Arlie Russell Hochschild: Trump’a oy verenlerin hayal kırıklığı yakındır

Güncelleme Tarihi:

Arlie Russell Hochschild: Trump’a oy verenlerin hayal kırıklığı yakındır
Oluşturulma Tarihi: Kasım 12, 2016 16:09

ABD’de, Demokratların kalesi California’da yaşayan, ülkenin en prestijli üniversitelerinden biri olan Berkeley’den emekli saygın ve tanınmış sosyoloji profesörü Arlie Russell Hochschild, yıllardır kafasını kurcalayan bir sorunun cevabını bulmak için 70 yaşında yollara düştü ve 5 yılını ülkenin en koyu Cumhuriyetçi eyaletlerinden birinde, Louisiana’da geçirdi. Neden ülke ‘kırmızı’ (Cumhuriyetçi) ve ‘mavi’ (Demokrat) eyaletler olarak ikiye bölünmüştü ve aralarındaki uçurum giderek büyüyordu, neden her iki taraf da sadece kendi medyasını takip ediyor, kurtarılmış mahallelerinde yaşıyordu, işçiler neden sağa oy veriyordu? Araştırmalara göre demokratların yüzde 33’ü, cumhuriyetçilerin yüzde 40’ı çocuğunun karşı partiden biriyle evlenmesine itiraz ediyordu. İnsanlar daha büyük, daha konforlu, havası daha temiz diye taşımıyordu evlerini, kendileriyle aynı kafada olanlarla birarada yaşamak için taşınıyorlardı. Hochschild böylece, New York Times okuyan, organik beslenen, yüksek eğitimli, dine mesafeli, çöplerini ayrıştıran, orta-üst sınıf liberal mahallesinden ayrıldı ve kürtaj karşıtı, silahlanma taraftarı, Fox TV seyredilen, obezitenin tavan yaptığı, çocuk annelerin sayıca fazla, eğitim düzeyinin düşük olduğu, kitapçılarında bolca İncil satılan, fabrikaların yarattığı kirlilik yüzünden sağlık sorunları yaşayan Louisiana’ya gitti. Yıllarca şeker kamışı tarlalarında, fabrikalarda dolaştı, ev kadınlarına misafir oldu, mahalle toplantılarına katıldı. Dönüşte de ‘Strangers In Their Own Land” (Kendi Toprağında Yabancı) isimli araştırma kitabını yazdı. Kitap, Amerikan seçimlerini Trump’ın kazanmasından sonra Amazon’un çok satanları listesine girdi, basın Hochschild’in kapısında sıraya girdi. Kendisiyle konuştuk ve Trump’ın zaferinin şifrelerini aldık.

Haberin Devamı

Seçim sonuçları sizi şaşırttı mı yoksa bunun geleceğini biliyor muydunuz?
- Toplumun sağa kayışından 5 yıldır endişeli ve rahatsızdım ve bu sonucun gelmesinden korkuyordum. Tüm kamuoyu yoklamaları, basının tüm tahminleri, herşeye rağmen Hillary’nin zaferini öngörüyordu. Şimdi, bu kadar büyük bir yanılgının nasıl olabileceği tartışılıyor. Bir cumhuriyetçinin sahibi olduğu oy kullanma makinelerinde hile yapıldığı iddiası var. New York Times, kendi araştırmasının nasıl bu kadar yanıldığını bulmaya çalışıyor. Ama ben hep, sahip olduğu cüret sayesinde Trump’ın bir şansı olduğunu düşünüyordum. Şu anda üzerinde düşünmemiz gereken bir şey bu cüret.

 Bahsettiğiniz ‘cüret’, maço, dışlayıcı, agresif bir tutumu işaret ediyor. Böyle bir uslubun nasıl şansı olabildi?
- Bence kadınların büyük bölümü, ait oldukları sosyal sınıf adına, Trump’ın cinsiyetçi tutumunu görmezden gelmelerini sağlayacak bir ilaç içti ve Trump’a oy verdi.  Bir tür başkaldırıydı bu ve Louisiana’da yaptığım araştırmalar sırasında bu başkaldırışa yakından şahit oldum. Kadınlar, erkekler kadar çok oy vermedi ama yine de verdi. Kullanılan oy sayısında kadın-erkek farkının en büyük olduğu seçim sonucu oldu bu. 
Peki gazeteler, siyasi analistler ve kamuoyu araştırmaları hep birden nasıl bu kadar yanıldı? Gerçi gazetelerin büyük bölümü Hillary’e verdiği desteği açıkça ilan etmişti, bu bir körleşme yaratmış olabilir mi?
- Bence bu soruyu onlar da kendilerine soruyor şu anda. Evet medya organları tarafını belli etti ama kamuoyu araştırma şirketleri nasıl yanıldı? Makinelerde kullanılan oylarda yapılan tahrifat Bush-Gore seçiminde de tartışma konusu olmuştu hatırlarsınız. Bu mümkün, oy makineleri hacklenmiş olabilir.

