk hali incelemesi vardı.
Dosyayı bir kez daha inceleyen İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi, kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller bulunduğunu belirtti.
Mahkeme, henüz toplanamayan delillerin olduğuna, bu nedenle adli kontrol tedbirinin yetersiz bulunduğunu belirterek Seçil Erzan’ın tutukluluğunun devamına karar verdi.
Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nın C Kapısı’ndaki polis noktasına 6 Şubat günü silahlı terör saldırısı düzenlenmiş, çıkan çatışmada DHKP/C’li
teröristler Emrah Yayla ve Pınar Birkoç etkisiz hale getirilmişti. Saldırıda Dilfiraz Karataş isimli vatandaş hayatını kaybederken, 3’ü polis memuru 6 kişi yaralanmıştı. Saldırıya ilişkin yeni güvenlik kamera görüntüleri ortaya çıktı.
KAÇMAYA ÇALIŞIRKEN...
Görüntülere göre, metrobüs üstgeçidinden adliyenin D Kapısı’na doğru ilerleyen 2 terörist polisler tarafından durduruluyor. Polisler GBT yapmak isteyince Pınar Birkoç üzerinde taşıdığı biber gazını polisin yüzüne sıkıyor ve silahla yaralıyor. İki terörist daha sonra ateş ederek kaçmaya başlıyor. Onlarca kişi panik halinde koşarken, aralarındaki Dilfiraz Karataş vurularak yere yığılıyor. İki terörist ise koşarak yanından geçiyor.
SALDIRI KROKİSİ DOSYADA
- İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma dosyasına saldırıyla ilgili hazırlanan kroki de konuldu. Krokide teröristlerin D Kapısı önünden vuruldukları ana kadar tüm güzergâh yer alıyor.
İstanbul Adalet Sarayı’nda 3’ü polis 6 kişinin yaralandığı ve Dilfiraz Karataş’ın hayatını kaybettiği saldırının şifreleri çözülmeye başladı.
METROBÜSLE GELDİLER
Öldürülen DHKP/C’li teröristler Emrah Yayla (43) ve Pınar Birkoç (23) adliyeye metrobüsle geldi. Çağlayan Durağı’nda inip üstgeçitten İstanbul Adalet Sarayı’nın olduğu tarafa geçtiklerinde karşılarında polisleri buldular. Polis ekipleri burada GBT (Genel Bilgi Toplama) kontrolü yapıyordu. Polisler ikisinin de tedirgin hareketlerinden şüphelendi. İlk durdurulan Pınar Birkoç oldu. Pınar Birkoç kim olduğu az sonra ortaya çıkacağı için panikledi.
BİBERGAZI SIKTI
Çantasında taşıdığı bibergazını polislere sıktı ve kaçmaya başladı. Emrah Yayla ise tabancasını çekip ateş açmaya başladı. Bir polis memuru ile yoldan geçen Dilfiraz Karataş kurşunların hedefi oldu. Peş peşe silah sesleri yükselince adliyenin girişinde bekleyen polisler teyakkuza geçti. Vatandaşlar panikle kaçmaya başladı. Emrah Yayla bu karmaşa sırasında vatandaşların da giriş yaptığı C Kapısı önündeki polis noktasına ateş açtı.
KAHRAMAN ESKİ ÖZEL HAREKÂTÇI
Burada 2 polis ile 3 vatandaş yaralandı. Ancak vurulan polislerden biri eski bir özel harekâtçıydı. Dizinden yaralı olmasına rağmen Emrah Yayla ve Pınar Birkoç’la çatışmaya girdi. Birkaç metre mesafeden karşılıklı tabancalar ateşlendi. Polis memuru ilk olarak Emrah Yayla’yı ardından da Pınar Birkoç’u etkisiz hale getirdi.
Sabri Çelebi 2 Şubat 2024’te kendisinin kullandığı cipte silahla vurularak öldürüldü. Sabri Çelebi’yle o gece kavga eden, aralarında cinayeti işleyen Çetin G.’nin de bulunduğu 8 kişi gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerinin ardından İstanbul Adliyesi’ne sevk edilen 2 kişi ‘cinayet’, 4 kişi ise ‘suçluyu kayırma’ suçundan tutuklandı. İki kişi ise serbest bırakıldı.
İstanbul Adalet Sarayı’nın C Kapısı’ndaki polis kontrol noktasına dün saat 11.46’da yaklaşan erkek, tabancayla polislere ateş açtı. Saldırganın açtığı ilk ateşte kontrol noktasındaki 3 polis ve adliyeye gelen 3 vatandaş yaralandı. Bacağından yaralanan polis, geri adım atmayarak ilerledi ve saldırganı başından vurdu. Saldırgan yere düşerken, yakınındaki bir kadın da elindeki çantayı yere atarak vurulan saldırganın yanına gelerek polislere ateş etti. Erkek saldırganı vuran polis de ateşe devam ederek kadın saldırganı da başından vurdu.
PANİK YAŞANDI
Adliyede büyük panik yaşandı. Kapıdaki bazı vatandaşlar korkuyla adliyenin içine koştu. Adliyeye çok sayıda polis ve sağlık ekibi sevk edildi. Yaralı 3 polis ile yaralı vatandaşlar Azimet Horus, Cengiz Altekin, Dilfıraz Karataş hastaneye götürüldü. Vefat eden bir yakınının mevlidine giderken çatışmanın ortasında kaldığı belirlenen Dilfıraz Karataş hastanede hayatını kaybetti. Öldürülenlerin ise DHKP-C’li teröristler Emrah Yayla ve Pınar Birkoç olduğu belirlendi. Pınar Birkoç’un DHKP-C üyeliğinden yargılanan ablasının o saatlerde adliyede duruşması vardı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç adliyede inceleme yaparken iki saldırganla ilgili “(Emrah Yayla) 2004 yılında ceza alan, 15 yıldan sonra cezası biten birisi. Kadın teröristin davası ise Yargıtay’da sürüyor. 4 yıl 2 ay tutuklu kalan biri. Ablasının da yargılaması sürüyor” dedi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da 25 adrese yapılan operasyonlarda 40 kişinin gözaltına alındığını açıkladı.
SAVCI KİRAZ BENZERİ...
Çantasından mermiler, plastik kelepçe, örgüt adına yazılar çıkan saldırganların 31 Mart 2015’te Çağlayan Adliyesi’nde Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın DHKP-C’li teröristlerce rehin alınarak şehit edilmesi benzeri bir eylem planladıkları değerlendirildi.
POLİS YARALI HALİYLE ÇATIŞIP DURDURDU
Yaralı haldeyken teröristlerin silahla adliyeye girmesine engel olan polisin, daha önce Özel Harekât’ta çalıştığı açıklandı. Erkek terörist vurulunca kadın saldırgan (ayakta) ateş açtı. Çatışmada o da vurularak öldürüldü.
Erkan Baykut, savcılıkta verdiği ifadede, pişman olduğunu belirterek, “Ramazan Pişkin’i tanımıyorum. Kendisini babamın yanında çalışan Saboor Muradi isimli Afgan uyruklu kişi zannettim. Kendisi beni evine davet ederdi. Sigara içtiğimi bildiği için uyuşturucu hap ve Afgan macunu olarak bilinen maddelerden veriyorlardı. Bu şahıslar tarafından 2017-2021 yılları arasında cinsel istismara uğradım” dedi.
CEZAEVİNE GÖNDERİLDİ
Baykut ifadesinin devamında, “Ramazan Pişkin isimli şahsın Saboor Muradi olduğunu bilerek yaralama amacıyla yanına gittim. Gittiğimde önce kendisine taş attım. Taş isabet etmeyince kendisi taşı alarak bana karşılık verdi. Olayın heyecanı ile üzerimdeki bıçağı çıkararak karın bölgesine 2-3 defa sapladım. Kaçarak uzaklaştım. Öldürme kastım yoktu. Yaralamak amacıyla gitmiştim. Olay nedeniyle pişmanım” dedi.
Erkan Baykut, savcılıktaki ifadesinin ardından ‘kasten öldürme’ suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi.
SARIYER’deki Santa Maria Kilisesi’ne 28 Ocak 2024 günü düzenlenen ve 52 yaşındaki Tuncer Cihan’ın hayatını kaybettiği saldırıyla ilgili tetikçilerin yanı sıra bağlantılı oldukları isimler de gözaltına alınmıştı. Adliyeye sevk edilen iki tetikçiyle birlikte 25 kişi tutuklandı, 9 kişi hakkında ise adli kontrol kararı uygulandı. Polis ve MİT’in ortaklaşa yaptıkları çalışmalar ise saldırıdaki ilişkiler ağını ortaya çıkardı. Tacikistan uyruklu Amirjon Kholikov ve Rusya uyruklu David Tanduev isimli tetikçilerin DEAŞ terör örgütüyle direkt bağlantıları tespit edildi.
Zanlılardan Rus ve Tacikistan asıllı iki tetikçi dahil 25 kişi tutuklandı.
KARA KUTU RUS TANDUEV
Rus uyruklu David Tanduev kiliseye düzenlenen saldırıda Tuncer Cihan’ı öldüren tabancayı ateşlemişti. Kilisenin içine girdiklerinde ön tarafta duran da oydu. Amirjon Kholikov ise o gün gözlük takmış ve arka tarafta kalmıştı. Saldırıda emir komuta zincirinin Tanduev’de olduğu değerlendirildi. Kholikov gözaltında polislerle konuşurken, Tanduev hiç konuşmadı. Operasyon sırasında ele geçirilen Kholikov’a ait sim kartta; saldırıda kullanılan Polonya plakalı otomobilin, DEAŞ’lı teröristlerin ve daha önce DEAŞ’tan hakkında işlem yapılan Jovid Hikmatov’a ait pasaportun fotoğrafları ele geçirildi.
KİMLİĞİ PARMAK İZİNDEN
Operasyonda gözaltına alınan ve tutuklananlar arasında yer alan bir isim ise çok dikkat çekiciydi. Yakalandığında üzerinde Andrei Guzun adına düzenlenmiş Moldova pasaportu bulunan Andrei Guzun’un parmak izi tespitiyle gerçek kimliği ortaya çıkartıldı. Aslında, 2017 yılında Antalya’daki bir DEAŞ operasyonunda gözaltına alınan Adam Khamarzayev’di. O dönem hakkında işlem yapılmış ve serbest bırakılmıştı. Makhammadyusuf Alisher, Ugli Mirzoev ve son olarak da Andrei Guzun ismini kullanıyordu. Örgüt içerisindeki kod ismi Adam Abu Darrar Al Shishani’ydi ve örgütün Türkiye sorumlusuydu. 2023 yılının temmuz ayında DEAŞ’lı teröristleri eğitmek için çiftlik kiralamaya çalışmıştı. DEAŞ’ın talimatı üzerine Türkiye’de kendisine bağlı olan teröristlere eylem yapma talimatını veren kişiydi.
DEAŞ’lı teröristler saldırıya Polonya plakalı araçla gitmişti.
KAYSERİ’DE BULUŞMUŞLAR
SABRİ Çelebi, önceki gece 01.30 sıralarında iki adamının da içinde bulunduğu lüks cipiyle Beyoğlu Talimhane’de ilerliyordu. Daha önce aralarında yaşanan anlaşmazlık nedeniyle husumetli olduğu kişilerin işlettiği barın önünden geçerken aracını durdurdu. Daha sonra barın önünde bekleyen bir kişi cipe yaklaşarak Sabri Çelebi ile kısa süre konuştu. Çelebi, cipten uzaklaşan kişiyle diyaloga devam ederken iki adamı araçtan indi. Ancak Çelebi’nin konuştuğu kişi bardan çıkan kişilerle yeniden cipe yöneldi.
ÖNCE YUMRUK SONRA KURŞUN
Gruptakiler ile Sabri Çelebi arasında tartışma başladı. Gruptakiler önce Çelebi’nin adamlarına yumrukla saldırdı. Daha sonra da Çelebi’yi yumruklamaya başladı. Bu sırada gruptakilerden biri silahını çekerek peş peşe Sabri Çelebi’ye ateş etti. Saldırganlar hızla kaçtı. Sürücü koltuğunda kanlar içinde kalan Sabri Çelebi ise adamları tarafından aracın arkasına alınarak ağır yaralı olarak hastaneye götürüldü. Sabri Çelebi’nin hayatını kaybettiği belirlendi.
BODYGUARD’LARA SATAŞTI İDDİASI
Yapılan ihbar üzerine polis ekipleri olay yerine geldi. Bölgedeki kamera görüntüleri toplandı. Sokağa saçılan mermi kovanları da toplanarak incelenmek üzere Polis Kriminal Laboratuvarı’na götürüldü. İddiaya göre Sabri Çelebi cipiyle husumetli olduğu eski ortağı C.K.’nın işlettiği barın önünden geçerken bodyguard’lara laf attı. Bu nedenle aralarında tartışma çıktı ve bodyguard’lardan biri Sabri Çelebi’yi kavga sırasında silahla vurarak öldürdü.
