Genleri bırak hayatına bak

Uzun yaşamak ne güzel bir tesadüf, ne de bir mucize... Her şey, yaşam tarzına bağlı. Time dergisi son sayısında '100 yıl yaşamanın sırlarını' inceleyip kapağına taşıdı. Dergide yer alan yazıya göre dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan uzun ömürlü insanları inceleyen bilim adamları uzun yaşamın sırlarını bulmaya çalışıyor. İsveçli bilim adamları, tek yumurta ikizleri üzerinde yaptıkları araştırmada, genlerin ömür beklentisinde ancak yüzde 20-30 oranında belirleyici olduğunu saptadı.Büyütmek için tıklayınız ABD Utah'da yaşayan, alkol, sigara ve kahve tüketmedikleri bilinen topluluk üyelerinin hemen hemen hepsinin çok uzun ömürlü olması, yaşam tarzıyla yaşam süresi arasına doğrudan ilişki olduğunu doğruluyor. 'Genlerinizi değil ama yaşam tarzınızı değiştirebilirsiniz' diyen uzmanlar Japonya'nın '100'lükleri'yle meşhur Okinawa Adaları sakinlerini örnek gösteriyor. Okinawalılar daha çok meyve ve sebze, bol bol soya, az yağlı ve tuzsuz gıdalar tüketiyor. Tükettikleri gıdalar lif ve antioksidan (kanser, felç ve kalp krizini önlüyor) yönünden zengin. Ve Okinawalılar hiçbir zaman tıka basa yemek yemiyor; yüzde 80 doyduklarında sofradan kalkıyor. Bu sayede günde en fazla 1800 kalori alıyorlar. Bedensel ve zihinsel egzersizlerini ihmal etmemeleri de Okinawalıların ömürlerine ömür katıyor.Alzheimer de az Okinawalılar sadece fiziksel açıdan değil, zihinsel açıdan da Batılı yaşıtlarından çok daha ileri. Alzheimer gibi yaşlılık hastalıkları bu adada çok daha az görülüyor. Uzmanlar bunu da Okinawalıların E vitamini zengini gıdaları çok tüketmelerine bağlıyor. Okinawalıların yaşam tarzında bir başka dikkat çekici unsur ise zengin sosyal yaşamın getirdiği bir avantaj. Sosyal ağın dışına itilmeyen yaşlılar kendilerini önemli ve saygın hissediyor, bu da zihinsel sağlıklarını korumalarına yardımcı oluyor.Strese karşı bağışıklık: Açlık Günlük kalori miktarını düşürmenin, yaşlanma sürecini yavaşlattığı bilimsel bir gerçek. Bilim adamları, yetersiz beslenen kişilerin ömür beklentilerinin, beslenmeleri yeterli olan kişilere göre yüzde 40 daha fazla olduğunu 1930'larda keşfetti. Düşük kalori diyetine başlayan Harvard Üniversitesi'nde görevli Dr. David Sinclair, bir süre sonra çok zorlandığı için diyetten vazgeçmiş. Şimdilerde Dr. Sinclair, tüm birikimi ve enerjisini düşük kalori diyetlerinin yerini tutacak, yani yaşlanma sürecini yavaşlatacak bir ilaç geliştirmek için harcıyor. Gelişmeler umut verici. Bulgular, düşük kalorinin yaşlanmayı nasıl önlediğine dair en yaygın tezlerden birini de doğruluyor: 'Açlık', vücudu hafif strese sokuyor. Böylece vücut, yaşlanmaya neden olan ağır strese karşı bağışıklık kazanıyor. (Time)