Kozmik şakacının oyunu

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Yadında mıdır, doğduğun günler/Sen ağlar idin, güler idi alem/Bir öyle ömür geçir ki, olsun/Mevtin sana hande, aleme matem

Ozanın dediği gibi bir ömür geçiren ve de ömrünün baharında, hem de kendi ölümünü gün be gün izleyip gülen, izleyenleri de (yani bizleri) mateme boğup giden Gülçin Telci gibi kaç kişi var?

Şu an gözlerimin önünde en neşeli haliyle, şen kahkası, insanın içine işleyen bakışlarıyla capcanlı duruyor. Ve sanki halime bakıp en muzip ifadesiyle gülüyor.

‘‘Yapma Yasemin, bari sen yapma’’ dercesine... ‘‘Bu bir şaka, kimse anlamıyor, bari sen anla’’ dercesine...

İşin aslına bakacak olursanız, çok haklı! Yerden göğe, gökten arzın merkezine kadar haklı. Zaten o daima haklıydı.

Hah işte, duygularım son kertede ve ben zırvalamaya başladım. Ama en azından bir konuda ve de benim senelerdir üzerinde düşünüp çalışmalar yaptığım ‘‘yaşamak’’ konusunda kesinlikle haklıydı.

Yaklaşık bir yıl önce Amerika'dan gelipte hastalığı ortaya çıktığı sırada bir gün uzun uzun sohbet etmiştik. Tabii hastanede yapılması gereken ilk teşhis ve tedavi işlemleri tamamlanıp evine geldiği zaman. Ve de tekrar (Bu kez tedavi için) Amerika'ya gitmeden önce.

Boğaza karşı oturup kahvelerimizi önceden olduğu gibi yudumlamış, sonra da fincanları elimizde evirip çevirip birbirimizin falına bakmıştık. Yeri gelmişken bu arada onun sezgilerinin son derece yüksek olduğunu da belirtmeliyim.

Ortaya çıkan ve de kesinleşen şifa bulmaz türünden hastalığına karşılık öylesine canlı ve esprili bir tarzda konuşmaya başlamıştı ki, onun neşesi bana da bulaşmış ve ne diyeceğini bilemez halden çarçabuk sıyrılmış, neredeyse hasta olduğunu bile unutmuştum. Taa ki, o tekrar hastalığıyla ilgili konuşmaya başlayıncaya kadar...

Öylesine doğal ve öylesine rahat bir ses tonuyla konuşuyordu ki, sanki bir başkasının hastalığını anlatıyordu... Fakat, anlattıkları hastalığın kendisi olmayıp düpedüz bir yaşam felsefesini yansıtıyordu. Öylesine etkilenmiştim ki, şimdi aramızda geçen bu sohbeti aynen aktarmadan geçemeyeceğim;

Önce bir kaç dakika boğazın sularını seyretti. Sonra ciddi fakat, yumuşak bir tonda konuşmaya başladı. Hemen çok önemli bir şey anlatacağını anladım ve dikkat kesildim.

‘‘Yasemin, bu hastalık bana şimdiye kadar farkına varmadığım bir şeyi öğretti.

Hastalığımın ne olduğunu öğrendiğim anda aslında çok kötü olmuştum. Taa ki, insanların sevgi gösterileriyle karşılaşıncaya kadar. Arkadaşlarım, dostlarım, tanrım ne kadar çok sevenim varmış... Hastanedeki odam çiçek bahçesine döndü. (O sırada bulunduğumuz salonda bulunan çiçeklerle rahat bir çiçekçi dükkanı açılabilirdi)

Telefonlar, gidenler, gelenler ve bir anda aklımın ucundan bile geçmeyen insanların akın akın ziyareti karşısında öyle etkilendim ki, düşünmeye başladım. 'Hastalıktan önceki Gülçin kimdi? Şimdiye kadar neler yapmıştı? Hayat neydi? Yaşamak neydi? Buraya nasıl gelmişti?'

Doğruyu söylemek gerekirse, yaşadıklarımdan ve yaptıklarımdan zerre kadar pişmanlık duymuyorum. Şu anda sadece daha fazla ve daha yoğun yaşayabilirdim, diyorum.

İnanır mısın, şu anda bütün dünya görüşüm değişti. Bu hastalık, benim dünyayı ve insanları algılayışımı tamamen değiştirdi.

Meğer hastalıktan önce her şeyi ne kadar ciddiye alırmışım ve kendimi işlere nasıl da tamamen kaptırmışım... Halbuki hayat, sevgiden ibaretmiş ve insanlar gerçekten de sevgi doluymuş. Bense sevgiyle dolu olan sadece benim ve diğer insanlar, bendeki bu sevgiden yararlanıyorlar, diye düşünürdüm.

Ama artık biliyorum. Bu hastalıktan sonra bunu öğrendim ve hayata bakışım tamamen değişti.

Yahu, düşünebiliyor musun, beni hiç tanımayan insanlar bile hiç üşenmeden her gün sabahın köründe hastaneye gelip bana şifa vermeye çalıştı.’’

‘‘Elbette’’ dedim. ‘‘Gülçin'ciğim kendine haksızlık ediyorsun. Sen hastalıktan önce de hayatı sevgiyle dolu dolu yaşayan biriydin. Ve zaten böylesine bir sevgi gösterisiyle karşılaşmanın nedeni bu’’ dedim.

‘‘Hayır’’ dedi. ‘‘Kozmik şakacının bir oyunu bu. Ben çok daha önce bunu öğrenebilirdim ve o zaman daha başka türlü yaşardım. Ama, bundan sonra öyle yaşayacağım.’’

Evet, bu bir şaka. Sevginin ötesinde geriye kalan her şey bizim akıl erdiremeyeceğimiz türden bir oyun, diyorum, Yasemin'ce...

Yazarın Tüm Yazıları