Kürtler ve Türkler birbirine güvenmeli

TAM altı yıl önce 31 Ağustos'ta Saddam'ın tankları, Kürtleri püskürte püskürte Erbil'e ilerlerken, ne Amerikalıların ne de İngilizlerin kılı kıpırdamıştı.

Körfez Savaşı'ndan sonra, Saddam'ın ABD gözetimindeki güvenli bölgeye karşı giriştiği en büyük harekattı bu.

Tarih tekerrür etmiş, bölge insanı yine ölüme, yıkıma, kendi kaderine terk edilmişti.

Şimdi aynı oyun demek istemiyorum, aynı durum yeniden yaşanıyor.

Kürtlere yeni umutlar veriliyor, dengelerle oynanıyor, gerilim yaratılıyor.

Durduk yerde Türkiye ile Kuzey Irak'taki Kürtlerin arası açılıyor. Türkiye'nin tam da insan hakları ve demokrasi kavrayışının sınırlarını genişlettiği bir sırada, Kürt kimliğinin, hakları üzerine düşünülmeye başlandığı bir dönemde, 'Kürt düşmanlığı' pompalanıyor, 'Türkiye düşmanlığı' yapılıyor.

Suudi Arabistan ve Mısır'ın gerginliğini, ABD'ye destek verdiği bilinen Katar, Kuveyt ve Ürdün'ün iki arada bir derede kalışlarını, Kuzey Irak ile sınırına asker yığmaya başladığı ileri sürülen İran'ın tedirginliğini hesaba katınca, Washington'da tartışmalar yapılırken bu bölge dinamiklerinin dikkate alınmadığı anlaşılıyor.

İşin başında sergilenen bu sorumsuzluk, işin sonunun düşünülmediğini de gösteriyor.

* * *

IRAK'a müdahale kararının, ne kadar ciddi ve dikenli sorunları canlandırdığının en güzel örneği Kerkük tartışması.

Türkiye'de zaman zaman Kerkük, Musul meseleleri tartışılır. Hatta geçen yıl MHP'li Devlet Bakanı Abdülhalim Çay'ın yaptığı gibi, bu konunun çözümsüz kaldığını söyleyen siyasiler de çıkar. Ama bu açıklamalara Ankara 'resmi görüşü yansıtmadığı'nı söyleyerek mesafe koyardı.

Şimdi ise, Savunma Bakanı Çakmakoğlu'nun, Kerkük ve Musul'un Türkiye'nin ilgi alanı dahilinde olduğu açıklaması karşısında Ankara sessiz kaldı. Barzani yönetiminden gelen sert çıkışlar da bu sessizliğin sonucu.

Esasında bugüne kadar Kuzey Irak'taki özerk yönetimlerden böyle açıklamalar gelmezdi. 'Kerkük'ün, Kürdistan'ın başkenti olduğu' açıklamaları arada sırada yapılır, bas bas bağırılmazdı. Bunun netameli bir konu olduğu bilinci ile ölçülü hareket ederdi herkes.

Oysa, bugün Barzani'ye yakın çevreler, 'Siz yeni mi fark ediyorsunuz. Biz Saddam ile 1970 yılında özerklik anlaşmasını ve federasyonu konuşurken Kerkük'ü de gündemimize dahil etmiştik. Bu yeni bir şey değil' diyorlar.

* * *

SADDAM sonrası Irak'ın modeli Washington'da hazırlanınca, hayatın gerçekleri modeli etkileyemiyor. Arşivlerdeki eski defterler çıkartılıyor, herkes modelini kendi hesabına uygun biçmek istiyor.

Federal bir çözümü öne sürüp, bundan da iki devletli federal bir yapıyı tarif eden 'co- federasyon' diye söz edilmesi, Irak'ın toprak bütünlüğü konusundaki hassasiyetini defalarca dile getirmiş olan Ankara'da huzursuzluk yaratıyor.

'Washington'daki muhalefet toplantısında Amerikalı yetkililerden Irak ve Türkiye'den gelebilecek bir saldırıya karşı destek sözü alındığı' (Kurdistan Observer, Dr. Muhammed M.A. Ahmed) iddialarını doğrularcasına gerginlik tırmandıran açıklamalar ortalığı bulandırıyor.

Oysa,Türkiye de, Kuzey Irak'taki yönetimler de, hepimizin ihtiyacı olan barış ve istikrar ortamı için bulanık suda balık avlamaya kalkanların heveslerini kursaklarında bırakmakla yükümlüler.

Bunun yolu diyalogdan ve karşılıklı güvenden geçer. Başkalarının verdikleri ya da vermediklerini söyledikleri sözleri önemsemekten değil.
Yazarın Tüm Yazıları