“Herkes ana olamıyor” için sizden gelenler

“Herkes ana olamıyor” başlıklı yazıma sizlerden bir sürü mail geldi.

Haberin Devamı

Aslında pazartesi yazım hazırdı ama şu an anlatamayacağım bir nedenden, bu hafta sonu bir anne olarak çok üzüldüm, çok alındım ve hala çok kızgınım.

Tam olayın üstüne gelince de maillerinizi yayınlamak istedim.

Hem evlatlar, hem gerçek analar, hem de kendini ana sananlar okusun diye...

……………..

ANA OLMAK

Bu sabah yıktın beni, eyledin viran.

Konu oldukça duygusal ve maalesef ülkemizde bunlardan çok var.

Tabi ki sadece analık değil, babalık da önemli ve bu analar gibi duyarsız babalar da mevcut.

Anne sevgisinin babaya oranla daha farklı olduğunu düşünüyorum.

Allah kimseleri bu şekilde öksüz bırakmasın.

Biliyorsunuz, benim de bir oğlum var.

Ayrılırken, çocukların daha çok anne sevgisine ihtiyacı var diyerek ceketimi alıp çıkmıştım.

Ancak daha sonra oğlumu almak zorunda kaldım ve annesi ile nadiren görüşmektedir.

Haberin Devamı

Anne kendi hayatını yaşıyor, ne demekse işte. Minikle beraber biz de kendi hayatımızı yaşıyoruz.

İnşallah bugünkü yazınızı tüm analar okur ve duyarsızlar, kendi hallerine yanarlar.

Ben iyi ki minikle (1,98 boyu, dev gibi o yüzden minik diyorum) yaşıyorum. Baba-oğul yalnız, nasıl yaşamla başa çıkar bunu öğrendim.

Çamaşırı, yemek yapmayı, bulaşığı, iki erkeğin aynı evi paylaşmasını… ve pişman değilim.

Bir erkek olarak da çocuğa bakılabileceğini etrafımdakiler gördüler, bundan son derece mutluyum.

Yazını okuyunca, minik geldi aklıma; anne sevgisinden eksik.

Bazı zamanlardaki bana karşı sert davranışları aslında bana değil biliyorum ama ne kadar sevgi versem de ana sevgisini veremiyorum tabii ki.

Bunu çok iyi anlıyorum yazının bazı bölümlerinde gözlerimi yaşarttın (aramızda kalsın)

Keşke o kaderin anasını dövseydin, saçını yolup, benzetseydin. Kızdım ya, kusura bakma valla. Yazmadan edemedim.

Allah büyüktür ve bu türlü takılan kadınlara gerekeni vereceğine inanıyorum.

Yaşamadan kimse bilemez. Allah Kader’e ve babasına yardım etsin.

Kolay gelsin.

Y. H.

……………..

ANNELİK ÜZERİNE

Ayşe Hanım merhaba,

Bugünkü yazınızı ağlayarak okudum ve hala ağlıyorum.

Benim de 1,5 yaşında bir kızım var. Çalışmak zorunda olduğum için 7 aylıktan beri annem bakıyor bebeğime. Her akşam eve koşarak geliyorum, sabahları ise işe ağlayarak gidiyorum.

Haberin Devamı

Nasıl üzülüyorum anlatamam. İçimde fırtınalar kopuyor.

Akşam işten geldiğimde kızım boynuma ağlayarak sarılıyor. Ben de tutamıyorum, onunla birlikte ağlıyorum.

Özür diliyorum ondan çaldığım saatler için. Beni anlıyor mu bilmiyorum. İnşallah anlıyordur.

Ben de kızımı normal doğumla doğurdum. Çok ağrı, sancı çektim. Tuhaftır, şu an hiçbirini hatırlamıyorum.

Sizin de dediğiniz gibi, yine olsa yine çekmeye razıyım. “I.” için ölüme bile gözümü kırpmadan gidebilirim.

Bir an olsun aklımdan çıkmıyor, sürekli o yüzü gözlerimin önünde. Allah kimseyi yavrusuyla sınamasın. Onsuz bir gün bile düşünemiyorum.

“I.” olduktan sonra, içimi bir korku kapladı. Ona bir şey olacak korkusu.

Haberin Devamı

İnanır mısınız 1,5 senedir, her gece kâbuslarla uyanıyorum.

Bebeğimi kaybettiğimi görüyorum sürekli rüyalarımda. Geçen gün ölüm tehlikesi geçirdim.

