Mezopotamya'ya yolculuk

BODRUM ve Antalya havaalanlarından hiç farkı kalmamış. Tertemiz, düzenli ve kalabalık. THY ile sabah yedide yola çıkıyorum inişim sekiz buçuk filan.

Diyarbakır.

Önce ılık sabah rüzgárı karşıladı.

Yıllar önce, ilk ya da ikinci kez Diyarbakır'a gelişimde tam bu noktada, uçaktan inip perona girmek üzere olduğum bu noktada kırmızı bayrağa sarılı bir tabut karşılamıştı beni. Ardından bir tane daha, bir tane daha, bir tane daha. Tam dört şehit. Dört cenaze.

Diyarbakır'a korkularla gelip acıdan katılarak döndüğüm günlerdi.

Geçmişe yolculuğu Naci Sapan'ın gülümseyen yüzü sona erdirdi.

Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve DHA bölge müdürü olan Naci ile dostluğumuz Hürriyet temsilciliği yaptığı günlere dayanıyor. Her türlü tehdide karşı doğruluğu ve düzgün gazeteciliği ile direnen Naci'nin yanında, Cemiyet'te görevli Süleyman vardı. Dünya devlet başkanlarının mektup arkadaşı.

Hep birlikte Mardin'e yola çıktık.

Eskiden durdurulup dakikalarca beklediğimiz kontrol noktalarını, vın vın geçiyoruz. Kimse kimlik sormuyor, silahlar, tanklar görünmüyor yol kenarlarında. Verimli ovalar, yemyeşil pamuk tarlaları arasından akıp gidiyoruz.

Olağanlık ne kadar güzelmiş!

* * *

SEÇİM öncesi nabız ölçmek için geldim Mardin'e. Ama o, öyküsünü öyle bir anlatmaya başlıyor ki insana, masalın dışında kalmak mümkün değil.

Mardin'i taş taş, sokak sokak gezmekten alakoyamıyorum kendimi.

Atukoğulları döneminde inşa edilen Sit Raziye Medresesi, Zinciriye Medresesi, Cihangir Bey türbesi, Melik Mahmut Camii ve eski bir güneş tapınağının üzerine yapılan Süryani manastırı Deyr-ül Zeferan.

Mardin'i, UNESCO'nun insanlık mirası kentler listesine aldırmak için uğraşan Vali Mustafa Temel Koçaklar kolları sıvamış, ilgisizlikten tam bir harabe haline gelen eserleri ortaya çıkartıyor. Süryani kiliseleri ile başlayan restorasyon çalışmaları şimdi medrese, cami ve külliyeleri de kapsıyor. ÇEKÜL de Mardin'deki restorasyonda rol oynuyor.

Dünya Bankası'ndan 12 milyar dolar altyapı projeleri için destek alınmış. Terör yıllarının geride kalması yepyeni ufuklar açıyor Mardinlilerin önüne.

* * *

MARDİN turizm patlaması yaşıyor. Bu yüzden yapılan hiçbir şey boşa gitmiyor. İnsanlar da bunun farkında. işgal edilen binaların boşaltılmasında fazla direnişle karşılaşılmıyor. Melik Mahmut Camii'ni gezerken, cemaat restorasyon çalışmalarına tam destek verdiğini görüyorum. Maksat, Mardin'in tarihi mirasını ortaya çıkartmak, değerlere sahip çıkmak.

Mardin Müzesi'ni 2001'de 18 bin kişi gezmiş. 2002'nin ilk altı ayında ise bu sayı 32 bine ulaşmış. Sadece Deyr-ül Zeferan'ı ziyaret edenlerin sayısı günde 600-700 kişiye ulaşıyor.

* * *

TAŞIN huyunu bilen, neresinden tutulursa uysallaşıp kıvrımlara izin vereceğini hisseden, eyvanlı evlerin, taş oymacılığının ustaları yok oluyor. Taş perileri can çekişiyor. Yusuf Usta, oymacılığın son örneklerden. Abdülcelil İldoğu ise nefis taş duvar örüyor. Ama ya ondan sonra?

Melik Mahmut Camii'nin taşları arasında rastladığım Yusuf Hıdır Usta, ‘‘Yazın, duyurun da bu meslek ölmesin’’ diyor.

Zerafetiyle Mezopotamya ovasını yeniden süslemeye başlayan Mardin'den ayrılırken, DHA Mardin temsilcisi Adnan Avuka'nın Halep ve Viyana'da sergilediği Mardin fotoğraflarına dalıp gidiyorum. Boynumda bir Mardin sanatı olan gümüş telkári kolyem, damağımda Mardin mutfağının en ince tadlarından kaburga ve tarçınlı zerde...
Yazarın Tüm Yazıları