Güncelleme Tarihi:
AĞIT
Hayatı bir ağıt gibi yaşadı. Kendisi gibi yaşayan var mı diye yollara düşmüştü. Dağ köylerinden, kasabalardan ağıtlar, türküler, destanlar getirmişti. Aşk üzerine, ölüm üzerine, ayrılık üzerine...
BALIK
Denize hasretti. Ruhu Van Gölü tutsağı. Dört koca romana sığmadı bu hasret. Kayık oldu, vapur oldu, balıkçı oldu. Denizde bulurdu çoğu zaman kendisini. Balıktı.
CEYLAN
Güzellik demek, ceylan demekti. Sevdiği kadınlar birer ceylandı. Çocuklar ceylandı. Memleketi boydan boya nazlı bir ceylandı. Avcı peşinde. Ürkek, nefes nefese. Seke seke koşan. Yaralı bir ceylandı.
ÇUKUROVA
Köyü Çukurova’nın karnına doğru yürümüş kayalık bir dağın koyağında. Önünden Ceyhan ırmağı akıyor. Hemite, bir Türkmen köyü. Bir Kürt’e ev sahipliği yapmış, 1923’te doğduğunu sanan, nüfus cüzdanını ilkokulu bitirdikten sonra alan...
DENİZ
Gökyüzü mavi, deniz mavi, sonsuzluk maviydi. Kıyımlardan kaçanlara ev sahipliği yapan deniz, kıyımdan geçirilenleri de bağrında taşıyordu. Çok saf olanın adıydı....
EFSANE
Efsane avcısıydı. Onu uçan bir ata bindirip atölyeme getiren, resimlerimdeki efsane kahramanlarıydı. Her biriyle konuştu, sevdi. Şahmaran’a bir şeyler fısıldadı, Simurg’la uçtu, Mem ile Zin için ağladı.
FIRAT
Fırat, Dicle, Ceyhan, Savrun Çayı... Bütün akarsular, denize giden yollardı onun için. Çaresizlikten inip çıktığı bu yollar, sonrasında onda bir alışkanlığa döner. Yürümeden yazamaz.
GÖKYÜZÜ
Bir çocuğun uçurtmasına bindirir düşlerini, en yükseğe uçurur. Kanatlı bir ata biner, gezer o diyardan bu diyara. Balkonunda rüzgârgülleri ile selamlar gökyüzünü.
HİKÂYE
Hayat bir hikâyedir. Aile bir hikâye, baba bir hikâye, anne bir hikâye. Van, Çukurova bir hikâye. Âşıklık, dengbejlik bir hikâye... Kürtlük bir hikâyedir, Türklük bir hikâye. Muhacirlik bir hikâyedir, umut bir hikâye. Hepsidir Yaşar Kemal.
IRGAT
Pirinç tarlalarında ırgatlıktan su bekçiliğine, traktör şoförlüğünden öğretmen vekilliğine, pamuk toplayıcılığından batöz ırgatlığına pek çok işe girip çıkar Yaşar Kemal. Tek bir amacı vardır bunları yaparken: Yazmak.
İNCE MEMED
Eşkıyalık ona bir görev olarak gelir, hiçbir haksızlığa dayanamaz çünkü ince, cılız, zayıf Memed. Yaşar Kemal’in hayat içinde almak istediği ama yarım kalan bütün intikamları alır İnce Memed.
JANDARMA
Anadolu’nun dile gelen sesidir. Her on yılda bir, her askeri darbede, bütün yazdıkları elinden alınır. Yazdığını on defa yazan biridir, onuncuyu beğenir, onu da jandarma alır.
KÜRTÇE
Anasının-babasının dilidir. Sevgi dilidir. Sevdiklerini yıllar yılı, “Kurê Kerê” (Eşoğlueşek) diye sevmiştir.
LAVANTA
Kötü şartlarda, zor işlerde çalışır yıllarca. Ağıtlar peşinde koşarken bitlenir. Suya sabuna hasret bu günlerde hep bir lavanta kokusu doldurur düşlerini. Lavanta temizliktir.
