Hürriyet Lezizz Özel Fotoğraflar: Alamy ve Ingimage
Belki de her gün yediğiniz bir şey ama... Bu gerçekleri öğrenince çok şaşıracaksınız
O garip görünümlü tanecikler sonunda öyle bir şeye dönüşüyor ki!
Tarihi binlerce yıl önceye dayanan bir gıdadan bahsediyoruz. Tanrıların yiyeceği diye bilinen, bir zamanlar para yerine geçen, günümüzde ise sevmeyenin neredeyse olmadığı bir tat.
Kimi eritip bardağına doldurarak yudumlamayı seviyor, kimi içi fındık ya da fıstık dolu kalıpları kıtırdatıyor, kimimiz de keklerde pastalarda kullanıyor. Evet doğru cevap çikolata... Peki bu kadar sevilen çikolata hakkında ne kadar bilgi sahibisiniz? İşte çikolata hakkında ağınızı açık bırakacak bazı garip gerçekler…
Çikolatanın hammaddesi kakao bitkisinin meyveleri. Kakao bitkisinin Latince adı Theobroma cacao’yu kabaca Türkçeye çevirirsek, “Tanrıların yiyeceği” anlamına geliyor.
Kakaonun ana vatanı Amerika kıtası, daha da net söylemek gerekirse Güney Amerika. Başta Meksika olmak üzere, Güney Amerika’nın neredeyse tamamında milattan önce 300’lü yıllarda kakaodan yapılma fermente içecekler karşımıza çıkıyor.
4000 yılı aşkın tarihinin çok büyük bir kısmında çikolata bugün bildiğimiz gibi tatlı bir yiyecek değil, acı bir içecek olarak tüketilirdi.
Kakaonun Avrupa kıtasına gelişi ise Kristof Kolomb sayesinde oldu. 1502’deki dördüncü seferinin sonucunda Kolomb kakao tanelerini İspanya’ya getirse de, İspanyol din adamları çikolatayı İspanya kraliyet ailesine tanıtana kadar kimse kakaonun ne işe yaradığını anlamadı. İspanyol komutan Hernan Cortes’in 1519’da Montezuma’nın sarayında çikolatayla tanışan ilk Avrupalı olduğu zannediliyor.
Pasta sevgisiyle(!) bilinen Marie Antoinette aynı zamanda bir sıcak çikolata tiryakisiydi. Versailles Sarayı’nda sürekli sıcak çikolata servis edilirdi. Bu içeceğin o dönemde bu kadar tutulmasının sebepleri lezzetinin yanı sıra bir afrodizyak olduğuna inanılmasıydı. Napoleon da çikolata sevenlerdendi. Seferlerde kendisi yer, komutanlarına da yedirirdi.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler, İngiltere Başbakanı Winston Churchill’e çikolatayla suikast düzenlemeye çalıştı. Bir patlayıcı düzeneğin dışını çikolatayla kaplayıp en dışına da altın rengi bir ambalaj sararak lüks çikolata görüntüsü yaratacaklardı. Ancak yakın çevresinde birkaç kişiyi öldürme gücüne sahip olan bu cihaz testler dışında gün yüzü görmedi.
Çikolatanın Avrupa’ya geliş tarihinin ise 7 Temmuz 1550 olduğuna inanılıyor ve bu tarif Dünya Çikolata Günü olarak kutlanıyor. Ancak çikolatayla ilgili bunun dışında çok sayıda özel gün var. Örneğin 28 Temmuz Sütlü Çikolata Günü, 13 Eylül Uluslararası Çikolata Günü, 7 Kasım ise Bademli Bitter Çikolata Günü olarak kabul ediyor. Daha fazla çikolata yemeye bahane arayanlara duyurulur.
Başta “Çok seviyoruz” dedik ama, Türkiye’de çikolata tüketim miktarı aslında oldukça düşük. Yıllık ortalama çikolata tüketimi kişi başı 2-3 kilogram civarında. ABD’de ise ortalamaya vurulduğunda her saniye 45 kilogram çikolata tüketiliyor! Bu da yıllık yaklaşık 1,3 milyar tona tekabül ediyor.
1 kilogram çikolata üretmek için 800’den fazla kakao tanesine ihtiyaç var. Her çikolata barında ortalama 8 böcek parçası olduğunu da söyleyelim. Bu konu yasalarla standarda bile bağlanmış. ABD Gıda ve İlaç Dairesi regülasyonlarına göre “100 gramda 60 böcek parçası” kabul edilebilir üst sınır sayılıyor.
Tüm dünyada bilinen dört tür çikolata var: Bitter, sütlü, beyaz ve ruby diye bilinen pembe çikolata. Ruby İsviçre’de Barry Callebaut isimli ünlü çikolatacı tarafından 13 yılı aşkın süre devam eden çalışmaların sonucunda ortaya çıktı ve yakın zamanda tüm dünyaya tanıtıldı. Renginin pembe olmasının sebebi boya ya da meyveler değil, kakao çekirdeklerinin pigmentleri; yani doğal olarak pembe.
Beyaz çikolatanın geçmişi ise 80 yıl civarında. Ancak beyaz çikolatanın temeli kakao çekirdeklerinin farklı kısımlarından elde edilen kakao yağı. Bu nedenle beyaz çikolata aslında çikolata kabul edilmiyor. Sütlü çikolatayı ilk defa üreten kişi ise İsviçreli Daniel Peter. Kakaoya süt tozu katılmasıyla ortaya çıkan sütlü çikolatanın doğum yılı ise 1875 veya 1876.
