Kardeşine ilacı bile çok gördü

GIDA, ilaç ve diğer hayati ürünler iki aydır Amman’da bekliyor. Kızılay tarafından gönderilen bu ürünlerin Gazze’ye girmesi iki aydır engelleniyor.

Kim engelliyor? Hangi düşman? Hayır, İsrail değil.

El Fetih engelliyor. Filistinli diğer kardeş.

Gazze’de Hamas var. El Fetih’in Filistinli diğer kardeşi.

Hamas ve El Fetih, ikisi de Filistin’li. İkisi de, Filistin Devleti için çabalıyor.

DÜŞMAN İÇİMİZDE

Hamas ve El Fetih, heyhat onlar düşman kardeş. Gittikleri kahveler, geçtikleri sokaklar, hatta mezarlıkları bile ayrı. Düşman İçimizde ya da İçimizdeki Düşman filmlerinin ibretlik örneği.

El Fetih Hamas’ı suçluyor, "siz Müslüman Kardeşlerin uşağısınız" diyor. Siz terör örgütüsünüz, anlamında.

Hamas El Fetih’i suçluyor, "siz Müslüman değilsiniz" diye.

Birbirlerinin can düşmanı. İlacı ve ekmeği bile kendi kardeşine çok gören bir ulusun çocukları, şimdi asıl düşmanın, İsrail’in bombaları altında.

İki kardeşin birbirine düşmanlığı o bombaları elbette mazur göstermiyor. Ama, oradaki dramın yüz kızartıcı yanını yansıtıyor.

KÜSTAH BÜYÜKELÇİ

Ankara’daki Filistin Büyükelçisi aynı masada oturduğu Ankara’daki İsrail Büyükelçisine:

"Siz benim dedemin köyünü işgal ettiniz, ondan vazgeçtim, siz 1967 sınırlarına çekilin, yeter."

İsrail Büyükelçisinin yanıtı küstahca:

"İşgal kelimesi ortada bir devlet varsa geçerlidir. Siz ne zaman devlet oldunuz ki, işgal lafını kullanıyorsunuz?"

Bir süre önce Ankara’daki Filistin ve İsrail Büyükelçileri ayna masada bir araya geliyor. Bir araya gelme nedenleri, Filistin sorununu tartışmak. Adı tartışma. Özünü aktardığım biçimde, İsrail’li kestirip atıyor.

Bu kişisel bir tavır değil. İsrail’in yıllardır izlediği politika bu. Kişisel olmadığı, İsrail’in Gazze’ye yağdırdığı bombalardan belli.

Bombalar, bir ulusu yok etmek isteğinin kanıtı. O ulus ne yazık ki, kendi içinde bölünmüş durumda.

Hükümlü odasında bilgisayar olmaz

ERGENEKON tutuklularından pek çoğu bilgisayar istiyor. Çoğu kitap yazıyor, herhangi bir şey yazıyor. Bilgisayar için Adalet Bakanlığı’ndan izin gerek. Bunu geçen hafta yazıyorum.

Dün Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdür Yardımcısı arıyor. Bir yasa ile bir tüzük maddesinden söz ediyor. Yasada ve tüzükte aynı cümle var:

"Hükümlü odasında bilgisayar bulunduramaz."

Bununla birlikte, ceza evinin kütüphanesinde ya da benzer bir yerinde, tutukluların ceza evine ait bilgisayarları kullanmaları mümkün. Genel müdür yardımcısının bana verdiği bilgiye göre, Silivri’nin 4 L salonunda on bilgisayar var. Şimdi 5 L salonuna da şimdi on yeni bilgisayar gönderiliyor.

Odalarda neden bilgisayar yok? Güvenlik, gerekçesi ile deniyor. Bana göre, o yasa da yanlış, o tüzük de. Ne güvenliği? İnsanlar yazı yazıyor.

Ama doğru, yazı çok tehlikeli bir eylem.

Araç muayene işkencesi

Özelleştirme faslından araç muayene istasyonları da nasibini alıyor, o istasyonlar özel bir firmaya devrediliyor.

Doğuş-Akfen-TÜV SÜD konsorsiyomu TÜVTÜRK adıyla bir firma oluşturuyor ve araç muayene istasyonları kuruyor.

Araçlar, yanılmıyorsam, iki yılda bir muayeneden geçmek zorunda. Buna uymayan araca önce para cezası var, tekrarında polis arabayı çekiyor.

Özelleştirme sonrasında, özel muayene istasyonları aslında iyi bir iş yapıyor ve muayeneyi AB standartlarına göre uyguluyor.

Ancak, muayenede geçen zaman AB standartlarını çoktan aşıyor. Uzun ve çok uzun kuyruklar oluşuyor. Bir araç muayenesi için altı, yedi ve hatta sekiz saat sırada bekleniyor. Muayene işkenceye dönüşüyor.

AB standartlarında işkence olmadığı için, bir çuval AB standardı berbat oluyor.
Yazarın Tüm Yazıları