Güncelleme Tarihi:
İletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte günümüzde eğlenceyi bilgisayar, internet ve dijital oyunlardan ayrı düşünmek çok zor. Dünyada 1 milyara yakın kişi, para kazanmak, vakit geçirmek, kafa dağıtmak ya da kendi sosyal çevresini oluşturmak için oyun oynuyor.
Yapılan pek çok araştırmaya göre dijital oyunlar çocukların zekasını, insanlarla iletişim kurma yeteneğini, hayal gücünü, kelime haznesini, konsantre olma becerisini geliştirmek ve yaşam enerjisini artırmak gibi pek çok olumlu etkiye sahip. Özellikle strateji oyunları çocuklar ve yetişkinlerde aynı anda birden fazla görevi yerine getirmeyi sağlayan çoklu iş yapma yeteneğini geliştiriyor.
Fakat bu eğlence ‘bağımlılık’ haline gelince durum değişiyor. Oyuna bağımlı olan çocuk ya da yetişkinlerde; kişisel, ailevi, sosyal, eğitimsel ve mesleki alanlarında işlev kaybı şeklinde kendini gösteren uzun süreli bir bozukluk meydana geliyor.
Bilgisayar oyunu bağımlılığı beyinde ölçülebilir değişimlere yol açabilen ciddi bir hastalık. Dünya Sağlık Örgütü 2019 yılında bilgisayar oyunu bağımlılığını (gaming disorder) hastalıklar kataloğuna ekledi. Hatta bazı bilim insanları, oyun bağımlılığının alkol ya da uyuşturucu bağımlılığıyla karşılaştırılabileceğini de söylüyor.
Biz de Bir Sorudan Fazlası serimizin bu bölümünde çocuklarının oyun bağımlılığından şikayetçi anne-babalar ve oyun oynamadan yapamayan yetişkinlerle konuştuk. Ardından bu bağımlılığa neden olan etkenleri Uzman Klinik Psikolog Buse Akçil ile mercek altına aldık...
'KIZIM SADECE OYUNDAKİ KARAKTERİN GİYMESİ İÇİN KIYAFETLER ALMAK İSTİYOR’
Esra Ç. (41)
Son zamanlarda çocuklar arasında çok popüler olan bir oyun var; en azından 8 yaşındaki kızım ve arkadaşları arasında oldukça popüler. Oyunda belirli görevleri gerçekleştirmenin yanı sıra çocukların para harcamasına neden olan karakter kıyafetleri bulunuyor.
Ne yazık ki kızım sadece oyundaki karakterinin giymesi için kıyafetler almak istiyor. Neredeyse her gün benimle bu nedenle tartışıyor. Oyundan bir türlü kopamıyor. Sürekli oynuyor. Ne yaparsam yapayım bir türlü engel olamıyorum.
Birkaç santimetre boyundaki oyun karakterinin bir tişörtüne 80 lira veriyor, ona sürekli çantalar alıyor. Yeni kıyafet almasına izin vermediğimde de babasını ikna edip onun kartını ele geçiriyor. Ay sonu gelip kredi kartı hareketlerine baktığımda oyundaki kıyafetler için 2.000 liradan fazla harcadığını gördüm.
Sanırım her gün farklı bir kıyafet alıyor, karakterine bir giydirdiğini bir daha giydirmiyor. Ben de bunun önüne geçmek için ona bir seçenek sundum: Bundan sonra ya kendine kıyafet alacaktı ya da oyun karakterine… Bu seçimin sonucunda artık oyun için harcama yapmayacağını düşünüyordum ki yanıldım. Kendine hiç kıyafet alınmamasını göze alarak, karakteri için harcama yapmayı tercih etti.
Artık mağazaya gittiğimizde çocuk reyonuna bile gitmek istemiyor. Onu bu bağımlılıktan nasıl kurtaracağımı bilmiyorum ama bir gün oyunlardan sıkılmasını temenni ediyorum.
‘OYUN BAĞIMLIĞI YÜZÜNDEN KARDEŞİM SINIFTA KALDI’
Ediz Hamza S. (32)
Annem ve babam, lisedeki ilk yılımda notlarım çok iyi olunca karne hediyesi olarak bilgisayar aldıklarında öyle mutlu olmuştum ki... O zamana kadar böyle bir mutluluğu bir tek 2000’de Galatasaray UEFA Kupası’nı kazandığında yaşamıştım. Sevinçten bilgisayarı öptüğümü hatırlıyorum.
Canım annem babam, "Oğlumuzun derslerine yardımcı olsun" diye bilgisayar almıştı ama o saatten sonra dersler kimin umurundaydı? Bilgisayar eve geldiğinde futbol oyununda atacağım goller çoktan gözümde canlanmıştı… Fakat bir sorun vardı; alınan bilgisayar, oyunları donmadan ve sorun çıkarmadan oynayacak kadar güçlü değildi.
