Kadın olmasaydı kurtarılırdı

ESİMLERİ tek tek inceliyorum. Televizyon kanallarını tarıyorum. O sahnedeki olağanlığı bozacak bir şeyler arıyorum.Öne doğru atılan bir iki kişi, gözlerde bir nebze dehşet, elini yüzüne kapatmış bir insanın çaresizlik ifadesi gibi birkaç işaret. Yok. Bulamıyorum.Adam, bacakları arasına sıkıştırdığı kadına bıçağı sapladıkça saplıyor. Sokak izliyor. Polisler izliyor. Bir cinayet işlenmiyor sanki, bir insan öldürülmüyor, bir çocuk acı çekmiyor gibi.Resimlerde öylesine bir sıradanlık var ki tüyler ürpertici. Neden? Size söyleyeyim mi neden. Çünkü, bir kadın bıçaklanıyor. * * * SOKAK ortasında bıçaklanan bir kadının, cinnet geçiren erkeğin elinden kurtarılamamasını 'polisin yetkisi' ile açıklamak mümkün değil.Bu tartışmanın gideceği yer belli. 'Demokrasi, demokrasi dediniz, polisin pasifleşmesine yol açtınız. Alın size demokrasi.' Olayın polisin gözleri önünde yaşanması, hayatlarımızın ne kadar güvensizlik içinde olduğunun sarsıcı göstergesi ama sorun sadece bununla bitmiyor. Daha doğrusu buradan başlamıyor.Sorun, kadına bakış açısından kaynaklanıyor.Aile anlayışından doğuyor.Eğer, olay bir intihar girişimi olsaydı, kadın herkesin gözleri önünde kendisini bıçaklamaya kalksaydı, bu kadar hareketsiz kalınır mıydı?Kalınmazdı. Kadın, erkeğin bacakları arasında olunca iş değişiyor. Tepkiler hantallaşıyor.Şiddet, kadına ve çocuğa yönelik olunca, hele de aile içi bir hikaye yaşanıyorsa, olağan kabul ediliyor. Bilinçaltı sünger gibi emiyor. Kusmuyor, rahatsız etmiyor, tepki vermiyor. 'Sokağa taşan aile içi sorun' olarak kabul edildiği için polis olayla 'başkasının ırz ve canına vuku bulan ve başka suretle defi mümkün olmayan bir taarruzu önlemek için silah kullanılabilir' diyen 2559 sayılı madde arasında hemen bağlantı kuramıyor. O gün Adana'nın, yoksul bir mahallesinde, bin bir türlü nedenden ötürü, patlak veren bir cinayet girişimini polislerin-uzaktan değil-böylesi bir uzaklık içinde seyretmelerinin ardında, kendi yakınları olan kadınlara bakışlarının hiç mi payı yok?* * * İŞTE bu yüzden kadın meselesi çok önemlidir. O, bir gecede parlamentodan geçirebilmeyi başarmamıza rağmen bir türlü hayata geçiremediğimiz demokrasi, insan hakları yasalarının bir insanlık yolu olduğunu içimize sindirmemiz, kadın meselesinin önemini anlamadan mümkün değil.Zihniyet devrimimizin ilk adımı, tarihin en eski iktidar mücadelesinin sonucu varılan kadın-erkek eşitliğinin anlamını kavramakla atılabilir ancak. İşte bu yüzden siyasetten medyaya kadar her alanda daha fazla kadının ortaya çıkması, vitrinlerde eteklik sayısının artması için değil, kadın bakış açısının hayata yansıması için, ilişkilerde eşitliğin içimize sindirilmesi için, insana önem, cana değer vermeyi öğrenmek için gereklidir.
Yazarın Tüm Yazıları