ESKİ ORTAK GÖZALTINDA
Polis ekipleri olayda silah kullanan bir kişi ile Sabri Çelebi’nin husumetli olduğu eski ortağı bar sahibi C.K.’yı ‘azmettirici’ suçlamasıyla yakalayarak gözaltına aldı. Polisin diğer saldırganları yakalamak için çalışmalarını sürdürdüğü belirtildi.
‘İNDİRİN’ MESAJI BULUNDU
Duruşmaya ‘zincirleme şekilde kadına karşı silahlı tehdit’ suçundan 2.5 yıldan 8 yıl 9 aya kadar hapis istemiyle tutuksuz yargılanan Neşeli katıldı. Duruşmada, Neşeli’nin cezai sorumluluğunun olmadığı belirtilen Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin 27 Eylül 2023 tarihli raporu okundu.
Mustafa Neşeli
CEZA VERİLMEDİ
Mahkeme, akıl hastalığı nedeni ile üzerine atılı suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamadığı, davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış bulunduğu gerekçesiyle Mustafa Neşeli’ye ceza verilmesine yer olmadığına karar verdi. Mahkeme ayrıca Neşeli’nin yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında toplum açısından tehlikesi ortadan kalkana kadar, koruma ve tedavi altına alınmasına hükmetti.
Polis ekipleri yaptıkları incelemede kediyi poşete koyarak götüren kişinin Yunus Can (43) olduğunu tespit etti. Yunus Can poşete koyduğu kediyi daha sonra yere fırlatıyor ve tekme atıyordu. Kedinin öldüğü belirlenince Yunus Can tutuklandı. Yunus Can hakkında ‘hırsızlık ve bir ev hayvanını kasten öldürme’ suçlarından 8.5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. İstanbul 50. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Yunus Can ‘bir ev hayvanı veya evcil hayvanı kasten öldürme’ suçundan 2 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Takdir indirimi uygulamayan mahkeme, Can’ı ‘hırsızlık’ suçundan delil yetersizliğinden beraatına karar verip tutuklu kaldığı süreyi dikkate alarak tahliye etti.
AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı Murat Kurum dün Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Türkiye Yüzyılı İstanbul Vizyonu” toplantısında projelerinin temeli olan ‘Siztem İstanbul’la ortaya koyacağı 10 hedefi tek tek anlattı.
- “Uğraştıran değil, ulaştıran bir İstanbul vaat ediyoruz. Raylı sistemlerin payı yüzde 37’ye çıkacak. Ortalama yolculuk süresi 64 dakikadan 39 dakikaya düşecek.
- Esenler ve Harem Otogarlarını taşıyacağız. İki yakada 6 yeni lojistik merkezi kuracağız. Şehir içi ulaşımında seyahat süresini yüzde 20 düşüreceğiz. Buradan da müjdemizi veriyoruz. Silivri’ye metrobüs geliyor.
- İstanbul’da yaklaşık 20 bin taksi günde 1.6 milyondan fazla yolcuyu taşıyor. Tüm sistemleri ‘Merkezi Taksi Sistemi’ çatısı altında birleştireceğiz.
- Deniz ulaşımına 3 yeni hat ekleyeceğiz. İstinye-Yenikapı, Çubuklu-Yenikapı, Çengelköy-Yenikapı arabalı vapuru projelerimizle de ulaşım imkânlarını güçlendireceğiz.
- 6 yeni baraj yapacağız. Su kapasitesini 5 yılda, tam yüzde 21 oranında artıracağız.
- Her mahalleye 7/24 nöbetçi kreş hizmetini sunacağız.
- Aile Kart’la 0-4 yaş arası çocuğu olan annelere verilen ücretsiz ulaşım hakkını değiştiriyoruz. Artık hem yaşı 0-6’ya çıkarıyoruz, hem de babalara da çocuklarıyla ücretsiz seyahat hakkı veriyoruz.
İstanbul Sarıyer’de, Serkan Kaptan (42), Kerem Gürgensuyu’nun (40) babasının evinde kiracı olarak oturuyordu. Kira ücreti nedeni ile Kaptan ile Gürgensuyu arasındaki anlaşmazlık mahkemeye taşındı ve tahliye davası açıldı. 17 Mayıs 2023’te Kerem Gürgensuyu, babasının kiracısı olan Serkan Kaptan’ın evine gitti. Serkan Kaptan’ın eşi, Gürgensuyu’nu içeri almadı. Olaya tanık olan kişiler, Gürgensuyu’nun ölüm tehditlerinde bulunduğunu söyledi. Eve gelen Serkan Kaptan, şikâyetçi olmak için eşi ile karakola gitmek amacıyla otobüs durağında beklerken arkasından gelen Kerem Gürgensuyu tarafından birden fazla kez bıçaklandı. Tutuklanan Kerem Gürgensuyu’na 9 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.
YÜZ YÜZE GELDİLER
İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, tutuklu sanık Kerem Gürgensuyu ile müşteki Serkan Kaptan hazır bulundu.
Serkan Kaptan, “Otobüs durağında 3 kez bıçakladı. Günlerce yoğun bakımda kaldım. Üzgün olduklarını düşünmüyorum” dedi. Kerem Gürgensuyu ise savunmasında kendini savunduğunu iddia etti.
‘YOKSA TUTUKLANIRSIN’
Mahkeme başkanı ara kararını açıklayacağı sırada Kerem Gürgensuyu’na, “Tahliye edilirsen ne yapacaksın? Müştekiye saldıracak mısın?” diye sordu. Gürgensuyu ise ‘’Hayır efendim. Böyle bir şey olmayacak. Hiçbir şey yapmayacağım” diye yanıt verdi. Mahkeme başkanı bunun üzerine, “200 metreden fazla sakın yaklaşma. Yoksa tutuklanırsın” diyerek Kerem Gürgensuyu’nu tahliye etti.
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, dün Yalova’daki Sefine Tersanesi’nde düzenlenen ‘Mavi Vatan’a Güç: Yeni Deniz Platformları Teslimat Töreni’nde özetle şunları söyledi: “Teslimatı gerçekleşen her bir gemimizin Deniz Kuvvetlerimizin gücüne daha fazla güç katacağı inancındayız.
- Denizde ikmal muharebe destek gemimiz TCG Derya, TCG Anadolu’dan sonraki en büyük gemimizdir. TCG Derya’nın hizmete girmesiyle yüzer birliklerin, akaryakıt ve su ikmalleri süratle yapılacaktır.
YERLİ İMKÂNLARLA
- MİLGEM projesinin beşinci gemisi olan TCG İstanbul Türkiye’nin yerli imkânlarla ürettiği ilk milli fırkateyndir. Bu gemimize farklı radar, yakın hava savunma ve elektronik harp sistemlerimizi kendi imkânlarımızla geliştirerek entegre ettik.
- Bugün hizmete verdiğimiz lojistik destek gemimiz TCG Üsteğmen Arif Ekmekçi, muharip unsurların akaryakıt, tatlı su ve yiyecek ihtiyaçlarını temin edecektir. Gemilerimizin donanmamıza ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne hayırlı olmasını diliyorum. Bize bu sevinci ve gururu yaşatan herkese, her kuruma şahsım, ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Bu projeler savunma sanayii hedeflerimizin de tek tek gerçekleşmekte olduğunu gösteriyor.
- Otonom su üstü deniz aracımız Marlin SİDA, istihbarat, keşif ve gözetleme, su üstü harbi, elektronik destek ve elektronik taarruz görevlerini insansız ve tam otonom olarak icra edecektir. Marlin SİDA sahip olduğu üstün teknik özelliklerle denizlerdeki hâkimiyetimizi destekleyecek, dosta güven, düşmana korku verecektir.
10 ÜLKEDEN BİRİYİZ
Bu çalışmalarımızı, Barbaros Hayrettin Paşa’nın ‘denizlere hâkim olan cihana hakim olur’ sözünü şiar ederek yürütüyoruz. Projelerimizde yüzde 80’e varan yerlilik oranına ulaştık. Ülkemiz kendi savaş gemisini tasarlayan, inşa eden ve idamesini gerçekleştirebilen 10 ülke arasında yer alıyor. Elektronik harp alanında öncü olan ülkemiz, İHA ve SİHA üretiminde ise artık dünyanın ilk 3-4 ülkesinden biri. Önümüzdeki dönemde İHA ve SİHA’ların yanı sıra insansız ve otonom deniz araçlarından denizaltı platformlarına ve uçak gemilerine kadar çeşitli muharip deniz platformlarının geliştirilmesine de ağırlık vereceğiz.”
SEÇİL Erzan İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün üçüncü kez hâkim karşısına çıktı. Duruşmada tanık olarak Seçil Erzan’ın daha önce tefeci olarak suçladığı Semih Kaya ve eski nişanlısı Candaş Gürol da dinlendi. Gerçeğin ortaya çıkarılmasını istediğini söyleyen Erzan, duruşmada özetle şöyle konuştu:
BANKA MÜDÜRÜ OLARAK ALDIM
“Sizlerden yardım istiyorum. Gerçeğin ortaya çıkmasını istiyorum. Nazlı Can’ın etrafındaki kişiler, Semih Kaya ve Fırat Özdemir hepsi araştırılsın. Kimden, ne kadar fazla aldım dediysem hepsi tek tek çıkacak, başka bir şey çıkmayacak. Kimilerinin ‘Seço’suydum, kimilerinin ‘kanka’sıydım. Ben banka müdürü Seçil Erzan olarak aldım paraları, bu çok net, hiçbir zaman aksini söylemedim. O koltukta banka müdürü Seçil Erzan yazmasaydı kimse bana para vermezdi, gerçek bu. Bir saat önce işten ayrılmış olsaydım Selçuk İnan o parayı vermezdi bana.
HERKES NE ALDIĞINI SÖYLESİN
Ben arabanın bagajını açtığımda parayı kapışıyorlardı. Ama kim ne aldığını söylemezse biz gerçeği ortaya çıkaramayız. Herkes doğruları söylesin ki bu maddi gerçekler ortaya çıksın. Ben Semih Kaya’ya fon olduğunu söyledim ama ‘Çok fazla çekme de’ dedim. ‘Biraz bekle, senin adına resmi bir şekilde yaparız ondan sonra çekersin’ dedim. 8 Mart’ta Merve ve Tanın’ı en yakınlarım olarak Fırat Özdemir’le görüşmeye götürdüm. Ben yanlış yaptığımı anlatmaya çalıştım. Herkes daha değişik şeyler söylemeye başladı. Bana ‘Sen kiminle paylaşıyorsun parayı, kiminle yiyorsun’ denmeye başladı, iş çığırından çıktı. Ondan sonra herkes kendi faizinin peşine düştü.
EMRE’NİN PARASINI 10 KİŞİ PAYLAŞTI
Bu mağduriyetin sebebi benim evet ama bu para bende değil. Gerçek mağdurlar var, Emre Belözoğlu’nun parası 10 kişiye dağıtıldı, ana parasını alanlar da oldu, fazla alanlar da. Gerçek mağdurlar adına çok üzgünüm. Hiçbir yöneticimle bir kâr ortaklığı yapmadım. Bu ivmeleri bulabilirlerdi. Ertesi gün teftiş yapılsa Emre Çolak’ın parası alınamayacaktı. Ben zaten banka çözer diye düşündüm.”
İfadelerin ardından ara kararını açıklayan hâkim, Seçil Erzan ve Ali Yörük’ün tutukluluklarının devamına karar vererek duruşmayı 8 Mart’a erteledi.
PKK’nın hain saldırısının ardından İstanbul’daki Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında güvenlik zirvesi yapıldı. Toplantıya Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun katıldı.
ÖRGÜTÜ SEMİRTME SENARYOSU
İletişim Başkanlığı’ndan toplantı sonrası yapılan açıklamada özetle şöyle denildi: “Hain saldırı sonrası başlatılan operasyonlarda Irak’ın kuzeyinde 36, Suriye’nin kuzeyinde 9 olmak üzere toplam 45 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Bu mücadelemiz son terörist etkisiz hale getirilinceye, Irak ve Suriye’deki terör bataklıkları tamamen kurutuluncaya kadar devam edecektir. Sınırlarımız içinde yok olma noktasına gelen bölücü terör örgütü, başarılı sınır ötesi operasyonlarımız neticesinde çok ağır kayıplar vermiştir. Terör örgütü, Suriye ve Irak sahasında köşeye sıkıştıkça, örgütü yeniden palazlandırma, yeniden canlandırma girişimleri de hız kazanmıştır. Son dönemde hudutlarımız dışında görev yapan birliklerimize yönelik artan terör eylemleri, örgütü semirtme senaryolarının sinsi birer parçasıdır.
TÜRKİYE DÜŞMANLARININ TAŞERONU
Türkiye, hangi bahaneyle ve sebeple olursa olsun güney sınırları boyunca bir ‘teröristan’ kurulmasına kesinlikle izin vermeyecektir. Meşru müdafaa hakkımız ve ikili anlaşmalar çerçevesinde, nerede bir terör tehdidi, kampı, sığınağı, oluşumu veya kümelenmesi varsa arkasında kim olduğuna bakmadan, kalıcı olarak imha etmek temel önceliğimizdir. Türkiye düşmanlarının taşeronluğunu üstlenen bölücü alçaklardan döktükleri her damla kanın hesabı misliyle sorulmaktadır ve sorulacaktır. Türkiye Yüzyılı hedefimizin önünü kesmek için kurulan tuzaklara maşalık yapanları da onların iplerini ellerinde tutanları da hüsrana uğratmakta kararlıyız.”
