Mecburi bir yazı

AB Büyükelçisi Karen Fogg'un çalınan yazışmalarını temel alarak yorum yapan Aydınlık Gazetesi'nin benim de adımın geçtiği iddialarına yanıt vermek niyetinde değildim.

Çünkü, Doğu Perinçek ve Aydınlık Gazetesi'nin gazetecilik mesleğiyle ilgili hiçbir iddiası, güvenilirlik kaygısı yoktur.

Ama Emin Çölaşan, 26 Şubat Salı günü yayınlanan köşesinde bu iddiaları temel alarak, aralarında adımın da bulunduğu çoğu dış politika yazarı gazeteciler için, ‘‘Bunlar gazeteci, Türkiye üzerinde oynanmak istenen Avrupa oyununu ya henüz görmediler, ya da iki beleş dış gezi daveti, bir akşam Kör Agop meyhanesinde bedava kafa çekmek uğruna ülkelerini satışa getirmekten sıkılmıyorlar’’ yorumunu yapınca kararımı değiştirdim.

Çölaşan beni endişelendirdi. Aynı gazetenin yazarları olarak Hürriyet'in güvenilirliğinde ortak sorumluluk taşıdığım bir meslektaşımın, yorumlarını konuyla ilgili tarafların görüşünü almadan yapmış olmasını yadırgadım.

O yüzden bugün, siz sevgili okuyucularımı çok daha fazla ilgilendiren konuları bir kenara bırakıp, iddialara yanıt vermek için izin istiyorum.

* * *

MASABAŞI gazeteciliğinin, doğru habere ve gerçeğe ulaşmada yeterli olmadığına inandığım için, saha çalışmasını, ilişkileri önemserim. Ve yazdığım konularla ilgili herkesle görüşmeye öncelik veririm. Karen Fogg ile ve ondan önceki AB Büyükelçisi Lake ile de sık görüşürdüm. Aynı, Brüksel'deki Türkiye Temsilcisi büyükelçiler, Türk dışişleri, ve diğer bütün AB üyesi ve aday ülkelerin temsilcileriyle olduğu gibi. Gazeteciliğin ‘‘ilişki ve mesafe’’ mesleği olduğuna inanırım.

Avrupa Birliği'nin Ankara temsilciliği tarafından yayınlanan derginin 1999 Aralık sayısı için bir yazı yazdım. Bu yazının tümünü merak edenler, ‘‘www.deltur.cec.eu.int’’ adresine girerek, Yayınlar ve Haberler bölümünde Güncel Haber'de yazıyı bulabilirler.

Helsinki Zirvesi öncesinde kaleme aldığım yazının başlığı, ‘‘Helsinki AB için önemli’’

‘‘Avrupa Birliği'nin Helsinki Zirvesi'nde vereceği karar, sadece Türkiye'nin değil ama Avrupa Birliği'nin geleceği açısından da belirleyici bir karar olacaktır’’
diye başlayan yazıda, ‘‘Avrupa Birliği'nin Helsinki'de Türkiye'ye diğer adaylar gibi aynı koşullar ve temeller üzerinde bir perspektif göstermesi’’ gerektiğini yazdım. ‘‘Türkiye ile entegrasyon süreci Avrupa kimliğini, dinsel ve kültürel çatışmaların boyunduruklarından kurtarıp özgürleştirecektir, Doğu ile Batı'nın tarihi barışı Türkiyeli bir Avrupa'da, yeni Avrupa kimliğini oluşturacaktır’’ dedim.

Bu yazı karşılığında bir para almadım. Aklıma gelmedi. Çünkü, Helsinki Zirvesi öncesi, Türkiye'nin AB çevrelerinde yaptığ lobiye ufacık da olsa bir katkıda bulunabilme olanağından yararlanmak parayı düşünmemi engelledi. Ama aklıma gelseydi, karşılıksız yazı yazmazdım. Yazıların, televizyon ve radyolarda katıldığımız programların mutlaka parasal bir karşılığı olması gerektiğini düşünüyorum.

Karen Fogg ile İstanbul'da ve Ankara'da çeşitli yerlerde bir araya geldim. Bu buluşmalarda casusluk faaliyetleri yapıldığı iddialarını komik buluyorum. Evet bazıları yemekli davetlerdi. Üstelik de lüks yerlerde. Ama bu yemeklerin çok daha keyiflisini kendi olanaklarımla sağlayabildiğim için, davet meselesine takılanların aksine işin yemek faslı hiç ilgimi çekmedi. Biz, gazeteciler için o yemeklerden bir haber çıkıp çıkmayacağı önemliydi. Kör Agop'a ise gitmedim. Başka işim vardı.

‘‘Türkiye üzerinde oynanmak istenen saygısız Avrupa Birliği Oyunu’’ konusuna gelince. Avrupa Birliği hedefi, Türkiye'nin cumhuriyet projelerinden en önemlisidir.

Türkiye'nin isteğidir. Avrupa Birliği'nin, ‘‘İlle Türkiye bizim üyemiz olsun. Bunu sağlamak için gazetecileri, bürokratları satın alalım. Onlara yemek ısmarlayalım’’ gibi bir niyeti olduğuna gerçekten inanan var mı? Olsa olsa tersi olabilir.

* * *

SEVGİLİ okurlarım, Türkiye'nin de katıldığı Avrupa'nın yeniden biçimlendirme sürecinin başlangıcı olan AB Kurultayı konusunda yazmam gerekirken, sütunumu bir iddiaya yanıt vermek için ayırdığım için özür diliyor ve bir daha bu konuda yazmayacağımı bilmenizi istiyorum.
Yazarın Tüm Yazıları