Her 18 saniyeye önlem için 90’lı yılları beklemek

ÖLÜM haberi toplantının açılışında geliyor.

Kadına karşı şiddetle mücadele toplantısı önceki gün ve dün Madrid Senato binasında. Konuşmalara geçildiği anda, Senatoya haber geliyor.

Bir gece önce Sevilla’da eski eşinin şiddeti ile karşı karşıya kalan kadın, ölüyor. 46 ülkeden gelen bakanlar, temsilciler, gazeteciler ayağa kalkıyor. Saygı duruşu. Bu, İspanya’da bu yıl 64’üncü kadın cinayeti.

Dünyada her 18 saniyede, Avrupa’da her beş dakikada bir kadın şiddete maruz kalıyor.

Tek tek ülkeler ya da uluslararası kurumlar, olaya hayli geç müdahale ediyor. İnsan Hakları bildirgeleri iki yüz yıl geriye giderken, kadınlara uygulanan şiddet ülkelerin takvimlerine ancak 90’lı yıllarda giriyor.

Avrupa Konseyi 2002 yılında aldığı bir kararla, kadınlara karşı şiddetle mücadeleyi tartışmaya açıyor. Madrid’de iki gündür süren toplantı, bu girişimin ilk adımı.

YİRMİ YILLIK TARTIŞMA

Salonda müthiş bir kadın çoğunluğu var. Kürsüye gelen konuşmacıların da büyük bölümü kadın. İstisnasız hepsi aynı noktayı vurguluyor:

"Bu erkeğe karşı bir hareket değil. Kadına karşı şiddet, insan hakları ihlalidir. Bunun önlenmesi gerek."

İngiltere’de yılda 120 kadın eski ya da şimdiki eşi tarafından öldürülüyor. Finlandiya’da kadınları koruma yasası 1998’de kabul ediliyor. Rekor İtalya’da. Benzer yasayı çıkarmak için, İtalya tam yirmi yıl tartışıyor. Lüksemburg ve Avusturya’da eşine şiddet uygulayan erkeğin evine dönmesine izin verilmiyor.

İspanya’da polislerin yüzde 88’i, kadına karşı şiddet konusunda uzmanlaşıyor.

Bunca hararetli tartışmaya rağmen, pek çok ülkede hálá, şiddete maruz kalan kadın, gidip polise haber vermekten korkuyor. Çünkü, devamında hayati tehlike var.

BİZDEKİ SÜREÇ

Pek çok konuda geride kalan Türkiye, kadın hakları konusunda, yasalar açısından çok ilerde. Töre cinayetleri ve benzeri şiddetin belki de en çok yaşandığı Türkiye, yasal açıdan en ilerde. Bir paradoks, ama gerçek.

Toplantıda Türkiye örneğini Devlet Bakanı Nimet Çubukçu anlatıyor:

"Türkiye toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve kadının insan haklarının tam olarak sağlanması konusunda yasal düzenlemelerini tamamlamıştır. Ancak, bu yasaların uygulanması yolunda daha fazla çaba göstermemiz gereken bir süreçten geçiyoruz."

Sadece ceza yasası ya da özel yasalarla değil, ama örneğin yeni yürürlüğe giren Çalışma Yasası ve Belediyeler Yasası’na eklenen maddeler, yine kadını korumaya yönelik.

Çubukçu aynı zamanda TV’lerde gösterime giren son kampanyayı, bu yönde savcı ve polislere verilen eğitimi, gönderilen genelgeleri anlatıyor. Yanımda oturan İspanyol gazeteci hayretle, "siz ne kadar çok ilerdesiniz" diyor.

LACİLİ BEYLER

Toplantının sabahki oturumu Başbakan Zapatero’nun konuşmasıyla son buluyor.

İspanyol kabinesinin yarısı kadın. Bu alanda Avrupa’da bir örnek. Ne var ki, Zapatero salona girdiğinde, herkes şaşkın. Beraberinde beş bakanla geliyor, beşi de erkek.