Haberin Devamı

‘KENDİ TOPRAKLARINDA YABANCI’

Arlie Russell Hochschild: Trump’a oy verenlerin hayal kırıklığı yakındır

Bu kadar büyük oranda bir hacklenme olabilir mi?

- Evet bu önemli bir soru. Louisiana’da gördüğüm kadarıyla Cumhuriyetçiler daha hızlı mobilize oluyor, Demokratlarda bu beceri yok. 8 milyon Demokrat sandığa gitmedi. Cumhuriyetçiler, ellerinde meşaleleri birinin gelip onu yakmasını bekliyor gibiydi. Trump işte bunu yaptı.
Kitabınızda alt-orta sınıf Cumhuriyetçiler’in öfkeli ve yasta olduğunu söylüyorsunuz. Neden?
- Kendilerini unutulmuş, vazgeçilmiş hissediyorlardı. Federal hükümet yüzünden marjinalize olduklarını düşünüyor ve hükümetin küçülmesi gerektiğini savunuyorlardı. Bu da Trumpizm için yolu açtı. ‘Gelin federal hükümeti mavi yakalı beyazlar için çalıştıralım’ dedi. ABD’de, sosyologlar ‘mavi yakalı’yı üniversite mezunu olmayanlar olarak tanımlar ve nüfusun yüzde 67’si üniversite mezunu değil. Bu nüfus, neo-liberal politikaları benimseyen, kendilerini arkada bırakan küreselleşmeye evet diyen hükümetten rahatsız oldular. Ama bence asıl sorun, kimsenin bahsini açmadığı otomasyon. Mavi yakalı beyazların işini elinden alan göçmenler değil, makineler. Ama kimse bundan bahsetmiyor. Çünkü makinelere kızmak zor. Onun yerine göçmenlere kızıyorlar.
Ve göçmenlere kızdıkları için de, sağ partiye mi oy veriyorlar?
- Evet, çünkü Trump onlara ‘Evet bu ırklar arası bir yarışma. Bir duvar inşa edeceğim ve işlerinizi elinizden alan Meksikalıları dışarıda tutacağım. Size daha çok iş imkanı olacak’ diyor. Sorunun asıl nedenini kavrayamamış olmalarını kullanıyor.
Peki neden daha küçük bir hükümet istiyorlar? Ekonomik olarak baskı altında olan bir toplum neden devlet yardımlarına, devlet kaynaklarına sırtını döner?
- Gerçekte daha küçük bir hükümet istediklerini, yardımların kesilmesini istediklerini düşünmüyorum. Ancak bu insanlar yıllardır Amerikan Rüyası’na ulaşmak için sıraya girdiler ve bekliyorlar. Beyaz, Hıristiyan, heteroseksüel erkekler... Ancak üzerlerine düşeni yaptıklarını düşünmelerine rağmen sıra bir türlü ilerlemiyor. Sıraya sürekli ‘kırılgan’, ‘azınlık’ olarak adlandırılan grupların, pozitif ayrımcılık ile kaynak yapmasından şikayetçiler. Göçmenler, kadınlar, mülteciler... Kaynaklar hep onlara aktarılıyor. Sırada sürekli arkaya düşüyor, kendilerinin de yardıma muhtaç, kırılgan bir grup haline geldiğini görüp öfkeleniyorlar. Sonuç olarak kendilerini, kendi topraklarında yabancı hissediyorlar. Mavi yakalı beyaz erkekler, kenara itilmiş bir grup olduklarını açıkça söyleyemiyor çünkü onların geleneklerinde, yürüyüşler yapıp haksızlığa uğradığını cümle aleme ilan etmek yok. O yüzden de hükümet küçülsün, kimse yardım almasın istiyorlar. Göçmenler yüzünden kurban olduklarını sanıyorlar. Evet gerçekten de kurbanlar ama sebebi göçmenler değil.
Ve siz de asıl nedenin otomasyon olduğunu düşünüyorsunuz...
- Evet bence oturma odasının ortasındaki fil gibi duruyor ama herkes fark etmemiş gibi yapıyor. Louisiana’da pek çok petro-kimya tesisi var ve iş olanaklarından bahsedip duruyorlar. Oysa bunlar yüksek teknoloji ile çalışan fabrikalar. İhtiyaç duydukları kişiler, MIT’de doktora yapmış kimya mühendisleri. Louisiana’da, bu şirketlerin ihtiyaç duydukları mühendisleri mezun edecek kadar iyi üniversite yok. Böylece Louisiana’daki pozisyonları, iyi üniversitelerde okumuş, başka eyaletlerden gelen gençler dolduruyor. Mavi yakalıya ise çok çok az iş var. Çünkü o işleri makineler yapıyor.
Peki bu resmin içinde Hillary Clinton nerede duruyordu? Neden kaybetti? Kadın olması, bir neden olabilir mi?
- Çünkü o beyaz yakalıların bir temsilcisi ve sekiz yıldır işbaşında olan, alt-orta sınıfın şikayetçi olduğu politikaların devamı. Bir de tabii bankalara yakınlığı, Clinton Vakfı fonlarındaki muğlaklık, e-mail skandalı var. Ama bence onu batıran bu üçü olmadı. Onu batıran 8 yıllık iktidarın devamı olması oldu. Çok iyi eğitimli bu kadına bakınca kendileri için bir gelecek görmediler. O da bir değişiklik vaad etmedi. Obama yönetiminin ne kadar başarılı olduğunu, kendisinin de bunu devam ettireceğini söyledi. Hele, seçmenlerin bir bölümüne ‘Bir çuval dolusu zavallı’ demesi olacak şey değildi.
Trump yönetimiyle birlikte, sizin kitapta bahsettiğiniz, kendi ülkesine yabancı kitle kendini yeniden evinde, ev sahibi gibi hissedecek mi?
- Şu anda hepsi zafer sarhoşu. Gülüyor, kutlamalar yapıyor, ‘Biz artık ülkenin sahibiyiz, diğerleri yabancı’ diyorlar. Bu, sorunuzun kısa vadeli cevabı. Ama bence uzun vadede, Trump’ın sihirli çözümlerinin gerçek olmadığını görecekler. Küreselleşmeyi tek başına durduracak değil. Bu da hayalkırıklığı yaratacak. Ve maalesef Trump’ın hayalkırıklıklarını nasıl yönettiğini biliyoruz. Meksikalılara tecavüzcü, Müslümanlara terörist dedi seçim kampanyası boyunca. Rengini belli etti. Korkarım, yine etnik grupları suçlamaya başlayacak. Bu çok tehlikeli.
Ben yine de, ekonomik olarak zorda olan işçi sınıfının, çiftçinin, ideolojik olarak sermayenin yanında duran, tekelleri destekleyen bir partiye, sağa neden oy verdiğini anlayamıyorum...

