Paylaş
O dönem genç bir gazeteci olan Yaşar Kemal’in sayesindedir. Çünkü kiliseyi yıkımdan Yaşar Kemal kurtarmıştır.
Bu hikâyeyi anlatmadan önce, bugün 12’ncisi düzenlenecek ayinin Türkiye-Ermenistan arasındaki görüşmeler açısından ayrı bir yer tutacağını söylemeliyim.
Şimdi bir ay geriye gidelim. Iğdır’ın Karakoyunlu ilçesinden Ermenistan’a açılan Alican-Margara Sınır Kapısı.
Alican’dan Ermenistan tarafına yürüyen Büyükelçi Serdar Kılıç... Ve Margara’da onu bekleyen Ermenistan Özel Temsilcisi Ruben Rubinyan...
İki diplomat sınırın tam ortasında el sıkışırken, son zamanlarda duyduğum en samimi diyaloğu kuruyorlar.
Rubinyan gülerek Kılıç’a şöyle diyor: “Ermenistan’a hoşgeldin abi.”
Büyükelçi Kılıç da aynı samimiyetle ve gülerek, “Merhaba sevgili dostum” diyor.
Evet yıllara uzanan bir ‘düşmanlık...’
Ve aylardır süren bir ‘dostluk çalışması...’
Tecrübeli diplomat Serdar Kılıç normalleşmeyi nakış gibi işliyor. Ama çok zorluklar var.
Ve sınırda böyle bir diyalog.
Elbette bu diyaloğun gelişmesi ‘Can Azerbaycan’ın lehine olmalı. Kahramanca geri alınan Karabağ’ın hakkını vermeli. Dahası bu bölgedeki ülkelerin hukukuna ve refahına uygun olmalı.
GÜMÜŞ BİR TAS
Evet bu pazar günü Akdamar Kilisesi’nde 12’nci ayin yapılacak. Dünyanın dört bir yanından Ermeniler gelecek, dua edecekler.
Umarım son dönemde gelişmeye başlayan normalleşme çabalarına bir katkısı olur.
Şimdi Yaşar Kemal’in hikâyesine gelebilirim.
Yaşar Kemal Van Gölü’nü şöyle tarif ediyor: “Van Gölü değil Van Denizi. Öylesine geniş ki denizden başkası yakışmaz. Zaten Vanlılar da deniz diyorlar; gümüş tasta bir sudur. Kenarları oya oya işlenmiş bir gümüş tas.”
Yıl 1950...
Yaşar Kemal o tarihlerde Cumhuriyet gazetesine röportajlar yapıyor. Gemiyle Van’a giderken tanıştığı bir tabip yüzbaşı ile sohbet ediyor. Yüzbaşı Kemal’in gazeteci olduğunu anlayınca şöyle diyor: “İyi ki size rastladım. Burada, Akdamar Adası’nda Ermenilerden kalma tarihi bir kilise var. Bir başeser. Ancak yıkılacak. İnsanlık adına bunu kurtarabilir miyiz?”
Yaşar Kemal gazeteciliğe yeni başlamış; “Ama ben daha çok yeniyim ne yapabilirim ki” diye cevap veriyor...
Ertesi gün Akdamar Kilisesi’ne gidiyorlar.
Yaşar Kemal’in anlatımıyla durum şuydu: “Doktorla Akdamar Adası’na doğru yola çıktık. Van Gölü de büyülü bir suydu. Andan ana rengi değişiyordu. Küçük bir kayıkla Ada’ya çıktık. Kiliseye daha sıra gelmemişti ya, kilisenin yakınındaki küçücük şapeli hemen hemen yıkmışlardı.”
Buradan sonrasını özetliyorum:
Yıkımı durdurmak için tek çare Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı Nadir Nadi’yi aramaktı.
Nadi, 1950-54 yıllarında Demokrat Parti listesinden Muğla bağımsız milletvekiliydi.
Yaşar Kemal bir cesaret gösterip arıyor.
Ve ertesi gün Nadir Nadi telefona çıkıyor. Yaşar Kemal heyecanla kilisenin durumunu ve tarihi önemini anlatıyor.
Nadir Nadi “Sen merak etme ben Avni Bey’le konuşurum” diyor. Avni Bey, Milli Eğitim Bakanı Avni Başman’dı.
Ve iki gün sonra Vali Bey haberi veriyor.
“Yıkım durduruldu.”
Böylece kilise kurtuluyor.
Aradan yıllar geçiyor. Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç döneminde müze olarak açılıyor.
Ben en son dönemin Devlet Bakanı Egemen Bağış’la gitmiştim.
Bağış, bizi götüren teknedeki herkese sormuştu: “Bu kilise ayine açılsa olmaz mı?”
Doğrusu o zaman ‘tepki çeker’ diye düşünmüştüm.
Ama yıllar geçti, yılda bir kez ayine açılmaya başladı.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un bu kilisenin bakımına ayrı bir önem verdiğini de biliyorum.
İşte bugün o ayin yapılacak.
Gazze’de çoluk çocuk binlerce insanın katledildiği bir ortamda;
Akdamar Kilisesi’ndeki bu ayinde düşmanlıkların son bulması ve barışın hâkim olması için dua edilecek.
Geçmişe saplanıp kalmak yerine barış dolu bir geleceğe bakabileceğimiz bir medeniyet dileğiyle.
Demokrasi, barış ve özgürlük isteyen büyük romancı Yaşar Kemal’i;
Yıkımı durdurmak için uğraşan Tabip Yüzbaşı Cavit Bey’i ve muhabir İlyas Aktaş’ı saygıyla anıyorum.
Umarım Karabağ’ı büyük bir kahramanlıkla geri alan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in beklentilerine uygun,
Azerbaycan ve Ermenistan topraklarını garanti altına alan,
Barış ve huzur dolu bir döneme gireriz.
Paylaş