Kürtçe ajanda yarın savunmada

İZNİ veren o zamanki Adalet Bakanı Cemil Çiçek. Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu hakkında soruşturma ve kovuşturma izni. Tanrıkulu yarın yargıç karşısına çıkıyor, savunmasını yapmak üzere.

Trajikomik bir olay. Çifte standart bir olay. Kimin, ne yaptığını bilmediği, söylenenle olup bitenin birbirini tutmadığı bir ülkede yaşıyoruz.

Sezgin Tanrıkulu 2007’de avukatlara ajanda dağıtıyor. Kürtçe ve Türkçe ajanda. Kürtçe mi? Yooook, olmaz öyle şey.

Tanrıkulu Baro Başkanı, sorgulama ve kovuşturma için Adalet Bakanlığı’nın izni gerek. Cemil Çiçek hiç bekletmeden basıyor onayı.

Savcılık, görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle, Tanrıkulu’nun 1-3 yıla kadar hapsini istiyor. Duruşması yarın Diyarbakır 2. Ağır Ceza’da.

Görevi nasıl kötüye kullanma? İddianame:

"Kürtçe ajanda basarak, Kürt olmayanların Diyarbakır Barosundan hizmet almasında kuşku yaratmak."

Adalet önünde boynumuz kıldan ince.

SKANDAL VE FIRSAT

Ancak, Cemil Çiçek’in yaptığı tam skandal.

Kürtçe ajandaya "hayır" diyen Çiçek, TRT Şeş’in yayına geçmesiyle ilgili anlı-şanlı sözcülük yapıyor. Kürtçe TV’ye imzayı basıyor, ama Kürtçe ajanda için kovuşturma izni veriyor. Hangisi gerçek AKP, hangisi gerçek Çiçek?

Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’da Kürt açılımı modası başlıyor. Hatta Erdoğan, köy ve kasabaların değiştirilen isimleri yerine, Kürtçe isimlerinin geri verilebileceğini söylüyor, ama Kürtçe ajanda için 1-3 yıl arası hapis isteniyor.

Gül, Kürt Sorunu için "fırsat bu fırsattır" diyor, dün sabah DTP’liler, başta Konya, yeniden gözaltına alınıyor. Bu mu fırsat?

Bu söz ve eylemlerin hangisi AKP politikası? Gözaltına almak mı, soruna çözüm bulacağım, demek mi, hangisi? İkisi birden, aynı anda olmuyor.

Bir başka olasılık var. Siyasal iktidar böyle diyor, ama devlet içinde başkaları bunu kabul etmiyor. O zaman da, AKP iktidar değil, anlamı çıkıyor.

YÜZ YILDA 30 BİN

Süryaniler döneminde Omid, Bizans döneminde Amid ve Amida, Ermeni döneminde Gerd, Araplar döneminde yeniden Amid, İslamiyetle birlikte Diyarbekir, 1930’dan sonra Diyarbakır. Kürtler bugün Amed diyor.

Tunceli Dersim, Hakkari Çolamerg, Dicle Piran ve devamında binlerce köy, kasaba ve il, tarih içinde isim değiştiriyor.

Çeşitli arşivlerden derlediğim bilgiye göre, son 100 yıl içinde otuz bin yerleşme yerinin ismi değiştiriliyor.

Değiştirme sadece Doğu ve Güneydoğu’da değil, sadece Kürtçe isimler değil. Türkiye’nin her yerinde ve başka dillerdeki isimler de değişiyor.

İnsanın oturduğu yerin ismi, tıpkı dili gibi, kimlik ve aidiyet konusu. Çok hassas.

Erdoğan’ın, o isimler geri verilebilir, sözü ayaküstü söylenen bir söz.

İsimleri geri vereceksen, Kürtçe ajandaya kovuşturma izni vermeyeceksin. Kürt sorununa çözüm ararken, DTP’lileri toplamayacaksın.

Sağa, sola çarpan araba gibi. Buna "kör uçuş" da diyorlar.

Erdoğan fiyatta şaşkın

AZERBAYCAN Türkiye’ye sattığı doğalgazın fiyatını yükseltmek istiyor. Bunun üzerine Tayyip Erdoğan geçen hafta:

"Dünyada enerji fiyatları düşerken, bu talep düşündürücü."

Yanlış bir girişim, demek istiyor. Dün Bakü’de Azeri gazeteci Erdoğan’a soruyor:

"Siz Rusya’dan satın aldığınız doğalgaza, Azerbaycan fiyatının iki mislini ödüyorsunuz, bize ise bunun yarısını, bu adil mi?"

Erdoğan:

"Hayır, adil değil."

Azerbaycan’ın fiyat artırma isteğini bir hafta önce, düşündürücü bulan Erdoğan, dün artırılması istenen fiyatın adil olmadığını söylüyor.

Erdoğan sizce ne söylüyor?

’Obama o kadar aptal ki’

BİR Amerikan TV’sinde gece şovunu izliyorum.

Şova çıkan genç biri, Obama esprileri patlatıyor. Obama olsaydı, ne derdi, anlamında espriler.

Obama herhangi bir konuda şunu söylüyor, şova çıkan genç, cümleyi tamamlıyor: "Obama o kadar aptal ki..."

Bir, üç, beş, şov aynı cümlelerle devam ediyor.

Herkes gülüp geçiyor, Obama dahil. Ne suçlama, ne bağırıp çağırma, ne dava açma, hiçbiri yok.

Bizdeki birileriyle Obama arasındaki fark bu kadar basit.
Yazarın Tüm Yazıları