Haberin Devamı

Arlie Russell Hochschild: Trump’a oy verenlerin hayal kırıklığı yakındır

- Ben zaten Louisiana’ya bu paradoksu incelemek için gittim, sol Demokrat paradoksu ile geri döndüm. Nasıl olurdu da, ideolojik olarak işçi sınıfının arkasında durması beklenen Demokratlar, temsil ettikleri kitlenin oyunu kaybediyordu?

Bence artık top Demokratlarda, temsil etmeleri beklenen ama edemedikleri kitleyi anlamak için onlara el uzatmak zorundalar. Durdukları yerden anlayamazlar. Gidip onlarla tanışmalı ve ortak bir zemin bulmalılar. Örneğin bölgede, Trump’a yani politik olarak 180 derece farklı birine oy verenler arasında sosyalist Bernie Sanders’a sempati duyan pek çok kişiyle tanıştım. ‘Oh, sevgili Bernie Amca’ diye bahsediyorlar kendisinden. Devletin büyümesinden yana olduğu için söylediklerinden hoşlanmıyorlardı ama kendilerine söyleyecek bir sözü olmasını seviyorlardı. Seslerini duyduğunu biliyorlardı.
Trump’ın sonuçların ardından yaptığı ilk konuşmayı nasıl buldunuz? Kucaklayıcı bir konuşmaydı, inandınız mı?
- Hayır. Önceden hazırlanmış bir konuşmaydı o. Oysa ani gelişen olaylar karşısında nasıl tepki verdiğini çok iyi biliyoruz. ABD halkının pek çok farklı bölümünü hedef gösterdi, itham etti. Bunu yeniden yapması sadece zaman meselesidir.
Kitabınızı bizim için ilginç kılan, Türkiye ile hemen hemen benzer koşulları tarif ederek araştırmanıza başlamış olmanız. Türkiye’de de toplumda derin bir yarılma var. Küresel bir sorunla karşı karşıya olabilir miyiz?
- Sizde de sağ hükümet işbaşında değil mi? BBC muhabiriyle konuşuyordum, onlar da benzer sorunlar yaşıyor. Bana kalırsa, küresel olarak başımıza gelen şeyin sebebi, çok uluslu şirketlerin ulusal hükümetlerden daha güçlü hale gelmesi. İstedikleri zaman istedikleri yere yatırım yapıp, istedikleri yerden paralarını çekebiliyorlar. Paralarını ve yatırımlarını kendisine çekebilen ülke yükselişe geçiyor. Bu yüzden de hükümetler, çok uluslu şirketler önünde diz çöküyor. ‘Ona değil bana yatırım yap. İstediğin düzenlemeleri yaparım’ diyorlar. Hükümetler birbirleriyle rekabet halinde. Bu da vatandaşların devletle ilişkisini değiştirdi, artık devlete eskisi kadar güvenmiyorlar. Kendilerine başka aidiyetler arıyorlar. Irk gibi, din gibi...

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!