İMF ve savunma bütçesi

MESUT Yılmaz'ın, sadece içerde değil, Türkiye dışındaki itibarını da, 'askeri otoriteye baş kaldıran siyasetçi' kimliğiyle yeniden kazanmaya uğraşması, Genelkurmay Başkanlığı'nın yanıtına kadar üzerinde fazla durulacak bir olay değildi.

Ama Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklama tartışmayı, bir parti kongresinin platformundan ulusal düzeye taşıdı.

Genelkurmay bildirisinde, 'Üzerinde düşünülmesi gereken önemli konu, kişi ve kurumların üzerlerine düşen görevleri eksiksiz yapmak yerine başkalarına saldırarak sorumluluktan ve başarısızlıktan kaçma gayretleridir' deniyor.

Güneydoğu'da 15 yıl süren savaş, ardından 28 Şubat müdahalesinde kamuoyunun desteğine sahip olmak askerin ortak bilincinde Türkiye'nin gerçek sahibinin askerler olduğu inancını pekiştirdi. .

Genelkurmay bildirisinde de açıkça görüldüğü gibi asker, politikacıların üzerlerine düşen görevleri eksiksiz yapmadıklarına ve Türkiye'yi yönetemediklerine inanıyor.

Haksızlar mı? Hayır. Halk da onlarla aynı fikirde.

Ama bunun nedenini siyasette ve sadece bu işle uğraşan insanlarda aramak doğru değil. Sorunun nedenini siyasetin her on yılda bir asker*ı darbelerle kesintiye uğramasında ve toplumda siyaset bilincinin olgunlaşmamasında aramak gerekiyor.

Türkiye siyasetinin güdüklüğü, askerin on yılda bir siyasete müdahalesinden kaynaklanıyor.

Toplumsal muhalefet mekanizmalarının işleyerek, siyasetin özgürleşmesi ve Genelkurmay bildirisinde de belirtildiği gibi, 'kişi ve kurumların üzerlerine düşen görevleri eksiksiz yapabilmeleri' asker siyasetten elini eteğini çekene kadar mümkün görünmüyor.

* * *

GENELKURMAY bildirisinde İMF ile ilişkilere ve hükümetin bu konudaki yaklaşımına da ağır bir eleştiri var. 'Küreselleşme anlayışı, ekonomik teslimiyetçilik olarak benimseniyorsa...' deniyor.

Burada besbelli ki İMF ile ilişkiler kast ediliyor ve şu anda uygulanan program nedeniyle hükümete 'teslimiyetçi' deniyor.

Enteresan.

Acaba hükümet hangi noktada teslimiyetçi davranıyor? Özelleştirmede mi yoksa İMF'nin askeri harcamalar konusundaki ısrarlarını reddetmede mi?

* * *

EKONOMİK kriz, milli savunma giderlerini de etkiledi tabii ki. Herkes gibi asker kesim de kendi önlemlerini almaya çalıştı. Örneğin, bir buçuk ay önce Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Sanayii bütçesinin kullanımında daha fazla söz sahibi olmak için girişimde bulundu.

Milli Savunma Müsteşarlığı'nın bütçesinin kullanımıyla ilgili bir genelge taslağı hazırlandı ve Müsteşarlığın görüşleri istendi.

Milli savunma sanayiinin teşviki amacıyla kullanılabilen bütçenin son yıllarda ordunun bazı acil ihtiyaçları için kullanılmaya başlandığı zaten biliniyordu. Ama Milli Savunma Müsteşarlığı'nın harcamaları kanunla belirlendiğinden ve genelgelerle kanunlar değişmediğinden bu girişim sonuca ulaşmadı.

Konunun uzmanları, sivil kadrolarının çoğunu kaybeden ve asker kökenli kadroların ağırlık kazandığı müsteşarlığın bir kasa durumuna getirilmek istendiği yorumunu yaptılar.

Söyleyeceğim o ki, Türkiye'nin ekonomik sorunları ve İMF programı, sadece sivilleri değil, askerlerin de canını yakıyor.

Yolsuzluklara karşı hassasiyetin keskinleştiği bu ortak özveri ortamında herkes birbirini denetlerken, ordunun bu denetimin dışında kalması artık Türkiye'nin gerçeklerine uymuyor.

İMF'nin büyüteç altına aldığı askeri harcamalar tabii ki milleti de ilgilendiriyor.

Yılmaz, ulusal güvenlik konusunu tartışmaya afaki biçimde açacağı yerde, askeri harcamaların şeffaflığı ve denetlenebilirliği konusunu gündeme getirseydi, yaşadığımız ekonomik kriz koşullarının da dayattığı bir tartışmayı başlatan anlamlı bir çıkış yapmış olurdu.
Yazarın Tüm Yazıları