Kardeşimle bir süre bizim ‘küçük canavarın’ açabileceği oyunları oynadık ama yetmiyordu. Okulda aç kalarak harçlıklarımızı biriktirdik ve bir yılın sonunda bilgisayarı oldukça güçlendirdik. İkimiz de futbol tutkunu olduğumuz için en büyük eğlencemiz futbol oyunları oldu. Saatlerce bilgisayar başından kalkmadan karşılıklı maçlar yaptık ve ligler kurduk. Bazen ortam geriliyordu ve tekme tokat birbirimize giriyorduk, bazen de öyle eğleniyorduk ki komşular kapıya dayanıyor, annem savuşturuyordu.
Bir süre sonra bıktık çünkü bilgisayar yetmemeye başladı. Aklımızda oyun konsolu vardı. Babamdan almasını istesek asla almazdı, konuyu açmamız bile mümkün değildi. Annemin zaten komşulardan gelen şikayetler üzerine bu talebimize “Olur” demesi imkânsızdı.
Kardeşime “Bir-iki ay çalışsak aslında bu işi çözeriz” dedim, “Çalışırım” diye cevap verdi. Su isteseniz kılını kıpırdatmayacak biri olduğundan hiç güvenmiyordum. Ama gözünü sevdiğim oyun konsolu, öyle mucizevi bir şeymiş ki şu an 27 yaşında olan kardeşim ilk kez o dönem istikrarlı bir şekilde çalıştı. Ve nihayet oyun konsolunu aldık. İşte hikâye de tam olarak bu noktada başladı.
Adeta zaman kavramını yitirdik. Öyle bir bağımlı olduk ki sabah mı oluyor akşam mı oluyor anlamıyorduk. Sabaha kadar uyumayıp oyun oynadığımız günleri hatırlıyorum. Okula da gitmiyorduk ama evdekiler bizi okulda biliyordu. Yemek yemeyi bile unuttuğumuz zamanlar oluyordu. Annem ve babam bu halimizi görüyor ve engel olmaya çalışıyordu ama azarlanınca biraz duruyor sonra oynamaya devam ediyorduk. Hatta bizimkiler uyuyunca odanın kapısını kapatıyor ses çıkarmadan oynamaya devam ediyorduk. Arkadaşlarımızla buluşmuyor, dışarıda vakit geçmiyor, sadece oyun oynuyorduk. Çok da eğleniyorduk. Bir ara duş almayı bile unuttuk, koktuk resmen…
Bir süre sonra bu durum eğitimimizi ciddi şekilde etkilemeye başladı. Ben yine bir şekilde az çok çalışarak geçer notlar alıyordum ama kardeşim hiç okula gitmiyor tamamen oyun oynuyordu. Devamsızlık sınırına yaklaşmıştı ve notları çok kötüydü. Ortalaması sınıfta kalma sınırındaydı.
Bir gün yine akşamdan İtalya ligi kurduk, Inter-Milan kapışması yapıyoruz. Aşırı keyifli geçiyor, son dakikalarda goller oluyor, evi yıkıyoruz adeta... Ama kardeşimin ertesi gün öğlen okula gidip kurtarma sınavına girmesi lazım. Planımız şu: Sınav saatine kadar oynayacağız sonrasında o sınava gidecek, dönünce kaldığımız yerden oyuna devam edeceğiz.
Ama olmadı... Oyuna öyle bir dalmışız ki sınav aklımızdan çıktı, akşam yemeğinde hatırladık. Ertesi gün müdüre ve öğretmenlere yalvardık ama olmadı. Tren kaçtı ne yazık ki… Yıl sonunda kardeşim sınıfta kaldı. Lanet olası bu oyun bağımlığı kardeşimin bir yılını çaldı. Asıl kötü olan şu ki yaşadıklarımızdan ders de çıkarmadık, oyun oynamaya devam ettik. Ta ki ben üniversiteyi kazanana kadar. O gün bugündür oyun oynamıyoruz. Dönüm noktası üniversite yılları oldu. Umarım çocuklarımız bize benzemez...
‘KREDİ ÇEKİP OYUNA 20 BİN LİRA HARCADIM’
Soner A. (36)
Oldukça popüler olan bir strateji oyununa kendimi çok kötü kaptırdım. Bir yıl boyunca oynadım ama artık bırakmak zorunda kaldım. Oyun aslında keyif verici ve aşırı eğlenceli. Strateji yönünden veya farklı yanlarıyla pozitif unsurlar içeriyor. Fakat bende genellikle negatif etki yarattığını söyleyebilirim.
