Kemal Kemalizm’e karşı

ASLINI inkár eden námerttir, ben hissi, fikri ve mantıki açıdan, can-ı gönülden sevdiğim Büyük Kemal Atatürk’ün torunuyum. Bundan kıvanç ve övünç duyuyorum.

Ama ne ‘Atatürkçü’yüm (!), ne de ‘Kemalist’im!

Aksine, o binbir surat ‘Atatürkçülük’ ve ‘Kemalizm’i tümden reddediyorum.

Ecdádına düşkün torun olarak da, Atatürk’ü savunmak için ‘Atatürkçülük’le (!); Kemal’i savunmak için de ‘Kemalizm’le mücadele etmekle yükümlüyüm.

‘Put’un ve ‘tabu’nun arkasına saklananların maskesini yırtmak asli görevim.

Mirası ancak böyle üstlenebilir ve ‘ahvad’ sıfatıma ancak böyle láyık olurum.

* * *

BİLİNE ki, bir ‘Atatürkçülük’ ve ‘Kemalizm’ yoktur! Olmadı ve olmayacak.

Çünkü Mustafa Kemal Atatürk bir ‘ideoloji’; yani zihin mekanizmalarını kalıplaştıran ve dokunulmaz tabular saptayan bir ‘ayet-i kerime’ (!) üretmedi.

Zaten O’nu ‘büyük’, hattá ‘emsalsiz’ kılan esas can alıcı nokta buradadır.

Hele hele, otoritarist ve totalitarist ideolojilerin kol gezdiği yirmili ve otuzlu yıllar dünyasında; üstelik de, pederşahi ve despotik geleneklerin damarlara işlemiş olduğu Türkiye toplumunda, pragmatik ve akılcı ‘Mavi Gözlü Kurt’un böyle bir şablonlaşmaya zinhar rağbet etmemesi ona gerçekten ‘dáhi’ payesini verir.

Ama şüphesiz, kendilerini ‘Atatürkçü’ (!) ve ‘Kemalist’ (!) diye tanımlayan küçük beyinlerin çakar almaz elektronları bunu anlayabilecek ölçüde çalışmaz.

Zira, yine biline ki ‘Atatürkçü’ler ve ‘Kemalist’ler, ‘eleştirel düşünce’ye meşale Gazi’nin mirasçısı falan değildir. Büyük Kemal’e bu kadar hakaret edilemez.

Onlar tam tersine, ellerine ‘ayet-i kerime’ tutuşturulmadığı takdirde tir tir titreyen ve o pederşahi ve despotik içgüdüyle yaşayan ‘kolektif tebá’lardır.

* * *

EVET evet, zaten ‘Atatürkçü’ler ve ‘Kemalist’ler Mustafa Kemal’in hedeflediği ‘birey yurttaş’ mertebesine asla erişemeyip hep böylesine ‘kolektif tebá’ kaldıkları içindir ki ‘Atatürkçülük’ü ve ‘Kemalizm’i uydurmuşlardır.

‘Vasatlık ideolojisi’yle kendilerini korurlar ve başkasına değnek indirirler.

Zira, eğer boş bulunup ‘put’, ‘tabu’, ‘dogma’ dayatmayı unutsalar, Kemal Atatürk’ün ‘eleştirel düşünce’ sistematiğine dahil bulunan ‘sorgulama yöntemi’ devreye girer ki, ‘tebá’ tedricen ‘yurttaş’a ve ‘kolektif’ giderek ‘birey’e dönüşür.

Dolayısıyla, pederşahi ve despotik gelenek bitiverir ve de değnek kırılıverir.

* * *

O halde, rizikoyu önlemek için dört bir yana asık suratlı heykeller dik ki, Orwell’in ‘Büyük Birader’ gözetliyormuş gibi olsun. Bu sayede estetiği de vasat kılarsın.

O halde, her sokağı, alanı ve makamı isim ve şiarla vaftiz et ki, beyin yıkarsın.

O halde, ‘Atatürk’ü anlayan tek şef: Hitler’ manşetli ‘Cumhuriyet’ ceridesini ‘Kemalist kale’ diye; ‘Atina’yı fethederiz’ patırtılı Kemal Alemdaroğlu’nu ‘Atatürkçü üniversite’ diye; ‘ordu göreve’ sloganlı ‘Saddamcı Atatürkçü’‘zinde ADD’ diye kolla ki, ‘ayrıcalıklı dokunulmazlıklar’a kimse láf söyleyemesin.

Ajan provokatörlükten ekmek yiyen ‘Karanlıkçı Maocu’ veya gecekondu yıkılmasın diye portre asan açıkgöz, diğer enva-i çeşit ‘Atatürkçü’yü (!) geçiyorum.

* * *

‘ATATÜRKÇÜLÜK’ ve‘Kemalizm’ prangasındaki şarlatanlık artık yetti.

Büyük Mustafa Kemal Atatürk’ü yeniden özgür kılmakla yükümlüyüz.

Harbiyelilere ‘her şeyi sorgulayın’ öğüdü veren Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt’ın son konuşması da işte bu özgürleşme hamlesine girecek.
Yazarın Tüm Yazıları