ERDOĞAN BAHÇELİ VE AKŞENER’LE GÖRÜŞTÜ
- Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile telefonda görüştü. Görüşmede, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesindeki terör saldırısı ve devam eden terörle mücadele harekâtlarına ilişkin gelişmeler ele alındı. Erdoğan ayrıca, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde teröristlerle çıkan çatışmada yaralanan Üsteğmen Mutlu Duran’ın amcası, annesi ve nişanlısı ile telefonda görüştü. Görüşmede Üsteğmen Mutlu Duran’ın sağlık durumu hakkında bilgi alan Erdoğan, aileye geçmiş olsun ve acil şifa dileklerini iletti.
İstanbul’da, Avrasya Tüneli çıkışı Zeytinburnu istikametinde 30 Kasım’da Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu Muhammed Hasan Şeyh Mahmud kullandığı 06 CD 4581 plakalı otomobille, motokurye Yunus Emre Göçer’in (38) motosikletine çarparak ölümüne neden olmuştu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Mahmud’a yurtdışı çıkış yasağı koymuştu. Mahmud’un ise kazadan iki gün sonra yurtdışına çıktığı belirlenmişti.
Hazırlanan iddianamede, Mahmud’un “taksirle ölüme neden olma” suçundan 2 yıldan 6 yıla hapsi istendi.
Muhammed Hasan Şeyh Mahmud mesleğinin doktor, aylık gelirinin 15 bin TL olduğunu söyledi.
‘FRENE BASTIM’
İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 16 Ocak’taki duruşma öncesinde yakalama kararı olan sanık Mahmud, Türkiye’ye geldi ve dün duruşmaya çıkarıldı. Tercüman eşliğinde ifade veren Mahmud, “Önümde hızlı giden bir motosiklet vardı. Bir anda durdu ve sağ tarafa doğru döndü, frene basmama rağmen çarpmayı engelleyemedim, yaklaşık 55 km hız ile ilerliyordum. Motosiklet bir anda durup döndüğü için, çarpmayı engelleyemedim. Motosiklet sürücüsünün başında kaskı yoktu” dedi. Mahkeme, Mahmud hakkındaki yakalama kararını geri aldı. Yurtdışı yasağı kaldırılan Mahmud’un serbest bırakılmasına ve duruşmalardan vareste tutulmasına karar verildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nca hazırlanan 62 sayfalık iddianamede Emre Belözoğlu, Arda Turan, Selçuk İnan, Nestor Fernando Muslera, Buse Terim Bahçekapılı ve eşi Volkan Bahçekapılı’nın da arasında bulunduğu 18 kişi müşteki olarak yer aldı. Soruşturma kapsamında tutuklanan Seçil Erzan’ın 18 kişiye yönelik “Nitelikli dolandırıcılık” ve 12 kez “Özel belgede sahtecilik” suçlarından toplam 66 yıldan 216 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi. 3’ü tutuklu 6 şüphelinin ise 3 yıl ile 65 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılması talep edildi. Erzan’ın 18 müştekiyi toplam 25 milyon 770 bin USD ve 7 milyon 384 bin TL dolandırdığı iddia edildi.
Selçuk İnan
İLK DURUŞMA 14 SAATTİ
İstanbul 41’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ilk duruşması 20 Kasım 2023’te görüldü. Yaklaşık 14 saat süren ilk duruşmada sanıklar Seçil Erzan ile Nazlı Can, Atilla Yörük, Ali Yörük, Asiye Öztürk, Kerem Can, Hüseyin Eligül savunmalarını yaptı. Erzan tarafından dolandırıldıklarını iddia eden Emrah Çolak, Musa Mert Çetin, Burhan Taşpolat, Evrim Pınar Güzel, Emre Çolak, Terim Arıcan, Volkan Bahçekapılı, İbrahim Kocabaldır, Nurettin Gözaçan, Uğur Gözaşan ve Ömer Kahraman ise müşteki olarak dinlendi. İlk duruşmanın sonunda mahkeme heyeti, davanın tutuklu sanıklarından Atilla Yörük ve Nazlı Can’ı yurtdışına çıkış yasağı koyarak tahliye etti. Seçil Erzan ve Ali Yörük’ün tutukluluk halinin ise devamına karar verildi.
Arda Turan
ESKİ SEVGİLİ DE DİNLENECEK
SOSYAL medya fenomeni Kıvanç Talu ve reklamcı eşi Beril Talu’nun yaklaşık 150 milyon liralık vurgun yapıp Gürcistan’a kaçtıkları iddia edilmişti. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı şikâyetler üzerine Talu çifti hakkında soruşturma başlattı ancak yurtdışına çıkış yasağı ya da yakalama kararı çıkartmadı. 4 Ocak 2023’te Talu çiftinin İstanbul Havalimanı’nda pasaport kontrolü sırasında yakalandığı bilgisi yayıldı. Fakat gerçeğin öyle olmadığı mahkeme kayıtlarıyla ortaya çıktı.
Kıvanç Talu
Beril Talu
YILBAŞINDA İSTANBUL’DA
Kıvanç ve Beril Talu haklarında herhangi bir aranma ya da adli kontrol kararı olmadığı haberini alınca, 28 Aralık’ta Gürcistan’dan uçakla İstanbul’a geldi. Pasaport kontrolünden rahatça geçerek ülkeye girdiler. Yılbaşını İstanbul’da karşılayan Kıvanç Talu ve Beril Talu bu sırada avukatlarıyla da görüştü. Tutuklanma ihtimalleri olduğu için çocuklarını ailelerine emanet ederek, 4 Ocak’ta avukatlarıyla birlikte emniyete gittiler. Polisler durumu hemen savcılığa bildirdi. Savcılık ifadelerinin alınması ve polis eşliğinde getirilmeleri talimatı verdi. O geceyi emniyette geçiren ve sorgulanan Talu çifti, ertesi gün sevk edildikleri Anadolu Adliyesi’nde tutuklanarak cezaevine gönderildi.
BORCU BORÇLA KAPADIK
Beril ve Kıvanç Talu’nun o gün nöbetçi mahkemede verdikleri ifadeler ortaya çıktı. Beril Talu yaşadıklarını şöyle anlattı: “Çalıştığım şirketten ayrıldıktan sonra eşimle birlikte kendimize ait ‘Var Böyle Tipler’ Organizasyon ve Nakliye Hizmetleri Limited Şirketi’nde faaliyet göstermeye başladık. Yaklaşık 60 adet proje aldık, proje oluşturduk. Bunlardan 5-6 tanesini gerçekleştirdik. 10-15 tanesi ise türlü sebeplerden dolayı iptal oldu ya da ertelendi. Biz faaliyetlerimize devam ederken, istifaya zorlandığım şirkete dair alacaklılar ve projelerini yürüttüğüm kişiler tarafından ödeme yapmam istendi. Bir kısmını kendime ait araç, babama ait bir araç ve tekne satmak suretiyle ödemeye çalıştık. Ancak faaliyetlerimiz aksadığı için çevremizden borç almak zorunda kaldık. Borçları borçla kapamaya çalıştık. Ödeyemeyince tehdit edildik.
% 100 FAİZ İSTEDİLER
MOSSAD ajanları, Türkiye’de bulunan, İsrail devleti için tehlikeli görülen Filistin vatandaşı ve Hamas bağlantılı kişilerle ilgili bilgi toplamak üzere İsrail Çevrimiçi Operasyon Birimi’nden (İÇOM) faydalanıyordu. Bilgi toplayacak kişiler şüphe çekmemeleri için Filistin ve Suriye uyruklulardan seçildi. Para karşılığı devşirilen isimler, ilettikleri bilgiler karşılığında 100-200 dolar gibi cüzi paralar aldı. MİT ile polis ekipleri, İsrailli ajanlarla bağlantılı kişileri tespit etti ve köstebek operasyonunu düzenledi.
FİLİSTİNLİLERİN EVLERİNİ FİŞLEDİ
Operasyon kapsamında gözaltına alınan Suriyeli Halid Heney’in telefonundan, bazı dairelerin kapı fotoğrafları çıktı. Bu adreslerde Filistinliler oturuyordu. Fotoğraflar Google’ın harita uygulamasına da yüklenmiş, böylelikle tam olarak koordinatlar da İsrailli ajanlara iletilmişti. Halid Heney’e 14 Aralık 2023’te, Suriye üzerinden gönderilen 12 bin 400 TL’nin ajanlık faaliyeti kapsamında ödendiği iddia edildi.
İSRAİL PROTESTOLARINI RAPORLADI
2013’te Türk vatandaşlığına geçen Lübnan asıllı Muhammed Bilik ise İsrail’in zulmünü dünyaya duyurmayı amaçlayan Uluslararası İrade Gençlik Derneği’nin çalışanları arasındaydı. Bu sebeple düzenlenen toplantılara katılan kişilerin bilgilerini toplayan Muhammed Bilik’in, bunları İsrail ajanlarına verdiği iddia edildi. Toplam 500 dolar aldığı belirlenen Muhammed Bilik, bu parayı Kanada vatandaşı olan Cemal Hammud’un Türkiye’de oturum alma şartlarıyla ilgili belge gönderdiği için verdiğini iddia etti.
GAZZELİ ÖĞRENCİLERİ İSPİYONLADI
Şüphelilerden Kadir Aydın Lübnan’daki Jinan Üniversitesi mezunuydu. İstanbul’da, özellikle Filistin’den gelen öğrencilere burs veren Umut Eğitim Vakfı’nda idari işler müdür yardımcısı olarak çalışıyordu. İfadesinde, bu vakfın Gazze’deki öğrencilere burs sağladığını, yabancı GSM hatlarıyla iletişim kurduğunu söyledi. İddiaya göre, öğrencilerle ilgili bilgileri İsrail ajanlarına aktarıyordu.
İSTİKLAL’DEKİ MAĞAZANIN FOTOLARI 1200 TL
Fon dolandırıcılığı davasının sanıkları arasında yer alan zabıta Hüseyin Eligül’ün “30 yıldır tanırım, 500 bin dolara yakın para verdim” dediği Seçil Erzan ile yaptığı 1947 yazışma dava dosyasına girdi. Fona para yatıranların sık sık arayıp para istemeleri üzerine Eligül, Erzan’a yazıp bilgilendirme yaptı. En çok da “İsmet amca” diye bahsettiği kişiyle ilgili mesaj attı. 9 Aralık 2022’de Seçil Erzan’a yolladığı mesajda, “Kızım müsait misin bu İsmet amca başımı ağrıtıyor” diye yazdı. Erzan da “Haftaya cuma ok onun işi” diye yanıt verdi. Eligül 19 Aralık 2022’de Erzan’a, “Kızım İsmet amcayı unutma gözünü seveyim”, 20 Aralık 2022’de de “Yavrum müsait misin bilmiyorum. İsmet amca sorun. ‘45 günlük dedin 3 ay oldu tamam mı benim işim’ diyor” dedi.
Eligül, 27 Aralık 2022’de de “Kızım İsmet amcanın işi tamam mı? Arıyor açmadım” diye yazınca Seçil Erzan, “Hayır abi. Ben var da mı vermiyorum. Hayatımı riske attım. Yaşadığım, muhatap olduğum insanları bir bilsen. Toparlamaya çalışıyorum. Aklım gitti artık benim görmüyor musunuz. Ben semilyonu (Çorlu’daki evi) dün satışa verdim” diye sitem etti. Eligül de “Tamam kızım. Ben de veriyorum madem öyle. Birlikte girdik, birlikte çıkarız. Sen nereye ben oraya. Bundan yana sıkıntı yok. Bir damla gözyaşına dünyayı değişmem ben” yanıtını verdi.
FLORYA’DAKİ KARDEŞİMİZ...
16 Ocak 2023’de Hüseyin Eligül, Erzan’a “Musa abi çağırdı yanına geldim” diye yazdı. Erzan da “Ne duymuş?” diye sordu. Eligül de “Kızım bir ortamdaymış. Birileri bizim bu işleri konuşuyormuş. Fatih hocayı ‘Florya’daki kardeşimiz’ falan diye konuşuyorlarmış. ‘Paramızı çalıştırıyor, her ay iyi kazandırıyor’ diyorlarmış. ‘Biz niye 1.5 senedir bekliyoruz’ diyor. ‘Böyle olmayacak konuşalım’ diyor. Bize geldi yardımcı olmak için, tüm şartları zorladık bunun karşılığı diye konuştu” yanıtını verdi Erzan’ın, “Abi Candaş yanımda çok panik oldum elim ayağım titriyor. Arayamıyorum” demesi üzerine Eligül, “Tamam, üzme kendini. Musa ‘Telaş etmesin’ dedi” diye yazdı.
