Metroseksüeller hakkında bilmek istediğiniz her şey

Yaklaşık altı aydır şu kalıp cümleye maruz kalıyoruz: Metroseksüel, paralı, bakımlı, kendine düşkün, kadınsı yönlerini vurgulamaktan ürkmeyen kentli erkektir.

Prototipleri de Beckham, Justin Timberlike filan falandır. Sanırım artık herkes bu yüzey cümleden sıkıldı. Peki nedir bunun felsefesi? Kavramı ilk bulan kimdir, niye bulmuştur? En metroseksüel kimdir? Metroseksüellerin 18'inci yüzyıl züppelerinden farkı nedir?

Metroseksüel kavramı esas olarak çıtkırıldımlığı mı ifade eder? Eğer öyleyse, nasıl olur da Arnold Schwarzenegger metroseksüel sayılabilir?

Bu sıfat erkek politikacılara yakışır mı?

Yakışıyorsa, ‘‘Siz de bir mekroseksüel misiniz?’’ sorusu Mustafa Sarıgül'ü neden kızdırmıştır? Haftalık Dergisi'nin sorusunu neden ‘‘Hayır, ben bir Erzincanlıyım!’’ diye yanıtlamıştır?

Yok eğer politikacılara yakışmıyorsa, ABD'deki Demokrat başkan aday adaylarından Howard Dean neden ‘‘Ben de bir metroseksüelim’’ demiştir.

Soruların gidişinden de anlaşılacağı üzere konu hayli çetrefilli. Yani iyice kavrayabilmek için kökene inmek gerekiyor.

Kavramın mülkiyet hakları esas olarak Mark Simpson'a ait. İngiliz popüler kültür yazarı Simpson ilk kez 1994 yılında, The Independent gazetesindeki yazısında ortaya atıyor metroseksüellik kavramını. O dönemde dergilerde yeni yeni boy göstermeye başlayan, geleneksel sert erkek tipinden hayli uzak yeni bir erkek estetiğini yansıtan tiplere içerleyen Simpson, bu akımı eleştiren yazısında alaycı bir uslupla ‘‘Bunlar metroseksüel’’ diyor. Manikürü ve pedikürü, lycralı donları, giyim ve kuşamlarıyla bakımına pek düşkün bu erkeklerin narsisist olduğunu, aynada kendilerine bakmaktan aldıkları zevk kadar hiçbir şeyle ilgilenmediklerini öne süren Simpson, akımın sorumlusu olarak Hollywood ile kuşe kağıt erkek dergilerini alabildiğine suçluyor. Pek alışverişe çıkmayan, öyle sürüp sürüştürmeyen sert erkeklere karşı çıkarılan bu yeni estetiğe de ‘‘metroseksüalite’’ damgasını basıyor.

Bunu sosyal bir gerçeklik olarak tanımlarken ‘‘metroseksüel’’ kavramını tamamen mizahi anlamda kullanıyor ve o dönemde hemen hiç kimsenin bu yeni sosyal sorunu kabullenmek istemediğini söylüyor.

Aradan yıllar geçiyor ve bir buçuk yıl kadar önce, internetteki salon.com dergisinde kavramı yeniden gündeme getiriyor, kimse olayı üstlenmek istemediği için de biraz ahlaksızlık edip adamların isimlerini de vereyim diyor. David Beckham ve Brad Pitt'le başlayıp Örümcek Adam'la bitiriyor. Örümcek Adam'ın konuyla alakası şöyle: Kahramanımız cılız bir oğlanken, örümceğin kortizonu sayesinde vücudu gelişince aynada hayran hayran kendini seyrediyor, lycraları giyip metroseksüele dönüşüyor.

KAPİTALİST TÜKETİMİN

KURBANI ERKEKLER

Geçenlerde yine salon.com dergisinde Mark Simpson'la metroseksüellik üzerine çok geniş bir röportaj yayınlandı. Daha doğrusu Simpson bu konuşmayı kendi kendiyle yapmış. Kavramın başlangıç macerasını da aynı yukarıdaki gibi anlatıyor. 1994 döneminde hiçbir metroseksüelin kendi gerçeğiyle yüzleşmek istemediğini, aslında kendilerini sevmekten utanmamakla birlikte, çevrenin kendilerini nasıl algılayacağı konusunda endişeler taşıdıklarını anlatıyor. Kavramın, homoseksüelliği çağrıştırması da bunda rol oynuyor. Simpson'a göre, bakımlı ve moda bilinci yüksek eşcinseller, metroseksüellerin prototipi sayılabilir.