İlklerden devam edelim… Dünyadaki ilk çikolata barı, 1842’de İngiltere’de Cadbury şirketi tarafından üretilmiş. Dışı şeker kaplı draje çikolataların ve sürülebilir fındıklı çikolata kremasının ortaya çıkışı ise 1940’lı yıllar. İkinci Dünya Savaşı koşullarında, askerlerin eriyip akmadan çikolata keyfi yapabilmesi için dışı şekerli çikolatalar icat ediliyor. Aynı dönemlerde İtalya’da bir pastacı da çikolata stokunu daha uzun süre kullanabilmek için içine fındık püresi ilave ederek sürülebilir çikolatayı ortaya çıkarıyor.
Bugün bütün dünyada tüketilen ve adeta fenomen haline gelen damla çikolatalı kurabiye ise 1938’de Ruth Graves Wakefield tarafından icat edildi. Bazıları bunun yanlışlıkla olduğunu iddia etse de Wakefield, çikolataları kurabiye hamuruna bilinçli bir biçimde ve erimeyecek şekilde eklediğini söylüyor. Wakefield kurabiyelerinde Nestle marka çikolata kullanmış, icat ettiği bu tarifi de Nestle’ye kendisine ömür boyu çikolata tedarik edilmesi karşılığında satmış.
Çikolatalı süt ise Jamaika’da icat edildi. İrlandalı botanikçi Sör Hans Sloane’un 1700’lerin başında süt ve çikolatayı ilk karıştıran kişi olduğu söyleniyor.
Biraz da çikolatanın en’lerine bakalım. Dünyanın en pahalı çikolatası Danimarkalı ünlü şef Fritz Knipschildt tarafından 1999’da üretildi. Chocopologie Chocolate Truffle adıyla bilinen bu çikolataların kutusu 2600 dolara satıldı.
En pahalı çikolata barı ise Ekvador merkezli çikolata markası To’ak tarafından üretildi. 50 gramlık bir barın fiyatı 2017 yılında 365 dolar idi. Tamamı el yapımı olan To’ak’ın çikolataları sınırlı sayıda üretiliyor ve fiyatı 275 dolardan başlıyor. Bu çikolatalar özel yapım ahşap kutularda, tadım maşasıyla birlikte satılıyor. Yani yerken bile elinizi değdirmiyorsunuz.
En ağır çikolata İngiltere’de üretildi. 2011 yılında Guinness Rekorlar Kitabı’na giren bu çikolatanın ağırlığı 5792,5 kilogramdı. Eni ve boyu 4’er metre olan çikolatanın kalınlığı da 35 santimetreydi. En ağır çikolata İngiltere’de üretildi. 2011 yılında Guinness Rekorlar Kitabı’na giren bu çikolatanın ağırlığı 5792,5 kilogramdı. Eni ve boyu 4’er metre olan çikolatanın kalınlığı da 35 santimetreydi.
Dünyanın en büyük çikolata üreticilerinden biri olan Belçika’da yıllık 220 bin ton çikolata üretiliyor. Ülkedeki her 200 çalışandan 1’i yani aşağı yukarı 17 bin kişi çikolata sektöründe görev yapıyor.
Hatta Belçika’da 2013 yılında sınırlı sayıda çikolata aromalı posta pulu bile üretilmiş. O dönemde posta yazışmaları artmış mıdır acaba?
Bir damla çikolata yediğimizde vücudumuza 45-50 metre yürümeye yetecek kadar enerji girişi oluyor. İçeriğindeki kafein ve şeker nedeniyle çikolatanın çocuklarda hiperaktiviteye neden olabileceği belirtiliyor. Özellikle kakao oranı yüksek bitter çikolatada neredeyse bir kutu koladaki kadar kafein bulunuyor.
Spor sonrası vücudun toparlanması için çikolatalı süt içilmesi uzmanların tavsiyeleri arasında. Antibakteriyel özelliği de olan çikolata, dişleri çürümeye karşı koruyor. Öksürüğe de öksürük şurubundan bile iyi geldiği söyleniyor.
Ancak sağlığa bunca faydaları olan çikolatayı yiyebileceğiniz maksimum miktar, 10 kilogram. Çikolatanın 10 kilodan fazlası yiyeni zehirliyor ve ölümle sonuçlanabiliyor. Zehirlenme demişken, kediler ve köpekler için de çikolatanın küçük miktarları bile çok zararlı. Bu nedenle minik dostlarınızı çikolatadan uzak tutun.
2013’te yapılan bir araştırmada kitapçılarda çikolata kokusunun satın alımı yüzde 22 artırdığı ortaya çıktı. Özellikle yemek kitaplarında ve aşk romanlarında artış yüzde 40’ları buldu. 2004’de yapılan bir başka araştırmada ise insanların yüzde 70’inin bir paket çikolata karşılığında şifrelerini paylaşmaya razı oldukları ortaya çıktı.
Çikolata sevgisi bununla da kalmıyor. Bir araştırmada 15-24 yaş arası her 7 bireyden biri çikolata olmadan yaşamanın bir anlamı olmadığını söyledi. 2007 yılında Antwerp’te bir hırsız güvenlik görevlilerine sürekli çikolata ikram edip güvenlerini kazandıktan sonra 28 milyon dolar değerinde değerli taş çaldı.