Yapılan teknik ve fiziki takipte, 46 kişinin kimlikleri ve kaldıkları adresler deşifre edildi. Yapılan tespitlerin ardından İstanbul merkezli 8 ilde ‘köstebek’ adı verilen eş zamanlı operasyon başlatıldı. Özel Harekât polislerinin de katıldığı operasyonda 57 adrese baskın düzenlendi. Adreslerde 34 kişi gözaltına alınırken, 12 kişi adreslerinde bulunamadı. Yapılan aramalarda, 143 bin 830 Euro, 23 bin 680 dolar, muhtelif miktarda farklı ülkelere ait nakit para, 1 adet ruhsatsız tabanca, çok sayıda fişek ve dijital materyal ele geçti.
Gözaltına alınan 34 kişi emniyetteki işlemlerinin ardından Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na götürüldü. Yaklaşık 8 saat süren savcılık ifadelerinin ardından 26 kişi “Askeri ve siyasal casusluk” suçundan tutuklanma talebiyle nöbetçi hakimliğe sevk edildi. Nöbetçi hâkimlikteki sorgularının ardından 15 şüpheli tutuklanırken 11 şüpheli ise adli kontrol ile serbest bırakıldı. 8 şüpheli ise sınır dışı edildi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi’nde bu yıl 10’uncusu düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri törenine katıldı. Erdoğan, Riyad’daki Süper Kupa maçında yaşananlara değindiği konuşmasında özetle şunları söyledi: “Necip Fazıl, Türkiye’nin en sancılı döneminde yaşadı. İki cihan harbi dahil nice savaş, işgal, darbe, ekonomik ve siyasi darboğazlar gördü. Osmanlı’nın yıkılışından Cumhuriyetin kuruluşuna, Türk siyasetinin tüm dönüm noktalarına şahitlik etti. Üstadın mücadelesi Türk milletini ruh köküyle yeniden buluşturmaktı. Üstadın ruh kökü dediği şey ise bizi biz yapan, vatanı vatan yapan kadim hasretlerin bütünüydü. Yeni yetişen gençlerimizin, üstatlarından devraldıkları emaneti hakkıyla taşıyıp daha da yücelterek kendilerinden sonrakilere en güzel şekilde teslim edeceklerine inanıyorum.
BAŞARILARLA GÜNDEME GELMELİ
Dün gece yaşanan hadiselerden duyduğumuz üzüntüyü burada altını çizerek vurgulamak istiyorum. Biz futbol başta olmak üzere Türk sporunun tartışmalarla değil, başarılarla gündeme gelmesini arzu ediyoruz. Hangi sebeple olursa olsun sporun günlük siyasi rekabetin mezesi haline getirilmesi yanlıştır, hatalıdır, sporumuza hiçbir faydası yoktur. Dün geceden itibaren muhalefet partilerinin yaptığı açıklamaları istismar siyasetinin yeni örnekleri olarak görüyoruz. Cumhuriyet 85 milyonun ortak değeridir. Gazi Mustafa Kemal bu ülkenin banisidir.
ŞOV VE PROVOKASYON MALZEMESİ
Türkiye’nin ve Türk milletinin onurunu, haysiyetini, şerefini bizim nasıl savunduğumuzu CHP bilmese de tüm dünya çok iyi biliyor. Ülkemizin itibarını bizim nasıl koruduğumuzu, muhalefet bilmese de tüm insanlık gayet iyi biliyor. CHP ve şürekası ders vermeyi bıraksınlar, samimiyseler gitsinler önce bölücü örgütün uzantısı ittifak noktalarından hesap sorsunlar. Dünkü olayın mecrasından çıkarılarak, şov ve provokasyon malzemesi yapılmasına müsaade edemeyiz. Hele hele müessif bir olay üzerinden milletin inancına ve mukaddesatına ahlaksızca dil uzatılmasına hiçbir şekilde mazur göremeyiz. Bu konuda yapılması gereken ne varsa, hangi adım atılması gerekiyorsa onu yapmaktan çekinmedik, çekinmeyiz. Dünkü hadiseden dolayı futbolseverlere, 20 yılım futbolla geçti, bunlar gibi tribünden seyretmedim, spor camiasına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Tüm kulüplerimizden sporun barışı, dayanışmayı, işbirliğini temsil eden fair play ruhuna samimiyetle sahip çıkmalarını bekliyorum.”
<iframe src='//www.hurriyet.com.tr/video/embed/?vid=42384032&resizable=1&autostart=true&playsinline=true&v_utm_source=haber_detay' width='100%' height='326' frameborder='0' scrolling='no' allow='autoplay; fullscreen' allowfullscreen></iframe>
ÜSTADIN HAYALİNİ GERÇEKLEŞTİRDİK
- “Üstadın ölümünün 37. yılında en büyük hayali olan Ayasofya’yı açma şerefine eriştik. Ayasofya’yı yeniden açan Cumhurbaşkanı olarak anılmak bizim gönül dünyamızda şereflerin en büyüğüdür. 80 yılın ardından esaretin zincirini kırdık ve Fatih’in emaneti Ayasofya’yı asli kimliğine tekrar kavuşturduk. Ayasofya Camii Kebir, aslına rücu etti. Üstadın hayalini kurduğu şekilde, tıpkı bir kitap gibi bu yüce mabedi açmayı başardık. 31 Mart çok önemli. Yeniden İstanbulumuzu, Türkiyemizi aslına rücu ettirmek için 31 Mart çok önemli.”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen ‘Yüzyılın Dönüşümü İstanbul’ programına katıldı ve kentte yapılacak kentsel dönüşüm çalışmalarıyla ilgili önemli bilgiler verdi. Erdoğan, konuşmasında özetle şunları söyledi:
1.2 MİLYON BAŞVURU GELDİ
“Yarısı bizden kampanyamıza İstanbullu kardeşlerimiz ilgi gösterdi. 1 milyon 233 bin bağımsız bölüm için başvuru yapıldı. 1 buçuk milyon liralık destek vereceğiz. 100 bin lirası kira desteği olmak üzere 800 bin lirası hibe, 700 bin lirası çok uygun şartlarda kredi şeklinde verilecek. Bu destekle evini yapacak ve güvenli şekilde oturacak vatandaşımız. 350 bin konutu dönüştürmeyi amaçlayan kampanyayı başlatmış olacağız.
HIZLI DAVRANMALIYIZ
Bugünkü programımızda tüm aşamaları ile İstanbul’da Yüzyılın Dönüşümü programımıza start veriyoruz. 6 Şubat’taki sarsıntılar bize deprem gerçeğini tekrar hatırlatmıştır. Böylesi büyük afetten sonra artık hiçbir şeyin eskisi gibi olması düşünülemez. Yakın zamanda Marmara’da meydana gelen depremler çalışmamızı daha da hızlandırmamız gerektiğini gösteriyor. Depreme hazırlık yapmak bizim için tercihten öte zorunluluktur. Depremle burun buruna yaşayan ülkeyiz. Topraklarımızın yüzde 66’sı deprem bölgesi. Nüfusun yüzde 71’i deprem açısından riskli alanlarda yer alıyor. Sadece insani açıdan değil ekonomik açıdan da ağır bedeller ödedik. 17 Ağustos Marmara depreminin ekonomimiz üzerinde etkilerini yıllarca hissettik. 6 Şubat depremlerinin Türk ekonomisine maliyeti 104 milyar dolardan fazladır.
ÇÜRÜK BİNA ÖLDÜRÜR
Hiçbirimizin depremi hafife alma lüksü olamaz. Bu topraklarda yaşamaya devam edeceksek, böyle deprem riskini bir an olsun aklımızdan çıkaramayız. Bunu unutmak demek 17 Ağustos ve 6 Şubat benzeri felaketlerle ile yeniden karşılaşmak demektir. Teşhisi doğru koymak tedavinin yarısıdır. Dolayısı ile deprem ile mücadeleyi önce zihinlerde başlatmamız gerek. Deprem değil çürük bina öldürür ilkesini özümsemeden hiçbir yere varamayız. Türkiye’nin birinci meselesi yapı stokunun süratle yenilenmesidir.
BORSA İstanbul’un 150. Yıl Gong Töreni’ne katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Uyguladığımız mali programın sonucu olarak Türkiye uluslararası sermaye açısından çekim merkezi vasfını koruyor. Enflasyondaki artışın kontrol altına alınmasıyla birlikte ülkemize yönelik kaynak akışının daha da hızlanacağına inanıyoruz” dedi.
Tören Sarıyer’deki Borsa İstanbul’da yapıldı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dünyanın ilk borsasına ev sahipliği yapan Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesindeki Aizanoi Antik Kenti’ne kurulan 150’inci Yıl Gong’unu video bağlantısıyla çaldı.
Enflasyondaki artışın kontrol altına alınmasıyla birlikte Türkiye’ye yönelik kaynak akışının daha da hızlanacağına inandıklarını söyleyen Erdoğan, “Vatandaşımızın gönül huzuruyla birikimlerini değerlendireceği ve reel ekonominin istifadesine sunacağı bir iklimi tesis etmekte kararlıyız. Enflasyondaki dengelenmeye bağlı olarak borsamızın derinliği artacak ve yatırımcılarımız finansman kaynaklarına daha rahat erişebilecektir” değerlendirmesinde bulundu.
‘150 YILLIK CANLI TANIK’
Borsa’nın son 1.5 asırdaki inişli çıkışlı tarihi yolculuğun en yakın şahitleri arasında yer aldığına dikkat çeken Erdoğan ayrıca, borsanın manipüle edilmeye ne kadar açık bir alan olduğunun da altını çizdi.Erdoğan, borsanın uzun yıllar asli görevini yerine getiremediğini, yabancıların yerli yatırımcıları ve ülke kaynaklarını çeşitli manipülasyonlarla sömürdüğü bir platforma dönüştürüldüğünü söyledi.
“Öyle ki, bu dönemde ‘Galata’da Türkler kaybeder’ algısı toplumda genel kabul gören bir kanaat olarak yerleşmiştir” diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Borsamızın ilk dönemlerine dair bu algı, daha sonra daha da perçinlenmiştir. Borsamız bize Osmanlı’dan bir miras olarak kalsa da uzun yıllar asli görevini yerine getirememiştir. Yıllarca yabancıların yerli yatırımcıları ve ülke kaynaklarını çeşitli manipülasyonlarla sömürdüğü bir platforma dönüştürüldü. Borsada yatırım yapmak yerine insanımızın günlük lisanına da sirayet eden ‘borsada oynama’ ifadesi bu durumun bir yansımasıydı.
‘YATIRIMCI KORKUTULDU’
İstanbul’da Avrasya Tüneli çıkışı Zeytinburnu istikametinde 30 Kasım günü öğlen saatlerinde meydana gelen kazada, Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu Mohammed Hassan Sheikh Mohamud 06 CD 4581 plakalı otomobille Yunus Emre Göçer’in (38) kullandığı motosiklete çarptı. Olayın ardından bilirkişiler tarafından yapılan ilk tespitte kurye Göçer 8’de 8 oranında kusurlu, Mohamud ise kusursuz bulundu. Mohamud emniyetteki ifadesinin ardından serbest bırakıldı.
Göçer’in hayatını kaybetmesi ve kaza anını gösteren görüntülerin ortaya çıkması üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 7 Aralık’ta acilen ikinci bir rapor talep etti. İkinci rapora göre Yunus Emre Göçer kusursuz, Mohamud ise 8’de 8 asli kusurluydu. Savcılık 2 Aralık’ta Türkiye’den çıkış yaptığı tespit edilen Mohamud hakkında yakalama kararı çıkarttı. Mohamud’un Türkiye’ye gelerek yargılanması için Somalili yetkililerle görüştüğünü belirten Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, her iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi için dosyanın Adli Tıp Kurumu’na gönderilerek yeni bir rapor alınacağını açıkladı.
ŞERİT DEĞİŞTİRDİĞİNİ GÖZ ÖNÜNE ALMADI
Olaya ilişkin tespit edilen yeni görüntüler de incelenerek Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nce hazırlanan 3’üncü raporda Mohamud asli kusurlu, kazada hayatını kaybeden kurye Göçer ise tali kusurlu bulundu. Raporda, Mohamud’un hızını düşürerek sağa doğru yönelmekte olan motosikletin de şerit değiştirmekte olduğunu göz önünde bulundurması gerektiği anlatıldı. Mohamud’un önünde fren yapan motosikletle takip mesafesini koruması veya motosikletin solundan kontrollü olarak geçmesi gerektiği belirtildi. Göçer’in ise sağa doğru şerit değiştirme manevrası yapmak istediği sırada arkasından gelmekte olan otomobilin seyir durumuna dair gerekli-yeterli ayna kontrollerini yapması ve bahse konu otomobilin de kendisi gibi şerit değiştirmekte olduğunu göz önünde bulundurması gerektiği yer aldı. Motosikletin kaza öncesinde en sağ şeritte hızını duracak seviyeye düşürüp devamında da sağa doğru manevra yaptığı, kazanın bu manevranın ardından meydana geldiği anlatıldı.
