Şehzadenin yüzyıllık anıları

ŞEHZADE Ertuğrul Osman’ın babası Sultan II. Abdülhamid’in dördüncü oğlu Mehmed Burhaneddin Efendi’ydi.

Haberin Devamı

18 Ağustos 1912 yılında İstanbul’da doğduğunda büyükbabası II. Abdülhamid, adını Ertuğrul ve onun oğlu, Osmanlı Hanedanı’nın kurucusu Osman’ın adlarını taşıması için böyle koymuştu.

Seyahate meraklı babası ve annesi Aliye Melek Nazlıyar Hanım’la 1920 yılında eğitimleri için gittikleri Viyana’dan Cumhuriyet’in ilanı ve ardından hanedan mensuplarının vatandaşlıktan çıkartılmalarından sonra uzun yıllar yurtdışında yaşadı.

Viyana’da ve Paris Siyasal Bilimler Enstitüsü’nde eğitim gören Ertuğrul Osman Efendi 1933’te babasıyla birlikte ABD’ye yerleşti. 1952’de merkezi Kanada’da olan bir madencilik şirketi kurdu.

İlk evliliğini 1947’de Gulda Twerskoy ile ikinci evliliğini ise 1991 yılında Afgan Kraliyet ailesinden Prens Abdulfettah Tarzi ve ünlü kadın doğum uzmanı doktor Pakize Tarzi’nin kızı Zeynep Tarzi ile ABD’de yaptı. 1992’den sonra özel izinlerle sık sık Türkiye’ye gelmeye başladı, 1994 yılında ‘Hanedan Reisi’ sıfatını aldı. 2004 yılında ise Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldu.

Haberin Devamı

Şehzadenin yüzyıllık anılarıErtuğrul Osman Efendi ve Zeynep Tarzi Osman.

İstanbul’da Amerikan Hastanesi’nde tedavi gördüğü sırada 2009 yılında 97 yaşında vefat eden Ertuğrul Osman, Sultanahmet Camii’nde yapılan törenden sonra II. Mahmud türbesi haziresine defnedildi.

Ertuğrul Osman Efendi’nin Viyana, Paris ve New York’ta geçen yaşamı ve son yıllarında Türkiye’ye dönüşünü anlattığı hatıraları ‘Şehzadenin Yüzyılı’ adıyla Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı.

Ertuğrul Osman Efendi, 20. yüzyılı kapsayan hatıralarında soylu sınıfın Avrupa’daki hayat tarzını; dünyanın birbirinden şöhretli iş, sanat, spor, siyaset ve kültür simalarını esprili bir dille aktarıyor. Kitabın bazı bölümlerinde Cumhuriyet, devrimler ve özellikle Türkiye’nin temel meselelerini ele alıyor. Eşi Zeynep Tarzi Osman ise sonsöz sayfalarında hem mensubu olduğu Afganistan kraliyet ailesini hem Ertuğrul Osman ile ilişkilerini anlatıyor.

Kitabın ‘Takdîm’ini yazan Ömer M. Koç, son yıllarında yakından tanıdığı ve ‘Mohikanların sonuncusu’ olarak tanımladığı Ertuğrul Osman Efendi’yi şu sözlerle anlatıyor: “Türkiye’ye ilk defa 72 sene sonra zevcesi Zeynep Tarzi’nin teşvîk ve telkîni ile 1992 senesinde gelen Ertuğrul Osman Efendi gerçek bir vatanseverdi. Hiçbir devletin tâbiyetine girmemiş, adına düzenlenen şahsî seyâhat evrâkı ile seyahat etmiştir.

Haberin Devamı

Cumhuriyet’in kazanım ve devrimlerini her zaman gerçekçi bir yaklaşım ile değerlendirmiş ve ‘Cumhuriyet belki âilemiz için kötü ama memleket için çok iyi oldu’ diyebilme erdem ve olgunluğunu göstermiştir.”

Şehzadenin yüzyıllık anıları

VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILDIKLARINI VİYANA’DA ÖĞRENDİLER

Hilafetin ilgasına ve Hanedan-ı Osmani’nin Türkiye Cumhuriyeti memaliki haricine çıkarılmasına dair” 3 Mart 1924 Tarih ve 431 Sayılı Kanun 157 kişiyi kapsıyordu. Kanun, Vahideddin ve son Halife Abdülmecid’e ek olarak 35 şehzade, 42 sultan, 7 padişah-halife zevcesi, 15 hanım sultan, 18 sultan damadı ve 22 şehzade zevcesinin Türkiye sınırları dışına çıkarılmasını öngörüyordu.

Ertuğrul Osman Efendi bu haberi aldıkları an yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

Haberin Devamı

Babam uzun seyahatlere çıkacağı vakit maiyetindekiler için Viyana’daki Miessl & Schadn Oteli’nde büyük bir süit kiralar, bizler de okulun tatil olduğu pazar günlerimizi burada geçirirdik.