Öncelikle eşimle aramı açtı. Bütün akşamlarımı oyuna ayırdım ve eşimle hiç vakit geçirmedim. Her hafta sonu bir etkinlik yapardık artık onları da yapmaz olduk. Eşim bu konudan şikayetçi olduğu için sürekli söyleniyordu. Ben de her defasında ona bağırıyor, kızıyordum. Aslında böyle biri değilimdir ama öyle haz alıyordum ki oyundan, biri negatif bir şey söylese sinirleniyordum.
Bir süre öfke patlamaları da yaşadım. Sinirden monitör, klavye, fare ve kulaklık gibi aygıtları paramparça ettiğimi hatırlıyorum. Çünkü oyunda lig atlama olayı var. Belli bir puana gelenler terfi oyunları oynuyor. Bu karşılamalarda takımın kötüyse çıldırmamak elde değil. Eşim bu öfkeli halimi gördüğü için uyarıların dozu da artıyordu.
Bir gün ikna etti beni ve oyunu sildim. Bir süre sonra dayanamayıp tekrar yükledim. Bir yıl içinde oyuna çok fazla para harcadım. En son 20 bin lira kredi bile çektim. Bu olay zaten bardağı taşıran son damla oldu. Eşim ben oyun oynarken "Boşanmak istiyorum" dedi ve çıktı gitti. Bir yarım saat öylece kaldım. “Ne yapıyorsun sen böyle?” dedim kendime… Bilgisayarı kırdım attım. Bir daha asla oyun oynamam, telefondan bile açmıyorum. Evde artık bilgisayar da yok. Eşimle de barıştık. Gayet mutluyuz…
Aradan kaç yıl geçti, o süreçte evlendim, bir çocuğum oldu ve hâlâ o dönem aldığım kiloları verebilmiş değilim. Üniversiteye başladığımda 81 kiloydum, mezun olduğumda ise 125... Şimdi de130 küsurlardayım. Doktor kontrolünde diyetteyim, inşallah eski günlerime döneceğim. Ama yine de arada oyun oynuyorum, kendimi bir süre kaptırıyorum.
‘GÜNLERCE ODASINA KAPANIYOR, YANIMIZA SADECE YEMEK İÇİN GELİYOR’
Aylin D. (52)
Oğlum liseye gidiyor. Oyun ve internet sevdasından bıktık artık… İnternetin çağımızın en önemli aracı olduğunun ve çok fayda sağladığının farkındayım. Fakat aşırıya da kaçmamak gerekiyor. Oğlumun elinden telefon bir dakika bile düşmüyor. Üniversite sınavına hazırlanması gerek ama doğru düzgün ders çalıştığını görmüyorum.
Sorunca da “Telefonumu dersler için kullanıyorum, internete boşa mı giriyorum sanıyorsun?” diyor. Bu dediğine hiç inanmıyorum çünkü sosyal medyadan çıkmıyor. Gördüğü komik videoları babasıyla bana da gösteriyor hatta. İnternette dolaşmıyorsa ya telefondan ya da bilgisayardan saatlerce oyun oynuyor. Kendini o kadar kaptırıyor ki sinirden masalara vuruyor. Saatlerce hatta günlerce odasına kapanıyor, yemekten yemeğe yanımıza geliyor.
Misafirliğe gitsek hemen internet şifresini soruyor. Orada da davranışı aynı, şifreyi alınca kafasını bir dakika bile telefondan kaldırmıyor. Babasıyla evdeki interneti kapatmayı düşünüyoruz ama emin de değiliz. Sonuçta telefonunda da internet var. Telefonuna el koysak, doğru da olmaz. Sınava pek bir şey kalmadı, endişeliyiz.
‘OYUN YOLUYLA YALNIZLIK DUYGUSU BASTIRILIYOR’
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum Uzman Klinik Psikolog Buse Akçil, doğru ve kontrollü kullanımda oyunların olumlu faydalarının olduğunu ama belli sınırların olması gerektiğinin altını çizdi.
Akçil, “Oyunun olumlu etkilerine bakıldığında kişinin koyduğu hedefe ilerleme ve pratik düşünme becerisini artırdığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Hatta strateji oyunları, bireyin sahip olması gereken çoklu hedeflerin yönetilmesi becerisini destekliyor. Ayrıca fiziksel olarak el-göz koordinasyonunu geliştiriyor. Fakat bağımlılığa yol açan bazı etkenler bulunuyor” dedi.
Akçil şöyle devam etti:
-- Bu durumu içsel ve dışsal faktörler olarak iki açıdan ele almak gerekir. İçsel faktörleri; düşük benlik saygısı, öz düzenleme sorunları, oyun oynama motivasyonu, depresyon ve sosyal fobi gibi etkenler olarak sayabiliriz. Dışsal faktörler ise ebeveyn sorunları, olumsuz rol modeller, ihmal, aile içi şiddet, ilişki sorunları ve sosyal izolasyon gibi durumlar olarak özetleyebiliriz. İçsel ve dışsal faktörleri değerlendirdiğimizde görüyoruz ki yaşanan duygusal süreçte, doyurulmayan duyguların yarattığı açlığı doyurmak için bir arayış içerisindeyiz ve oyun bağımlıları doyumu buralardan sağlamaya çalışıyor.
