Kürt meselesi, muhatap meselesi

Dostlarınızı kendiniz seçersiniz. Her hangi bir dayatma yoktur ve olamaz.

Haberin Devamı

Meselâ falanca veya filancaya kanınız mı kaynadı, o da kabullendiği takdirde al takke ver külah ahbap olursunuz
Yani tercih hem sizin, hem de muhatabınızın açısından özgür ve özneldir.

OYSA husumet ilişkisinde durum tersine dönüşür. Seçim hürriyetiniz yoktur.
Eğer birisi sizi hasım, rakip veya düşman bellediyse yukarıdaki tercihi yapamazsınız. 
“Hayır, sen git başkası gelsin” demek şansına ve lüksüne sahip değilsinizdir.
Artık karar ve iradenizin ötesinde bir gerçeklik doğmuştur ve dolayısıyla da kavgaysa kavga, münakaşaysa münakaşa, sulhsa sulh, şimdi onu muhatap almak zorunluluğu vardır.
Ve hiç şüphesiz bireyler için geçerlilik taşıyan bu kural devletler için de geçerlidir!

İMDİİ, hepimiz biliyor ve yaşıyoruz ki “Kürt Milli Hareketi” diye genelleştirebileceğimiz akım, olgu, örgüt her neyse, işte bu hareket Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en azından kurucu ideolojisini hasım addediyor.
Ona da PKK damga vuruyor.
Söz konusu PKK ise Abdullah Öcalan’ı lider belliyor.
Bunlar bizim irade ve tercihimizin dışındaki soğuk ve nesnel gerçekleri oluşturuyorlar.

Haberin Devamı

SONRA buradan itibaren deniyor ki, aynı PKK aynı Kürt hareketi içindeki sultasını zorbalıkla kurmuşmuş… Hep de bu minvalde sürdürüyormuş…
Apo ise su katılmamış bir Stalin kopyasıymış… Artı, megalomaniden muzdaripmiş…
Kaldı ki, zaten yekparelik arzetmeyen ve yanlış stratejiler ürettiği göz çıkartan o genel Kürt Hareket’ine o PKK’nın, o PKK’ya da o Apo’nun ne denli söz geçirdiği tartışmalıymış…
Olabilir ve zaten bana sorarsanız da hepsi belirli ölçüde doğruluk payı içeriyor.

AMENNA ama bunlar ormanın bütününü göstermiyor ki! Ufku genişletmiyor ki!
Ancak tekil ağaçlar olarak birer yan unsur oluşturuyorlar.
Ayrıca işi yokuşa sürmek için de mazeret niyetine kullanılıyorlar.
Çünkü esas sorun Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kendisini hasım addeden tarafı, yani en ılımlısından en aşırısına yukarıdakilerin tümünü kapsayan ve kimlik tescili talep eden o Kürt Milli Hareketi’nin varlığını hâlâ ve hâlâ kabul etmek istememesinden kaynaklanıyor.
Tabii burada “varlık” derken teorik bir soyutu değil pratik bir somutu kastediyorum.
Metazori dile getirilmiş bir “Kürt realitesi”nin ikrarından değil kitlesel ve organik cismaniliği dobra dobra isimlendirilmiş bir yapılanmadan söz ediyorum.
Dolayısıyla buradan itibaren belirleyici olan yegâne şey şudur:
Mevcut paradigmasıyla TC’yi hasım belleyen ve her halükarda da söz konusu “milli” öz ekseninde yaşayan ve yaşamayı sürdürecek olan bu hareketi muhatap olarak kabullenmek!

Haberin Devamı

BÖYLE bir onay ertesinde her şey tedricen detay düzeyine inecektir.
Derhal ve kolay olmasa bile İmralı’yla masaya oturmak, Kandil’le dirsek teması kurmak yahut filancayla protokol hazırlamak falan, bunlar hem Devlet, hem de Kürt Milli Hareketi açısından taktiğe ve pratiğe ilişkin konulara dönüşecektir.
Öz halledilmiş, yani muhatap “milli hareket” olarak “muhatap” kimliğini edinmiş olduğu için taraflar kavgadan münakaşaya, sonra da münakaşadan sulha geçeceklerdir.
Zaten İrlanda’dan İspanya’ya çok yakın tarihin çok somut örnekleri de ortadadır.
Tekrarlıyorum, dostlarınızı seçebilirsiniz fakat hasımlarını seçmek lüksünüz yoktur!


 

Yazarın Tüm Yazıları