Ancak 21'inci yüzyılla birlikte her şey değişiyor. Metroseksüellik geçen yıl ikinci kez piyasada dolaşıma çıkınca birdenbire, olayı üstlenmeye hevesli erkekler ortaya çıkıyor. Çünkü Simpson'un adını vermediği, trend avcısı dev bir global reklam şirketi bu kavramı alıp medya ortamına sürüyor. Ve ustaca pazarlanan bu kavram global bir salgına dönüşüyor.

Reklamcılar metroseksüaliteyi kullanırken, bu sınıfa girenlerin sapına kadar erkek olduğu imajını da özenle yerleştirmeye çalışıyorlar. Çünkü eşcinsellik sularına girildiği an pazarlama tehlikeye girmeye başlıyor. Simpson'a göre metroseksüellerin çoğu hetero olmakla birlikte, bu tipler son yüz yılın erkeklik konseptine kesinlikle ters düşüyor. Çünkü aktif ve arzulayan cins konumundaki erkek, pasif ve arzulanan bireye, seyreden değil, seyredilen nesneye dönüşüyor. Bunda artık ne kötülük varsa, Simpson pek bozuluyor. Reklamcılık ve medya sektörünün erkek bedenini de sömürmeye başladığını, sert erkeğin kapitalist tüketim tarzının kurbanı olduğunu düşünüyor.

İşte bu noktada mekroseksüeller, 19'uncu yüzyıl dandy'lerinden kesinlikle ayrılıyor. O dönemin zengin, aristokrat ya da soylu taklitçisi aylak züppeleri, seçkin ve ince zevklerin gösterisi peşindeydi. Metroseksüellik ise bir kitlesel tüketim fenomeni. Eski züppeler hayranlık uyandırmayı amaçlıyordu, metroseksüeller ise arzuları kamçılamayı.

Gelelim kim metroseksüeldir, kim değildir faslına. Simpson'a göre en hakiki metroseksüellerden biri Tom Cruise. Artık 40'larını sürdüğü halde, hala kaymak gibi cildi, oğlan gülümsemesi, Top Gun'daki yeniyetme delikanlı pozuyla bir arzu nesnesi olmak istediğini ileri sürüyor Simpson. Cruise'un ancak son filmi Son Samuray'da sakal-bıyık uzatmaya cesaret edebildiğini anlatıyor.

Metroseksüelliğin sorumluluğunu üstlenen isimlerden biri de eski aktör yeni siyasetçi Arnold Schwarzenegger. Simpson'a göre California Valisi Schwarzenegger de metroseksüel, ancak Prada marka ayakkabı giydiği için değil. Neticede adam mültimilyoner, ayağına tokyo giyecek hali yok. Onun metroseksüelliğinin nedeni, bedenine aşırı düşkünlüğü, kaslı fiziğini sergileyip kendisini bir tüketim malına dönüştürmesi. Dünyanın dört bir yanında milyonlarca genç erkeği baştan çıkarıp, kendisi gibi bir emtiaya dönüştürmesi de Simpson'a göre bir metroseksüellik suçu.

HAYIR ERZİNCANLIYIM

Politikacıdan metroseksüel olur mu? Simpson'a göre Batılı politikacıların çoğu bugünlerde az çok metroseksüel. Çoğu, kadınların oyunu çekebilmek için ‘‘Kadınlar Ne İster’’deki Mel Gibson gibi davranıyor. Hatta, Irak'ta savaşın bittiğini açıklamak için Top Gun kıyafetiyle uçak gemisine inen Bush figürünü bile bir çeşit metroseksüel teşhir olarak tanımlıyor Simpson. Oyca Bush'un PR'cıları, o sahneyle gerçek bir erkek imajını sergilemek istemişlerdi.

Bugüne kadar metroseksüelliği üstlenen tek politikacı ise ABD'deki Demokrat Parti Başkan aday adayı Howard Dean. Modern bir politikacı olarak özellikle medya ve kadınlar tarafından beğenilmek istediği için doğal tabii.

Metroseksüelliği kesinlikle reddeden politikacı ise Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül. Haftalık Dergisi'nin ‘‘metroseksüel misiniz?’’ sorusunu aynen şöyle yanıtlıyor:

‘‘Metroseksüel mi? Ben Erzincanlıyım! Ben metroseksüel falan anlamam. Türk insanının anlamayacağı laflardan hiç hoşlanmam. Kendim tıraş olamıyorum. 20 yıldır her sabah evimde biri yardım ediyor. Düzenli manikür, pedikür yaptırırım. Krem kullanırım. Moda danışmanım vardır...’’

O galiba metroseksüel.
Yazarın Tüm Yazıları