-- Özetle sosyal kaygı bozukluğu ve özgüven eksikliği gibi durumları yaşayan kişiler daha fazla oyuna yöneliyor. Sosyalleşme aracı olarak da oyunu kullanıyor. Aynı zamanda sosyal çevresini buradan oluşturarak yalnızlık duygusunu bastırıyor. Yüz yüze iletişimde sıkıntı yaşayan, kendini keşfedemeyen hobi alanları oluşturamayan kişiler, oyunlarda kazandıkları başarıyla birlikte takdir ve onay ihtiyaçlarını karşılıyor.
‘ERGENLERDE GÖRÜLME SIKLIĞI DİĞERLERİNE GÖRE DAHA FAZLA’
Bu noktada akla gelen en önemli soru şu: Oyun bağımlılığı en çok hangi yaş grubunda gözleniyor? Kısa ve uzun vadede ne gibi etkilere neden oluyor?
Bu soruma Buse Akçil “Daha çok çocuk ve gençler tehdit altında. Ergenlerde görülme sıklığı ise diğerlerine göre daha fazla…” cevabını verdi. Akçil şu önemli bilgileri de paylaştı:
-- Erkeklerin kadınlara göre bağımlılığının biraz daha fazla olduğunu söyleyebilirim. Sosyal iletişim açısından kadınlara göre daha zayıf oldukları için oyun aracılığıyla bu duyguyu sağlıyorlar. Ayrıca son yapılan çalışmalarda dikkat ve hiperaktivite bozukluğu olan kişilerin oyun bağımlılığı açısından daha büyük risk altında olduğu ortaya çıktı.
-- Genel olarak bu bağımlılığın pek çok olumsuz etkisi de bulunuyor. Örneğin, önceden sevilerek yapılan şeylere ilgi kaybı yaşanıyor. Oyun oynanmadığı zamanlarda sadece oyun düşünülüyor. Oyunu azaltmak ya da bırakmak istendiğinde başarısız olma ve oynamaya devam etme isteği oluşuyor. Fiziksel göz problemleri, aşırı kilo verme ya da alma, uyku problemleri, psikolojik stres, kaygı ve öfke gibi sorunlar meydana geliyor. En büyük etkisi de oyun nedeni ile iş, eğitim veya ilişkilere dair önemli fırsatlar kaybediliyor. Okuldan, işten ve eşten ayrılma gibi etkileri de görülebiliyor.
SORUNUN ÜSTESİNDEN GELMEK İÇİN NELER YAPILMALI?
Bu bağımlılığı bırakmak ve engellemek için yapılması gerekenlere dikkat çeken Buse Akçil, “Kişilerin bağımlı olduklarını kabul etmeleri genelde zaman alıyor. Bu durumu fark eden birey, sorunu aşmak istemediği için başlangıçta reddediyor. Sonrasında sosyal yaşamına ve aile içi ilişkilerine zarar verdiğini görmeye başlamasıyla kazandığı farkındalıkla beraber, bağımlılığını sınırlandırmakta oldukça zorlanıyor. Sorunun üstesinden gelmek için öncelikle oyun haricindeki aktivitelere yönelmek gerekiyor. Spor, resim ya da kültürel etkinleri hayatına alıp bir rutin oluşturması gerekiyor. Eğer bu durum bir türlü yapılamıyorsa mutlaka bir uzmandan destek alınması şart” ifadelerini kullandı.
AİLELER NELER YAPMALI?
Bu konuda Buse Akçil’in en önemli uyarısı “Küçük yaşta çocukların eline tablet ve telefon verilmemeli… Çocuğu ekranla tanıştırma süreci oldukça geciktirilmeli” oldu.
Akçil, “‘Ödevini yaparsan tableti alabilirsin’ gibi cümleler kullanarak çocuklara ekranı bir ödül olarak sunmamak gerekiyor. Bu durum, kazanılması gereken bir aktivite alanı olarak yansıtılmamalı” dedi ve ekledi:
“Çocukların gelişiminde oyunlar oldukça önemlidir. Bu noktada yapılması gereken çocuğa, ekrana ihtiyaç duymadan hayal gücünü destekleyici oyunlar oynatmak. Bir de unutulmamalı ki çocuklarımız bizlerin yansımasıdır. Sizler ev içinde ekrana ne kadar zaman ayırırsanız çocuk da o kadar zaman ayırır.”
Fotoğraflar: iStock