Halife Abdülmecid Efendi ile birlikte bütün ailemizin İstanbul’dan sürgün edildiği haberi bize ulaştığında ağabeyim ve ben bu otelde kalıyorduk. Haberin tüm haneyi altüst ettiğini söylemeye hacet yok. Hiçbirimiz ülkemize ne zaman dönebileceğimizi ya da dönüp dönmeyeceğimizi bilmiyorduk. Havadisler üzerine ev halkı hayli gözyaşı döktü, hayıflandı, birkaç sene evvelinin en alelade hatıraları bile bir anda büyük bir hasretle yâd edilir oldu. O zamanın Türk evlerinde hizmetkârlar asla emekli olmaz ve işten çıkarılmazdı. Herkes ömrünün sonuna kadar o çatı altında yaşardı. Bu sebeple bizim evde de ağlayıp ağıtlar yakan bir yaşlı kadınlar güruhu peyda oldu.”

Haberin Devamı

PRENSES MARGARET’TEN TÜRK BAYRAKLI FOTOĞRAF ÇEKİMİ

TÜRKİYE ziyaretleri sırasında sık sık eşi Zeynep Tarzi Osman’ın yakın dostları Çiğdem ve Haldun Simavi’nin Halas adlı yatlarıyla Ege kıyılarında tatil yaptıklarını söyleyen Ertuğrul Osman Efendi bu yolculukların değişmez simalarından birinin de İngiltere Prensesi Margaret olduğunu söylüyor: “Halas yolculuklarının değişmez müdavimlerinden biri de ev sahiplerimizin eski bir dostu İngiltere Prensesi Margaret’ti. Prenses, hayat dolu, esprili ve çekici olduğu kadar zarif ve asil olmasıyla da her zaman hoş karşılanan bir misafir olmuştur.”

Prenses Margaret’in muzipliklerine örnek olarak da kitapta kullanılan bir fotoğraf dikkat çekiyor ve resim altında şöyle yazıyor: “Prenses Margaret, Halas yatındaki Türk bayrağını tutarak Ertuğrul Osman Efendi’nin arkasına getirmeye uğraşırken.”

Haberin Devamı

Şehzadenin yüzyıllık anılarıPrenses Margaret

ATATÜRK’ÜN ÖLÜM HABERİNİ ALINCA

“Mustafa Kemal Paşa’nın vefat haberini de Mısır’da aldım. 1938’de Kahire’deydim ve merhum Halife Abdülmecid’in oğlu kuzenim Prens Ömer Faruk beni o zamanlar yaşadığı İskenderiye civarında verilen bir yemeğe davet etmişti. Davetin sebebi bir arkadaşın İstanbul’dan Türk mezeleri ve birkaç şişe rakı getirecek olmasıydı. Rakı şişelerindeki etiketin üzerinde paşanın resmi bulunuyordu. Ancak arkadaş İskenderiye’ye, Atatürk’ün İstanbul’da sirozdan öldüğü haberini aldığımız gün gelmişti. O gece hasretini çektiğimiz rakının ve diğer mezelerin tadını çıkarmak amacıyla bir araya gelmiş olan yaklaşık yirmi beş kişiydik ve hepimiz Türk inkılabının sürgünleriydik. Doğrusu rakı içebilecek cesareti ancak iki kişi gösterdi.

Yıllar sonra, New York’ta, hemşerilerimin bir toplantısında bu hadiseye işaret ettiğimde, benden bir sonraki nesilden iyi bir dost ve ateşli bir cumhuriyetçi olan Tunç Yalman, yanlış yaptığımızı, Mustafa Kemal Paşa’nın hatırasına kadeh kaldırmamızın isabetli olacağını söyledi.”

“HER TÜRK’ÜN MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA ÖDENEMEYECEK BORCU VARDIR”

Orhan Osman Efendi özellikle harf devrimi konusunda kültürel bir kopuşa neden olduğu için Atatürk’ü eleştirse de verdiği bağımsızlık savaşı nedeniyle her Türk’ün ona ödenemeyecek borcu olduğunu söylüyor:

Mustafa Kemal Paşa şüphesiz bu asrın en büyük adamlarından biriydi. Türkiye’nin batısının geniş bir kısmını müttefiklerinin desteği ile işgal eden çok daha güçlü Yunan ordusunu dağılmış bir ordunun bakiyesiyle yenmeyi başardı. Aynı zamanda başkent İstanbul’u işgal eden ve ülkeyi kendi aralarında paylaşma niyetlerini açıkça sergileyen Avrupa’nın en büyük güçlerinin koalisyonuna karşı sımsıkı durabildi, ülkeyi yabancı boyunduruğundan kurtaranlara ilham verdi ve onlara liderlik etti. Ben dahil her Türk’ün Mustafa Kemal Paşa’ya asla ödenemeyecek borcu vardır.”

Şehzadenin yüzyıllık anılarıErtuğrul Osman Efendi’nin Türkiye Cumhuriyeti pasaportuyla verdiği poz (2004)

Yazarın Tüm Yazıları