İlk düşündüğüm ölüm değildi, biliyor musunuz? Kızım annesiz kalacak, benim kadar kim sever ki onu bu kadar dedim saniyeler içinde, sadece bunları düşündüm. Annelik bir insanın canından vazgeçmesiymiş, anladım.

Bunları bugünkü yazınızı okuyunca sizinle paylaşmak istedim. Umarım vakit ayırıp, okuma fırsatı bulursunuz.

Sevgiler,

N.

………………

ANACIK

Keşke o kadını değil cımırmak, etlerini koparsaydın, saçlarını yolsaydın.

Bu nasıl 1 duygusuzluktur, ya nasıl nasıl nasıl?

Ben 25 yaşındayım, evladım yok. Olması için geberdim ama sevdiğim adamdan ayrılınca olmadı işte.

Haberin Devamı

Ben yeğenlerimi evladım gibi sevip, korurken bu insan sıfatında olan vicdansız, nasıl yavrusundan ayrı kalabiliyor?

Yazınızı şimdi okudum, içim acıdı, boğazım düğümlendi. Sıktım kendimi, yutkundum gözyaşlarımı.

9 sene evladı olmayan ve bir evlada sahip olabilmek için doktor doktor gezen bir annenin kızıyım ben.

Annem, o yıllardaki cennet kokusuna duyduğu özlemi, yavrusunu eline alacağı günün özlemini anlattığında hala salya sümük ağlıyorum.

Nasıl olur da bir anne evladını 9 ay göremeden durabilir? Bu anne değil anacıktır ya da adı her ne ise.

Yazdıklarınız içler acısı.

Böyle bir insana çocuk emanet edilmez, bırakın çabalamayı. Kader babasıyla kalsın, o anacık da vicdanıyla!

S.

……………….

ANALIK KAVRAMI

Günaydın Ayşe Hanım,

Haberin Devamı

Benim her gün, şımarık ve ‘anneyiz’ diye geçinen kadınlara söylediğimi, ne güzel yazmışsınız bugün.

Ben de kızımı normal olan doğum şekli ile doğurdum, her anını hatırlamak için.

Normal ya da sezaryen. Her ikisinde de ağrı, sızı var; biri öncesinde, biri sonrasında.  Tercih, bazen de mecburiyet getiriyor seçimi.

Nüfusa kayıtlı bir kızım var o da L. , gönlüme kayıtlı ise 10 bine yakın çocuk var. Benim de mücadelem onlar için.

Bakın PKU ya da Fenilketonüri diye bir metabolizma hastalığı var.

Belki duymuşsunuzdur ama inanın hiç zannetmiyorum.

Bu hastalık- sakın kötü düşünmeyin- öyle öldürücü falan değil. Sadece belirli ürünleri yemeniz ve yememeniz ile ilgili. (Protein alamaz vücut, yasak! – alırsa zekâ geriliği yaşıyor.)

Serbest gıdalar; sade lokum ve akide şekeri

Ölçülü gıdalar, sebze ve meyve

Yasaklar ise, bunların dışındaki her gıda!  ( Et-et ürünleri, süt-süt ürünleri, deniz mahsulleri, baklagiller vs…)

Sizi sabah sabah sıkıntıya sokmak istemem ama bu çocukların bu ülkede yiyecek hiç bir şeyi yok.

Bakın çok şükür imkânım var, bazı çocuklara yardım ediyorum.

L.’im için de yurt dışından ürün alıyorum, peki ama niçin ülkemizde imkânları olsa bile, bu çocuklar aç kalmak zorunda?

Sadece manava gidebilirler, kendi yiyecekleri bir şeyleri almak için.

Diyeceksiniz ki ne yiyorlar sebze meyve dışında? Düşük proteinli ürün!!!

Yani;

Makarnası; özel düşük proteinli

Unu, sütü; özel düşük proteinli

Şehriyesi; özel düşük proteinli

Bisküvisi, çikolatası, keki, krakeri, peyniri hepsi düşük proteinli.

Türkiye PKU hastalığında 1. Sırada… 10 bine yakın çocuk var ve bir tek ürünleri bile yok.

Siz isterseniz bir inceleyin ama sizden ne istiyorum biliyor musunuz? Bir makarna üretimi, bir gıda üretimi, bir kek, kraker üretimi…

İnanın üretimi bırakın, ben daha hala hastalığı anlatıyorum ve neden yiyemediklerini anlamalarını sağlamaya çalışarak yoruluyorum.

