Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Hayata dair planlar

Sürekli plan yapan bir insanım. Sürekli hayal kurup hepsini tek tek planlıyorum. Kurmadığım hayalin hayalini kurmayı da planlıyorum.

Haberin Devamı

Hayallerim ve planlarım arasında neler var neler! Dünyanın en cümbüşlü, en neşeli cenazesini planladım mesela kendime. Onu ayrıca bir yazı olarak yazdım. Bir gün paylaşırım belki de.
Arkadaşlarım, çocuklarım, eşim, ailem ve hatta bazen tanımadığım ama gördüğüm bir insan veya bir yer için bile hayal kurup, planını yapıp uygulama çabasına girebilirim.
Aslında son derece sinir bir durum. Çünkü, siz ne kadar plan yaparsanız yapın, hayatın sizin için ne planladığını bilemediğimiz için, bazen bazı planlarınız ve hayalleriniz çok feci şekilde elinizde patlıyor.
Eğer aşırı düzen düşkünü bir tipseniz bir de, buna çok kötü bozulup bunalıma girme olasılığınız çok yüksek.
Çünkü nedendir bilinmez, kafama o şeyi bir kere koydum mu, ne olursa olsun, olsun isterim. İsterdim yani. Eskiden.
Yaptığım bir planı uygulayamadığım zaman ölüp ölüp biterdim. Pusulam şaşardı. Yetmez, bir de hemen hayata küsüverirdim. Kırılırdım. “Bir daha mı asla!” naraları atar, tövbeler eder, bir daha aynı şeyi yapmaya yeltenmezdim.
Bence, pes etmek dedikleri şey de bu aslında. Kendimce buna uydurduğum kılıf da şuydu: “Canım, zaten çok da istemiyordum, iyi oldu”.
Sonra bir şey oldu. Ne oldu bilmiyorum ama olan oldu. Hayat bana yeni bir şey öğretti. Hayal kırıklıkları ve gerçekleşemeyen şeylerden dolayı tüm kapılarımı kapatmaktansa, hepsini mutlaka aralık bırakmayı öğrendim.
Planları yapıp hayalleri kurarken çok kesin yargılı ve aşırı kararlı olmaktansa, azıcık da oluruna bırakarak, onları istemeyi ve yeniden yeniden denemeyi öğrendim.
Mesela gönlüm neye çok kırılırsa kırılsın, bende hayal kırıklığı yaratan şey ne kadar kötü olursa olsun, hiçbirine küsmemeyi öğrendim.
Eskiden gönlüme, beynime kilit takardım onlara karşı. O kilidi kırıp içeri bir daha sızmalarına asla izin vermezdim. Böylece kendimi onlardan koruduğumu düşünürdüm. Yanlışmış.
Meğer o kilit beni daha da kırılgan, daha da beter edermiş, zamanla öğrendim.
İnsanın hayatta hiçbir şeye karşı gönlüne kilit takmaması lazım. Kendine karşı yerine getiremeyeceği sözleri asla vermemesi lazım.
Hani ne gibi mesela biliyor musunuz; hani aşık olursunuz, büyük hüsranla biter ve “Bir daha asla aşık olmayacağım, asla birini onun gibi sevmeyeceğim!” dersiniz ve tabi ki de mutlaka yeniden aşık olursunuz ve bu yenisi eskisinden de daha iyi olur ya, işte onun gibi.
Hayat, sen ne dersen de, ne kadar “ben yapmam, etmem, bir daha mı asla” de, öyle bir evirip çevirip seni o noktaya başka yerden dolandırıp getiriyor ki, tükürdüğünü nasıl yaladığını bilemiyorsun.
Aslında bu tükürdüğünü yalamak da değilmiş. O yüzden, artık hiçbir şeyi kolay kolay kestirip atmıyorum.
Planları yapıp, hayalleri kurarken “Şimdi olmazsa başka zaman denerim, belki o sefer olur” diyorum.
Kelimelerim de, hayallerim de, planlarım da daha geniş zamanlı oldu. Hayat çok kısa gibi dursa da, yaşadığım süre boyunca bana sonsuzmuş gibi gelir oldu.
Hiçbir şeye dair asla “asla” kelimesini kullanmıyorum. Onun yerine “daima” demeyi tercih ediyorum. Ben yaşadığım sürece olasılıkların, yeniden deneme ve yanılmaların, defalarca düşüp kalkmaların, yaralanma ve kabuk bağlamaların sonu yok.
Hayat bana bunu öğretti. İyi oldu.
Yonca
“devridaim”

Hippoterapi

Haberin Devamı

Bilmiyorum haberiniz var mı, belki siz biliyorsunuzdur ama ben yeni duydum. Hippoterapi diye atlarla yapılan bir terapi varmış. CNN’de sabahları beni “Güne Merhaba” müptelası yapan Özge Uzun’dan öğrendim.
O kadar ilginç geldi ki bu tedavi şekli bana, belki ihtiyacı olan ve bilmeyenler için faydası olur diye paylaşmak istedim.
Atların iyileştirici özelliklerinden yararlanıp atı bir terapi aracı olarak kullanarak, engelli kişilerin yaşadıkları bazı sorunların üstesinden gelmesine yardımcı olan bir terapi cinsiymiş bu.
Özellikle de omurilik yaralanmaları, MS, down sendromu, spina bfida, gelişim anomalileri, otizm, hiperaktivite, dikkat dağınıklığı, öğrenme ve konuşma bozuklulukları gibi bir sürü soruna iyi geliyormuş.
Hatta İlk Evin Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi adında İstanbul’da hippoterapi uygulayan bir merkez varmış, merak ederseniz www.ilkevin.com’den de bilgi almanız mümkün.
Bana işin içinde herhangi bir hayvan olan her türlü şey inanılmaz inandırıcı ve faydalı geliyor. Şu hayvanların insanlar ve hele de özellikle çocuklar üzerindeki etkisi akıllara zarar.
Yonca
“sadakAT”

Yazarın Tüm Yazıları