Mütevelli Heyeti Başkanlığını Bilal Erdoğan’ın yaptığı İlim Yayma Vakfı ve İlim Yayma Cemiyeti’nin 2 yılda bir düzenlediği İlim Yayma Ödülleri, 3 farklı kategoride; millilik bilincine sahip, toplumda yaygın etki oluşturan, ülkemizin ve insanlığın hayrına katkı sağlayan çalışmalara veriliyor. Türkiye’nin ve bilim dünyasının aylardır merakla beklediği ödüller, dün Atatürk Kültür Merkezi’nde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı törenle sahiplerine verildi. Törene akademi, bilim, sanat, iş, siyaset ve medyadan çok sayıda isim katıldı.
GURUR DUYACAĞIMIZ GÜNLER...
Cumhurbaşkanı Erdoğan ödül töreninden önce yaptığı konuşmasında özetle şunları söyledi: “Bilhassa gençlik döneminde hata yapmaktan korkarak eser vermeyen, kitap yazmayan, konferanslarda birikimini ortaya koymayan ilim adamı daha sonra bunları hiç yapamaz. Ülkemiz bu bakımdan maalesef epeyce kurak bir süreçten geçmektedir. Binlerce, on binlerce hocamız olmasına rağmen kendi alanında yeni çığırlar açma potansiyeline sahip telif eser sayımız bir hayli düşüktür. Tercüme eserler dünyanın birikimini ülkemize taşımak bakımından önemlidir ama bunlar telif eserlerle taçlandırılmadıkça hedeflerimize varmamız mümkün değildir. Türkiye’nin ve öncülüğünü yaptığı Türk ve İslam dünyasının işte böyle bir davası vardır. Elbette bir gün davasını güttüğümüz medeniyetin ışığını en yükseğe çıkartacak biliminsanlarımızla gurur duyacağımız günler gelecektir.
EVLATLARIMIZI KORUMALIYIZ
Bir milletin varlığını sürdürebilmesi ve geleceğine güvenle bakabilmesi yetiştirdiği nesillerin donanımına bağlıdır. Biz de kendi evlatlarımızı teknoloji ile birlikte hızla bünyemizi saran yeni iletişim mecralarının sinsi, yıkıcı ve olumsuz etkilerine karşı korumak zorundayız. Son dönemde özellikle yabancı sosyal medya platformlarının kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte ahlaki açıdan ciddi bir erozyon, hatta yozlaşma yaşandığını görüyoruz. Bunlarla mücadelede en büyük görev İlim Yayma Cemiyeti ve Vakfı gibi dava sahibi, dert sahibi, medeniyet şuuru sahibi müesseselerimize düşüyor.
Türkiye artık 20 yıl, 40 yıl öncesine göre demokrasisiyle, güvenliğiyle, ekonomisiyle, savunmasıyla, diplomasisiyle çok daha hürdür, geleceğine çok daha güvenle bakabilmektir. Yakaladığımız bu ivmeyi sürdürebilmemiz için çocuklarımızı medeniyetimize, tarihimize ve kültürümüze uygun şekilde yetiştirme meselesini önceliklerimizin en başına koymak mecburiyetindeyiz. Bunun yolu eğitim vasıtasıyla, çocuklarımızın maddi ve manevi beslenme kaynaklarını millileştirmekten geçiyor.”
Gecede İlim Yayma Vakfı Büyük Ödülü’nü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan açıkladı. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. İbrahim Akduman Büyük Ödülü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın elinden aldı. İlim Yayma Vakfı 50. Yıl Özel Ödülü’nü kazanan Prof. Dr. Aziz Sancar adına TÜBİTAK Başkanı Hasan Mandal’a ödülü, İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Bilal Erdoğan verdi. Sosyal Bilimler Ödülü’nü İstanbul Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nden Prof. Dr. Zekeriya Kurşun kazandı. Prof. Kurşun, ödülünü Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’den aldı. Mühendislik, Doğa ve Sağlık Bilimleri Ödülü’ne Erzurum Atatürk Üniversitesi’nden Prof. Dr. İlhami Gülçin layık görüldü. Prof. Gülçin’e ödülünü TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş takdim etti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün Hz. Ali Camisi’nde kıldığı cuma namazının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan özetle şunları söyledi:
MECLİS’İN İSVEÇ KARARI
(ABD Başkanı Biden’la görüşme): “Sayın Biden’la etraflıca görüşmemiz oldu. Bu görüşmenin ana başlıklarını, bir, F-16 ile ilgili gelişmeler teşkil etti. F-16 ile ilgili gelişmeler konusunda Biden kendisinin olumlu bir bakış açısının olduğunu ve bununla ilgili olarak da kongreye her türlü bu noktada teklifini yapmaya hazır olduğunu söylüyor. Özellikle İsveç konusundaki yaklaşımımız ve İsveç’le ilgili olarak da bizim parlamentomuzun vereceği kararı çok çok önemsediklerini söylediler. Biz de kendilerine İsveç konusunda da bizim parlamentomuzun dürüst bir yaklaşım içerisinde olduğunu, yeter ki terörle ilgili yaklaşımlarını İsveç kontrol altına alsın ve bunun dışında da bizler Millet Meclisimiz olarak şu anda komisyondan zaten geçti. Dışişleri Komisyonumuz şu anda Kongre’yle bu gelişmeleri yürütüyor.
FİLİSTİN’E MÜDAHİL OLUN
Bir diğer adım da, özellikle Gazze konusunu Sayın Biden’la etraflıca ele aldık. Gazze’deki gelişmelerde şu an itibariyle 18 bini aşkın, çocuk, kadın, yaşlı, okullar, camiler, kiliseler, bunların yıkılmasının ne denli insani olduğunu. Bu noktada özellikle Amerika’nın, başta siz olmak üzere buraya müdahil olmanız gerekir dedik. Buna sizin müdahil olmamanız halinde bir insanlık suçu var, vicdani suç var. Bizim de burada elimiz kolumuz bağlı duramayız. Bizler de elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz dedik. Bunları da kendileriyle değerlendirdik.
İSRAİL YALNIZLAŞIYOR
İsrail’den bu noktada iyi niyet beklemek mümkün değil fakat İsrail’den iyi niyet beklemekten öte şu anda tüm dünyanın İsrail’e nasıl baktığını görmemiz lazım. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda önce 121 burada İsrail’in tamamıyla karşısında yer aldı. Bu 121 bizimle beraber hareket etti. O zaman 40 çekimser kalmıştı, 10 Amerika’yla beraber İsrail’in yanında yer almıştı. Şimdi devran değişti ve bu 121 ciddi manada artarak bizlerle beraber hareket etti. Bu da gösteriyor ki İsrail artık bir yalnızlığa doğru gidiyor bundan sonraki süreçte de bu yalnızlığı İsrail’in daha da artacak.”
EUROFIGHTER GÖRÜŞMELERİ
Pasaport kontrolünün ardından polis otobüsüne binen Baş, koltuğa tabancasını bıraktı. S.Ö. de koltuğun üzerindeki silahı aldı, namlusunu kontrol ettikten sonra tetik düşürdü. Bu sırada silah patladı ve Kenan Baş başından vuruldu. Hastaneye kaldırılan Baş kurtarılamadı. Gözaltına alınan S.Ö.’ye taksirle ölüme neden olma suçundan 6 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.
İstanbul 53’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuksuz yargılanan S.Ö. katılmadı. S.Ö.’nün avukatı, “Müvekkil şehidimizin ailesi ile bir araya geldi. Aile şikayetçi değil ve müvekkilimizin mesleğine devam etmesini istiyor” dedi. Mahkeme S.Ö.’yü 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırdı. Bu ceza 24 bin 300 TL para cezasına çevrildi.
İstanbul Barosu avukatlarından Buket Nurşah Tekışık’ın sosyal medya hesabından paylaştığı ve gelen tepkiler üzerine sildiği fotoğrafları, yargı çevresinde tartışmalara neden oldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, odasında fotoğrafların çekildiği Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nda görevli olan savcıyla ilgili tutanak tuttu ve görev yerini değiştirdi.
DİSİPLİNE SEVK
Başsavcılığın tuttuğu tutanak, hakim ve savcılar hakkında işlem yapma yetkisi Hakimler ve Savcılar Kurulu’nda (HSK) olduğu için HSK’ya gönderildi. Başsavcılık ayrıca avukat Buket Nurşah Tekışık hakkında disiplin suçundan Türkiye Barolar Birliği’ne de bildirimde bulundu. İstanbul Barosu da avukat Buket Nurşah Tekışık hakkında re’sen disiplin soruşturması başlattı. Tekışık, soruşturma sonunda gerek duyulursa İstanbul Barosu Disiplin Kurulu’na sevk edilecek.
BAKAN TUNÇ: NAHOŞ GÖRÜNTÜLERE MÜSAADE EDİLEMEZ
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, savcı hakkında soruşturma başlatıldığını, avukat hakkında ise suç duyurusunda bulunulduğunu açıkladı ve şunları söyledi: “Söz konusu görüntüler adliyelerde olmaması gereken görüntüler. Hem savcı hakkında soruşturma açıldı hem de ilgili avukatla ilgili olarak da baroya suç duyurusunda bulunuldu. Bu tür nahoş görüntülere, fotoğraflara kesinlikle yargımızda müsaade edilemez. Bu görüntülerle, yargının da yıpratılmasına izin veremeyiz. Türkiye Barolar Birliği’nden konuya hassasiyetle yaklaşmasını bekliyoruz.”
Denizbank Genel Müdürlüğü’ne Seçil Erzan hakkındaki ilk şikayet 7 Nisan 2023 günü İnci Çeviker tarafından yapıldı. Denizbank aynı gün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak Seçil Erzan hakkında suç duyurusunda bulundu. Yurtdışına çıkış yasağı koyulan Seçil Erzan 11 Nisan günü tutuklandı. Ancak soruşturmalara yön veren Seçil Erzan’ın 3 Mayıs 2023 günü verdiği ikinci ifadesi oldu. Seçil Erzan bu ifadesinde kimden ne kadar para aldığını, ne kadar geri ödediğini tek tek anlatarak Denizbank yöneticileriyle ilgili de çeşitli iddialarda bulundu.
‘KAPIMDA ADAM BEKLETTİLER’
Seçil Erzan 3 Mayıs’taki ifadesinde, “8 Mart günü Denizbank Avrupa-1 Bölge Müdürü Sermin Hanım Çorlu’daki evime beni görmeye geldi. Yanında koruma gibi birileri vardı. Daha doğrusu evimin önünde 4-5 adamın beklediğini gördüm. Geldikleri araçlar bankanın araçlarıydı. Sermin Hanım benimle görüştükten sonra gitti. Bir sonraki gün 9 Nisan’da beni koruma eşliğinde Zincirlikuyu’daki Denizbank Genel Müdürlüğü’ne götürdüler. Koluma serumlar takılarak bana ‘Bu işi banka dışında yaptın’ diye söylettirdiler. Tam olarak Sermin Tekin, Ali Murat Dizdar, Cenk İzgi (Teftiş Kurulu Bölüm Müdürü) Tanju Kaya (İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı) vardı. Bu şahıslar bana sürekli ‘Olayda zimmet yok deyip baskı kurdular” demişti. Seçil Erzan’ı gözaltına almak için giden polisler de evinin önünde bankanın iki güvenlik görevlisinin nöbet tuttuğunu gördü ve tutanak tutuldu. Seçil Erzan’ın ifadesi ve bu tutanak, Denizbank ve yöneticileri hakkında ‘hürriyeti tahdit’ten soruşturma açılmasına neden oldu.
Denizbank ve yöneticileri hakkındaki ikinci soruşturma ise ‘suç delillerini gizlemek ve yok etmek’ suçundan yürütülüyor. Bu soruşturmanın da iki temel dayanağı var. İlki, Seçil Erzan’ın çalıştığı banka şubesinin güvenlik kamerası görüntülerinde bazı eksiklikler olduğu iddia ediliyor. İkinci dayanağı ise yine Seçil Erzan’ın 3 Mayıs’ta verdiği ifade. Seçil Erzan evinde ele geçirilen bilgisayar çıktısı belgelerin banka yönetimi tarafından zorla hazırlanarak kendisine verildiğini iddia etmiş ve “Evimden çıkan not kağıtları benim tarafımdan tutulmuştur. Bu not kağıtlarında yazan meblağlar doğrudur. Bizzat benim yazdıklarım doğrudur. Sermin Tekin, Çorlu’daki evime geldiğinde zorla benden ses kaydı oluşturmamı istedi. Şahsi telefonunu konuşma sırasında açarak sesimi kaydetti. Tabloları (bilgisayar çıktıları) ben yapmadım. Kimden ne kadar para aldıysam bunu kağıtlara not almıştım” demişti.
‘TELEFONUMU KIRMAMI İSTEDİLER’
Seçil Erzan ayrıca banka yetkililerinin içerisinde para alışverişiyle ilgili konuşmalar olan iphone marka cep telefonunu da kırmasını istediklerini öne sürmüş ve kırık haldeki telefonunu savcılığa teslim etmişti. Her iki soruşturma da halen sürüyor.