MAVİ
Gökyüzü mavi, deniz mavi, sonsuzluk mavi, düşleri maviydi. Oturduğu koltuk mavi, bütün ceketleri mavi tondaydı. Mavinin bütün tonlarını severdi.
NÂZIM
Türkçenin namusuydu Yaşar Kemal için. Memleketti, Türkçeydi, kardeşlikti, birliktelikti, emekti, aşktı, sevdaydı. Nâzım’ın memleket şiirlerini duydukça, üzülür, üzülür, üzülürdü. Onun da hasreti depreşir, Süphan Dağı’ndan Van Gölü’ne bakası gelirdi.
ORMAN
Muhacirleri saklayan orman, İnce Memed’i bağrında gizleyen orman, gâvura inat her sığınana yuva olan orman... İnsanın kıyımlarına direnen orman. Ormanda yürürdü Yaşar Kemal.
ÖLÜM
Ağıtları toplamak, ölümle kavgaya tutuşmaktı. Yitebilecek olanla, ölümle bir yarışma. Bu yarışmayı ölümsüz eserler bırakarak kazandı. O güzel insanlar gibi o güzel ata binip gittiğinde, imzasını çoktan atmıştı.
PUHU
Keklikle başladı kuş macerası, üveyik, güvercin, sarı kanat, kartal... “Puhu” dedi durdu. Puhu, evrenin sırrına ermiş bir derviş kadar sessiz, inzivaya çekilmiş bir münzevi gibi yalnızdı. Ona mersiyeler dizdi yalnızlık üzerine.
RESİM
Atölyemde boyalarla buluşup yaptığı ilk tablo bir kayık tablosudur. Sonsuz mavi bir gökyüzünün altında, masmavi bir denizin üstünde, tek yelkeni olan bir kayık... Bu kayık onu alıp uzaklara götürecek, bütün dertleri son bulacaktır.
SARI SICAK
Anadolu insanının insanüstü mücadelesi hep şaşırtmıştır onu. Sonra dönüp kendi mücadelesine bakınca anlamıştır. Yokluk, açlık, unutulmuşluk bir kader değildir aslında. Sıcağın, sefaletin ortasında, insan ile hayat arasındaki ince bağdır sarı sıcak.
ŞAFAK
Bütün baskınlar şafak vakti olur, şafak vakti kaçırır sararmış yaprakları aramalardan. Eşkıya Memed’in yola çıktığı, yoldan döndüğü vakittir. Şafak vakti kalkar, şafak vakti yazardı Yaşar Kemal.
TÜRKÇE
Hemite Köyü’nün dilidir, onu kardeş belleyen Türkmenin, öz kardeşin dilidir. O dile hizmet etti, o dilin büyük yazarı oldu. Büyülü kapılar açarak, efsunlu kelimeler buldu, arzuhalciyken edindiği bütün halları Türkçe için kâğıda döktü.
USTA
Onun için doğa ustadır, kuş ustadır, toprak ustadır. Ancak mütevazıdır o. Bunlar için hep çırak kalmıştır. Dünya edebiyatının ustalarından olmasına karşın, bir medrese köşesinde diz çökmüş talebedir.
ÜVEYİK
Üveyik ayçiçeği demek, ayçiçeği toprak, toprak bereket demek. Köroğlu’nun Telli Nigâr’la kurduğu sofranın kuşudur Üveyik. “Kuşlar da Gitti” der ümitsizliğe düştüğünde...
VAN GÖLÜ
Bütün ailesinin köyü Van Gölü’nün kıyısındaki Ernis Köyü’dür. Tamara ile çobanın aşkı kadar imkânsızdır oraya kavuşmak. Bütün denizler Van Gölü’dür onun için.
YAZI
Tek düşü olduğunu söylerdi. Biraz daha, biraz daha, biraz daha iyi yazmak. Hikâyeden, şiirden, romandan başka bir şey düşünmedi.
ZALİM
Zalime isyandır Yaşar Kemal. ‘Zulmün Artsın’ der, haykırır... Umudunu kaybeder bazen. Derin düşüncelere dalar. Yine de umuttan başka çare yoktur.