Kürsüye çıktıklarında, kürsüde Avrupa Konseyi’nin temsilcisi dahil, bir anda lacivert takım içinde yedi erkek. Garip bir görüntü. Yedi erkek salona egemen durumda. Oysa, saatlerdir kürsüde ve salonda kadın ve kadın.

Salondaki kadınlar buna tepki gösteriyor. Örneğin, Yakın Ertürk konuşmasında bu durumu eleştirme fırsatını kaçırmıyor.

Kadına şiddet, gerçekte toplumda özgürlüğü tehdit ediyor.

Senato’ya ulaşan Türkiye haberi

KADIN toplantısının yapıldığı Senatoya geldiğinde, İspanyol Başbakanı Zapatero Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı Van Der Linden (Hollandalı, Hıristiyan demokrat) tarafından karşılanıyor.

Özel bir odada ikisi baş başa bir süre sohbet ediyor. Sohbetin ana konusu AB-Türkiye ilişkileri. Van Der Linden:

"Şimdi bir haber aldım, AB Komisyonu 6 Aralık’ta Türkiye ile görüşmeleri askıya alacakmış, Kıbrıs’la ilgili gerginliğe bağlı olarak."

Zapatero
’nun tepkisi bizden yana:

"Çok büyük hata olur. Türkiye artık AB sürecine girmiş bir ülke. AB üyeliği ile Kıbrıs’ın hiç bir ilgisi yok."

İspanya şu anda AB içinde Türkiye ile en iyi ilişkilere sahip ülke. AB Türkiye konusunda ikiye bölünüyor, başkentlerde bütün hızıyla Türkiye kulisi dönüyor.

300 bin ampulle miting

MADRİD’de son yılların en büyük mitingi.

Madrid geceleri ışıl ışıl. Madrid’i geceleri tam 300 bin ampul aydınlatıyor. Bütün ana caddelerde, tarihi binalarda, heykellerde, hatta yan sokaklarda çeşit çeşit aydınlatma var. Caddelerin üstü ışıkla örtülü. Kimi yerde dantel çiziyor, kimi yerde helezon, kimi yerde farklı figürlerle pırıl pırıl bir aydınlatma.

Çevreciler aydınlatmaya isyan ediyor, küresel ısınmayı körüklediği inancıyla. Onun için büyük bir mitingi düzenleniyor.

İsyan hedefini buluyor. Madrid Belediyesi ampulleri şimdi maviyle kaplıyor ya da bazı yerlerde azaltıyor. İşte, bir sivil toplum girişimi ve alınan sonuç.

Cürmünden fazla yer yaktı

BÜTÜN İspanyol gazetelerinin birinci sayfasında, bütün İspanyol ve Avrupa TV’lerinin ilk haberleri arasında, kadın toplantısının kulisinde yine, aynı konu.

Toplantıda çeşitli ülkelerden gelen gazeteciler bana aynı şeyi soruyor:

"Bundan önceki Papayı da bir Türk öldürmek istemişti. Papanın hayatı şimdi Türkiye ziyaretiyle tehlikede mi?"

Çeşitli ülkelerin bakanlarıyla sohbet ederken, onların da hep aynı noktayı vurguladığını görüyorum. Bir Avrupalı bakan: "Ben katolikim, Papaya bir zarar gelmez değil mi?"

Türkiye’nin imajı Avrupa’da yerlerde sürünüyor. Sadece Papa nedeniyle değil. Genel bir imaj kaybı. Eklemek gerek, Papa nedeniyle İstanbul’daki miting Türkiye’ye fena halde zarar veriyor.

Mitingi Saadet Partisi düzenliyor. Türkiye’de bu partinin eti ne, budu ne? Ama, Avrupa’da cürmünden fazla yer yakıyor.
Yazarın Tüm Yazıları