ÖDEYECEK HİÇBİR ŞEYİM YOK
- ÖTE yandan Seçil Erzan’a memleketi Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 1 milyon 640 bin dolar veren işinsanı Ömer Kahra-man’ın avukatı Necdet Kaplan, Erzan’ı cezaevinde ziyaret etti. Kaplan, “Bana ‘Ödeyecek hiçbir şeyim yok, param da yok. Şu anda o psikolojide de değilim. Zaten benim adıma da bir mal varlığı yok, ödeyemem’ dedi. Çok bitkindi, konuştuğu-muzda ağlıyordu zaten” dedi.
İstanbul Sultangazi’de 2005 yılının ocak ayında Alibeyköy Deresi kenarına atılmış bir koli bulan vatandaşlar içine baktıklarında korkunç bir manzarayla karşılaştı. Çıplak haldeki bir erkek cesedinin elleri ve kolları koli bandıyla bağlanmış, domuzbağı yapılmıştı. O dönem cesedi buraya kimin taşıdığı bulunamadı. Adli Tıp Kurumu’na kaldırılan cesedin kimliği de belirlenemedi.
VİCDAN AZABI İTİRAF GETİRDİ
20 Temmuz 2005 günü Beyoğlu Karakolu’na giden Eyüp Söyler, hayat kadını Rasime Bozgüt’le birlikte cinayet işlediklerini söyledi. İddiasına göre, İsmail Büyük aşırı alkollü olduğu bir gün müşteri olarak Rasime Bozgüt’ün Beyoğlu’ndaki evine gelmişti. Bu sırada kendisi de evdeydi. Yatakta sızan İsmail Büyük’ün ellerini ve ayaklarını koli bandıyla domuz bağı yaptıktan sonra cep telefonu, parasını ve banka kartını aldılar. Çıplak haldeki cesedi bir koliye koyarak taksiyle Sultançiftliği’ndeki dereye attılar. Eyüp Söyler’in anlattıkları, 7 ay önce bulunan cesedin İsmail Büyük’e ait olduğunu da ortaya çıkarttı. Polis ekipleri Eyüp Söyler’in ifadesinde adı geçen 46 yaşındaki Rasime Bozgüt’ü iyi tanıyordu. Bozgüt bir dönem Karaköy’de genelev patroniçeliği de yapmıştı. Rasime Bozgüt ve Eyüp Söyler yargılandıkları cinayet davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Rasime Bozgüt çeşitli cezaevlerinde yattıktan sonra, 21 Haziran 2020’de pandemi nedeniyle cezaevinden şartlı salıverildi. Artık 61 yaşındaydı ve yine Beyoğlu’na dönmüştü. Cinayet ve genelevle anılan geçmişine sünger çekmek istiyordu. İsmini Aysel Bozkurt olarak değiştirse de geçinmek için yine fuhuş yapmaya başladı.
Vicdan azabı çektiğini belirten Eyüp Söyler, polise itirafta bulununca 2005’teki cinayet aydınlanmıştı.
OLAY YERİNE DÖNÜNCE YAKALANDI
Daha önce çok sayıda sabıkası bulunan Mehmet Solmaz, Aysel Bozkurt’la ilişkiye girenlerden biriydi. 4 Haziran 2022 gecesi yanına yaşları 18’den küçük K.K. ile E.K.’yı da alarak Aysel Bozkurt’un evine gitti. Amaçları para almaktı ancak Aysel Bozkurt direndi. Kadını etkisiz hale getirip ellerini ve ayaklarını arkadan domuz bağı şeklinde birbirine bağladılar, ağzına da bez kapattılar. Aysel Bozkurt’un cep telefonu ve paralarını aldıktan sonra da kaçtılar. Bozkurt’a ulaşamayan arkadaşı Beren B., aynı binada yaşadığı Nevzat Ş. ve Atabey Nedim A. ile birlikte gece yarısı eve girdi. Aysel Bozkurt’u elleri ve ayakları bağlı halde hareketsiz bulunca da polise ihbar ettiler.
Dosya bu gelişmenin ardından zimmet suçunun oluşup oluşmadığının tespiti için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na(BDDK) gönderildi.
BAŞVURU YAPILMAYINCA TAKİPSİZLİK ÇIKTI
BDDK raporunun ardından Seçil Erzan Denizbank A.Ş. ile bankanın bazı yöneticilerinin de arasında bulunduğu 11 şüpheli hakkında bankacılık zimmeti suçundan takipsizlik kararı verildi. Takipsizlik kararında, Bankacılık Kanunu’nda zimmet suçuna ilişkin yargılama yapılabilmesi için BDDK ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılı başvuruda bulunması gerektiği, bu başvurunun yargılama şartı olduğu belirtildi. Soruşturma konusu eylemde yazılı başvuru şartının gerçekleşmediği belirtilerek takipsizlik kararı verildiği ifade edildi. Aralarında futbolcuların da olduğu 13 kişinin avukatları takipsizlik kararına itiraz etti. İstanbul 4’üncü Sulh Ceza Hâkimliği yaptığı değerlendirmenin ardından itirazı reddetti. İtirazın reddedilmesiyle bankacılık zimmeti suçundan takipsizlik kararı kesinleşmiş oldu. Yeni bir delil elde edilmediği taktirde Denizbank ve Hakan Ateş ile Seçil Erzan’ın da arasında bulunduğu yöneticiler hakkında bankacılık zimmeti suçundan dava açılamayacak.
SOMALİ Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud’un oğlu Mohammed Hassan Shekh Mohamud, 30 Kasım günü İstanbul’daki Avrasya Tüneli çıkışında Yunus Emre Göçer’in kullandığı motosiklete çarptı. Ağır yaralanan 36 yaşındaki Göçer, 6 Aralık’ta yaşamını yitirdi. Kaza sonrası ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılan Mohamud’un yurtdışına kaçtığı belirlendi. Olayın ardından Tohum Otizm Vakfı, aile ile iletişime geçti. Vakıf, iki çocuğu olan Göçer’in 8 yaşındaki otizmli oğlu Yağız Göçer’e eğitim bursu verileceğini açıkladı. Hürriyet’e konuşan Yunus Emre Göçer’in eşi Öznur Göçer, şöyle dedi: “Vakıf bize ulaşarak Yağız’ın eğitimine destek olmak istediklerini söyledi. Konunun detaylarını yapacağımız görüşmede konuşacağız.
Ancak dileğim çocuğumun ömür boyu Tohum Otizm Eğitim Kurumları’nda burslu eğitim alması. Eşim ölmeden önce bu bizim hayal ettiğimiz, keşke dediğimiz bir şeydi. Ancak maddiyattan dolayı bu hayalimizi gerçekleştirememiştik. Eşim vefat etti ama şimdi onun istekleri birer birer gerçekleşiyor.” Tohum Otizm Vakfı Genel Müdürü Burçak Karakaya ise “Yağız Göçer’in Tohum Otizm Vakfı Eğitim Kurumları’nda burslu eğitim almasını sağlayacağız. Önce Yağız’la görüşerek eğitim ihtiyaçlarını belirleyeceğiz. Sonra Yağız kurumumuzda eğitimlerine başlayacak” dedi.
POLİSLER VE SAVCIDAN ŞİKÂYETÇİ
Motokurye Yunus Emre Göçer’in öldüğü kazayla ilgili Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlunun yanı sıra, hatalı bilirkişi raporu hazırlayan ve Yunus Emre Göçer’in intihar ettiğini söyleyen polislerle ilgili de soruşturma yürütülüyor. Öznur Göçer hem kaza, hem de ihmal iddialarıyla süren iki ayrı soruşturmada ifade verdi. Öznur Göçer eşine çarpan Mohamed Hassan Shekh Mohamud ile hatalı rapor tutan polisler ile nöbetçi savcıdan da şikâyetçi oldu.
İstanbul Fatih’te iddiaya göre Ataberk Özcan ile Meltem Çağlar 17 Aralık 2022 günü sokakta tartışıyordu. Mehmet İşci de Ataberk Özcan’ın Meltem Çağlar’a zarar vermesinden endişe ederek ikilinin yanına gitti ancak beklemediği bir tepkiyle karşılaştı. İki sevgili Mehmet İşçi’ye saldırarak yere düşürdü, Ataberk Özcan bu sırada göğsünden bıçakladı. Toplam 5 bıçak darbesi alan Mehmet İşçi kalbinden ameliyat olmak zorunda kaldı. Yakalanan Ataberk Özcan tutuklandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Ataberk Özcan ve sevgilisine 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.
İstanbul 21’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada savunma yapan Ataberk Özcan, “Arkamızdan gelerek bağırarak, ’Kıza zorla bir şey mi yapıyorsun?’ dedi. Dönüp, ‘Ağabey biz arkadaşız. Ona kötü bir şey yapmam, sadece konuşuyoruz’ dedim ve yolumuza devam ettik. Bizi takip etmeye devam etti. Meltem’in boynuna yumruk attı. Boğuşmaya başladık. Sol elimin içinde derin bir kesik vardı. Üzerimde bıçak yoktu. Mağduru bıçaklamadım. Ne şekilde yaralandığını da bilmiyorum” dedi.
Mahkeme heyeti, Ataberk Özcan’ı tutuklu kaldığı süreyi dikkate alarak tahliye etti ve yurtdışına çıkış yasağı koydu.
‘ADALET BEKLİYORUM’
Tahliye kararına tepki gösteren Mehmet İşçi, “Bir kadının şiddet göreceğinden endişe ederek müdahale etmiştim. Hastaneden çıktıktan sonra aynı olayı yine gördüm ve hemen uzaklaştım. Artık kimseye yardım etmek gelmiyor içimden. Çünkü kimin ne olduğu belli değil. Böyle bir süreç yaşadım. Adalet bekliyorum. Suçlunun dışarıda değil içerde olması gerekiyor. Benim açımdan cezası kaç sene ise onu almasını istiyorum” dedi.
Trafik polisleri kazada kendisini kusurlu bulmadığı için, ‘taksirle yaralama’ olayı nedeniyle ifadesine başvurulmak üzere Aksaray Şehit Vedat Ulusoy Polis Merkezi’ne götürüldü. Tutanaklara göre Mohammed Hassan Shekh Mohamud saat 17.20’de avukatını aradı ve 10 dakika görüşme yaptı. Saat 17.30’da başlayan ifade alma işlemi saat 17.39’da, yani 9 dakikada bitti. Mohamud’un ifade tutanağında yer alan kimlik bilgileri bölümünde mesleği ‘kargo’ olarak belirtilirken, aylık gelir kısmına ise herhangi bir şey yazılmadı. Türkiye’deki adres, telefon numarası ve oturma izni numarası ile yüksekokul (lisans) mezunu ve evli olduğu bilgisi de kimlik bilgileri bölümünde yer aldı. Mohammed Hassan Shekh Mohamud ifadesinde motosikletliyi suçladı.
Yunus Emre Göçer
Mohamud’un ifadesinin tamamlanmasından 22 dakika sonra, saat 18.01’de serbest bırakılma tutanağı düzenlendi. Serbest bırakılma tutanağında ise mesleği esnaf olarak belirtildi.
Seçil Erzan’ın telefonundan çıkan yazışmalarda, özellikle 2023 yılı başından itibaren para bulamayınca psikolojisinin iyice bozulduğu görülüyor. Bir yazışmasında da “İlaç içip uyanmamak üzere uyuyacağım” diyen Seçil Erzan, içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulmak için 2’si üfürükçü biri de eskiden beri tanıdığı 3 kadından medet ummuş. Erzan’ın cep telefonunda yapılan incelemede, kurtarıcı olarak gördüğü bu 3 kadınla çok fazla görüşme yaptığı tespit edildi. Kadınlarla yaptığı bazı yazışmalar ise dolandırıcılık suçlamasının delili olarak iddianamenin klasörlerinde yer aldı.
KİMSE SÜRE VERMİYOR
Kadınlardan biri Seçil Erzan’la eskiden tanışan Hülya Kılıç. Seçil Erzan ile Hülya Kılıç arasında 4 Şubat 2023 günü şu konuşmalar geçiyor:
Seçil Erzan: “Herkes ama herkes beni çok sıkıştırıyor, neler oluyor anlatamam. Dayanacak bir saniye ve umut kalmadı. Ben ne yapayım? 2 kelime yazsana bana. Sadece sen benim hayatımı kurtarırsın. Benim kurtuluşum sensin canım.”
Hülya Kılıç: “Canım umutsuzluğa kapılma, çıkış yolu sende. Süre iste. Satış ve kredi işlerini hallet.”
Seçil Erzan: “Kimse süre vermiyor. Satış ve kredi oldu ama yetmiyor. Sen düşünüyorsun. Gördüğün hissettiğin bir şey varsa bana söyle kuzum. Beni doğru yola sen götürürsün. Son 2 günüm benim. İlaç içip uyanmamak üzere uyuyacağım. Canikom uyudun mu? Bana kramponlu kâğıt imzalattı cumaya kadar.”