L.’imi alıp başka ülkeye mi gideyim? Yaparım ama buradaki çocuklarım ne olacak?

Ben sevgiyle, sağlıcakla kalmanızı diliyorum Ayşe Hanımcım

Hoşçakalın (Begüm’ü de öpüyorum )

D.

“Herkes ana olamıyor” için sizden gelenler

HERKES ANA OLAMIYOR YAZINIZA İTHAFEN

Sevgili Ayşe,

Bir erkek olmama rağmen beni bu yazınızla ağlattınız.

Ben de deliler gibi sevdiğim, âşık olduğum eşimle 5,5 yıldır evliyim.

İlk 4 yıl çocuk düşünmedik, bütün ülkeleri gezdik diyebilirim. Dışarıdaki “çocuk yapın” baskılarına da aldırmadık.

Fakat 4. yıldan sonra; “Artık çocuk yapmanın zamanı geldi” dedik ve çalışmalara başladık.

Ama gel gör ki bana varikosel teşhisi kondu ve ameliyat oldum.

8 ay geçmesine rağmen herhangi bir düzelme yok. Nedendir bilemiyorum çocuk görünce, ya da çocuklar ile ilgili bir şey okuyunca ağlıyorum.

Allahım neden böyle cezalandırıyor beni anlamıyorum.

Çocuklarını sokağa atan insanları görüyorum, çocuklara bakamayan insanları görüyorum, ister istemez nefret oluşuyor içimde.

Bu yazıyı niye mi yazdım?

Bilmiyorum, seni çok içten buluyorum.

Seni çok seviyorum.

Hep öyle kal.

U.

………………

DUYGULAR

Ayşe Hanım merhaba;

İnterneti açıp “Bakalım bugün neler yazılmış?” diye sayfa sayfa gezerken mouse sizin yazınızın üzerinde durdu.

Açık olmak gerekirse; her gün bir kişinin yazısını takip edecek kadar sabırlı biri değilimdir.

Ancak bazı zamanlar (eğlenmek, hayattan ders almak, hüzünlenmek için) sizin yazılarınızı okumaya çalışırım.

Özel hayatınızda yaşananlar olsun, başka hayatlardan yaptığınız paylaşımlar olsun; beni silkeler, tokatlar ve bir de üstüne tekme sallayarak kendime getirir.

Hele bugünkü "Kader Kız" a ait yazı…

Okurken ağladım. Öyle güzel anlatmışsınız ki, sanki tüm bunlar yaşanırken ben de sizlerin yanındaymışım gibi hissettim kendimi.

Kader’in saçları, elbisesi, annesinin tipi…

Tekerlekli sandalyedeki küçük adam, annesi, yağmur yağarken ıslanmaları, okula giderken yürüdükleri yolda yorulmaları...

Hepsi gözümde canlandı, müthiş bir yazı, müthiş bir anlatım.

İşte bu anlattıklarınızdan dolayı ben henüz anne olmak istemiyorum.

Belki tepki duyacaksınız "annelik hesap işi değildir" diye ama eğer annelik hesapsız, kitapsız, full duygu ile yapılacaksa, ben tam olarak hazır olmak isterim anne olmak için.

Onu koklarken, büyütürken, öpüp okşarken, popişini temizlerken daha aklı başında, daha akıllı olmak isterim.

Herkes gibi olmamak için, daha da hazır olmak istiyorum annelik için.

Gece uykularından uyanırken şikâyetle değil; mutlulukla uyanmak isterim.

Emzirirken koklamak, yüzünü yüzüme sürerken daha “anne” olmak isterim.

Şahane bir yazıydı.

Teşekkürler.

N.D.

……………….

BEBEĞİM

Sabah sabah bu yazınla beni ağlattın ya...

Böyle çocukları görünce, okuyunca, hepsine sahip çıkıp, bağrıma basıp, anası olasım geliyor.

Ben de eşimden ayrıyım. 12 yaşında bir oğlum var ve eski eşimden nafaka almıyorum ama oğlumu hayata hazırlamak için varımı yoğumu ortaya koyup çalışıyorum.

Benim de telefonumda oğlum “bebeğim” olarak kayıtlı.

Allahım, ben anlayamıyorum böyle anneleri.

