Kadın milletvekilleri arasında en çok sataşma etkinliği bilin bakalım kimde?

Çiğköfte ve boks eldiveni almayalım Sayın Milletvekili, o muhabbete karnımız tok. Hatta bu konuda mide fesadı geçirmek üzereyiz. Onun yerine mümkünse icraat alalım.

Haberin Devamı

‘Saymadım sayamadım’ seferler söylemişimdir: Şu hayatta ne ırkımla, ne milliyetimle, ne memleketimle, ne sülalemle, ne mesleğimle, ne okuduğum okulla, ne tuttuğum takımla, cinsiyetimle gururlandığım kadar gururlanmadım.

Alt kimlik-üst kimlik muhabbetine biz de bir kenarından bulaşacak olursak: Sonra sırasıyla neysem neyim; önce kadınım...

Ve evet, varolmak gibi bir derdim var ve hayır, lolo çekesim yok.

Kadınların her türden başarısından, dış kapının harici mandalı olsam da kendime bir gurur payı çıkarmam da bu fanatizmden kaynaklanır...

Kadınların sahtekárlıklarına, ahmaklıklarına, abuklamalarına sabuklamalarına karşı daha tahammülsüz ve acımasız yaklaşmam da...

Marifetmiş gibi göğsünü gere gere ‘Kadın kadının kurdudur’ savını savunan kadınların ne hakikatli kadınlık ne de hakikatli insanlık mertebesine ulaşmaya nail olabilmiş, kurttan ziyade çakallar olduğuna inanmam da bu sebeptendir...

Yakışıksız, rüküş ve ayıpçı bulurum çünkü ve kabileye ihanetten sayarım...

Bu inancımın fanatizmden kaynaklandığını zannetmiyorum yalnız; bu kısmı, bildiğiniz, en basitinden bir akıl yürütme, bir tespit...

‘Şu erkekler dünyasının kurallarına ilişmeden kendi gemimizi kurtaralım; tarih bizi kaptan olamasak da hiç değilse kenar süsü niyetine yazar’ esnaflığından öte bir şey değildir kadının kadının kurdu olduğunu savunmak...

Üstelik komiktir, ironiktir, gülünçtür: Tam da bu kadınlar, üzerine çullanan erkekleri nedense mazur görür ya da görmezden gelir de, nasıl bir lahana turşusu perhiziyse uyguladıkları, en çok da kadınlardan destek ve özür beklerler...

Yine bu yüzden, TBMM’nin tavanına çiğköfte yapıştıran adamlara, otel odasında mangal sefası yapan şarkıcılara, Meclis kavgalarında belindeki silahı gösteren erkeklere, espriden yoksun bir karikatür gibi bakabilirim belki. Hayatın bu gibi şabalaklıklarla geçmesine alışkınızdır çünkü; tahammülümüz o minvalde kas yapmıştır. Değil mi ki el mahkûm bakıyoruz, değil mi ki bakmamak gibi bir lüksümüz yok, nereye baksak onları görüyoruz...

Gelin görün ki aynı şeyleri bir kadın yaptığında ölmelere yatasım gelir. Zira bu başa gelen en fena şeydir: HAYAL KIRIKLIĞIDIR...

Hayatın okumaktan hazzedilecek bir tarafı olmayan bir sayfasının mürekkebi dağılmış karbon kopyasıdır.

HER SABAH UTANCA UYANMALILAR

Bu yüzden eski Başbakan Tansu Çiller, kişisel kanaatimce gelmiş geçmiş en fena başbakandır. Süleyman Demirel’den bile...

Bu yüzden mevcut Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu ve eski bakan Güldal Akşit her sabah utanca uyanmalıdır.

Bu yüzden CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın ‘silah propogandacılığı’ benim nezdimde silah tacirliğinden farksızdır.

Bu yüzden gittiği yerde çiğköfte yoğurup elleriyle muhatabına yediren, AKP Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin Börü’nün son zamanlarda üst üste gelen ‘şov’ları, Meclis tavanına yapıştırılan çiğköfte misáli, -olsa ne güzel olurdu- bir utanç duvarına afiş niyetine yapışmalıdır.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Yıldırım’ın fotoğrafıyla ilgili beyanatını biliyorsunuz herhálde Tekin Börü’nün:

‘Benim kocam yapsa gözünü morartırdım.’