DUA ET ABLA
- Seçil Erzan’ın sık görüştüğü bir diğer isim de Adana’da yaşayan üfürükçü Selma Göksal’dı. Erzan, telefonuna Diba olarak kaydettiği Selma Göksal’la 11 Ocak 2023’te şöyle yazıştı:
Mandal da G.A.’ya günlerce cinsel istismarda bulundu. G.A.’nın durumu anlatmasıyla ailesi şikâyetçi oldu. Kendisini ‘MİT mensubu’ olarak tanıtan elektrik ustası Ahmet Mandal gözaltına alınıp 25 Kasım 2022’de ‘çocuğun cinsel istismarı’ suçundan tutuklandı. Aynı okulda eğitim alan K.K. adlı kız öğrenci de Ahmet Mandal tarafından tacize uğradığı iddiasıyla şikâyette bulundu. Okul müdürü Harun Avcu ile G.A. ve Mandal’ın ‘dini nikâhının’ kıyıldığı okulun müdürü Asuman Sahar Koleri tutuklandı.
Milli Eğitim Bakanlığı’nca yürütülen idari soruşturma kapsamında 2 okul müdürü de memurluktan ihraç edildi.
DAVA 2 OCAK’TA GÖRÜLECEK
Cumhuriyet savcısı mütalaasında; sanık Ahmet Mandal’ın 36 yıl, sanık Asuman Sahar Koleri’nin 36 yıl, sanık Harun Avcu’nun ise 54 yıl, sanık A.A. ile M.K. için 28’er yıl hapsini istedi.
Karar duruşması Konya 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2 Ocak 2024 tarihinde görülecek.
İSTANBUL’da motosikletli kurye Yunus Emre Göçer (38), 30 Kasım günü motosikletiyle Avrasya Tüneli’nden çıkmış, Zeytinburnu yönüne doğru ilerliyordu. Orta şeritten sağ şeride doğru geçti. Bu sırada arkadan 06 CD 4581 diplomatik plakası takılı otomobiliyle gelen Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu Mohammed Hassan Shekh Mohamud hiç frene basmadan motosiklete çarptı. Yunus Emre Göçer kaldırıma savrulurken, Mohammed Hassan Shekh Mohamud onlarca metre sonra durdu.
İLK RAPORDA ‘KABAHATSİZ’
Olay yeri tutanağına göre, Mohamed Hassan Shekh Mohamud’un herhangi bir kabahati yoktu. Yunus Emre Göçer tedavi gördüğü hastanede 6 Aralık günü hayatını kaybetti. Geride biri engelli 2 çocuğu ve işsiz olan eşi kaldı. Kazayla ilgili görüntüler de sosyal medyaya düştü. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bu gelişmeler üzerine acil olarak yeni bir bilirkişi raporu talep etti. Yeni raporda, motosikletli Yusuf Emre Göçer’in kazada hiçbir kabahatinin bulunmadığı, 8’de 8 kusurlu tarafın Mohamud olduğu belirtildi.
ARANDI AMA BULUNAMADI
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı raporun ardından Mohamud hakkında yurtdışına çıkış yasağı koydu. Mohamud ifadesine yeniden başvurulmak üzere adreslerinde arandı ancak bulunamadı. Başsavcılığın yeniden Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurusu üzerine yakalama kararı çıkartıldı. Başsavcılık açıklamasında “Şüphelinin yakalanması için uluslararası prosedür dahil tüm süreç titizlikle işletilmekte ve soruşturma tüm yönleriyle sürdürülmektedir” denildi.
YURTDIŞINA ÇIKMIŞ
BAŞSAVCILIĞIN mahkemeye gönderdiği talep yazısında Mohamud’a ulaşılamadığı, yurtdışına çıkış kaydının olduğu belirtildi. Mohamud’un yakalandıktan sonra 24 saat içerisinde en yakın savcılıkta hazır edilmesi istendi. İfadesi alındıktan sonra ise serbest bırakılmaması talep edildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, şüphelinin 2 Aralık 2023 tarihinde Türkiye’den ayrıldığının tespit edildiği ve bu nedenle 8 Aralık 2023 tarihinde hakkında yakalama kararı çıkarıldığı açıklandı.
Hollanda polisi, yakalanan zanlının kimliğini gizli tuttu ancak İstanbul’da devam eden davada Cemil Onak ismi firari zanlı olarak görülüyor. Hollanda polisinin açıklamasına göre, zanlı Türk emniyetinin uyarısı üzerine bir süredir yakın takipteydi. Hollanda polisi, Lahey kentinin Zoetermeer kasabasına yerleşmeye çalışan zanlıyı hafta başında özel bir operasyonla yakaladı. Çarşamba günü hâkim karşısına çıkartılan ve tutuklanan zanlının, Türkiye’ye iade edilmesi bekleniyor.
Geçen yıl 8 Şubat’ta şoförü Murat Demirtaş’la birlikte öldürülen Halil Falyalı cinayetiyle ilgili biri İstanbul, diğeri Lefkoşa’da iki ayrı dava devam ediyor. Hollanda polisinin yakaladığı zanlı, İstanbul 36’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nin talebi üzerine aranıyordu.
BARODAN AVUKAT ATANACAK
HALİL Falyalı cinayetinin ardından yakalanan Mehmet Faysal Söylemez ve Mustafa Söylemez’e “tasarlayarak öldürme” ile “suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme” suçlarından iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve 12’şer yıl hapis istemiyle dava açılmıştı. İstanbul 36’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada davanın karara çıkması bekleniyordu ancak Söylemez kardeşlerin avukatları mazeret bildirmeden duruşmaya katılmadı.
Mahkeme heyeti, Söylemez kardeşlere bir sonraki duruşma İstanbul Barosu’ndan avukat atanmasına karar vererek duruşmayı 22 Aralık’a erteledi.
İstanbul Fatih’teki Kennedy Caddesi, Avrasya Tüneli çıkışı Zeytinburnu istikametinde 30 Kasım Perşembe günü öğlen saatlerinde meydana gelen kazada, motosiklet sürücüsü Yunus Emre Göçer (38)’in kullandığı motosiklete, Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu Muhammed Hasan Şeyh Mahmud’un kullandığı 06 CD 4581 plakalı otomobil çarpmıştı. Çarpmanın etkisi ile yola savrulan Göçer ağır yaralanmış kaldırıldığı hastanede ise yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetmişti. Göçer’in hayatını kaybetmesi üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Mahmud’a yurt dışına çıkış yasağı koymuştu. Savcılık ayrıca ilk bilirkişi raporunda kusurlu bulunmayan Mahmud için yeni bilirkişi raporu istedi.
Muhammed Hasan Şeyh Mahmud
İFADESİ RAPORDA
Yeniden istenen kazayla ilgili adli trafik bilirkişi raporu dün tamamlandı. Rapora göre, kazanın olduğu gün hava açık, yol düz ve yüzeyi kuruydu. Ayrıca yolda kazaya etken olabilecek herhangi bir sorunun olmadığı da ifade edildi. Raporda, Mahmud’un, ön tarafında seyir halindeki motosikletin bir anda sinyal vermeden frene bastığı ve sağa dönüş yaptığı, kaskının bulunmadığı, kendisinin aracının frenine bastığını ancak duramayarak motosiklete çarpmak durumunda kaldığını, motosiklet sürücüsünün savrulduğunu ve düştüğünü, bu esnada aracının hızının 50-55 km civarında olduğunu, kendisinin de durarak şahsın yanına gittiği ifadesini verdiği yazıldı.
GÖÇER’İN KUSURU YOK
Raporda kamera görüntülerinin incelendiği de vurgulanarak, motosikletin en sağ şeritte yavaşladığı ancak aracın yavaşlamadığı, motosikletin durma derecesinde en sağ banket boşluğuna ilerlerken aracın yavaşlamayıp arka sağ kısımdan çarptığı kaydedildi. Motosikletin savrulduğu, aracın ise kameranın olduğu açıda tam duramadığı belirtildi. Raporda, kurye Yunus Emre Göçer’in kontrollü şekilde yavaşlayarak sağ tarafa geçiş yapması nedeniyle kaza esnasında herhangi bir ihlal ve kusurunun bulunmadığı belirtildi.
Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu Muhammed Hasan Şeyh Mahmud’un ise önde giden aracı yeterli ve güvenli mesafeden izlemediği, araçlar arasında mesafe bırakmadığı gerekçesiyle asli kusurlu olduğu vurgulandı. Rapor savcılığa sunuldu. Savcılıkça şüpheli Mahmud hakkında yeniden bir değerlendirme yapılacağı öğrenildi.
Futbolcular ve işinsanlarının da arasında olduğu onlarca kişiyi dolandıran Seçil Erzan’ın avukatı Nazlı Nadide Karaaslan’la görüştük. Böylece ilk kez Seçil Erzan tarafından iddialara yanıt aldık.
SEÇİL’İN 5 KURUŞU YOK
Seçil Erzan 8 Aralık 2022’de annesi için Tekirdağ Çorlu’da bir daire satın almış, 21 gün sonra da satmıştı. Avukat Karaaslan bu daireye tefecilerin el koyduğunu iddia ederek, şunları söyledi: “Seçil paraları ödemek istese 5 kuruşu yok. Tutuklandıktan 3 gün sonra tefeciler el koydu annesinin evine, kadını sokağa attılar. Annesi iki kez beyin ameliyatı geçirdi. Altı bezleniyor. Köydeki teyzesi bakıyor kendisine.
BİR İŞ ÇEVİRMİŞ OLMAMIŞ
İnşallah mağdurlar paralarını alır. Banka öder bir şekilde, ödemeyi düşünür. Seçil de alabileceği en az cezayı alır. Şu an çok kötü. Ne özel hayatı kaldı ne bir şeyi... Paraları almadım demiyor ki; daha ne yapacaksınız kıza, zaten cezaevinde. Para alanlar da biraz konuşsun, ‘Biz de faiz aldık, bu kadar para aldık’ desin. 12 senedir bunu yapıyorsa, hiç para kazandırmıyor olsa siz bu kızı yaşatır mısınız? Bir şeyi çevirmiş, olmamış. Kötü niyetliler kullanmış kızı. Art niyetliler de cezalarını bulsun. Seçil daha ne yapsın, ölsün mü?
HİÇ Mİ KAZANDIRMADI
Para Seçil Erzan’da değil. Hiç mi kimseye para kazandırmadı? Bu para bir yerlerde gömülü değil, bu ismi geçen kişilerin faizinde, evlerinde, arabalarında, kasalarında, çocuklarının üniversite tahsillerinde. Seçil’in bir ifadesi var: ‘Para, herkesin karısının taktığı saatlerde’ diyor. Bu para Seçil’de değil. MASAK raporunda adı geçen ve olağandışı zenginleşen kişiler tespit edilebilir. Böylece paranın nerede olduğu ortaya çıkar.
BU İŞE NASIL GİRMİŞ
Futbolcular avukatları Rezan Epözdemir aracılığıyla İstanbul Tüketici Mahkemeleri’ne sundukları dilekçede banka müdürü Seçil Erzan’ın tuzağına nasıl düştüklerini tek tek anlattı. Seçil Erzan’ın Galatasaraylı sporcu ve çalışanlarla Denizbank’ın Florya Şube Müdürlüğü yaptığı dönemden beri tanışıklığının bulunduğunun anlatıldığı dilekçede, “Seçil Erzan, yıllarca hesapları kontrolünde tutması sebebiyle, hesabı bulunan tüm Galatasaraylı sporcu ve çalışanları ile güven ilişkisi tesis etmiş, futbolcular Fernando Muslera, Selçuk İnan, Emre Çolak ve menajer Musa Mert Çetin’i de bu sebeple tanımaktadır. Denizbank’ın Florya’daki şubesinden Büyükdere şubesine geçen Erzan, Galatasaraylı sporcu ve çalışanlarla ilişkisini kesmemeye özen göstermiştir” denildi.
(soldan sağa) Menajer Musa Mert Çetin 75 bin dolar verdi. - Muslera, iki ayrı seferde toplam 1 milyon 200 bin dolar verdi. - Selçuk İnan, 1 milyon 535 bin dolar verdi. - Emre Çolak, Seçil Erzan’a 3 milyon 250 bin dolar kaptırdı.
‘BANKAYA GÜVENDİK’
Seçil Erzan’ın Denizbank’ın çok kârlı bir fonu olduğunu ve bu fonda herkesin yer almadığını, sadece üst düzey kişilerin bulunduğunu müvekkillerine anlattığını dava dilekçesinde belirten avukat Rezan Epözdemir, “Seçil Erzan, Galatasaray ve Milli Takım’da da yıllarca teknik direktörlük yapmış Fatih Terim’in de bu fonda olduğunu ve bu fondan çok fazla kazanç elde ettiğini ifade etmiştir. Müvekkiller Fernando Muslera, Selçuk İnan, Emre Çolak ve Musa Mert Çetin dışında, teknik direktör Fatih Terim ve Arda Turan ve birçok işinsanına da bu fona girmesi yönünde teşvik ve telkinlerde bulunmuştur. Seçil Erzan’a ve yetkilisi bulunan Denizbank A.Ş.’ye güvenen müvekkillerden Muslera, menajeri aracılığıyla 700 bin dolar ve 500 bin dolar ödemiştir.