Sağlıcakla kal

T. Y.

………………

ELLERİNE SAĞLIK

Ayşe Hanım merhaba,

Bugünkü yazınız beni de çok duygulandırdı. Ağlama özürlü olduğum için, içime boşalttım duygularımı.

Ne güzel ifade etmişsin. Kalemine, yüreğine sağlık.

Allah Begüm'ü sana bağışlasın, benim gibi torunlarını da görürsün, o tadı da yaşarsın inşallah. Başarılarının devamını dilerim.

Yazmaya başladığınızdan beri seni okuyorum ve ilerlemeni gözlüyorum. Benim de senin gibi 2 tane kızım var, bir de dünya tatlısı torunum.

Nedendir bilmem ama seni hep onların yerine koydum. Seninle beraber onlar da başarılı oldular.

Bugün seni okurken gözlerim doldu, kendimi tutmasam ağlayacağım.

Çok mutlu oldum, sevindim, huzur duydum.

Allah yolunu açık etsin, dualarım seninle. Allah'a emanet ol.

N.K.

……………………..

ANNE OLMAK

Ayşeciğim selam,

Nasılsın?

Yazılarını takip ediyorum her zamanki gibi.

Canımın içi, bugün öyle bir yazı yazmışsın ki sabahtan beri ağlıyorum; Kader ve Kader gibiler için.

Maalesef doğurmakla anne olunmuyor, inan böyle anneleri duydukça, gördükçe Allah’a yalvarıyorum böylelerine annelik hakkı verme ya Rabbim diye.

Aslında söyleyecek bir şey bulamıyorum, sözcüklerin bittiği zamanlardayım.  Yutkunuyorum ama gözyaşlarıma engel olamıyorum.

Neden ve binlerce neden geçiyor aklımdan.

Ben de anneyim, 8 yıldır tek başıma iki çocuğuma anne ve babalık yapıyorum.

Çok zor şartlar altında kaldım, yaşadım. Bir dilim ekmeği iki çocuğuma bölüştürdüğüm zamanlarım oldu ama yılmadım.

Hayatım, ayrıldığımda hiç bir vasfım yoktu. Aylarca iş bulamadım, ev işlerine gittim, bazı kurumlardan iş teklifleri alınca iş hayatına atıldım.

Şu anda yabancı bir bankada çalışıyorum ama çektiklerimi ben biliyorum.

Allahım Kader’in yardımcısı olsun, o ve onun gibiler, yani bütün çocuklar sevgisiz kalmasın.

Dünyadaki bütün çocuklar iyi olsun, hep yüzleri gülsün, acı yaşamasınlar, çocuklara zulüm edenler elbet bir gün kendileri zulüm görecekler.

Hep öyle kalacaklarını sanmasınlar.

Kader de büyüyecek bütün çocuklar gibi. Güç versin ya Rabbim bu minik kalplere, ya onların suçu yok.

Bu kadınlar yüzünden insan olmaktan utanıyorum.

Hayatım, çok kötüyüm, ağlamamak için çabalıyorum ama yapamıyorum.  Seni çok seviyorum, kendine çok iyi bak.

Öpüyorum seni.

A.U.

……………………

 06.11.2010 TARİHLİ HERKES ANA OLAMIYOR YAZINIZ

Sayın Aral,

Köşenizdeki yazılarınızı her defasında büyük bir zevkle okuyorum. Hele İngiltere maceranızı katıla katıla gülerek okuma zevkini yaşadım.

Fakat bugünkü yazınızın konusu beni çok duygulandırdı odamda hıçkıra hıçkıra ağladım.

Beni de 1,5 yaşında annemden ayırmışlar, iki üvey anne bir de ceberut bir babaanne yanında büyüdüm.

Yaşadığını bildiğim halde, tam 24 yıl annemi hiç görmedim.

 Bir tesadüf neticesinde, 24 yaşımda anneme kavuştum. Ama ne yazık ki 17 yıl sonra,1979 yılının 6 Kasım günü onu ebediyen kaybettim.

Onu kaybedeli 31 yıl oldu, onu hala çok özlüyorum.

Yarın kabrine gidip onu ziyaret edeceğim. Kim bilir belki o da beni özlemiştir.

Yüce yaratıcıdan; sizi kızınıza, kızınızı size, her ikinizi de muhterem annenize bağışlamasını diliyorum.

Güzel yazılarınızın uzun yıllar devamı dileği ile en derin saygılarımı sunarım. 

Ü.Ç.