Çok şeker... Sonra ‘Mümkün mü öyle bir şey, mümkün mü?’ diyor gerçi; ‘Ben severek evlendim. Kıyamam...’

Görücü usulüyle evlenmiş olsa, yani hikáyenin içinde pek tırnak içinde ‘sevgi’ geçmese, neden olmasın?

Esas düşüncesi de şu: ‘Ben bu fotoğrafa baktığımda bir yandan da o kadının saygısını hissettim. Hiç kimse ona ‘Git oraya otur’ dememiştir. Belki de biraz sonra Binali Bey döndüğünde, ‘Yahu hanım sen niye orada oturuyorsun, şöyle gel’ falan demiştir diye düşünüyorum. Ama resim güzel bir resim değil, görüntü olarak. Ama içeriğinde bir artniyet yok.’

BİR DE KIRMIZI BOKS ELDİVENİ

Yetmiyor... Ertesi gün, spor malzemeleri satan bir yeri ziyaret ederken kırmızı boks eldivenlerini geçiriyor eline. Bu sefer konuyla ilgili yaptığı ‘espri’ de akşam eve gidince ‘Kocam beni dövecek, ehehe’ tadında bir karşı ‘jest’ minvalinde...

Bir süre önce Milliyet’te yayınlanan ‘Meclis’in suskunları’ başlıklı bir haberi kenara not etmiştim. Habere göre, Türkiye Milletvekilleri ve Seçilmişlerini İzleme Komitesi’nin (TÜMİKOM), 1 Ekim 2003-30 Eylül 2004 arasındaki 2. Yasama Yılı’nı kapsayan son izleme raporu, 550 üyeli TBMM’de sadece yüzde 4,1 oranında temsil edilebilen kadınlara, geçen yasama döneminde parti grupları adına karar açıklama, komisyonlar adına da konuşma yetkisinin hiç verilmediğini ortaya koyuyordu.

TÜMİKOM Genel Koordinatörü Mustafa Durna’nın açıklamasına göre durum şu:

Yasa maddeleri üzerine hükümet adına konuşan hiçbir kadın milletvekili olmadı.

Ne CHP ne de AKP, parti grubu adına hiçbir kararını kadın milletvekillerine açıklattırmadı.

Kadın milletvekilleri, parti grupları adına ortak önergelere imza atmadı.

Parti grubu adına hiçbir kadın milletvekili, açık oylama önerisinde bulunmadı.

Kadın milletvekilleri ayrıca gündem önergesi verme görevlerini üstlenmedi.

Tam bu noktada hakkını teslim edelim: Tekin Börü, en azından AKP’li kadın milletvekilleri arasında yazılı soru önergesi veren tek isim. O da bu yönteme sadece üç kez başvurmuş.

BAŞBAKANA ŞİKAYET ETKİNLİĞİ DE VAR

Bir yandan da kişisel Meclis çalışmaları içinde yüzde 66,04 oranıyla en çok karşılıklı konuşma ve sataşma etkinliğine (!) imza atan AKP’li kadın milletvekili olan Tekin Börü’ye, CHP’den İstanbul Milletvekili Oya Araslı, 45 kez karşılıklı konuşma ve sataşmaya katılarak rakip çıkıyor.

Ha, Tekin Börü’nün bir de partideki ‘erkek hegamonyası’nı Başbakan’a şikáyet etmişliği var, iyi mi: ‘Erkek milletvekilleri bizi eziyor. Meclis Başkanlığı’na, İdare Amirliği’ne aday olduk. 10 oy çıktı. Komisyon başkanlıklarında bile kadın yok. Kadın olsa partinin imajı için daha iyi olmaz mı?’

Olur tabii... Fakat imajdan anladığınız çiğköfte ve morartılmış gözlerse, almayalım, mersi...

Çiğköfte ve boks eldiveni almayalım Sayın Milletvekili, o muhabbete karnımız tok. Hatta bu konuda mide fesadı geçirmek üzereyiz.

Onun yerine mümkünse icraat alalım... Zira zaafiyet geçirmek üzereyiz. Zaafiyet konumuz budur.

Ben bunları niye söyledim? Çünkü kadınlara gıcığım var. Kadın kadının kurdu ya hani; kaderimiz buysa, bundan böyle benim kabiledeki adım da dişi kurt mánásında, Asena olur.

Ben de şey sayarım kendimi: Neydi? İkinci Asena vak’ası... Tabii tabii...

Yazarın Tüm Yazıları