ANTETLİ KÂĞIT ALINDI
700 bin doları Seçil Erzan’dan geri almış, 500 bin doları alamamıştır. Selçuk İnan’ın 1 milyon 535 bin dolarını, Emre Çolak’ın 3 milyon 250 bin dolarını, menajer Musa Mert Çetin’in ise 75 bin dolarını almış ve geri ödememiştir. Seçil Erzan paraları elden alma sebebini ‘Doğrudan genel merkeze gidiyor, o yüzden elden alıyoruz’ şeklinde açıklamıştır. Müvekkillere para aldığına dair bankanın antetli kâğıdına, bankanın kaşesi ve bankanın ıslak imzasını taşıyan evrak vermiştir” dedi.
‘TEK SUÇLU SEÇİL DEĞİL’
İstanbul İstiklal Caddesi’nde Ahlam Albashir’in cadde üzerindeki banka bıraktığı bomba 13 Kasım 2022 günü patladı. Saldırıda altı kişi hayatını kaybetti, 99 kişi de yaralandı. Yurtdışına kaçmaya çalışan Ahlam Albashir, Küçükçekmece’deki bir evde saklanırken yakalandı.
Bombalı saldırıyla ilgili davanın dördüncü duruşması dün, tam da saldırının yıldönümünde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada Suriyeli Ahlam Albashir’in de arasında bulunduğu beşi kadın 12 tutuklu sanık hazır bulundu. Diğer tutuklu sanıklar ise cezaevinden SEGBİS ile katıldı.
Ahlam Albashir Taksim’de kameralara böyle takılmıştı.
Bir yıldır her duruşmaya aynı kıyafetle gelen ve diğer sanıklarla hiçbir şekilde irtibat kurmayan Ahlam Albashir tahliyeye ilişkin talebinin sorulması üzerine, “Sadece kız kardeşimle görüşmek istiyorum” dedi. Diğer sanıklar ise suçlamayı kabul etmeyerek tahliyelerini talep etti.
18 TUTUKLU KALDI
Mahkeme heyeti, suç vasfının değişme ihtimalini dikkate alarak Mahmud Haso, Hadice Alkurdia, Salih Carkes, Hadir Carkes, Yasir Al Korali ve olay tarihinde 18 yaşından küçük olan A.E.’nin yurtdışına çıkış yasağı konularak tahliyesine karar verdi.
Mahkeme, Ahlam Albashir, Ahmad Alhajmwas, Ahmad Hajhasan, Ahmed Carkas, Ammar Jarkas, Bakar Carkes, Fatma Berkel, Ferhat Habeş, Hasan Aburas, Hasan Ali, Hazni Gölge, Hüseyin Güneş, Mahmud Elabid, Mahmud El Yusuf, Muhap Ammari, Rama Eltaha, Süleyman Güder ve Tareq Alkhatib’ın ise tutukluluk halinin devamına hükmetti. Davaya ilişkin görüşünü hazırlaması için dosya Cumhuriyet savcısına gönderildi.
İstanbul Beyoğlu’nda Mevlüde Aluçlu, 22 Ekim 2022 günü evinde boğazı kesilerek öldürülmüş olarak bulundu. Cinayetin ortaya çıkmasının hemen ardından eve gelen komşusu Baran Ünal (27), cesede sarılarak gözyaşı döktü. Ancak polis ekipleri bölgedeki güvenlik kameralarını incelediğinde, Mevlüde Aluçlu öldürülmeden önce evden çıkan son kişinin Baran Ünal olduğunu tespit etti. Gözaltına alınan Baran Ünal tırnaklarını yeni kesmiş, daha sonra da ellerini alkolle yıkamıştı. Telefonunu en son arayanlardan biri de Mevlüde Aluçlu’ydu. Ancak sonradan anlaşıldı ki, Baran Ünal cinayeti işledikten sonra kadının telefonuyla kendi telefonunu aramış böylece şüpheli olmaktan kurtulmaya çalışmıştı.
Baran Ünal o sabah işe gittiğinde oldukça tedirgindi. Ne olduğunu soran iş arkadaşlarına motosikletten düştüğünü söyledi. Bir ara dışarı çıktıktan sonra patronunu telefonla aradı, bir komşusunun öldürüldüğünü söyleyerek izin aldı. Bu sırada Mevlüde Aluçlu’nun bileziğini bozdurmuştu. Ardından eve gittiğinde polisleri karşısında buldu. Eve girip cesede sarıldı.
SUSMAYI TERCİH ETTİ
Baran Ünal gözaltına alındığında ifade vermek istemedi. Sevk edildiği adliyede de tutuklandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, hakkında ‘kasten öldürme’ ve ‘nitelikli yağma’ suçlarından dava açtı. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dava dün görülen duruşmayla karar aşamasına geldi. Mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, Baran Ünal’ın suçtan kurtulmak için her yolu denediğini anlatarak müebbet hapis ve 15 yıl hapisle cezalandırılmasını talep etti. Mahkeme heyeti Baran Ünal’a son savunmasını hazırlaması için süre vererek duruşmayı erteledi.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi geçen günlerde Emre Paksoy’un beraatını onarken, Can Paksoy’un beraatını hukuka aykırı buldu ve yeniden yargılanma kararı verdi. İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi de karara uyarak yeniden görülecek davanın 31 Ocak 2024’te başlamasına hükmetti.
İTİRAZ EDİLECEK
Mahkemeye başvuran Erköseoğlu ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, cinayet suçlamasıyla müebbet hapisle yargılanacak Can Paksoy’un kaçma ihtimali olduğunu iddia etti ve tutuklanmasını ya da yurtdışına çıkış yasağı konulmasını talep etti. Epözdemir’in talebini değerlendiren mahkeme, tutuklanmaya yönelik bir kararın duruşmada değerlendirilmesine karar verdi. Epözdemir mahkemenin kararına üst mahkemeye başvurarak itiraz etti.
Görevi kötüye kullanmaktan 2.5’er yıl hapisleri istenen 3 itfaiyeciye, şikâyetçi olmadığı için özel hayatın gizliliğini ihlalden ise dava açılmadı.
İstanbul 13’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki dava dün görülen duruşmayla karar aşamasına geldi.
Mahkeme davaya ilişkin görüşünü hazırlaması için dosyayı Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi.
TİP Milletvekili avukat Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesince verilen “Hak ihlali” kararına ilişkin karar vermesi beklenen İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, dosyayı Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’ne gönderdi. Mahkeme, başvuruya konu ihlalin Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin kararından kaynaklandığını öne sürdü.
İSTANBUL Fatih’te müzik öğretmeni Arzu Nihan Çelik 5 Mayıs 2004 günü evinin kapısının önünde öldürüldü. Cinayete iki kızı da tanık oldu. Arzu öğretmenin eşi Şerafettin Çelik uyuşturucu kaçakçılığı suçundan cezaevinde yatıyordu. Katil hiçbir zaman bulunamadı ve dosya faili meçhul olarak kapandı. Geçtiğimiz yıl Samsun’da polise giden eski hükümlü Erkan Can (52) cinayeti arkadaşı Ceyhan Özmaden’le birlikte işlediklerini, kendilerini Şerafettin Çelik’in azmettirdiğini anlattı.
KORKTUĞU İÇİN SÖYLEYEMEMİŞ
Vicdan azabı çektiğini söyleyen Erkan Can, bugüne kadar Şerafettin Çelik’ten korktukları için polise başvuramadığını söyledi. Tutuklanan Erkan Can ve Ceyhan Özmaden haklarından dava açıldı. İstanbul 40’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın karar duruşmasında mahkeme heyeti Erkan Can ve Ceyhan Özmaden’i ‘azmettirenin belli olmaması halinde kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan fail veya diğer suç ortakları hakkında tasarlayarak kasten öldürme’ suçundan 25’er yıl hapis cezasına çarptırdı. Her iki sanık hakkında da takdir indirimi uygulanmadı.
4 Aralık 2014’te davayı karara bağlayan İstanbul 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi, yeterli delil elde edilemediğinden Paksoy kardeşlerin beraatına karar vermişti. Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi ise Emre Paksoy yönünden beraat kararını onarken Can Paksoy yönünden ise beraat kararını bozmuştu. Can Paksoy’un yeniden yargılanmasına 21 Ocak 2024’de başlanacak.
‘KAÇMA İHTİMALİ VAR’
Erköseoğlu Ailesi’nin avukatı Rezan Epözdemir davanın yeniden görüleceği İstanbul 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’ne dilekçe vererek Can Paksoy’un, Yargıtay bozma kararının basında yer almasından sonra kaçma ihtimali bulunduğunu belirtti. Epözdemir, Can Paksoy hakkında duruşma gününü beklemeden tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılmasını talep etti. Bu talebin kabul edilmemesi halinde ise yurt dışına çıkış yasağı koyulmasını istedi.
AYM’nin kısa kararı hak ihlallerinin ortadan kaldırılması ve Atalay’ın yeniden yargılanmasına başlanması, hükmün infazının durdurulması, tahliyesinin sağlanması, yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi şeklindeki işlemlerin yerine getirilmesini içeriyor. İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin AYM’nin Atalay’ın infazının durdurulması ve tahliye edilmesi yönündeki kararına ilişkin karar vermesi bekleniyor.
Öte yandan Can Atalay’ın avukat arkadaşları AYM kararı sonrası İstanbul Adalet Saray’ının içinde bulunan Themis heykeli önünde oturma eylemi yaptı. Eylemin AYM kararı uygulanana kadar devam edeceği belirtildi.
İstanbul 27’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya 16 yıl 8 aydan 51 yıla kadar hapis istemiyle tutuklu yargılanan Besra Yalçın katıldı. Son savunması ve son sözü sorulan Besra Yalçın “Böyle yanlış bir suça, fiile karışmadım. Herhangi bir saldırıda da bulunmadım. Ne para karşılığı ne de parasız. Beraatımı ve tahliyemi talep ediyorum” diye konuştu.
HÂKİMİN SÖZÜ
Mahkeme başkanı, kararı açıklanmadan önce “İmkânsızı çıkarırsan geriye sadece gerçek kalır. Birçok delille senin suç işlediğine karar verdik” dedi. Mahkeme heyeti, Besra Yalçın’ı “silahlı terör örgütüne üye olma”, “tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi” ve “kamu kurumunun hizmetine tahsis edilmiş binaya zarar verme” suçlarından takdir indirimi uygulayarak toplam 20 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırarak tutukluluk halinin devamına karar verdi.
İSTANBUL’da özel bir bankanın müdürü Seçil Erzan tarafından, aralarında spor dünyasının ünlü isimleri Emre Belözoğlu, Arda Turan, Selçuk İnan, Fernando Muslera, Buse Terim Bahçekapılı ve eşi Volkan Bahçekapılı’nın da bulunduğu 18 mağdurun dolandırıldığı iddiasıyla yürütülen soruşturma tamamlandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nca hazırlanan 62 sayfalık iddianamede, bankacı Seçil Erzan’a ‘nitelikli dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik’ suçlamalarıyla 216 yıl, 3’ü tutuklu 6 kişiye ise 65’er yıla kadar hapis cezaları istendi.
İddianamede, Seçil Erzan’ın müştekilere verdiği el yazısı dekontlar ile dolandırılanlar arasında yer alan kuyumcu Ömer Kahraman’ın balya balya paraları teslim ederken çekilmiş fotoğraflar da yer aldı. Seçil Erzan’ın telefonunun incelenmesinde ise çok sayıda yazışma ele geçirildiği belirtildi. WhatsApp kayıtlarına göre, Seçil Erzan paralarını isteyen kişileri süre isteyerek oyalamış ya da gelen aramalara yanıt vermemişti.
TÜM BİRİKİMİNİ KAPTIRDI
İddianamede yer alan müştekilerin ifadeleri de, dolandırıcılığın nasıl gerçekleştiğini ve Seçil Erzan’la nasıl tanıştıklarını da ortaya koydu. Emre Belözoğlu, kuzeni olan Volkan Bahçekapılı aracılığıyla Seçil Erzan’la tanışmıştı. “Tüm birikimlerimi kaptırdım” diyen Emre Belözoğlu ifadesinde, ilk seferde 2 milyon 892 bin dolar, ikinci seferinde 400 bin dolar, üçüncü seferinde ise 1 milyon dolar para verdiğini anlattı. Arda Turan ise ifadesinde, “Yıllardır çalışıp kazandığım bütün paramı, emeğimi Seçil Erzan beni kandırarak yok etmiştir. Çok üzgünüm bu olay beni çok yıprattı. Bütün birikimim bir anda gitti” dedi.
Seçil Erzan’ın paraları teslim alırken çekilmiş fotoğrafları ve müştekilere verdiği el yazısı dekontları ortaya çıktı.
ZİMMET SUÇUNDAN TAKİPSİZLİK VERİLMİŞTİ
- SEÇİL Erzan ve bankanın bazı yöneticilerinin de arasında bulunduğu 11 şüpheli hakkında ise bankacılık zimmet suçundan yazılı başvuru şartının Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) gerçekleşmediği belirtilerek takipsizlik kararı verilmişti.