…………

DOĞRU AYŞE HANIM, HERKES ANA OLAMIYOR!

Bugünkü yazınızı ağlaya ağlaya okudum.

Çünkü aynı şey benim de başımda. Benimle aynı duyguları taşıdığınız için paylaşmak istiyorum sizinle.

Erkek kardeşim ve eşi, kızları 1,5 yaşındayken ayrıldılar. Anne çocuğun velayetini babaya bırakarak arkasına bakmadan çekip gitti.

(Ama evdeki eşyalarını almayı unutmadı.)

Resmi olarak boşandılar. Velayet kardeşimde ama kardeşim çalışmak zorunda olduğu için ufaklığa annem ve ben bakıyoruz.

Şimdi 3 yaşında. Bu süre zarfında anne 1,5-2 ayda bir 2-3 saatliğine gördü.

Ben sürekli; “Bu çocuğu ya daha sık görün ya da hiç görmeyin; 1,5-2 ayda bir, iki üç saatliğine kafasını karıştırmayın” diyorum.

Yok, dinleyen yok. Onda da çocuğu kendi evine götürmüyor, alışveriş merkezinde, orada burada görüyor.

Hâlbuki benim evimde kendine ait bir odası, oyuncakları ve bir düzeni var.

Hadi şimdi küçük, yarın biraz daha büyüyünce ben ne anlatacağım ona, ya annesine gittiğinde gelmek istemezse, bu çocuğun ruh hali ne olacak?

Küçücük yaşında çok fazla sorumluluk yüklemiş olmuyor muyuz ona?

Karşı tarafa bunları anlatıyorum anlatıyorum ama yok, sesimi duyan yok.

Ben içime sindiremiyorum bu durumu, o küçücük aklıyla nasıl kabullenecek bilmiyorum.

Yüzünde sürekli bir hüzün görüyorum ya da bana öyle geliyor.

Ben onu her şeyden çok seviyorum ve bakıyorum seve seve ama ona yeterli gelir mi bilmiyorum.

Aslında bir psikologla da görüşmek gerekiyor ama ne yazık ki o kadarına maddi gücüm yetmiyor şu anda.

Bu arada baba ile arası çok iyi. Babayı sürekli görüyor zaten.

İşin özü Ayşe Hanım, evet herkes anne olamıyor, ne yazık ki.

Keşke ben de sizin söylediklerinizi bizimkinin annesine söyleyebilsem. (Ben anneyle hiç görüşemiyorum, sürekli babası ile yani ufaklığın dedesi ile görüşüyorum.)

Başarılarınızın devamını diliyorum.

S.A.

……………………

HERKES ANA OLAMIYOR YAZINIZA

Günaydın,

Sabah sabah beni gene kopardınız ama bu sefer ağlatarak kopardınız.

Ben ana değilim ama halayım.

Pskilolojik olarak hiç iyi olmadığım şu günlerde yazınızı okuduğumda aslında şu hayatta abuk sabuk şeylere üzülmenin ne kadar gereksiz olduğunu bir kez daha anladım.

Her şey boş.

Önemli olan sağlık, aile, bunun üstüne başka da bir şey demiyorum.

Sizi çok seviyorum.

C.Y.

……………

BENİM ÇOCUĞUM OLMUYOR

Merhaba Ayşe Hanım,

Ben 10 senelik evliyim. Çocukları çok seviyorum ancak yıllardır her yolu denediğimiz halde bir türlü çocuğumuz olmadı. Tüp bebek, aşılama vs her yolu denedik. Birkaç kez düşükle sonuçlandı maalesef.

Hatta kocama beni boşa, çocuk sahibi olmak senin de hakkın bile dedim. Ama kabul etmedi. Biz birbirimizi çok seviyoruz.

Ama ailesi bile beni suçluyor.

Çok üzülüyorum ancak elimden bir şey gelmiyor.

O yüzden Kader’in annesi ile ilgili yazınızı okuyunca çok öfkelendim o kadına.

İnsan ilgilenmeyeceği, sevmeyeceği çocuğa sahip de olmamalı.

Bu dünyaya mutsuz bireyler getirmeye kimsenin hakkı yok.

O yavrucağın yüreğindeki yarayı kimse kapatamaz bundan sonra.

Allah bu tip insanların kalbine azıcık merhamet versin demekten başka bir şey gelmiyor maalesef elimden.

M.G.

Yazarın Tüm Yazıları